30 Mart 2013 Cumartesi

Trans Kadına Kaplıca da Yasak

Pembe kimliği olan trans bir kadının, Balıkesir'deki kaplıcanın havuzuna girmesine izin verilmedi. Kırancı savcılığa şikayette bulundu.

Balıkesir’e Gönen’de, Dağ Ilıcası Kaplıcası’na giden biri trans, iki kadının havuza girmesi otel yönetimi tarafından engellendi.

bianet’e konuşan İstanbul LGBTT’den Ebru Kırancı, sevgilisi ile birlikte gittiği kaplıcada ayrımcılığa uğradığı için Gönen Savcılığı’na şikayette bulunduğunu belirtti.

Kırancı olayı şöyle anlattı:

“Dün gece sevgilim ile birlikte otele giriş yaptık. Kaydımızı yaptırıp kimliklerimizi verdik. Ardından kadınlar havuzuna girdik. Ancak bu sabah tekrar havuza gittiğimizde, otel müdürü ‘Hayır beyefendi, giremezsiniz’ dedi. Ben de ‘Ne beyefendisi’ dedim, dün kadınlar matinesine gittiğimizi söyledim. Dün hiçbir sorun yaşanmamış olmasına rağmen hakkımızda şikayet olduğunu iddia etti. Erkek olduğumu ve havuza giremeyeceğimi söyledi. Sevgilim de kadın olduğumu anlatmaya çalıştı. Zaten otele kayıt yaptırırken pembe kimliğimi de görmüşlerdi. Benim 15-20 yıldır pembe kimliğim var.

“Üzerimizde bornozla bizi dışarıda beklettiler. Jandarma çağırmalarını istedim, çağırmadılar. Biz de önce jandarma karakoluna, oradan savcılığa gittik. İfade verdik, şikayetçi olduk.

“Ayrımcılığa uğradım. Bu tür söylemler insanları ötekileştiriyor, hedef gösteriyor, nefret suçları böyle işleniyor.” 

Kaynak: Bianet

29 Mart 2013 Cuma

Hak Örgütleri Roboski Raporunu Protesto Etti

İHD, TİHV, MAZLUMDER ve Roboski için Adalet Girişimi, Meclis önünde yaptıkları eylemle, alt komisyonun Roboski katliamı raporunu geri çekmesini istedi.


Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na Uludere Alt Komisyonu’nun hazırladığı rapor taslağının kabul edilmesine hak örgütleri tepki gösterdi.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) ve Roboski için Adalet Girişimi, Roboski katliamında kasıt olmadığını öne süren ve sorumlular hakkında bilgi vermeyen raporla ilgili, Meclis’in Çankaya Kapısı önünde dün bir eylem gerçekleştirdi.

Eylemde konuşanlar, raporun geri çekilmesini ve katliam aydınlanıncaya kadar herhangi bir raporun açıklanmamasını istediler.

26 Mart 2013 Salı

Sevag “Kaza” ile Öldürülmüş

Sevag Balıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili görülen davada Balıkçı’nın kazayla öldürüldüğü kararı çıktı ve sanık Ağaoğlu’na 4 yıl 5 ay ceza verildi.


Ermeni soykırımının 96. yıldönümünde, 24 Nisan 2011’de zorunlu askerlik yapan Sevag Balıkçı’nın ölümüne neden olan er Kıvanç Ağaoğlu 4 yıl 5 ay ceza aldı.

Diyarbakır 2. Hava Taktik Komutanlığı’ndaki Askeri Mahkeme’de görülen davanın 12. duruşmasında mahkeme heyeti Ağaoğlu’nun Balıkçı’yı kasten öldürmediğine, ölümün kazayla gerçekleştiğine hükmetti.

Diyarbakır'da duruşmayı takip eden "Sevag İçin Adalet Girişimi"nden Ermeni okulları yöneticisi Garo Paylan, önceki duruşmada savcının Ağaoğlu’nun Balıkçı’yı kasten öldürdüğüne ilişkin emareye rastlanmadığını belirtmesi üzerine kendi mütalaalarını mahkemeye avukatlar aracılığıyla sunduklarını söyledi.


"Dövene Değil, 'Mukavemet Edene' Dava Açılıyor"

İHD ve TİHV’in 2012 hak ihlalleri raporuna göre, polis devleti uygulaması devam etse de barış süreci umutların artmasını sağladı. Raporda, işkence ve yaşam hakkı ihlallerinde cezasızlığa da dikkat çekildi.


İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) ortak hazırladığı “2012 Yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu” bugün açıklandı.

Raporda önemli yer ayrılan barış süreciyle ilgili, geçmişte yaşanan hak ihlallerinin soruşturulması için hakikat komisyonları kurulmasının önemine dikkat çekildi. Ayrıca, köy koruculuğu sisteminin de kaldırılması gerektiği ifade edildi.

613 sayfalık raporda, barış süreciyle ilgili değerlendirmelerin ve hak ihlalleriyle çözüm önerilerinin yanı sıra şu ana başlıklar yer alıyor:

Yaşam hakkı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, sığınmacı ve göçmenlere yönelik ihlaller, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, İHD yönetici ve üyelerine yönelik baskılar, toplantı ve gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkına yönelik ihlaller, ekonomik ve sosyal haklar, eğitim ve kültürel haklar, çevre hakkı, yerleşim ve mülkiyet hakkı, sağlık hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, engelli hakları, ayrımcılık, doğal afetler.

Raporda ayrıca 2012 yılında Türkiye’de yapılan hak ihlallerinin rakamlara dökülmüş bilançosu da yer alıyor. Raporda özetle şu değerlendirmeler yer aldı:


22 Mart 2013 Cuma

SOKAKTA TECAVÜZ VAR!

Basına ve Kamuoyuna,

10 Mart sabahı saat 4 civarında, kalabalığın yoğun olduğu Taksim’in göbeğinde, herkesin gözü önünde bir kadına tecavüz girişiminde bulunuldu. Her gün binlerce kişinin kullandığı dolmuş duraklarının hemen yanında yaşanan bu şiddete etraftaki esnaf dahil olmak üzere pek çok kişi tanıklık etmesine rağmen, hiçkimse tepki göstermedi. O esnada oradan geçmekte olan bir arkadaşımız tecavüz girişiminde bulunan 6 kişiye müdahele etmek istediğinde, tüm esnaf ve gelen geçenin gözleri önünde bu kişiler tarafından darp edildi. Saldırıya uğrayan kadın ise bu kişilerce kaçırılmış ve halen durumu bilinmemektedir.

