20 Aralık 2012 Perşembe

Noel ve Yılbaşında KATLİAMA HAYIR!




Noel ve Yılbaşında KATLİAMA HAYIR!

Her yıl yılbaşı ve şükran gününde sistematik olarak katledilen hindileri, çam ağaçlarını ve de tüketim çılgınlığını protesto etmek için herkesi 22-23 Aralık Cumartesi ve Pazar günü saat 17:00'de Taksim Galatasaray Lisesi önünde buluşmaya davet ediyoruz.

Amacımız modern toplumun sorgulamaya fırsat vermeden dayattığı “tüketim ve şiddet kültürü”nü deşifre ederek; bu kültürün acı ve zulüm dolu olduğunu gözler önüne sermektir.

Her yıl binlerce hindi endüstriyel çiftliklerde kapalı kapılar ardında güneş ışığı görmeden, sürekli antibiyotik alarak, korku ve acı dolu bir yaşamın ardından ve yine pek çoğu da geleneksel çiftliklerde sömürü dolu bir yaşamın ardından katlediliyor.  Ortalama boya gelmesi yaklaşık 10 yıl süren çam ağaçları ise çeşitli ışıklar ve hediyelerle süslenerek birkaç günlük bir eğlencenin kurbanı ediliyor. Her şeyin aşırılaştığı bir günde harcanan elektrik enerjisi ve alınıp satılan hediyelik eşyalar da ekolojinin daha fazla zarar görmesine neden oluyorken tüm bunların yeni yılın ruhu adına yapılıyor olması gerçekten düşündürücü…

Yeni yıla girerken tüketim kültürünü sürdürmeye devam eden insanlar; ‘‘gelenek’’, ‘‘inanç’’ ve ‘‘eğlence’’ uğruna binlerce canlının öldürülmesine neden oluyor. Bu yüzden doğayı, hayvanları, insanları sömüren tüketen bu tekno-endüstriyel kapitalist sistemin ‘‘normal’’ ve ‘‘kabul edilebilir’’ şeyler olmadığını vurguluyor ve bu geleneğe karşı çıkıyoruz.

Bugün modern toplumlarda yeni yıl denilince akla istisnasız bir şekilde hindi, çam ağacı ve tüketim kültürü geliyor. Küreselleşme adı altında yerli kültürler yok edilerek endüstriyel kültürün egemenliği dayatılıyor. Modern dünyanın tüketime dayalı yozlaşmış eğlence kültürü hayatlarımızı işgal ederek, doğada, insanda hayvanda ve gezegende korkunç travmalara neden oluyor.

Teknoloji, bilim, ilerleme ve gelişme adı altında kurgulanan yaşamlarımız, doğaya hükmetmek isteyen egemenlerin çıkarları için sınırsızca kullanılıyor.

Bizler bu sürecin yarattığı travmaları göstermek ve bu modern insan kültürünün hem doğaya hem de kendisine verdiği zararları ortadan kaldırması için, doğayla barışması ve bu kanlı şiddete dayalı geleneklerden vazgeçmesi için doğanın bir parçası olması gerektiğini savunuyoruz.

Ölümle, kanla kutsanmış hiçbir “gelenek”, ‘‘kültür’’ eğlence ya da bayram kabul edilemez.

İnsana Hayvana Yeryüzüne Özgürlük!

14 Aralık 2012 Cuma

Şiddeti mağdurlar ve tanıklar anlatıyor

Türkiye’deki şiddet olaylarının, mağdurların ve tanıkların anlatımlarıyla arşivlendiği Türkiye’den Şiddet Hikayeleri çalışması, siddethikayeleri.com adresinde yayına başladı.


Kültürlerarası Araştırmalar Derneği’nin yürüttüğü şiddet izleme – vaka yaygınlaştırma çalışması Türkiye’den Şiddet Hikayeleri, Siddethikayeleri.com adresinde yayına başladı. Çalışma kapsamında, Şiddet mağdurlarının ve şiddet olaylarına tanıklık edenlerin hikayeleri röportajlarla anlatılıyor, hikayeler aynı zamanda fotoğraf çalışmaları olarak da sunuluyor.

