13 Ocak 2012 Cuma

Dağa gidip dönmeyen gazeteci Kandıra F Tipi'nde!

Kürt gazetecileri hedef alan "KCK Operasyonu" kapsamında tutuklanan gazeteci İsmail Yıldız, Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nden yazdığı mektupta, "Dağa gidip dönmeyen gazeteci Kandıra F Tipi’nde!" dedi.

Kürt gazetecileri hedef alan "KCK Operasyonu" kapsamında tutuklanan gazeteci İsmail Yıldız, Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nden mektup gönderdi.

Yıldız'ın mektubu şöyle:

"Herkesin malumu, kurmaca, uydurma iddia ve ithamlarla, tamamı temelsiz ve saçma gerekçelerle 35 arkadaşımla tutuklanarak cezaevine atılmış bulunuyorum. Özellikle iktidar ve yandaş medyasına vereceğimiz mesaj biz ve onlar açısından önemli.

Unutmasınlar ki, KCK isimli operasyonlarla tutuklanan binlerce kişiden bir farkımız yok. Onlardan çok daha önemli bir yanımız da yok. Dolayısıyla da kendi durumumuzu çok da önemsemiyoruz. Özgür olabilmenin bedelinin neler olduğunu bilenler, bu uğurda ateş üzerinde yürümekten çekinmezler. Biz o ateşi her daim ayaklarımızın altında değil, bedenimizin her noktasına taşıyacak kadar özgürlük tutkunu kalemler ve kâğıtlarız.

Bu kısa girişten sonra gözaltında, mahkemede ve içeride şahit olduğumuz bazı komik unsurları paylaşmak istiyorum. Zira bu komedya, iktidar sahiplerini, bizi buraya atanları her türlü mecrada insanlık suçu işleyenlerle aynı kefeye koymaya, başlarını eğdirmeye ve kendi mahkemelerinde bizim yerimize yargılamaya yetecek delillerden oluşuyor. Öyle ki, hazırlanan dosyanın içeriğinin tamamı, bizim lehimize delil olacak niteliktedir. Bunlardan birkaçını kamuoyu vicdanına ve bilgisine arz etmek isterim.

POLİSTEKİ ENTERESAN DEĞİŞİKLİK

Gözaltı süresince emniyetteki uygulamada enteresan bir değişiklik var. Burada ifade vermeyi reddettiğimiz için tek tek alınarak "muhabbet" ya da "sohbet" adlı bir uygulamaya alındık. Bu kelimeler cemaat literatüründe sıkça rastlanan kelimelerdir. Emniyet, içindeki değişimi sürekli vurgulayarak “yaklaşım ve muamelede” saygılı olmaya çabalıyor. Görüntü böyle ama psikolojik olarak çökertme oyunu devrede. Örneğin, benle yaptıkları "muhabbette" Alevilik üzerinde durdular. Alevilik nedir? Aleviler neden CHP‘ye oy verir? Anarşizm nedir? Ayrıca yazdığım sinema eleştirileri… O kadar ki, “Hangi filmi izlememi tavsiye edersin” vs. Hatta, "Entelektüel muhabbet" etmek istiyoruz. "Çok cahiliz" gibisinden cümleler sarf edilmekten çekinilmiyor.

‘TELEFONLA MAHİR ÇAYAN İLE GÖRÜŞMÜŞSÜNÜZ’

Emniyet sorgusu, daha nice cümbüşlü sorular silsilesi ile geçerken, dördüncü günün sonunda savcılıktayız. Orası daha da komik. Örneğin, arkadaşlardan birine, "falan tarihte Adana'ya pasaportla giriş yapmışsın. Ne zaman döndüğün belli değil" diyor savcı bey. Yine bir başka arkadaşa "telefonla Mahir Çayan ile görüşmüşsünüz" diyor. Oysa arkadaşımız Çayan'ın ölümünden sonra doğmuş. Yine başka bir arkadaşımız telefonda bir başka arkadaşından dürüm istiyor, tavuk dürüm. Oysa ki, dürümler iddianameye molotof olarak girecek.

Tabi tüm bu ifadeler iktidarın 2006’dan itibaren yargıya kazandırdığı "gizli tanık" beyanlarından üretiliyor ve binlerce kişi gizli tanıkların bu beyanlarıyla içerde.

MALATYA'DA OLMAYAN KURUMA GİTMEK

Gizli tanığın benim hakkımda verdiği ifadeler de, diğerleri gibi evlere şenlik. Bahar isimli gizli tanığın ifadesine göre, "2001 yılında önce HADEP ve MKM'ye gidip geliyorum ardından da dağa gitmişim." Yani siyasi bir partiye gitmek burada olmamın delili. Ayrıca ortada öyle bir yalan var ki, o da MKM. Malatya'da hiçbir tarihte MKM diye bir kültür merkezi kurulmadı. Gizli tanık ifadelerine göre, o tarihte Malatya'da böyle bir yer var ama.