Bu şiddet olayı İstiklal Caddesi üzerindeki Mis Sokak'ın aşağısında, Tarlabaşı Bulvarı'nda 7/24 açık Muharrem Berber ve Ciğer-i İstanbul'un hemen önünde gerçekleşmiştir. Her gün bindiğimiz bu dolmuşların önünde, binlerce arabanın geçtiği işlek bir cadde üzerinde, çevreden hiçbir tepki almadan alenen tecavüz girişiminde bulunulabiliyor olması, duruma tek müdahale etmeye çalışan arkadaşımızın yine çevredekilerin gözleri önünde ağır bir şekilde darp edilmesi biz aşağıda imzası bulunanları dehşet içinde bırakmaktadır.

Bu olaydan sonra başvurulan polis merkezi, bölgedeki MOBESE kamerasının olay mahalini çekmiyor olduğunu belirtmiş ve bu nedenle kamera kayıtları aracılığıyla saldırganların eşkal tespitinin yapılamayacağını ima etmiştir. Emniyet Müdürlüğü tarafından “Polisin dijital gözü” olarak lanse edilen; “Polis uyur, MOBESE uyumaz” sloganıyla duyurulan ve üstün HD özellikleri gururla vurgulanan MOBESE'lerin de bulunduğu olay yerinde gerçekleşen böyle bir şiddetin, ne hikmetse kameralara yansımamış olması kabul edilemez. Dahası, polisin saldırıya uğrayan kadının seks işçisi olduğuna dair "şüpheleri"; tecavüz girişimine uğramış, kaçırılmış ve akıbeti bilinmeyen kadının uğradığı şiddeti normal, hatta reva görmelerine, dolayısıyla bu konuda araştırma yapmaya gerek duymamalarına neden olmaktadır. Oysa ki yasalar, cinsel saldırı suçuna maruz kalan kadın ve/veya çocuk hakkında herhangi bir ayrım yapmaksızın, suça maruz kalan kişilerin özel hayatları ile ilgili hiçbir sorgulama yapmaksızın, suçu ortaya çıkarmak, failleri tespit etmek ve failler hakkında gerekli yasal süreçleri işletmek için, derhal, özenle araştırma ve soruşturma yapmak yükümlülüğünü kolluk güçlerine, soruşturma ve kovuşturma makamlarına yüklemektedir.

Biz her gün bu sokaklardan geçenler, her gün bu duraktan dolmuşa binenler, çevredeki esnafın ve polisin kayıtsızlığını ifşa ediyoruz ve kınıyoruz. Darp edilen arkadaşımızın hukuki mücadelesinde yanında olacağımızı ve vakanın "delil yetersizliği" iddiasıyla faili meçhul kalmasına izin vermeyeceğimizi açıklıyoruz. Acilen olay gününe, olay günü öncesi ve sonrasına ait kamera görüntülerinin değiştirilmeden ve silinmeden soruşturma dosyasına getirilmesini ve olayın tanığı olan ve darp edilen arkadaşımıza bir örneğinin verilmesini talep ediyoruz. Buna ek olarak, saldırıya uğrayan kadını bulmaya yönelik her türlü etkili araştırmanın bir an önce yapılması gerektiğini hatırlatıyoruz.

İMZACILAR:

AKA-DER Kadın Faaliyeti, Anarşist Kadınlar, Bağımsız Feministler, Bilgi Gökkuşağı LGBT Kulübü, Boğaziçi luBUnya, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu, Cinsiyetçilikten Heteroseksizmden ve Eril Şiddetten Rahatsız Erkekler, DİSK'li Kadınlar, Eğitim-sen İstanbul Üniversiteler Şubesi Kadın Komisyonu, Emekçi Hareket Partili Kadınlar, Emek Partisi'nden Kadınlar, Eşitlik İzleme Grubu, Feminist Yaklaşımlar Dergisi, Gökkuşağı Kadın Derneği, Halkevci Kadınlar, İlerici Kadınlar Dayanışma Derneği, İllet, İMECE Kadın Sendikası, İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi, İstanbul İHD Kadın Komisyonu, İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Kadın Kapısı Derneği, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kaos GL, Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, MSGSÜ Flu Baykuş, ÖDP'li Kadınlar, Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, SDP'li Kadınlar,Sosyalist Feminist Kolektif, Sosyalist Kadın Meclisleri, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, RADAR- İstanbul Üniversitesi Eşcinsel Biseksüel ve Transgender Topluluğu, TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu, Yeni Demokrat Kadın, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Yeşiller ve Sol Gelecek Partili Kadınlar.

21 Mart 2013 Perşembe

Altın Madeni Atıkları İçme Suyuna Karıştı, Köylülere Ceza Verildi



Kaz Dağları'nda altın aramaya karşı çıktıkları için üç köylü, üç ay Kaz Dağlarına çıkma yasağı aldı; her biri hakkında 7 bin 200 dolardan tazminat davası açıldı.


Üç köylü, Kaz Dağları'nda altın aramaya karşı çıktıkları için üç ay dağlara çıkamadı; ayrıca her biri hakkında 7 bin 200 dolardan tazminat davası açıldı.

Kaz Dağları'nda 2007'dan beri devam eden siyanürlü altın arama çalışmalarına farklı köylerden insanlar, doğalarını ve sağlıklarını tehdit edeceği gerekçesiyle karşı çıkıyor. Çanakkale'nin Bayramiç'teki Karaköy Köyü de bunlardan biri.

Köyde altın arama faaliyetini taşeron firma Spectra aracılığıyla yürüten Kuzey Biga Madencilik A.Ş., köydeki üç kişi hakkında işlerini aksattığı gerekçesiyle dava açtı.

Üç köylü, Türk Ceza Kanunu'nun tedbir hükümleri çerçevesinde üç ay Kaz Dağları'na çıkma yasağı aldı; süreleri iki gün önce doldu.

Ayrıca şirket, üç kişi hakkında her birine 7 bin 200 dolardan tazminat davası açtı; henüz duruşması görülmedi.

"Sondaj aşamasında derelerden pislik akıyor"

Hakkında dava açılanlardan bianet'e konuşan Mustafa Gönenç şöyle konuştu:

"Biz dağlarını seven insanlar olarak altın aramasına karşıyız ve onların buradan gitmesini istiyoruz. Siyanürlü altın arama işlemleri daha başlamadan sondaj aşamasında dahi derelerden pislik akmaya başladı. Kimyasalları sularımıza karıştı. İnsanlar kendi sularını içememeye başladı.

"38 yıldır bu köyde kalıyorum, birileri zengin olacak diye niye suyumdan, ormanımdan, havamdan olayım ki. Daha önceleri çok bilgi sahibi değildik ama şimdi anladık ki bu altın arama bizim köyümüzü mahvedecek."