Şiddet olaylarının 13 farklı kategoride arşivlendiği çalışma, deneyimlerin ve tanıklıkların birinci ağızdan anlatılmasıyla istatistik haline dönüşen ve sıradanlaşan şiddet eylemlerini daha gerçek bir zemine oturtmayı, şiddet mağdurları ve tanıklar ile hak savunuculuğu yapan sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmeyi ve veri oluşturmayı hedefliyor.

Şiddet olayları fotoğraflarla anlatılıyor

Türkiye’den Şiddet Hikayeleri çalışmasında, son yıllarda tüm dünyada sıkça kullanılan bir ses duyurma yöntemi kullanılıyor. Şiddet mağdurları ve tanıklar başlarından geçenleri, yaşadıkları olay hakkındaki düşünce ve yorumlarını yazdıkları bir karton veya kağıt parçasıyla fotoğraf çektirerek duyuruyorlar. Fotoğraflarda özetlenen olaylar, çalışmanın gönüllü muhabirlerince yapılan röportajlar yoluyla detaylandırılıyor. Tanıklığının çalışma kapsamında yayınlanmasını isteyenler ise site arayüzünü kullanarak editörlere ulaşabiliyorlar. Tanıklar kendi oluşturdukları görsellerle çalışmaya katılabildikleri gibi, editörlerle iletişime geçerek kendileriyle röportaj ve fotoğraf çekimi yapılmasını talep edebiliyorlar.

Güneydoğu’da çatışma bölgesinde yaptığı zorunlu askerliği sırasında esir düşen, sonrasında savaş karşıtı olan İbrahim Yaylalı; gözaltında kaybedilenlere tanıklık eden, kendisi de işkence gören İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe; Türkçe’ye çevirdiği Yumuşak Makine kitabı yüzünden yargılanan çevirmen Süha Sertabiboğlu ile çevirmen ve yayıncıların karşılaştığı baskıların tanığı Mehmet Moralı; polisin hukuksuz müdahalelerini defalarca yargıya taşıyan trans aktivist Selay Tunç; Türkiye’nin en uzun süre hapis yatan kadın siyasi mahkumlarından olan, cezaevi koşullarını anlattığı kitabı yasaklanan Nevin Berktaş; 2003’te canlı kalkan olarak gittiği Irak’ta ABD işgaline şahit olan aktivist Osman Akkuş, Hak arama mücadelesi sırasında polis şiddetinin her türlüsüyle karşılaşan, Ankara’daki Hopa protestoları yüzünden 6 buçuk ay tutuklu kalan Ozan Gündoğdu, çalışma kapsamında halihazırda tanıklıkta bulunmuş isimler arasında.

Çalışmayı yürüten Kültürlerarası Araştırmalar Derneği, sivil topluma kuruluşlarından, inisiyatiflerden, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan toplumsal gruplardan, şiddet mağdurları ve tanıklardan çalışmaya
katılımın artırılması noktasında destek bekliyor.

13 Aralık 2012 Perşembe

"PINAR SELEK" DAVASI: Reddi Hakim Talebi Tekrar Görüşülecek

14. yılını dolduran Mısır Çarşısı davasında, Selek ve Öztürk hakkındaki beraat kararını bozan mahkeme heyetinin değişmesini isteyen avukatların talebi tekrar değerlendirilecek. Bir sonraki duruşma 24 Ocak'ta.


Pınar Selek'in üç kez beraat ettiği ve on dördüncü yılını dolduran Mısır Çarşısı davası bugün Çağlayan Adliyesi'nde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşma öncesinde, hak savunucuları Pınar Selek'e destek için adliye önünde toplandı.

