29 Eylül 2012 Cumartesi

"Ölüm Yasası"na Karşı Harekete Geç!


Hükümetin değiştirmek istediği 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu için Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve meclise sunulan yasa tasarısı, hayvanlara ölüm getirecek.

Bakanlığın yalanlarına inanma! Harekete Geç!..

30 Eylül 2012 Pazar günü saat 14.00'da Taksim, Galatasaray Lisesi önünde, "ölüm yasası"na tepkili tüm kurum ve bireylerle toplanıp yıllardan beri soykırıma tabii tutulan hayvanların yalnız olmadığını ve türlü yalanlarla, göz boyama çalışmalarıyla değiştirilmek istenen yasanın karşısında olduğumuzu haykıracağız!

Biz orada olacağız. Sizi de bekleriz. Haklara duyarlı tüm kesimleri ve dostlarımızı, bu önemli eylemde görmek dileğiyle!..

Yeryüzüne Özgürlük Derneği

* Neden karşı çıkıyoruz?.. Yasa teklifi ile yazdığımız eleştiri metnine ulaşmak için tıklayın.

* 40 kurum ve oluşumun imzacı olduğu ortak deklarasyona ulaşmak için tıklayın.

HAYVANLARIN YAŞAMA HAKKI İÇİN SOKAĞA "Ne Bizi Ne de Hayvanları Uyutabilirsiniz"

Hayvan hakkı savunucuları, hayvanları koruma kanun tasarısına karşı pazar günü tüm Türkiye'de sokakta olacak. 38 örgütün tasarıya karşı yayınladıkları deklarasyonu Erkan Can'dan Yıldız Kenter'e birçok sanatçı da desteklerken, şimdiye kadar 75 bin kişi imza verdi.
Hayvan hakkı savunucuları 30 Eylül Pazar günü birçok ilde eşzamanlı eylemlerle "5199 numaralı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na karşı sokakta olacak.
Daha önce ortak bir deklarasyona imza atarak, mecliste görüşülmesi beklenen tasarıların geri çekilmesini ve oluşturulacak yeni bir komisyonla hayvanların korunmasına dair yeni bir yasa hazırlanmasını talep eden sivil toplum kuruluşları kamuoyunu duyarlılığa ve pazar günü gerçekleştirilecek eylemlere çağırıyor.

Sanatçılardan tasarıya tepki

Birçok STK'nın ortak yayınladığı deklarasyona Abdullah Şahin, Aydan Şener, Bahtiyar Engin, Belma Müjde, Bennu Yıldırımlar, Berna Sağlam Naipoğlu, Cem Sürücü, Cengiz Baltepe, Deniz Arcak, Ediz Hun, Erkan Can, Ferda Yalçın, Fulden Akyürek, Gani Müjde,Hazal Kaya, Haluk Şahin, Levent Candaş, Levent Üzümcü, Melike Demirağ, Meltem Vural,Nurseli İdiz, Olgun Şimşek, Oktay Kaynarca, Oya Prosçiler, Pelin Cini, Sarp Sanin, Sibel Nançin, Sumru Yavrucuk, Uğur Taşdemir, Umut Akyürek, Vatan Şaşmaz, Volkan Sevarcan,Yıldız Kenter, Zeynep Özden Ayyıldız gibi sanatçıların yanısıra 75 bine yakın kişi imza verdi.
Ayrıca hayvansever ve hayvan hakları aktivistleri 30 Eylül'de yasa tasarısına karşı sokağa çıkmaya hazırlanırken, Hayvan Özgürlüğü İnsiyatifi de bakanları katıldıkları açılışlarda, protokollerde protesto edeceğini duyurdu.

"Amaçları korumak değil öldürmek"

Hak savunucuları yasa tasarısına neden karşı olduklarını şöyle özetliyor:
* Öldürmenin "uyutma" tanımlamasıyla yasaya girmesi ve meşrulaştırılması kabul edilemez. Hayvanları yaşatmak yerine ne şekilde öldüreceğinin tanımlandığı bir yasa kabul edilemez.
* İki sene hapis cezasıyla sınırlandırılması alınabilecek cezaların para cezasına döndürülebilecek olması cezaların ağırlaştırılmasının asıl amacı olan suçu engellemenin önüne geçecektir. Hayvanlara işkence cezasını sadece 750 TL'lik bir idarî para devlete ödeyerek devam edilen bir suç halini alacaktır. Hiçbir caydırıcılığı yoktur.
* Evlerde kaç hayvan bulundurulacağının izne tabii olması ve hayvan "sahiplerinin" eğitime tabii tutulması ucu açık bir tanımlamadır. İleride "hayvan korumacının hak" ihlaline kadar varabileceği ve belki de "bir hayvan sahibi olmakla" sınırlandırmaya kadar gidebileceği için bu tanımlama bu şekliyle tasarıda yer alamaz.
*  Hayvanların ırklarına göre sınıflandırılıp "sahipleriyle" birlikte yaşam haklarının ellerinden alınması asla kabul edilemez. Dövüşçü ya da bahisçi "sahiplere" yönelik önlemler almak yerine ırkları cezalandırmak kabul edilemez ve merdiven altı üretime sebep olacaktır.
* Hayvanların imhasına olanak sağlayan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun yeni tasarıda da yer alması kabul edilemez.
* Deneylerdeki denetimlerin keyfiyete bağlanması kabul edilemeyeceği gibi hayvanları koruma kanunu gibi bir kanunun içinde hayvanların yaşam hakkını hiçe sayan deneylerin yer alması kabul edilemez.
* Mobil kısırlaştırmanın meşrulaştırılması hiçbir koşulda kabul edilemez. Olması gereken belediyelerin kendi veteriner hekim kadrolarını oluşturmasıdır. Hali hazırda mevcut yönetmeliklerdeki mobil kısırlaştırma maddesinin yasaya aykırı olduğuna ve iptaline yönelik İstanbul Veteriner Hekim Odası (IVHO) tarafından açılmış bir dava mevcutken mobil kısırlaştırmayı yasalaştırma çabası kabul edilemez.
* Amacın hayvanları korumak ve hakları gözetmek değil, hayvanları bertaraf etmek olduğunu kanıtlamaktadır.