Sondaj patladı iddiası

Geçen hafta, Karaköy Köyü ile Kızılelma Köyü arasında altın madeni araması sırasında sondaj borularının patlayıp atıkların içme suyuna karıştığı iddia edilmiş; Karaköy muhtarı suç duyurusunda bulunmuştu. Karaköy halkı kimyasal atıkların suya karışma tehlikesine karşı Spectra isimli şirkete yürümek istemişti.

34 noktada altın arama

Doğal güzellikleri ve yer altı zenginlikleriyle tanınan Kaz dağlarında, 16 yerli ve yabancı firma 400 bin ton siyanür kullanarak 34 noktada altın aramak üzere ruhsat aldı. Ruhsat alınan noktalar, Bayramiç, Çan, Lapseki, Biga, Ezine, Ayvacık ve Yenice ilçeleri sınırları içinde bulunuyor.

Bölgedeki 2 milyon insanın temiz su kaynağı da olan Kaz dağlarında yapılacak olan bu tahribat, tüm bitkisel üretim ve tarımla geçimini sağlayan 750 bin insanın yanında yüzlerce tür canlıyı ve 10 milyon zeytin, kiraz, şeftali ve elma ağacını da ciddi biçimde tehdit altına alacak.

Bölge halkı, 2007'den beri siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı tarıma büyük ölçüde zarar vereceğini bu kazıların başta yeraltı suları olmak üzere tüm çevrede kirlilik yaratacağını ve kanser vakalarına da sebep olacağını belirterek mücadele ediyor.

Kaynak: Bianet

17 Mart 2013 Pazar

Newroz Barışa Vesile Olsun!

Van, İzmir, Mersin, Bingöl, Mardin, Dersim, Mardin, Erzincan, Adıyalan-Kahta ve Bulam, Antep, Mardin-Midyat, Urfa-Hilvan, Şırnak , Ceylanpınar, Antalya, Muğla, Manisa, Aydın, Ankara, Kırşehir, Eskişehir ve Konya 'da kutlanan Newroz'da herkes barış dedi. İstanbul'da da onbinlerin katıldığı Newroz kutlamalarında sahneden ve sahne arkasından barış sürecine destek verildi ve destek talep edildi.


Onbinlerce kişinin katıldığı Newroz Bayramı İstanbul'da "Barışa destek" mesajıyla kutlandı. 

Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) 21 Mart'ta Diyarbakır'da finalini yapacağı Newroz kutlamalarının İstanbul'daki ayağı her sene olduğu gibi yine Kazlıçeşme'de yapıldı.  

Geçen sene valilik kararıyla "yasaklı" hale getirilerek polisin en ufak kalabalığa gazla müdahale ettiği Newroz'un aksine bu sene tam bir şenlik havası vardı. 

Soğuk havaya rağmen sabah saat dokuzda binlerce kişi miting alanını doldurmaya başladı. 

Bianet haberinin devamı için tıklayın.

15 Mart 2013 Cuma

Dikmen Vadisi'nde Silahla Mahalle Baskını Var, Polis Yok

Avukat Büyükçulha, Dikmen Vadisi’nde taşeron şirketin “inşaat var” diyerek işsiz kişileri yevmiye karşılığı topladığını ve bu kişileri yöre halkıyla karşı karşıya getirdiğini ifade ediyor.


Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kentsel dönüşüm amacıyla Dikmen Vadisi’nde yıkım için açtığı ihaleyi kazanan şirket, bir kepçe ve pompalı tüfekli, sopalı kişilerle birlikte Vadi’ye girmek istedi.

Yöre halkının tepkisiyle karşılaşan şirket elemanları bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Yaşananlar hakkında bianet’e bilgi veren yöre sakinlerinden Avukat Ender Büyükçulha, Büyükşehir Belediyesi’nin 2006’dan bu yana Dikmen Vadisi’nde kamu yararına değil, rant amacıyla yürütülen kentsel dönüşüm uygulamasını hayata geçirmek amacında olduğunu belirterek, buradan kaynaklı yöre sakinleriyle Belediye arasında ciddi uyuşmazlıklar olduğunu belirtti.


GÖÇ VAKFI 2012 ÇOCUK RAPORU: En Az 575 Çocuk Yaşamını Kaybetti

Göç Vakfı'nın raporuna göre, 2012'de binlerce çocuk hak ihlali yaşandı. Bu olaylardan 5285 çocuk etkilendi, en az 575 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi.

Göç Vakfı’nın 2012’deki çocuk hak ihlallerine dair hazırladığı rapora göre, geçen yıl en az 5285 çocuğun hak ihlallerinden etkilendi. Yaşam hakkına yönelik ihlallerde en az 575 çocuk yaşamını kaybetti.

Raporda yer alan verilerin bazıları şöyle:

* Yaşam hakkına yönelik ihlallerde, en az 575 çocuğun yaşamını kaybetti, 597 çocuk yaralandı.

* Çocuğun korunması hakkına yönelik ihlallerden 995 çocuğun etkilendi.

* Çocuğa özgü adalet sistemi başlığı altında yaşanan hak ihlallerinden 367 çocuk etkilendi.

* Eğitim hakkı kapsamında yaşanan hak ihlallerinden 102 çocuk etkilendi.

* İşkence ve kötü muamele görmeme hakkı kapsamında yaşanan hak ihlallerinden 14 çocuğun etkilendiği tespit edildi.

* Silahlı çatışma ortamında çocukların korunması kapsamında yaşanan hak ihlallerinden 38 çocuk etkilendi.

* Sağlık hakkı kapsamında yaşanan hak ihlallerinden, okul sütü projesinden etkilenen çocuklar da dahil toplam 2623 çocuk etkilendi.

14 Mart 2013 Perşembe

Köylülere Polis Müdahalesi: 15 Gözaltı


Antalya’da, hükümetin belirlediği rayiç bedelleri yüksek buldukları için günlerdir eylem yapan ve bu sabah da Antalya- Isparta karayolunu trafiğe kapatan 2B hak sahiplerine polis sert şekilde müdahale etti. 15 kişi gözaltına alındı.

Hükümetin belirlediği rayiç bedelleri yüksek buldukları gerekçesiyle bir aydır eylem yapan Antalya’daki 2B hak sahipleri, bu sabah yine Antalya- Alanya Karayolu üzerindeki Aksu Kavşağı’nda toplandı.

BirGün'ün haberine göre yolu kapatmaya çalışan köylüler, kendilerine izin vermeyen çevik kuvvet ekiplerinden seraların arasına girerek kurtuldu. Yola inerek kaldırım taşı, beton direk ve çöp konteynerleriyle barikat kurmaya çalışan eylemcilere polis tarafından sert müdahale edildi.

Yaklaşık 3 kilometre yürüyen köylülere, Aksu İlçesi girişinde yolu kalkanlarla kesen polisler saldırdı. Yola oturmak isteyen kadınlar, uyarıların ardından karga tulumba yoldan kaldırıldı.