Duruşmayı izlemeye aralarında Avrupa Birliği Delegasyonu ve 27 ülkenin büyükelçiliklerinin de olduğu yurtiçi ve yurtdışından birçok gözlemci geldi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, CHP'li vekiller Musa Çam ve Sezgin Tanrıkulu da Çağlayan'daydı. Tanrıkulu "Biz yargıya adalet dağıtsın diye yetki verdik, onlar zulüm dağıtıyor; bu dava da onların şahikalarından biri" diye konuştu.

Mete Çubukçu, Ömer Laçiner, Yıldırım Türker, Lale Mansur, Pelin Batu, Gençay Gürsoy, İpek Çalışlar, Jülide Kural, Özcan Alper, Esmeray, Akın Birdal, Rıdvan Akar, Nur Sürer, Oya Baydar gibi isimler Adliye önündeydi; Notre Dame de Sion Lisesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri de okullarından mezun olan Pınar Selek'e destek için gelmişti. Destekçiler arasında THY direnişçileri de vardı.

Avukatların itirazı kabul edildi

Duruşmaya farklı şehirlerden gelen 50 kadar avukat katıldı. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nun müdahillik dilekçesi mahkemeye sunuldu.

Duruşmanın 20 kişilik salonda görülmesinden dolayı, uluslararası gözlemcilerin bir kısmı duruşmaya katılamadı.

Mahkeme, avukatların 30 Kasım'da yaptığı reddi hakim talebini reddetti. Gerekçesinde "5271 sayılı CMK'nın 22. maddesinde yazılı red sebeplerinden herhangi birinin bulunmadığı, aynı zamanda 'Tarafsızlığı şüpheye düşürecek diğer sebep' koşulunun da mevcut olmadığı" söylendi.

Avukat Akın Atalay, reddi hakim taleplerinin reddedilmesine itiraz edeceklerini, bu kararın CMK 31. maddenin son fıkrasına aykırı olduğunu söyledi. Ayrıca talebin reddine itiraz kullanma hakkı verilmeden duruşmanın görülmesinin yasaya aykırı olduğunu ifade etti, "Yasa hükmüne göre bu heyetin duruşmaya çıkmaması gerekir" dedi.

Avukat Bahri Belen de kararın avukatlara tebliğ etmeden 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine tepki gösterdi. "Avukatlar itiraz hakkını kullanmadan kararınız 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gidemez, giderse yasa çiğnenmiş olur" dedi.

Duruşmaya 15.50 itibariyla ara verildi.

Saat 17.00'da tekrar başlayan duruşmada mahkeme heyeti, avukatların reddi hakim talebinin reddine itirazlarını kabul etti. Avukatların itirazı 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüşülecek.

Bir sonraki duruşma 24 Ocak 2013 saat 10.00'da.

"Tanık olmak sorumluluktur"


Hala Tanığız Platformu adına yapılan Deniz Türkali'nin okuduğu basın açıklamasında, yıllardır süren davada adalet istendi, şu ifadelere yer verildi:

"Bugün bir kez daha mahkeme kapılarındayız. Aradan geçen zamanda Beşiktaş Mahkemesi'nden Çağlayan Adalet Sarayı'na terfi ettik ama hukuk yoluyla işlenen zulümde zerre gerileme olmadı. Biz de Pınar Selek'e tanık olmaktan, bu bitmek bilmeyen adaletsizliğe direnmeye evrildik. Adaleti onun şahsında hepimiz için istedik. Başka türlü bu ülkede nasıl hiçbir şey olmamış gibi yaşanabilir bilemedik.

"Tanık olmak sorumluluktur. Gereği yerine gelmezse suç otaklığına dönüşür. İnfialimiz bundan. Göz göre göre yaşatılan bu hukuk cinayetinin, bu insanlık ayıbının utancına katlanamayışımızdan.

"Pınar Selek'in elini tutmaktan gurur duyuyoruz. O eli hiç bırakmayacağız. Ta ki hep birlikte bu ülkenin sokaklarında onun özgürlüğünün şenliğini kutlayana kadar. O gün Pınar yine en önde olacak. El edecek hepimize, hep birlikte şarkılarımızı söyleyelim diye. İşte o gün bütün bu basın açıklamalarını konfeti yapıp havalara savuracağız ve kahkahalarla güleceğiz.