Eylem takvimi

Tasarıya karşı hayvanların yaşam hakkını savunmak üzere düzenlenecek eylemler tüm illerde saat 14.00'da gerçekleştirilecek.
Katılımcıların siyah ağırlıklı giyinmesi ve hayvanların ürkmemesi için eyleme köpeklerini getirmemeleri isteniyor.
30 Eylül Pazar 14.00
* İstanbul, Taksim Meydanı
* İzmir, Konak YKM önü
* Adana, Adana İstasyon .meydanı
* Antalya, M. Paşa Cami Kapalı Yol Halk Bankası
* Aydın, Zafer Meydanı
* Bodrum, Belediye önü
* Bursa, Kent Meydanı
* Çanakkale, Cumhuriyet Meydanı
* Denizli, Denizli Belediyesi önü
* Eskişehir, Adalar Migros
* Giresun, Atapark Kent Meydanı
* Mersin, Çarşı- Taş Bina önü
* Samsun, Cumhuriyet Meydanı
* Tekirdağ, Tuğlalı Parkı
6 Ekim Cumartesi 14.00
* İstanbul,, Taksim Meydanı
7 Ekim Pazar 14.00
* Ankara, Sakarya Cad. Meydanı
* Kocaeli, Migros önü
* Trabzon, Ganita önü
Yasaya karşı çıkan STK'lar: Aliağa Sokak Hayvanlarını Koruyanlar Derneği (ASKOD),  Amargi Kadın Kooperatifi, Ankara Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, Animal Protection Group Arbeitsgruppe für Tierrechte e.V. Almanya, Büyükçekmece Sokak Hayvanlarını Koruma ve Sevenler Derneği(SOHAYKOSEV), Bodrum Hayvan Hakları Derneği, Bontvoordieren, Hollanda, Çandarlı Hayvan Koruma Derneği (ÇANHAYKODER), Çeşme Doğa ve Hayvanseverler ve Koruyanlar Derneği, Datça Çevre ve Turizm Derneği, Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi(DSİP), Doğa ve Çevreyi Koruma, Yaşatma Derneği (DOĞÇEV), Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu(DYBD), Edremit ve Beldeleri Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği, Etik Vegan Yaşam Grubu, Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Ev-Ek-Sen), Feminist Sanatçılar Platformu, Hayvanları Doğal Ortamda Yaşatma Derneği(HAYDOY), Hayvan Hakları Aktivistleri Derneği (Hayvist), Hayvan Hakları Derneği, Turgutreis, Hayvan Hakları için Veteriner Hekimler Derneği(HAYHAVEDER), Hayvan Hakları Savunucuları Dernegi (İzmir HAYSAV), Hayvanları Kurtarma Derneği, Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), Hayvan Severler Derneği (HaySev), Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi (HÖİ), İmece Evi - Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Merkezi, İstanbul LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) Dayanışma Derneği,  İzler Derneği, İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İzmir Veteriner Hekimler Odası, İzmir Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu, İzmir Yenikapı Tiyatrosu, Kaos Gl, KESK - ESM (Enerji, Sanayi, Maden Kamu Emekçileri Sendikası) İstanbul Şubesi, Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Muğla Savaş Karşıtı Kadın İnisyatifi, Muhtaç Hayvanlar Koruma Sevme ve Barındırma Derneği (KORUSEV), Manisa Hayvanları Koruma Derneği (HAKDEM), Meliha Yılmaz Doğal Hayatı Koruma, Geliştirme, Sağlık, Eğitim ve Kültür Vakfı, Pembe Hayat Lgbtt Dayanışma Derneği, Sea Shepherd, Stichting ATAR, Hollanda, Stichting Dierennood, Hollanda, Stichting Menodi, Hollanda, Stop Huntingdon Animal Cruelty, UK, Sinop Çevre Dostları, Sokak Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği (HAYKUR), TIERSCHUTZ OHNE GRENZEN e.V., Almanya, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Hatay, Yaşam Hakkına Saygı Derneği (YHS), Yedikule Hayvan Dostları Derneği, Sol Arayış, Sosyalist Parti, Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı, Validebağ Gönüllüleri Derneği,  Vegan Kolektif, Yedikule Hayvan Dostları Derneği, Yenişehir Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Yeşiller Partisi, Yunuslara Özgürlük Platformu.