Müdahaleyi sertleştiren polis, 15 kişiyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınan 15 kişinin serbest bırakılması için Aksu Belediyesi'ne kadar yürüyen köylülerin bekleyişi sürüyor.

Yandaşa bir yurttaşa dört

CHP Milletvekili Gürkut Acar Antalya’da 2B arazilerinin fiyatlandırılmasında AKP’nin yandaşlarını koruduğunu söyledi. Acar, TBMM’de 2B arazilerinin satışı ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Acar, "Fiyatların en düşük olduğu yerlerin, AKP'li bir milletvekiliyle bağlantısı olmasını tesadüfle açıklamak mümkün değildir. Siz partililere, yandaşlara 1, vatandaşa 4 derseniz vatandaş da isyan eder" diye konuştu. CHP Milletvekili Acar, AKP’li Antalya Milletvekili Hüseyin Samani'nin rayiç bedelleri düşük belirlenen 4 köyle bağlantısı olduğunu iddia ederek, "Alaylı, Kurşunlu, Güloluk ve Murtana köylerinde belirlenen metrekare başına fiyatlar, 5 ila 20 TL arasında değişiyor. Fiyatların en düşük olduğu yerlerin AKP'li bir milletvekiliyle bağlantısı olmasını tesadüfle açıklamak mümkün değildir. O zaman bu fiyat her bölgede geçerli olsun. Herkes alsın arazileri. Siz partililere, yandaşlara 1, vatandaşa 4 derseniz vatandaş da isyan eder" dedi.

Kaynak: Haberlink

13 Mart 2013 Çarşamba

"Avcılar'daki Transfobik Saldırılar Can Almaya Başladı"


LGBT Örgütleri Avcılar’da trans kadın Seda’nın darp edilmesi ve sonrasında ölmesi nedeniyle yaptıkları basın açıklamasında “Biz bu oyunu gördük! Seyirci Kalmayacağız!” dedi.

LGBT Örgütleri Avcılar’da trans kadın Seda’nın darp edilmesi ve sonrasında ölmesi nedeniyle yaptıkları basın açıklamasında “Biz bu oyunu gördük!  Seyirci Kalmayacağız!” dedi.

İstanbul Avcılar’daki Meis Sitesi yakınlarında beş gün önce darp edilmiş bir şekilde bulunup Bakırköy Devlet Hastanesi’ne kaldırılan trans kadın Seda 10 Mart Cuma günü yaşamını yitirmişti.

Hebun Diyarbakır LGBTT Derneği, Kadın Kapısı, Kaos GL Derneği, Lambdaistanbul Derneği, İstanbul LGBTT Derneği, Pembe Hayat LGBTT Derneği, Siyah Pembe Üçgen Derneği ve SPoD  LGBT imzasıyla yayınlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Nefret çığırtkanlıklarının polis tarafından ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmesi, sonrasında aynı polisin fuhuş suç olmadığı halde ve Meis Sitesinde oturan translara fuhuş yaptıkları gerekçesiyle gözaltı ve sonrasında kabahatler kanuna göre para cezaları kesilmesi, evlerinin mühürlenmesi Avcılar’daki trans kadınları açık hedef haline getirdi.  

“Meis Sitesindeki transfobik saldırılar can almaya başladı. ‘Avcılar’da travesti istemiyoruz’ diyerek başlayan süreç bir trans kadının canını aldı!

“Trans cinayetleri politik cinayetlerdir. Katilleri Biliyoruz! Katiller sadece; silahı, bıçağı tutanlar değildir. Katil, trans bireyleri temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bir şekilde yaşamaya zorlayan sistemdir. Bu sorunları çözmek için çaba göstermeyen ve bu cinayetlere sessiz kalan, yasal düzenlemeler yapmayan yetkililer de kişiler de katildir!”

Kaynak: Bianet

2012 yılında en az 279 inşaat işçisi hayatını kaybetti

Ölümle sonuçlanan kazalara neden olan işçilerin sağlıksız barınma koşulları ile hazırlanan raporda, elektrik kablolarının arasında, kalabalık konteynırlarda kalan işçilerin durumunu gözler önüne serdi.

İnşaat İşçileri Derneği, geçen sene Marmara AVM inşaatında 11 işçinin yanarak ölmesiyle gündeme gelen inşaat işçilerinin barınma koşullarıyla ilgili bir rapor yayımladı.

Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak görülen inşaat sektörü, aynı zamanda “iş kazaları”nın ve hak gasplarının en yoğun yaşandığı sektörlerin başında geliyor.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre, 2012 yılında en az 279 inşaat işçisi hayatını kaybetti. 2013'ün ilk iki ayında da bu sayı en az 29.

“İş kazası” denilen bu olaylarda işçiler, düşme/ezilme/yanma/zehirlenme/cisim çarpması/elektrik çarpması/araç kazası gibi olaylar neticesinde yaşamını yitiriyor; önemli bir bölümü de, şantiyelerdeki sağlıksız barınma koşulları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Milli Parklar İmara Açılıyor

Meclis gündemindeki "tabiat kanunu" doğal alanlardaki korumayı kaldırıyor ve kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere doğal alanlar ve sit alanlarını yatırımlara açıyor . Ormanlar, sulak alanlar, kıyılar "üstün kamu yararına" kurban edilecek.

Meclis gündemindeki "tabiat kanunu" doğal alanlardaki korumayı kaldırıyor ve kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere doğal alanlar ve sit alanlarını yatırımlara açıyor . Ormanlar, sulak alanlar, kıyılar "üstün kamu yararına" kurban edilecek.

Belgrad Ormanı üzerine çok yıldızlı Rezidans kurulması, Manyas Gölü Kuş Cenneti'nin havaalanına dönüştürülmesi gibi şu anda imkansız görünen girişimler çok yakında mümkün olabilir. 2010 yılından bu yana Meclis'te bulunan ve doğal alanların talanına izin veren Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, önümüzdeki günlerde Genel Kurulu'da görüşülecek. Defalarca değişen ve her düzenlemesi büyük tartışmalara neden olan tasarı, Çevre Komisyonu'nda kabul edildiği haliyle tartışmalara yol açtı.

Önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu'na gelmesi beklenen "Tabiat Kanunu" halen çeşitli yasalarla koruma altına alınmış olan kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere doğal alanlar ve sit alanları gibi "doğal alanlardaki" korumayı kaldırıp, bu alanları yatırımlara açarken, koruma alanlarıyla ilgili kararlarda Orman ve Su İşleri Bakanlığı tek yetkili kılıyor.


12 Mart 2013 Salı

Gazi'de 18 Yıllık Adalet Özlemi

Gazi Katliamı'nın üzerinden tam 18 yıl geçti. Katliamda ölen 22 kişi mahallede yapılan yürüyüşle anıldı, saldırıların gerçekleştiği yerlere karanfiller bırakıldı.