"Adalet dediğimiz de bu resimden ibaret."

* Açıklamaya destek verenler: 1 Milyon İmza - 1million4equality, Amargi, İzmir Amargi, Ankara Kadın Platformu, Avrupa Kadın Lobisi - AKL Türkiye, Kadınlarla Dayanışma Vakfı - KADAV, Avrupa Parlamentosu, Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Ev-Ek-Sen), Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Fransa Destek Komitesi, GIT Kanada, GIT Fransa, GIT Kuzey Amerika, İşkenceye Karşı Dünya Örgütü - OMCT, İsveç Parlamentosu, Kadın Adayları Destekleme Derneği - KADER, Kadın Dayanışma Vakfı, KAOS GL, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği, Lambdaistanbul, Muğla Savaş Karşıtı Kadın İnisiyatifi, Nü.kolektif, Pen Almanya, Sessiz Kalmamak Gerek İnsiyatifi, Sosyalist Feminist Kolektif, Sosyoloji Mezunları Derneği - SOMDER, Strazburg Üniversitesi, Strazburg Belediye Başkanı, Türkiye'de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu - GIT Türkiye, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Uluslarası Gey Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu - IGLHRC, Uluslararası İnsan Hakları Dernekleri Federasyonu -FIDH, Uluslararası Pen, Uluslararası Pen Kadın Yazarlar Komitesi, Wiener  Enstitüsü -VIDC, Yeryüzüne Özgürlük Derneği.

* Gözlemciler: Türkiye'de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu- GIT Türkiye, Uluslararasi Af Örgütü Türkiye Şubesi, İstanbul Barosu, Mazlumder, Avrupa Birliği Delegasyonu, 27 ülkenin büyükelçilikleri, Lambdaistanbul LGBT Dayanışma Derneği, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği -SPOD, Yeryüzüne Özgürlük Derneği.

Dava kronolojisi için tıklayın.

Kaynak: Bianet

Pınar Selek Davası "Beni De Yargılayın"

"Bizi de Yargılayın"

Pınar Selek duruşması öncesinde, bugün saat 10:30’da sosyal medya da ve de çeşitli platformlarda yer alan pek çok insan “Pınar'la beni de yargılayın” diyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na kendisi için suç duyurusunda bulundu.


Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği, Katılımcı Hukukçular ve Özgürlükçü  Avukatlar’ın da olduğu bir grup basın açıklamasıyla tepkilerini dile getirerek; ne değişti de Pınar Selek 3 kez beraat etmesine ve alayhte tek bir rasyonel delil olmamasına rağmen, yerel mahkemenin beraatte direnmekten vazgeçip yeniden ağırlaştırılmış müebbet ve yargılama kararına döndüğünü sordu.

Dilekçeyi imzalayanlar arasında hayvan hakları savunucuları da adliyeye gelerek "Pınar Selek’le beni de yargılayın" dilekçesi verdi. 

Dilekçeyi İmzalayanlar: Ali Akay, Ammar Kılıç, Aslı Takanay, Ayşe Kilimci, Ayşe Nur Doksat, Ayşe Lebriz Berkem, Ayşegül Sönmez, Ayşen Candaş, Ayten Zara, Belgin Oral, Bennu Yıldırımlar, Burak Özgüner, Burcu Çelik, Cengiz Alğan, Cevat Çapan, Dilek Hattatoğlu,Doğan Şahin, Eda Aslı Şeran, Emine Uçak, Emrullah Beytar, Erol Köroğlu, Ersin Salman,Esmeray Yoğun, Eva Aksoy, Ezgi Başaran, Figen Batur, Füsun Çeliköz, Gülsüm Ekinci, Hakan Akçura, Hakan Tahmaz, Hande Demircioğlu, Hülya Gülbahar, Işık Yenersu, İnci Hekimoğlu, İsmet Akça, Leyla İpekçi, Mehmet Atak, Meltem Gürler, Meryem Koray, Meryem Rabia Taşbilek, Mustafa Sütlaş, Naim Dilmener, Nazan İpşiroğlu, Nihal Koldaş,Orhan Aydın, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Pelin Batu, Püren Dinçer, Roni Margulies, Serap Güre, Sevin Okyay, Sezai Temelli, Sibel Özbudun, Suzan Samancı, Şanar Yurdatapan, Şenol Karakaş, Temel Demirer, Tülay Günal, Ümit Biçer, Yeşim Ustaoğlu, Yıldız Tar.