Çiçek Tahaoğlu
Kaynak: Bianet

28 Eylül 2012 Cuma

Savda'nın Barış Yürüyüşü Durduruldu

Halil Savda'nın beş kişiyle birlikte sürdürdüğü "Barış yürüyüşü", Osmaniye'nin Bahçeli ilçesinde "halkın hassasiyetleri" gerekçe gösterilerek durduruldu. Savda ve arkadaşları oturma eylemi başlattıktan sonra polis araçlarına alınarak Adana'ya doğru yola çıkartıldı.
1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Roboski'den Ankara'ya Barış Yürüyüşü başlatan vicdani retçi Halil Savda, yürüyüşünün 28. gününde 700. kilometrede Osmaniye girişinde polisler tarafından durduruldu.
Yürüyüşlerine izin verilmeyen Savda ve beraberindeki Bingöl Elmas, İbrahim Yaylalı, Serap Halvaşi ve Merve Çöger halkın hassasiyetleri gerekçe gösterilerek durdurulurken, yürüyüşçüler oturma eylemi başlattı.
bianet'e konuşan Savda, emniyet amir vekilinin önce talimatın Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah'tan geldiğini söylediğini ifade etti.
Ancak daha sonra talimatın Bahçeli ilçesi emniyet amiri tarafından verildiğinin anlaşıldığını söyleyen Savda, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu ilçede çatışmalarda yaşamını yitiren asker olduğunu ve halkın hassas olduğunu söylüyorlar. Biz de yürümek konusunda ısrarlı olduğumuzu söyledik. Çünkü biz de farklı bir şey söylemiyoruz. Biz gittiğimiz her yerde 'barış' diyoruz."
"Bütün şehirlerimizin barışa ihtiyacı var. 'Hassasiyetler' deyip hep savaş dili mi kullanacağız?"
"Toprağa 60 bin can düştü. Bu topraklara düşen canlar bizim canımızı yakıyor. Bizi arabalara bindirip buradan sürmek isteyenlerin canları yanmıyorsa, onların kendi tercihi ama biz o arabalara binmeyeceğiz ve yolumuza planladığımız şekilde devam edeceğiz."
Savda'yla görüşmemizin ardından facebook'taki "Ölüm yolunda barış yürüyüşçüsü" sayfasından Savda ve arkadaşlarının oturma eylemi başlattığı, bunun üstüne zorla Adana Emniyet Müdürlüğü'ne doğru götürüldükleri bilgisi verildi.
Savda'nın arkadaşlarından Eda Rüzgar Erdener, facebook'tan gelişmelerle ilgili barış yürüyüşçülerinin mesajını paylaştı:
"Saat 12:00'de Osmaniye'nin Bahçeli ilçe girişinde çevik kuvvet ekipleri yolumuzu kestiler. Bizlere Osmaniye'nin hassas bir bölge olduğunu Osmaniye il sınırlarında yürümenize izin veremeyeceklerini söylediler. Bizler Osmaniye'nin Türkiye içinde özel bir cumhuriyet olmadığını Roboskiden beri yedi yüz kilometre yürüdüğümüzü herhangi bir engellemeyle karşılaşmadığımızı yürüyüşümüzün barışçıl amaçlar taşıdığını Osmaniye'nin de barışa ihtiyacı olduğunu Osmaniye'de yürümeye kararlı olduğumuzu söyledik. Aramızda anlaşma sağlanamayınca bizi oturduğumuz yerde iki buçuk saat beklettiler. Biz yürüme isteğimizde diretince saat 14:30'da bizleri yerlerde sürükleyerek çevik kuvvet arabasına aldılar bu arada Halil'in arabaya çarpan sırtı şişti. Merve'nin sırtında ve kolunda morluklar oluştu. Serabın kolu morardı. Telefonlarımıza el koydular ve hakkımızda herhangi bir yasal işlem yapmadan iki bucuk saatlik bir yolculuk sonrası bizleri Ceyhan otoyolu gişelerinin önüne bıraktılar. Şu an Adana polisi eşliğinde bu yasadışı alıkoyma suçunu teşhir etmek için İHD'nin organize ettiği İnönü parkındaki basın açıklamasına gidiyoruz."
Kaynak: Bianet

27 Eylül 2012 Perşembe

"Biz Sokakta Hayvansız Olamayız"