18 yıl önce Gazi Katliamı’nda öldürülen 22 kişi Gazi Mahallesi’ne düzenlenen yürüyüşle anıldı.

Öldürülenlerin aileleri ilk olarak Alibeyköy Mezarlığı'nda Mümtaz Kaya ve Fevzi Tunç’un mezarlarını ziyaret etti. Ardından mahalleye gelen aileler anmaya gelenlerle birlikte Gazi Mezarlığı’na doğru yürüyüşe geçti. Yol boyunca Gazi olaylarının başlatan silahlı saldırının yaşandığı  Öntaş, Dostlar ve Yavuz kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi'nin önüne karanfiller bırakıldı. 

Aileler mahallede yaptıkları açıklamada “Tam 18 yıldır adalet özlemimiz sürüyor” dedi.


“Sokakları Terk Etmeyeceğiz”

İstanbul 8 Mart Kadın Platformu, Kadıköy’de yapılan 8 Mart mitinginde Bursaspor taraftarlarının Kürt kadınlara yönelik saldırısının münferit olmadığını ve polisin saldırılara seyirci kaldığını söyledi.


İstanbul 8 Mart Kadın Platformu, dün akşam düzenlediği eylemle Pazar günü Kadıköy’de yapılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Mitinginde Kürt kadınlara yönelik saldırıyı kınadı. Açıklamada saldırının münferit bir vaka olmadığı ve polisin saldırılara seyirci kaldığı belirtildi.

“Sokakları terk etmeyeceğiz, faşizme teslim olmayacağız. Kadınlar hesap soruyor” pankartıyla Kadıköy’deki Eminönü İskelesi önünde gerçekleşen eyleme Barış ve Demokrasi Partisi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Gençlik Muhalefeti, Sürekli Devrim Hareketi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Sosyalist Kadın Meclisi üyelerinin de aralarında olduğu kadınlar katıldı.


11 Mart 2013 Pazartesi

Samatya'daki nefret suçları: "Madem Katil Belli, Neden Dosya Gizli?"

Samatya saldırılarının şüphelisi M.N. ile görüşen avukat Eren Keskin, dosyadaki gizlilik kararının kaldırılmasını ve şüphelinin ruh sağlığının yerinde olup olmadığının araştırılmasını talep etti.

Avukat Eren Keskin, Samatya'daki saldırılarla ilgili tutuklanan Ermeni M. N.'nin dosyasındaki gizlilik kararının kaldırılması gerektiğini bu sayede kafadaki soru işaretlerinin ortadan kalkabileceğini söyledi.

Samatya'da yaşlı kadınlara yönelik biri Maritsa Küçük'ün cinayeti ile sonuçlanan saldırılarla ilgili Ermeni M. N.  geçtiğimiz hafta tutuklandı.

"M.N.'nin yanında başkaları var mıydı?"

Konuyu başından beri takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) binasında yapılan toplantıda M.N.'yi cezaevinde dün ziyaret eden avukat Eren Keskin söz aldı.

Keskin, M.N.'nin görüşme sırasında sürekli ağladığını "Sen mi yaptın?" sorusuna "Hiçbir şey hatırlamıyorum ancak polisler öyle diyorsa yapmışımdır" dediğini aktardı.

"Benim izlenimim, M.N.'nin hasta bir kişiliğe sahip olduğu yönünde. Bu saldırıların sorumlusu M.N. olabilir de olmayabilir de. Eğer o ise bu saldırıları tek başına yapmamış da olabilir. Çünkü fiziksel olarak tek başına yapabilecek olduğu izlenimine kapılmadım. Görgü tanıkları da arabada iki kişinin beklediğinden bahsediyordu. Ayrıca M.N. madde bağımlısı ve bir müddet tedavi görmüş. Yani kullanılmaya müsait bir kişilik yapısı var."


10 Mart 2013 Pazar

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ: Binlerce Kadın Sokağa Çıktı

Kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Mitingi için Kadıköy'deydi. Binlerce kadının katıldığı mitingde barış talepleri dile getirildi, erkek şiddeti ve kadın cinayetleri protesto edildi.


8 Mart kadın Platformu'nun çağrısıyla binlerce kadın Dünya Kadınlar Günü Mitingi için Kadıköy'deydi. Haydarpaşa Numune Hastahanesi önünden başlayan yürüyüşte Feministler, sosyalist kadın örgütleri, LBGT örgütleri, Demokratik Özgür Kadın Hareketi ile sendika ve emek örgütlerinde kadınlar yer aldı. Yürüyüş Kadıköy Meydanı'na kadar sürdü.

Rengarenk pankart ve dövizlerin taşındığı mitingde en çok barış talepleri dile getirildi, erkek şiddeti, kadın cinayetleri, kadın bedeni üzerindeki politikalar ise döviz, pankart ve sloganlarla protesto edildi.

Renkli pankart ve dövizler


8 Mart Kadın Platformu'nun Kürtçe ve Türkçe yazılı "Cinsiyetçi politikalara, savaşa, yoksulluğa, kadın katliamlarına ve emeğimizin sömürülmesine karşı direnerek örgütleniyoruz" pankartının arkasında "Bedenimiz, hayatımız, kararımız bizim, ailenizin sizin olsun", "Savaşa, yoksulluğa, kadın katliamlarına karşı örgütleniyoruz", "Savaşa, yoksulluğa, kadın katliamlarına karşı örgütleniyoruz", "Alışın her yerdeyiz", "Karar da bizim yaşam da" pankartları taşındı.

Miting boyunca "Gelsin baba gelsin koca gelsin cop inadına isyan inadına özgürlük","Savaşa hayır barış hemen şimdi", "Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa", "Erkek vuruyor devlet koruyor", "Jin jiyan azadi", "Yaşasın kadın dayanışması", "Devlet elini bedenimden çek" sloganları atıldı.


Öldürülen Kadınların Aileleri Adalet İstedi

Öldürülen kadınların aileleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'yla 8 Mart için yürüdü, kızlarını korumayan hükümete, emniyet teşkilatına ve adil yargılamayan yargıya seslendi.


Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, dün İstanbul’da Dünya Kadınlar Günü için düzenlediği eyleme öldürülen kadınların aileleriyle birlikte Tünel’den Taksim’e yürüdü.

Kadın cinayetleri durmadıkça, 8 Mart kutlaması da olamayacağı vurgulayan kadınlar öldürülülenler için “Adalet” istedi, “Kadın cinayetlerini durduracağız”, “Asla yalnız yürümeyeceksin” sloganları attı.