Savcılığa verilen dilekçede "Bizlerin vergileriyle işleyen bir devlet aygıtı olan Yargı’nın, farz edilen görevi adaleti sağlamak yerine, verglerimizle bizi de suç ortağı yaparak bir masumu “olmayan bir suç”tan, ömür boyu hapsetme ısrarı karşısında, 13 Aralık Perşembe günü aynı “olmayan suç”tan Pınar Selek’le beraber, 12. Ağır Ağız Ceza Mahkemesi’nde ben de yargılanmak istiyorum" ifadelerine yer verildiği görüldü.

9 Aralık 2012 Pazar

Panelde türcülük ve hayvan hakları tartışıldı

İnsan Hakları Film Festivali kapsamında Tütün Deposu’nda gerçekleştirilen “Uygarlık: Tüm Canlıları Yok Etmeden” başlıklı panelde hayvan hakları, türcülük, canlıların yaşam hakkı ve değiştirilmesi planlanan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu tartışıldı.

İnsan Hakları Film Festivali kapsamında düzenlenen “Uygarlık Tüm Canlıları Yok etmeden” başlıklı panel İstanbul Tophane’de bulunan Tütün Deposu’nda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Ezgi Aktaş’ın üstlendiği panelde İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öğretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın “Yaşam hakkına HAYVAN parantezi açmalı”, Yeryüzüne Özgürlük Derneği Aktivisti Burcu Çelik “Türcülük, Tekno-endüstriyel Kapitalist Sistem, Hayvan Özgürlüğü, Vegan-Vejetaryen Beslenme” başlıkları altında konuşurken, Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nden gazeteci-yazar Özgün Öztürk sokak hayvanları konusunda bir sunum yaptı. Çok sayıda dinleyicinin katıldığı panelde hayvan haklarına ilişkin yasalara dikkat çekilerek örgütlenmenin önemi vurgulandı.

“YAŞAMAK İÇİN GEREKÇEYE İHTİYACIMIZ YOK”

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öğretim Görevlisi Avukat Hülya Yalçın, insanın her şeyi kendi hakkı gören kompleksli bir yaratılışa sahip olduğunu ifade etti. “Kendisine ait olmayan, kontrol edemeyeceği, güdemeyeceği veya kullanamayacağı hiçbir şeyi değerli addetmiyor. Ama hayvanların yaşam haklarının korunması insanın ona değer verip vermemesinden bağımsızdır” diyen Yalçın şöyle konuştu: “Pek çok insan yaşlandı diye hayvanlardan vazgeçiyor. Bunu tartışabiliriz. Ancak Devlet’in resmi eliyle yaptığı yaşam hakkı ihlalleri bizim için çok daha önemli. Mesela bir av kanunu koyuyor ki, yaşam hakkının direk ihlalidir ve Hayvanları Koruma Kanunu’ndan Av Kanunu’na atıfta bulunuyor. Av Kanunu ne demek? “Ben sana izin verdiğim sürelerde izin verdiğim silahlarla izin verdiğim kadar hayvanı öldürebilirsin” demek. Hayvanları Koruma Kanunu olan bir ülkede yasal olarak av olabilir mi? Elbette ki olmamalı. Yine aynı şekilde deney, hiç tartışmasız bir hayvan yaşam hakkı ihlalidir. Bir de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda deney tarifleri yapılmıştır. Biz şimdi yasal bir zeminde mücadele etmeye çalışırken elimizdeki yasal donelere baktığımızda yasal zeminden kaymak zorunda kaldığımız bir noktaya doğru gidiyoruz. Devlet, 5199 Sayılı Kanunu çıkardı, daha beteri Meclis’te bekliyor. Şunu söylüyor, “Benim gösterdiğim sınırlar içinde hayvanların yaşam hakkı vardır.” Nasıl bir cesaretle, hangi hükümet bir hayvanın yaşam hakkına sınır koyabilir? Yaşamak için gerekçeye ihtiyacımız yok.”