Hayvanların "doğal yaşam parklarına" gönderilmesi, "gerektiğinde" uyutululabilmesi, evde beslenecek hayvan sayısının Bakanlıkça belirlenmesi gibi maddeler içeren yasa tasarısına hak savunucuları tepkili. "Yepyeni bir yasaya ihtiyacımız var" diyorlar.
Hayvan hakları savunucuları Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nca hazırladığı ve Başbakanlık'ça Meclise sunulan "5199 numaralı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na tepkili; Mecliste görüşülmesi beklenen iki ayrı yasa tasarısının da geri çekilmesini talep ediyor.
Hayvan hakları savunucuları sahipsiz hayvanların uyutulması gibi konularda mevcut yasanın özünü koruyan, doğal hayat parkları, evde beslenecek hayvan sayısına kısıtlama gibi yeni maddeler içeren tasarının hayvanları değil insanları koruma amacı güttüğünü söylüyor.
bianet'in konuştuğu İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Hülya YalçınYaşam Hakkına Saygı Derneği'nden Özgün ÖztürkManisa Hayvanları Koruma Derneği'nden Reyhan Elbirliler ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden Burak Özgüner hayvanları korumak için yepyeni bir yasaya ihtiyaç olduğunu savunuyor, yeni yasa için de sivil toplum örgütlerinin de katıldığı bir komisyon kurulması gerektiği konusunda birleşiyor.

Yalçın: Toplumun görüşü alınmalıydı

Kararlar masaüstünde alınır ama bu kararların malzemesi ve mutfağı sokaktır. Yani bu kararı alırken toplumdan ve sahada bulunanlardan görüş alınması gerekiyor.
Eski yasaya göre iyileştirme yapılan tek nokta tecavüz ve işkenceye verilecek ceza. Ancak bu hayvanlar şehir dışına götürüldüğünde böyle bir suç işlendiğinde de kimsenin haberi olmayacak.
Eğer iyi niyetli bir yasa olsaydı, pet shoplardaki satışları durdururlardı. Yurtdışından hayvan getirilip satıldığı sürece, sokaklardaki hayvanların toplanması ranta dönüştürülecek. Canlının acı çekmesi ve ya bizlerin onları korumaya çalışması bu tasarının kesinlikle umrunda değil.

Öztürk: Yepyeni bir yasaya ihtiyaç var

Mecliste iki yasa tasarısı var: Umut Oran'ın Şubat'ta verdiği tasarıyla şu anda tartışılan Veysel Eroğlu'nun Mayıs'ta verdiği tasarı. İkisine de karşıyız. Tasarılarından herhangi biri geçerse, Türkiye'de hayvan haklarının sonu gelecek. Sokakta hayvan kalmayacak.
İki tasarı da geri çekilsin ve bu konuda çalışan sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yeni bir komisyon oluşturulsun.

Elbirliler: Sokakta hayvansız olamayız

İçinde "ötenazi", "ölüm", "deney" olan bir kanun "koruma" başlığında geçemez. Bu yasada, adı üzerinde korumayla ilgili maddeler olması lazım. Meclisteki iki tasarıdan biri yasalaşırsa, her tarafta sayısız Hayırsız Ada'lar oluşacaktır.
Mevcut hayvanları koruma yasaları uygulanmadı. Şimdi belediyelerin ihmalinin ceremesini hayvanlar çekecek. Tasarıda görevler yanlış yerlere verilmiş. Örneğin, kısırlaştırma görevini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na vermişler. Bu bakanlığı ilgilendiren hayvan sadece ettir, gıdadır.
Ben barınakta çalışıyorum. Hem kültürel olarak hem ekolojik denge açısından, biz sokakta hayvansız olamayız. Ayrıca barınaklar, kendine özgü bir dokusu olan ormana taşınamaz.

Özgüner: Steril sokaklara doğru

Bu tasarı, özellikle sokakta yaşayan hayvanların bir bir toplanıp devletçe oluşturulacağı iddia edilen "doğal yaşam parkları"na hapsedilmesini öngörüyor. Devlet, bu yasa tasarısı ile "steril" sokakları hazırlamak için düğmeye basmış durumda. Bunu da kentsel dönüşümde ya da uluslararası zirve toplantılarında olduğu gibi yok ederek, yıkarak yapmak istiyor.
Bazı köpek ırklarının devlete teslim edilmesi isteniyor. Bunun adı faşizmden başka bir şey değil. Devlet, elli köpeklik barınaklarına hapsettiği köpeğin, kedinin en doğal yaşamsal ihtiyacını karşılamakta acze düşmüş iken oluşturmak istediği o orman hapishanelerinde ne zulümler yaşatacak hayvanlara, kim bilir.
Tasarı geri çekilmeldiği takdirde hayvanlara yasal bir soykırım ve tecrit uygulanmaya başlanacak. Zaten koruma yasası diye sunulan yasaya, hayvan katlinin kılıfı olarak hazırlanmış olan Gıda, Yem ve Veteriner Hizmetleri Kanunu ile Umumî Hıfzısıhha Kanununun eklenmesi de bu endişelerimizle örtüşüyor, niyeti alenen ortaya koyuyor.
Çiçek Tahaoğlu
Kaynak: Bianet

23 Eylül 2012 Pazar

Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri Bakanları Protesto Edecek

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun değiştirilmesi için yazılan tasarının TBMM Başkanlığı’na sunulmasının ardından Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi : “Bu yasa tasarısı ne hayvan korumayı amaçlıyor ne de hayvan haklarını gözetiyor aksine hayvanları izole ederek katletmeyi meşrulaştırıyor” açıklamasında bulundu.