Sibel Üçkaç, Gülay Yaşar, Mehtap Bülbül, Kadriye Menkeş, Gülşah Sarcan, Tuba Genç, Sevda Sonay, Gönül Dilekçi, Türkan Yılmaz, Emine Yayla, Ferdane Çöl, Pınar Ünlüer, Dilber Keskin, Esin Güneş, Züleha Özer, Sevim Zarif’in anneleri, babaları ve yakınları eylemde, korumayan hükümete, emniyet teşkilatına ve adil yargılamayan yargıya seslendi.

Kaynak: Bianet

'Akkuyu Fukuşima Olmayacak'

Mersin Nükleer Karşıtı Platform aktivistleri, Nükleer santrallere dikkat çekmek için insan zinciri oluşturarak, Akkuyu'da yapılmak istenen nükleer santralden derhal vazgeçilmesi çağrısı yaptı.

Mersin Nükleer Karşıtı Platform aktivistleri, Nükleer santrallere dikkat çekmek için insan zinciri oluşturarak, Akkuyu'da yapılmak istenen nükleer santralden derhal vazgeçilmesi çağrısı yaptı. Japonya'ya 11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima nükleer felaketinin 3. yıldönümünde, Mersin Nükleer Karşıtı Platformu'nun çağrısıyla yüzlerce nükleer karşıtı aktivist, nükleer santrallere ve tehlikelerine dikkat çekmek için Balıkçı Barınağı'nda bir araya geldi.

"Akkuyu Fukuşima olmasın", "Nükleer santral istemiyoruz" pankartları açan ve sık sık "Emperyalist sermaye Türkiye'den defol", "Mersin'de nükleer santral istemiyoruz", "Nükleere inat yaşasın hayat" sloganlarını atan aktivistlere BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, CHP Mersin Milletvekilleri Vahap Seçer ile Aytuğ Atıcı da destek verdi.

8 Mart 2013 Cuma

"Hayatımız Bizim, Aileniz Sizin Olsun"

Feministler, Türkiyeli kadınların son bir seneyi “kadından önce aile, aile için kadın” perspektifinin artan baskısıyla mücadele ederek geçirdiği söyledi, "Dayatmalara karşı isyandayız" dedi.


Dünya Kadınlar Günü’nde feminist gece yürüyüşü İstiklal Caddesi’nde gerçekleşti. Yüzlerce kadın “Bedenimiz, hayatımız, kararımız bizim! Aileniz sizin olsun” dedi.

Direnişin Ritimleri’yle başlayan yürüyüşte Bandsista’nın “Olur Olmaz” şarkısı, Hür Doğdum Hür Yaşarım ve Kadınlar Vardır şarkıları söylendi.

Eylem boyunca “Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması”, “Aile değil kadınız, feminist isyandayız”, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa”, “Tayyip, kaç, kaç, kaç, kadınlar geliyor”, “Erkekler eve ütü yapmaya”, “Jin, jiyad, azadi”, “Görünmeyen emek, sesini yükselt”, “Gelsin koca, gelsin devlet, gelsin baba, gelsin cop! İnadına isyan, inadına özgürlük” sloganları atıldı.

İştar ve VAKAD'a destek

Taksim Meydanı’nda İstanbul Feminist Kolektif adına yapılan basın açıklaması Türkçe ve Kürtçe okundu.

Türkiyeli kadınların son bir seneyi “kadından önce aile, aile için kadın” perspektifinin artan baskısıyla mücadele ederek geçirdiğinin belirtildiği açıklamada, iktidarın annelik, namus, üç-beş çocuk ve heteroseksüel aile dayatmalarına, kürtaj tartışmalarına, erkek şiddetine, Şiddet Önleme Merkezleri ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şirketin Önlenmesi Yasası’yla ilgili sorunlara, erkek şiddeti davalarında çıkan haksız tahrik ve iyi hal indirimlerine, militarist, milliyetçi ve cinsiyetçi politikalara değinildi.

Feministler, şiddet gören kadınlar ve Pozantı Cezaevi’nde tecavüze uğrayan çocuklarla ilgili belgelerine el koyulan ve çalışanları tutuklanan Mersin İştar Kadın Danışma Merkezi ile kapatma davası açılan VAKAD’ın yanında olduklarını belirtti.

"Barış hemen şimdi!"



Kadınların, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nde 4 Mart’taki eylemleri sırasında polis tarafından darp edildiğinin de hatırlatıldığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye’de son 30 yıldır süren savaş ve çatışma ortamının tüm kadınları ne kadar etkilediğini defalarca belirttik. Son bir yılda, özellikle Kürt kadınlar üzerindeki baskılar yoğunlaştı. 8 Mart mitinglerine katıldığı, ders verdiği, düşündüğü, ifde ettiği ya da sadece Kürt olduğu için kadınlar tutuklanmaya devam ediyor.

“Tutuklamaların durmasını ve cezaevinde olanların serbest bırakılmalarını istiyoruz. Türkiye bir süredir yeni bir müzakere sürecine tanklık ediyor. Bu süreçte savaşın ve çatışmanın sonuçlarını yaşayan, mücadele eden kadınlar olarak tarafız. ‘Barış hemen şimdi’ diyoruz.

“Bugün 8 Mart. Kadınların dayanışma günü. Kapitalizme, patriarkaya, erkeklere ve erkek egemen iktidara karşı eylemliliklerimizle, isyanımızla, direnişimizle, kadın dayanışmasıyla var ettiğimiz mücadelemiza devam ediyoruz.”

10 Mart Pazar günü de Kadıköy’de 8 mart mitingi gerçekleştirilecek.

Kaynak: Bianet

´Bir Avuç Çapulcu´dan Meclis´e Çağrı

TBMM'de görüşülmeye hazırlanan 'Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı’na yönelik tepkiler sürüyor. Korunan alanlara yönelik statülerin yeniden belirlenmesini öngören tasarıyla ilgili meclise ve kamuoyuna çağrıda bulunan DEKAP, düzenlemenin geri çekilmesini istedi.

TBMM Çevre Komisyonu’nun, 31 Mayıs 2012 tarihli toplantısında İlk 14 maddesi bir günde görüşülerek onaylanan ve kaygı verici içeriğinden dolayı kamuoyunda ‘tabiatı bozuk yasa’ söylemlerine neden olan tasarının, 1958′den bu yana edinilmiş tüm kazanımları yok edeceği öne sürülürken, kamuoyunun tepkisi de giderek artıyor.

Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Sözcüsü Ömer Şan, tasarıyla ilgili yaptığı açıklamada, meclise ve kamuoyuna seslenerek doğal yaşamın ölüm fermanı olarak nitelediği düzenlemenin geri çekilmesini istedi.