“TÜRKİYE’DE HAK SAVUNUCULUĞU ZOR”

Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nden gazeteci-yazar Özgün Öztürk, yaşam hakkına saygı derken ya da yaşam hakkına sahip çıkarken tamamen canlıların acı çekmeme hakkı perspektifinde davranılması gerektiğini belirtti.

Türkiye’de yaşam hakkı gibi hakları savunmanın zorluğunu vurgulayan Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda hak savunuculuğu yapıyorsanız size iyi insan demezler. Genelde bıyık altından gülünen, tecavüz-şiddet dediğinizde hala insanların cahilce güldüğü bir konudur, hayvan hakkı savunmak. Türkiye’de şu anda hayvan haklarıyla ilgili korkunç bir dönemden geçiyoruz. Mevcut 5199 Sayılı Yasa’nın değişikliğiyle ilgili Bakan Veysel Eroğlu tarafından verilen yasa tasarısı var. Yeni tasarıyla zaten yetersiz olan 5199 Sayılı Yasa daha da yetersiz hale sokulmak isteniyor. Yeni tasarıda sokakta hayvan kalmayacak ve janjanlı adıyla doğal yaşam parkları yapılacak. Ama buraya konulacak hayvanlar ne ayı, ne tilki. Buralar artık evcilleşmiş ve insana yakın yaşayan hayvanların özellikle köpeklerin yaşayabileceği yerler değil. Hepsi oraya kapatılacak deniliyor. Bugüne kadar 300-500 kapasiteli barınaklarda bu hayvanlara bakamamış olan hükümetimiz ve yerel yönetimler böyle 20 bin-30 bin kapasiteli barınaklarda zaten o hayvanlara bakamayacaklar.”

“EGO MU, EKO MU?”

Yeryüzüne Özgürlük Derneği Aktivisti Burcu Çelik, “Türcülük, insana doğanın efendisi gibi kendisini en üst merkeze yerleştirmesidir. Bugüne kadar din, felsefe, bilim sürekli insana bunu öğretmeye çalıştı. Ama artık bu böyle değil. Nasıl ki, ırkçılık teşhir edildiyse şu an türcülük de teşhir ediliyor” dedi. Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü: “İnsan merkezcilik bugün “ego mu, eko mu?” tamamen bununla ilgili aslında. Bildiğiniz gibi hemen hemen bütün dinler hayvanların insanlar için yaratıldığını söylüyor. Modernizmle birlikte insan merkeziyetçilik en yüksek seviyeye ulaşıyor. Ama artık neden bu hayvanları ötekileştirip sömürdüğümüzü düşünmemiz gerekiyor. Irkçılık, cinsiyetçilik, türcülük, Yahudi soykırımı, Dersim katliamı gibi örneklerin aynısı bugün hayvanlara yapılıyor.”

Kaynak: ANF

6 Aralık 2012 Perşembe

PANELE DAVETLİSİNİZ: "Uygarlık Tüm Canlıları Yok Etmeden"

Bu yıl 4. kez düzenlenen Hangi İnsan Hakları Film Festivali'nde yaşam hakkı ihlalleriyle ilgili filmlerin içerisinde hayvan haklarına ait belgesel ve filmler de gösterilecek. Hayvan sömürüsündeki son durumu ve gerçekleri gözler önüne sermek için 08 Aralık  2012, Cumartesi günü saat 16:00'da Tütün Deposu'nda "Uygarlık Tüm Canlıları Yok Etmeden" isimli bir panel gerçekleşecek.