Tüm hayvan hakları aktivistlerini harekete geçmeye çağıran Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi aktivistleri, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’i rahat bırakmayacaklarını duyurdu.

İnisiyatif, hayvanlara daha iyi bir yaşam sağlayacağı iddiası ile tanıtımı yapılan bu yasa tasarısının kabul edilmesi ile birlikte sokakta yaşayan hayvanların bir bir toplanıp yasa tasarısında tanımlanan “doğal yaşam parkları”na hapsedileceğini, bazı köpek ırklarının devlet barınaklarına teslimini, sokakta hayvanların yaşamasını olanaksız hale getirerek evlerde kaç hayvan bulundurulabileceğini bakanlığın inisiyatifine bırakıyor.” dedi.

Açıklamalarına devam eden İnisiyatif:  “Bu yasa tasarısı, meclis tarafından kabul edilirse bırakın hayvanları korumayı, ortada korunacak, haklarından bahsedilebilecek hayvan kalmayacak. Bu yüzden bu yasa tasarısının baş mimarları olan Bakan Eroğlu’nu ve Eker’i protesto edeceğiz.” dedi.
 
Hükûmet, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununu değiştirmeye hazırlanırken, öte yandan, binlerce hayvansever ve hayvan hakları savunucusu da hayvanlara ölüm getireceği gerekçesi ile yasa tasarısına karşı gelmek için 30 Eylül Pazar günü saat 14:00’da Türkiye’nin dört bir yanında ölüm yasasına hayır demek için eylem yapmaya hazırlanıyor.

Antalya, Bodrum, Bursa, Çanakkale, Eskişehir, Giresun, İzmir, Tekirdağ, Trabzon ve İstanbul’da eş zamanlı yapılacak eylemlerde Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” protesto edilecek.

Önümüzdeki günlerde bu konuda ne şekilde eylemler yapılacağı merak konusu olan Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi, en son 4 Ekim Hayvan Hakları Günü'nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a plaket takdim edilirken borazanlı protestoda bulunmuştu. Protokolde arbede yaşanmasına neden olan hayvan özgürlüğü savunucularının bu sefer nasıl bir çıkışta bulunacağı da tahmin edilemiyor.

İstanbul İndymedia'da Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi tarafından yayınlanan bildiri:

YASALARINIZI SİZE YEDİRECEĞİZ!..

Hükûmet, hayvan katliamlarını meşru kılacak 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununu değiştirmeye hazırlanırken bizler de hayvan katliamlarının, sürgünlerinin daha da sistematikleştirilmesine yönelik değişikliğe karşı içimizde büyüyen öfkeyi bundan sorumlu olanların suratında patlatmaya hazırlanıyoruz.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen ve TBMM'ye sunulan “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” elbette ki hayvan korumayı, hayvan haklarını veya özgürlüklerini gözetmeyi değil, hayvanları izole etmeyi, katletmeyi meşrulaştırıyor. Zira, herhangi bir yasanın ne hayvanları ne de insanları özgürleştirebileceğini düşünüyoruz.

Ancak, bu yasa tasarısının kabul edilmesi ile birlikte sokakta yaşayan hayvanlar bir bir toplanıp yasa tasarısında tanımlanan “doğal yaşam parkları”na hapsedilecek. Hükûmetçe hayvanlara daha iyi bir yaşam sağlanacağı, hayvan hakları ihlallerinin daha caydırı cezalarla önleneceği iddiası ile tanıtımı yapılan tasarı, bazı köpek ırklarının devlet barınaklarına teslimini öngörüyor, sokakta hayvanların yaşamasını olanaksız hale getiriyor, evlerde kaç hayvan bulundurulabileceği bakanlığın inisiyatifine bırakıyor. Bu yasa değişikliği girişiminin adı, tam anlamı ile faşizmdir.

Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi olarak, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’i rahat bırakmayacağımızı buradan ilan ediyoruz. Zaten bu bakanlardan Eroğlu, önünü açtığı HES projeleriyle doğayı ve yaban hayvanlarının hayatını da zindana çeviren, sömüren; Eker ise gerek yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaptığı Veteriner İşleri Müdürlüğü görevi ile binlerce sokak hayvanının katledilmesinden, bakanlığı sırasında da düşürdüğü ithalat vergisi ile okyanus ötesi ülkelerden Türkiye’ye yüzbinlerce hayvanın taşınmasından kaynaklanan, başta ölümler, işkenceler olmak üzere birçok hak ihlalinin bir numaralı sorumlusudur. Her iki bakan da görünürde olduğu gibi, hayvan haklarının Türkiye’de geliştirilmesi için çabalamamakta, aksine hayvanların sadece nasıl daha iyi sömürüleceğini, soykırıma tabii tutulacağını belirlemekte ve saçma sosyal sorumluluk projeleri ile hayvan zulmünün üzerinin kapatılmasına katkı sunmaktadır.