7 Mart 2013 Perşembe

16 Yılda 363 Kadın Gözaltında Cinsel Tacize Uğradı

Gözaltında Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu'nun raporuna göre, Türkiye'de son 16 yılda 83 kadın, güvenlik güçleri tarafından gözaltında tutulurken tecavüze uğradı. Bu sayı sadece 'açıklama cesareti gösterenleri' yansıtıyor.

Türkiye ’nin bir barış umuduyla yaşadığı şu günlerde, ‘savaş’a dair çarpıcı bir rapor yayınlandı. Gözaltında Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nun raporuna göre, Türkiye’de son 16 yılda 83 kadın, güvenlik güçleri tarafından gözaltında tutulurken tecavüze uğradı. Büroya toplam cinsel taciz başvurusu ise 366 oldu. Vakaların çok önemli bir bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden... Büro için çalışan avukatlardan Leman Yurtsever, bu sayının sadece kendilerine başvuran kadınların sayısını yansıttığını, çok sayıda kadının da toplumsal baskı, ‘utanma’, ‘töre korkusu’ gibi nedenlerle yaşadıkları taciz ve tecavüz olaylarını açıklamadıklarını söylüyor.

Gözaltında Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, 8 Mart Dünya Kadınlar günü vesilesiyle kadınlara, trans bireylere yönelik devlet kaynaklı cinsel şiddet vakalarını içeren istatistiki bir rapor yayınladı.

VAKAD'a Kapatma Davası

Kapatma davası açılan VAKAD, amacın "bağımsız feminist, antimilitarist" söylemler geliştirerek kadın mücadelesi yürüten derneğin sesini kısmak olduğunu belirtti.


Kapatma davası açılan Van Kadın Derneği (VAKAD) yaptığı açıklamada, hiçbir örgüte bağlı olmadan çalıştıklarını belirterek "Bizi bir arada tutan kadınlığımız, farklılığımız, bağımsızlığımız ve şiddetsiz yaşam idealimiz" dedi.

Van'da kadın sorunlarıyla, hasta mahpuslarla, Kürt dilinin geliştirilmesiyle, faili meçhul yakınlarıyla, zorunlu göçle, öğrenci meselesiyle ilgili faaliyetler yürüten 10 derneğe PKK/KCK ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatma davası açıldı.

"Hırsız sandık, polismiş"

İddianamede, VAKAD'ın dernek konteynırında yapılan aramada elde edilen dokümanların Van deprem nedeniyle yapılan yardım kampanyaları ile ilgili olduğu, yardımların PKK/KCK adına örgütün propagandasını yapmak amacıyla insanlara dağıtıldığı, halkın örgüte olan sempatisini ve güvenini artırmanın amaçlandığı belirtiliyor.

VAKAD, dernek binasında yaptığı açıklamada, derneğin farklı politik görüşleri, dini inançları, cinsel yönelimleri, kültürü ve etnik kimliği olan kadınlardan oluştuğunu ve "bağımsız" olduğunu söyledi.

Açıklamada, konteynıra bir yıl önce gizlice girildiği, ancak kendilerinin bunun bir hırsızlık olduğunu zannettiklerini iddianameyi okuyunca polisin girdiğini anladıkları belirtildi ve "Kadınlara ait özel bilgileri davanamede ifşa edenlerden şikâyetçiyiz" denildi.


Erkekler Şubatta 11 Kadın Öldürdü, 11 Kadına Tecavüz Etti

bianet'in çetelesine göre erkekler Şubatta 11 kadın ve iki erkek öldürdü, 11 kadına tecavüz etti, 20 kadına ve iki bebeğe şiddet uyguladı. Koruma kararlarına rağmen bir kadın öldü, ikisi ağır yaralandı.

bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler Şubatta 11 kadın ve iki erkek öldürdü, 11 kadına tecavüz etti, 20 kadına ve bir bebeğe şiddet uyguladı, iki kadını taciz etti.

Bir kadın kocası hakkındaki uzaklaştırma kararına, biri karakola şikayette bulunmasına rağmen öldürüldü.

İki kadın çıkarttıkları koruma kararları sürerken, biri kocasını şikayet ettiği karakol çıkışı ağır yaralandı, biri şiddet uyguladığı için dört ay hapisten sonra tahliye olan kocasınca darp edildi.

2013’ün ilk iki ayında 29 kadın, dört erkek ve üç çocuk öldürdü; 22 kadına tecavüz etti; 40 kadına ve iki bebeğe şiddet uyguladı; 17 kadını taciz etti.

2012'de 165 kadın öldürdü; 150 kadına tecavüz etti, 210 kadını yaraladı, 137 kadını taciz etti.

Milano Kürk ve Deri Fuarı da protesto edildi

İstanbul'da iki yıldır Ocak aylarında TÜYAP'ta kürk ve deri endüstrisine karşı düzenlenen eylemlerin bir benzeri Milano'da gerçekleşti. 3-6 Mart 2013'te Milano'da düzenlenen Uluslararası Kürk ve Deri Fuarı, açılış gününde yaklaşık 30 eylemci tarafından protesto edildi.


Eylemcilerin fuar salonunun kapısına ulaşmasına müsaade etmeyen polis, barikat kurdu; eylemciler fuar alanının hemen dışında eylemlerini sürdürdü. Fuardan çıkıp metroyla alandan ayrılmak isteyen kürk-deri tutkunları ile eylemciler yüz yüze geldi; ancak olay çıkmadı. Hayvan özgürlüğü savunucuları taşıdıkları beyaz ana pankartta "Kürk: Moda Katili" (Pelliccia Moda Assassina) mesajına yer verdi. Tıpkı İstanbul'daki gibi davullarını da yanlarında getiren eylemciler iki farklı broşürle hayvanların kürk ve deri için yaşadığı zulmü halka anlatmaya çalıştı. Bazı anarşistlerin de destek verdiği eylemde dağıtılan broşürlerin bazılarında "hayvanları dahil etmeyen devrimin devrim olamayacağı" belirtiliyordu.


Milano Kürk ve Deri Fuarı, hayvanları giysi için katleden Türk endüstrisi için de büyük önem taşıyor. Her sene, İDMİB (İstanbul Deri ve Deri Mamülleri İhracatçıları Birliği) ve DTG (Deri Tanıtım Grubu) aracılığıyla Milano'ya adeta çıkarma yapan birçok üretici ve modacı, "ötekileştirilen" ve "tahakküm uygulanan"a (bu durumda: hayvanlara) karşı her zaman olduğu gibi devlet ve sanayinin kol kola girmesi sonucu bizim vergilerimizden oluşan paraları bu fuar alanının çevresine verilecek reklamlar için harcıyor. Hayvanların canlı canlı yüzülmesi, vajinalarına veya ağızlarına elektrik verilmesi, deri için kullanılan kimyasallar yüzünden nehirlerin ve işçilerin zehirlenmesi gibi gerçekler gün gibi ortadayken hala karlılığını geçen seneye göre ne kadar arttırdığını pişkince hesaplayan egemen güçler bu dünyada olduğu sürece  "İnsana Hayvana Yeryüzüne Özgürlük" sloganı da anlam bütünlüğünü koruyacak ve ayrımcılıkları ifşa etmeyi sürdürecek.