Yönetmen Tolga Öztorun moderatörlüğünde gerçekleşecek panelde; İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve Hayvan Hakları Hukuku Öğretim Görevlisi Av.Hülya Yalçın; "Yaşam hakkına HAYVAN parantezi açmalı" konuşmasıyla, Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden Burcu Çelik "Türcülük, Tekno-endüstriyel Kapitalist Sistem, Hayvan Özgürlüğü, Vegan-Vejetaryen Beslenme" ile ilgili konuşmasıyla ve Yaşam Hakkına Saygı Derneği'nden Gazeteci-Yazar Özgün Öztürk "Her şey bitti sıra itlere geldi/Sokak Hayvanları" konuşmasıyla bir söyleşi gerçekleştirecek. 

Açıklama: Dünyada her yıl milyonlarca hayvan, hiçbir somut fayda beklentisi olmadan deneylerde ısıtılıyor, donduruluyor, zehirleniyor, aç bırakılıyor, parçalanıyor, depresyona sokuluyor, ruh hastası yapılıyor. Her yıl yaklaşık 50 milyar hayvan, eti için öldürülüyor. Sınai hayvancılık tesislerinde hayatlarının her saniyesinde acı çekiyor, güneş ışığı görmeden ya da toprağa ayak basmadan öldürülüyorlar. Spor amaçlı avcılıkta, kürk sanayinde, eğlence sektöründe ise hayvanlara acı çektirmek için herhangi bir gerekçe göstermeye bile gerek duyulmuyor. İnsan tarafından evcilleştirilerek doğadan kopartılıp sokaklara mahkum edilen kedi ve köpekler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de koruma adı altında “ölüm yasası” ile yok edilmeye çalışılıyor. Sokaklardan köpekler toplatılıyor, yabancı uyruklu gemilere bindirilerek gemi personeline yemek yaptırılıyorlar. Onları koruyacak adalet ve hukuk sistemleri yok! Hayvanlara işkence yapanlar hala kabahatler kanunu ile cezalandırılıyor. Kimi zaman deney için kimi zaman kürk ve etleri için yurt dışına kaçırılan sahipsiz sokak hayvanları, farkında olmadıkları bir sömürü düzeninde acılar içinde ölüyorlar. Sürekli ahlâk, adalet ve eşitlik gibi kavramlardan söz ediyor, ama sıra hayvanlara gelince birdenbire apayrı bir ahlâk anlayışına geçiyoruz. Daha az acı çektikleri, daha az zeki oldukları düşüncesiyle hayvanların zulüm ve acı dolu yaşamı görmezden gelinerek meşrulaştırılıyor. Tekno-endüstriyel kapitalist sistemde kendisini en tepeye koyan insan; doğayı ham madde deposu gibi kullanarak ilerleme, teknoloji ve bilim adına tüm canlıların yaşamlarını tehdit etmeye devam ediyor. Yaşam hakkı ihlallerinin hayvan hakları boyutunu ele alan panele tüm yaşam hakkı savunucularını davet ediyoruz.

Festival'de hayvan haklarıyla ilgili gösterilecek belgeseller: 
HAYIRSIZ ADA, Serge Avedikyan, Fransa-Türkiye
İSTANBUL’UN SOKAK KÖPEKLERİ, Serge Avedikyan, Fransa-Türkiye
KEDİLER, KÖPEKLER VE İNSANLAR / Motoharu Iida, Japonya
ADAK, Amandine Faynot, Fransa-Türkiye

Panel"Uygarlık Tüm Canlıları Yok Etmeden!" 

Tarih: 8 Aralık 2012, Cumartesi 
Saat: 16:00 
Yer: Tütün Deposu