Bu yasa tasarısı, meclis tarafından kabul edilirse bırakın hayvanları korumayı, ortada korunacak, haklarından bahsedilebilecek hayvan kalmayacak. Bu yüzden bu yasa tasarısının baş mimarları olan Bakan Eroğlu’nu ve Eker’i protesto etmek, tepkilere karşı takındıkları vurdumduymaz tavırlar karşısında ve hak ihlallerinin artmasında birincil sorumlu oldukları için mecburi olmuştur. Önümüzdeki günlerde, bu bakanların katıldığı açılışlara, protokollere yönelik yasa tasarısının geri çekilmesi için tepkimizi dile getirmek için ani çıkışlarda bulunmaya hazırlanıyoruz. Defalarca bu bakanları uyardık, kendilerine açık mektup gönderdik ancak uyarılarımızı dikkate almadılar. Bu yasa tasarısı bıçağın kemiğe dayandığı son nokta oldu. Hak ve özgürlüklere duyarlı her kesimden insanı başka bir “ölüm yasası” daha olan bu yasanın mimarları olan bakanlara karşı eyleme geçmeye çağırıyoruz.

ÖLÜM YASASINA KARŞI EYLEME GEÇ!

HAYVANLARLA DAYANIŞMAK İÇİN ONLARA ZULMEDENLERİ HEDEF AL!

YAŞASIN HAYVAN ÖZGÜRLÜĞÜ!

Kaynak: Hayvanozgurluguhareketi.com

18 Eylül 2012 Salı

Ahmet Yıldız Davası 25 Ocak 2013’e Ertelendi

Eşcinsel olduğu gerekçesiyle babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız’ın davasına, İstanbul Bağlarbaşı’ndaki Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.


"Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma, tasarlayarak öldürme, yakın akrabayı öldürme, yaralama" suçlarından aranan sanık baba Yahya Yıldız hakkındaki yakalama emri infaz edilemediği için 25 Ocak 2013 tarihine ertelenen duruşmayı Kaos GL, İstanbul LGBTT, Listag, Lambdaİstanbul, SPoD gibi LGBT dernekleriyle, Uluslararası Af Örgütü ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nden temsilciler de izledi.

Bugün görülen 11’inci duruşmada, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanık hakkında çıkarılan yakalama emrinin “sehven” kapatıldığına ilişkin bilgiler sorgulandı ve yakalama emrinin infazının beklenmesine; kaldırılıp kaldırılmadığının araştırılarak kaldırılmış ise hakkında yeniden CMK 94’üncü maddesi uyarınca yeniden yakalama emri çıkarılmasına; ayrıca sanık hakkında çıkarılan kırmızı bültenle arama kararının işleme konup konmadığının araştırılmasına karar verildi.

Kaos GL’nin davaya müdahil olma talebi, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237 ve devamı maddeleri anlamında mağdur veya suçtan zarar gören niteliğinde olmadığından” reddedildi. Avukat Fırat Söyle’nin “Katılma talebinde bulunan dernek eşcinsel hakları adına kurulan bir dernektir. Dernek üyeleri bu olaydan ciddi anlamda etkilenmişlerdir, katılma taleplerinin kabulünü istiyoruz”  şeklindeki sözlerine karşılık olarak iddia makamı, sanık avukatının “Daha önceden de bu şekilde katılma isteğinde bulunulmuştu ve reddedilmişti” yolundaki itirazını da dikkate alarak katılma talebinin reddine mütalaa etti.

Duruşma sonunda, davayı izlemek üzere gelen LGBT derneklerinin adliye binası önünde yaptıkları basın açıklamasında, Ahmet Yıldız’dan başka temmuz ayında Diyarbakır’da babası ve amcası tarafından 14 kurşunla öldürülen R. A. ve Adanalı genç tiyatrocu İdo da anıldı. R.A. cinayetinde yerel ve ana akım medyanın, olayın nefret cinayeti boyutunu görmezden gelip yalnızca adli bir vaka gibi yansıttığına dikkat ekilen açıklamada “Nefretin dili, milliyeti, sınıfı yok. Homofobi cehaletin ya da yetersiz eğitimin sonucu değil, bilakis evde, sokakta, okulda, iş yerinde ve heteroseksist toplumun her kesiminde sıfırıncı yaştan itibaren verilen sıkı ve titiz bir eğitimin sonucudur. (…) Sözde gelişmiş şehirlerin göbeğinde de ne yazık ki aynı şekilde yaygın ve bizi öldürmeye, yaralamaya, hayatın dışına itmeye devam ediyor” denildi.

Açıklamanın ardından “Susma haykır, cinayetler dursun!” ve “Nefrete sessiz kalma, suça otak olma” sloganları atıldı.