BEN KARA FATMAYIM

Gelelim dağa gitme olayına; o tarihte dershane öğrencisi olmam bir yana, gizli tanık ifadesinde dağa gidişim var, ama dönüşüm yok. Yani ben hala dağdayım aslında. Şu an Kandıra F Tipi'nde benim maskemle yatan bir başkasıdır. Aslında ben Kara Fatma’yım. Yok, yok ben aslında Memduh Selim Bey'im. İşte "ulu" ülkemizin büyük savcıları bu tür sorular sormaktan asla utanç duymuyorlar.

10 ARKADAŞLA BİRLİKTE BASIN SORUMLUSU OLMAK

Gizli tanığın bir diğer beyanı da, "basın sorumlusu" olduğum yönünde. Hangi basın? Nerenin sorumlusu? Zaten yok. Bilindiği gibi 2009 yılından itibaren özgür basın kurumlarında çalışmıyorum. Ona yakın basın kuruluşuna haber ve yazılar gönderirim. Yani resmen çalıştığım bir yer yok, ama basın sorumlusu olarak içerdeyim. Ayrıca yaklaşık on arkadaşım daha aynı şekilde "basın sorumlusu" olarak tutuluyor. Ama hangimizin, hangi basının, neresinin sorumlusu olduğu konusu meçhul. Şimdi buyurun bu komedinin içinden çıkın.

Buradan, ülkemizin güzide savcı ve hakimlerine açık beyanda bulunuyorum. Dağ meselesinde bir yalanı koltuklarınızı çivileyerek dağa gitmeyi salık veriyorsanız, zahmet etmeyin. O tercihimiz, sizler var oldukça saklı olacaktır zaten. Gerektiğinde hiçbir yere gitmekten çekinmeyiz.

Yıllardır bir yandan gazetecilik, öbür yandan tiyatro ve sinema ile ilgili biri olarak biriken ve yazılmayı bekleyen oyunlar, sinema senaryoları, şiir ve romanlar ile sevdiklerimizin arasına elbet döneceğiz. Kürt aydınlarına cezaevini reva görenler, baltayı kendi ayaklarına vurduklarını yakın zamanda görecekler. Buradaki tüm arkadaşların ortak duygusu, yazmak, yazmak ve yazmaktır. Hepsinin yazılmayı bekleyen dolu heybeleri var.

‘TUTSAK GÜNDEM’ ÇIKIYOR

Burada, "tutsak gündem" isimli bir gazete çıkarmayı henüz tutukluluğumuzun ilk gününde kararlaştırdık bile. Şablon, içerik, şekli tamam. AKP, her birimize birer kelepçe ile birlikte birer tane de tükenmez kalem vermiştir.

Ayrıca benim için dışarıda filizlenen ve bana güç verecek olan bir umut daha var. 3 ay sonra hayatımıza bir bebek girecek. Adı Zerya Zîn olacak. Ben onun hiçbir şeyine tanık olamayacağım. Ama o annesiyle birlikte, anadilini öğrenip özgür iradesiyle, istediği gibi yaşayacak. Bu sistemin okullarında okumayacak. Yani en büyük cahillik olan eğitime bu şartlar arasında mahkûm olmayacak. Zerya Zîn, mensubu olduğu halkın mücadelesine enternasyonalizmin derin kıyılarında katkıda bulunacak ve özgürlük bayrağını bu engizisyon sisteminin en kalın burçlarından sallayacak. Zerya Zîn’imiz, yeryüzündeki tüm “lanetlilerin” ve “ayak takımının” bir parçası olacak.

İşte bu duygulara sahip olmak, cezaevini "vız" kılıyor. Direnip inat etmenin binlerce yolu var. Zerya Zîn bunlardan sadece bir tanesi.

GİZLİ TANIĞI VOLTAYA BEKLERİM

Devlet denen aygıt, yurt dışına ilk kez 2011’de çıkmış olmama ve bu pasaportun ilk alınış tarihiyle de sabit olmasına rağmen, 2001'de dağa gidip gelmediğimi iddia eden devlet ve yalancı gizli tanığı Kandıra 1 Nolu F tipindeki A\20 koğuşuna voltaya beklerim.

Onlar her geç kaldıkları saat, Zerya Zîn bir adım daha büyüyüp, özgür basın ve alternatif devrimci sinema ve tiyatro çalışmalarında babasının yerini alacak.

ANF’DE ÇALIŞIP SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİM

Çok sayıda basın kuruluşuyla birlikte ANF’deki mesaimi terörize edip, ANF'de çalışmayı suç sayanlara ilk cevabım da bu mektup olacaktır. Dışarıda haber sıkıntısı yaşıyorken içeriye haber yığının ortasına düştük. ANF'ye çalışıp suç işlemeye devam edeceğim."

Kaynak: ETHA