Kaynak: KaosGL

17 Eylül 2012 Pazartesi

Vicdani Retçi İnan Süver Yine Cezaevinde

Vicdani retçi İnan Süver, 21 Nisan 2011′de Manisa’da cezaevinden firar ettiği gerekçesiyle beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezanın Yargıtay tarafından onaylanmasının ardından Süver, 13 Eylül'de cezaevine gönderildi.
Vicdani retçi İnan Süver, 21 Nisan 2011′de tutuklu bulunduğu Manisa Saruhanlı Açık Cezaevi’nden firar ettiği gerekçesiyle yeniden tutuklandı.
Süver’in avukatı Davut Erkan, bianet’e yaptığı açıklamada, Süver’in geçen yıl yaşanan firar olayı nedeniyle beş ay hapis cezasına çarptırıldığını söyledi.
Erkan, Süver’in dün öğleden sonra 16.00 sularında Bağcılar’da yürürken Genel Bilgi Tarama (GBT) kontrolüne takıldığını ve yapılan kontrolde hakkında kesinleşmiş hapis cezası olması nedeniyle gözaltına alındığını belirtti.
Bugün karakolda işlemlerin sona erdiğini belirten Erkan, Süver’in Metris Cezaevi’ne götürüldüğünü ifade etti.
Ne olmuştu?
İnan Süver, Manisa Saruhanlı Açık Cezaevi’nde kalırken 21 Nisan’da hastaneye götürüldüğü sırada firar etmiş ve “Ben suç işlemedim ki, sadece askerlik yapmak istemedim. Neden cezaevindeyim” demişti.
22 Nisan’da İzmir’de yakalanan Süver, götürüldüğü Buca Cezaevi’nde açlık grevine başlamış, ancak açlık grevi yaptığı gerekçesiyle nakledildiği Manisa E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 20 gün hücre cezasına çarptırılmıştı.
Süver, 2001′den bugüne kışla-cezaevi arasında geçen hayatını ve Türkiye’de vicdani retçi olmanın bedelini 9 Aralık 2011′de cezaevinden tahliye edildikten sonra bianet’e anlatmıştı.
 Kaynak: Bianet

12 Eylül 2012 Çarşamba

Bülten: İmroz'da Hayvan Katliamı

Çanakkale'ye bağlı İmroz(Gökçeada)'da insanların ilgilendikleri ve tedavisini üstlendikleri köpekler, son günlerde bir anda ortadan kaybolmaya başladı. Ada'da nereye baksanız kayıp köpek ilanıyla karşılaşıyorsunuz.

Katledilen hayvanların tam sayısı bilinmiyor 

Daha önce de, kedilerin çuvalla denize atıldığı, köpeklerin köylüler tarafından tüfekle öldürüldüğü söylenen Ada’da, bu hafta içerisinde, pansiyonlar köyü olan Yeni Bademli Köyü'nde atılan arı zehirli etten dolayı onlarca kedi ve köpek zehirlendi. Hayvanların bir çoğu ölü olarak bulundu, köpeklerden ikisi ise son anda veterinere götürülerek kurtarıldı. 

Yeryüzüne Özgürlük Derneği yaptığı açıklamada “Hayvanları besleyen insanların evlerinin bahçelerine dahi bırakılan zehirlerin, kim tarafından bırakıldığı açıkça söylenmiyor. Belediye, bu katliamı sahiplenmek veya yapanları ortaya çıkarmak yerine, hayvan düşmanı birilerinin varlığını meşrulaştırma yolunu seçiyor.  Bu katliamı yapanların açığa çıkmaması, çıkarılması için hiçbir adım atılmaması, devletin bu hayvan katliamını onayladığını ve desteklediğini gösteriyor. Anlaşılan o ki, Ada'da yaşayan hayvanların canı, turizmden elde edilecek para için satılıyor.” dedi.

Belediye her zamanki gibi, "biz sokağa saldık" diyor
Ada'da yaşayan Çirusk Ararat, bir ay önce tedavi ettirdikleri iki uyuz köpeğin ortadan kaybolduğunu farkettiklerinde, durumu belediyeye sorduklarını söylüyor. Ararat, "Belediye, tedavileri yapıldıktan sonra köpeklerin sokağa salındığını söyledi. Tüm aramalarımıza rağmen köpekleri halen bulamıyoruz ve katledildiklerini düşünüyoruz. Çünkü Ada adlı köpek daha önceden kilometrelerce uzak bir köye bırakılmasına rağmen, günler sonra kendi yaşam alanına döndü. Fakat, bizim baktığımız köpekler bir aydır ortalıkta yok. Ada'da birlikte yaşadığımız dostlarımıza yönelik bu katliamın büyümesinden korkuyoruz. " dedi.

6 Eylül 2012 Perşembe

Sevag kezi bidi çimornank


Irkçı bir nefret cinayetine kurban giden, askerlik yaptığı sırada katledilen Ermeni er Sevag Şahin Balıkçı için Nor Zartonk'un çağrıcısı olduğu eylemdeydik. Ayrımcı, ırkçı, faşist, nefret dolu zihniyet kışlada, sokakta, evde, hayatın dört bir yanında kirli yüzünü göstermeye, katletmeye ve katliamlarını meşrulaştırmaya devam ediyor.

Eylemin haberi:


"Sevag Davasının Takipçisiyiz"

Sevag Balıkçı davasının karar duruşması öncesi Nor Zartonk İnisiyatifi öncülüğünde Taksim'de toplanan insan hakları aktivistleri, Balıkçı'nın katil zanlısı Ağaoğlu'nun tutuksuz yargılanmasını protesto etti ve Türkçe, Ermenice ve Kürtçe sloganlarla yürüyüş yaptı.



Zorunlu askerlik yaparken 24 Nisan 2011'de er Kıvanç Ağaoğlu'nun silahından çıkan kurşunla ölen Sevag Balıkçı Taksim'de anıldı.

Ağaoğlu'nun tutuksuz yargılandığı davanın 7 Eylül Cuma günü Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görülecek karar duruşması öncesi Nor Zartonk İnisiyatifi öncülüğünde saat 19.00'da Taksim Meydanı'nda toplanan yaklaşık 500 kişi "Militarizm öldürür" pankartının arkasında Galatasaray Meydanı'na kadar yürüdü.

Yürüyüşe insan hakları aktivistleri ve savaş karşıtlarının yanı sıra Sevag Balıkçı'nın ailesi de katıldı.

Yürüyüş süresince Türkçe, Ermenice ve Kürtçe olarak "Hepimiz Sevagız hepimiz Ermeniyiz", "Katil devlet hesap verecek", "Askere gitme kardeş kanı dökme", "Sevag seni unutmayacağız", "Öldürmeyeceğiz ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız", "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganları atıldı.

Balıkçı'nın Ermeni soykırımının 96. yıldönümünde öldüğüne dikkat çekilerek, olayın kaza olduğunun iddia edilmesine rağmen bunun gerçeği yansıtmadığı ve Sevag'ın hesabının sorulacağı mesajı verildi.

"Ermeni olmak yine pahalıya mal oldu"

Galatasaray Lisesi önünde Nor Zartonk İnisiyatifi tarafından okunan basın açıklamasında cuma günü Diyarbakır'da görülecek karar duruşmasının takipçisi olunacağı ve mahkeme önünde basın açıklaması yapılacağı duyuruldu.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Balıkçı'nın Ermeni soykırımının 96. yıldönümü olan 24 Nisan 2011'de zorunlu askerlik yaparken Ağaoğlu'nun silahından çıkan kurşunla 'kazara' öldürüldüğü söylendi. Ermeni olmak bir kez daha pahalıya mal oldu ve ırkçılık onu aramızdan aldı."

"Suçu ne olduğu dahi bilinmeyen basın emekçileri, öğrenciler, Kürt siyasetçiler, devrimciler ve akademisyenler sırf düşündükleri, sorguladıkları ve eleştirdikleri için tutsak edilirken, Balıkçı'nın katil zanlısı ilk duruşmada serbest bırakıldı."

"Bu davada da çeşitli oyunlarla sınandık. Ancak katillerin foyası ortaya çıktı. Tanıklardan Halil Ekşi ifadesini değiştirerek, Ağaoğlu'nun silahını dolduruşa alıp ateşlediğini ve akrabalarının Kıvanç lehine ifade vermesini söylediğini belirtti."

"Katil zanlısı ve temsil ettiği zihniyet hala mahkum edilmedi. 1915'te olduğu gibi bir Ermeni'yi öldürmek ülkede meşruluğunu hala koruyor ve katiller cezalandırılmıyor."

"Kışlalarda işlenen bu cinayetler 'şaka', 'intihar' gibi bahanelerle örtbas edilmeye çalışılıyor.devletin bu kanlı ve kirli sisteminde yer almak istemeyen uzun hapis cezalarına çarptırılıyor, tutuldukları 'disko' denilen disiplin koğuşlarında işkenceye maruz kalıyorlar."

"Egemen zihniyet tek tipleştiremediklerini kurban etmeye doymadı. Son 30 yıldır süren savaşta birçoğu çocuk olmak üzere binlerce kişi kışlalardan açılan ateş sonucu, havan mermisiyle, mayınlarla öldürüldü. Kışlaların içinde de, şüpheli ölüm olarak adlandırılan, fakat gerçekte ne olduğuna dair şüpheye yer bırakmayan 'intihar' ve 'kazalar' ile yüzlerce insan öldürülüyor."

"Kışlalarda yalnızca insanlar değil, insanlık da öldürülüyor. Yaşamı savunan bizler, kışlanın dışında çocukların, kışlanın içinde ise gençlerin ölümüne neden olan, hayatın her alanına nüfuz etmiş militarizm ile mücadele için herkesi duyarlı olmaya, somut adım olarak da gençleri askere gitmemeye, kardeş kanı dökmemeye çağırıyoruz."

Kaynak: Bianet

* Fotoğraf: ETHA