6 Mart 2013 Çarşamba

"Vicdani Retçi Ali Işık'a Özgürlük"

Ali Faik Işık ile Dayanışma İnisiyatifi, yedi gündür açlık grevinde olan vicdani retçi Ali Fikri Işık'ı serbest bırakılması için AKP il binası önündeydi.



Ali Faik Işık ile Dayanışma İnisiyatifi, yedi gündür açlık grevinde olan vicdani retçi Ali Fikri Işık'ın serbest bırakılması için Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Sütlüce il binası önündeydi.

Taraf gazetesi yazarı Ali Fikri Işık'ın oğlu Arda Işık, "Babamın davası Türkiye için semboldür" dedi.

"60 yaşında bir insanın fiziksel nedenlerle bile askere alınmayacağı çok açıktır. Bu durum bize birilerinin 'biz burada tepenizdeyiz, sizi sindirmek istiyoruz' demek istediğinin bir göstergesidir."

"Vicdani ret zorunluluktur"

İnisiyatif adına açıklamayı yapan vicdani retçi Muhammed Serdar Delice yaptığı açıklamada, vicdani reddin Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında sadece Türkiye ve Azerbaycan’da yasalaşmadığına dikkat çekti.

5 Mart 2013 Salı

Nükleer Atıklar Toroslar´da Depolanacak

Karadeniz İsyandadır Platformu’nun düzenlediği “Forum Karadeniz” panelinde HES karşıtı mücadele deneyimleri konuşuldu. İki gün süren etkinlikte HES için verilen hukuk mücadelesi, medyanın rolü ve sanatın mücadeledeki yeri gibi konular yer aldı.

İstanbul Beşiktaş’ta bulunan TMMOB Mimarlar Odası’nda Karadeniz İsyandadır Platformu’nun ev sahipliğinde düzenlenen “Forum Karadeniz” etkinliğine yoğun katılım vardı. İki gün süren Forum Karadeniz’de HES mücadelesi deneyimleri, medya ve sanat başlıklarında yapılan atölyelerde enine boyuna tartışıldı.


"KÖPEK TECAVÜZÜ" DAVASINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Kamuoyunda “köpek tecavüzü” davası olarak bilinen ve “kilit altındaki malın hırsızlığı ve zarara uğratılması” suçundan açılan dava, bugün saat 12:00'de İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.



4. celsesi görülen davanın duruşmasına, köpeğe tecavüz eden tutuksuz yargılanan sanık Şerafettin Şenol yine katılmazken, Yeryüzüne Özgürlük Derneği suçtan zarar gördüğü gerekçesi ile davaya müdahillik talebinde bulundu. Mahkeme suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği gerekçesiyle derneğin talebini reddetti. Dava 25 Nisan 2013 tarihine ertelenirken bir sonraki duruşmada komşulardan iki tanığın da mahkemede hazır olması istendi. Hakim bir sonraki duruşmanın %95 karar duruşması olacağını söyledi.

Dünkü kadına yönelik polis şiddeti bu eylemde de protesto edildi

Dün İstanbul İl Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nde, hükûmetin kadın düşmanı politikalarını protesto eden kadınların gözaltına alınması ve akabinde kadınlara uygulanan polis şiddeti de eylem öncesinde alkışlarla, düdüklerle protesto edildi.

Tecavüzün ve ayrımcılığın her türlüsünün kabul edilemez olduğunu belirten Yeryüzüne Özgürlük Derneği’yle birlikte, hayvan hakları gruplarına üye, bağımsız ve feminist aktivistlerden yaklaşık 40 kişi, adliye önünde “Tecavüzcü, İkiyüzlü, Ayrımcı Erkek Adalet Değil, Gerçek Adalet İstiyoruz” pankartı açarak eylem yaptı.

"Mal Değil, Can"

Basın açıklamasını okuyan Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Neşe Akbaş, “Sanık Şerafettin Şenol, Ayşa'yı bağlayıp bedenine tecavüz ederken suçüstü yakalanmasına rağmen hakkında, bir canlıyı yaralamak, haklarını gasp etmek veya sebep olduğu hak ihlallerinden, acılardan değil; mala zarar verme ve hırsızlıktan dava açıldı. Hâlâ T.C. mevzuatı ve yargı organları, yaşayan canlılara sadece birer mal muamelesi yapmaya devam ediyor.” dedi.

Basın açıklamasından sonra Neşe Akbaş ”Bu adam 3 çocuklu evli ve şu anda elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor. Yasadaki boşluk nedeniyle devlet suçluyu gerçek suçundan yargılayamıyor. Polis tutanaklarında tecavüz anı suçüstü belgelenmiş olmasına rağmen, hayvana tecavüz ya da işkence suç değil kabahat olarak işlem görüyor. Yasa hayvanları sahipli ve sahipsiz olarak ikiye ayırıyor ve mülk haline getiriyor. Her iki durumda da hayvan canlı olarak görülmüyor, insan mağduriyeti üzerinden değerlendiriliyor. Şu anda yapılması gereken bu yasanın kabahatler kanunundan çıkartılıp hayvan mağduriyeti üzerinden TCK kapsamında düzenlenmesi gerekiyor.” dedi.

Köpeğin bazı hayvan aktivistleri ve onu sahiplenen kişiler tarafından adliye önüne getirilerek teşhir edilmesi, diğer aktivistler ve Yeryüzüne Özgürlük aktivistleri tarafından büyük tepki gördü. Asıl teşhir edilmesi gerekenin tecavüzcü olduğunu vurgulayan aktivistler, “işte bakın! buna bile tecavüz ediyorlar, buna kadar düştüler” şeklinde bağıranların, şiddeti yeniden ürettiğini ve Ayşa’nın daha fazla tacize açık hale getirildiğini söylediler. Hayvanların “aşağı” konumunun pekiştirilerek acındırmanın politik bir söylem olmadığı, bu davanın da nitelikli tecavüz davası olması gerektiği ve münferit olmadığı, erkeklerin hayvanlara tecavüzünün de, kadın ve çocuklara yönelik tecavüz gibi sistematik olduğunun altı çizildi.

Hayvana yönelik tecavüzün kadına yönelik tecavüzle aynı zihniyetin ürünü olduğunu belirten aktivistler “Hayvana tecavüz, iddia edildiği gibi "münferit" ve erkek cinselliğinin bir tezahürü değildir. Bu davada ‘kilit altında tutulan eşyanın hırsızlığı ve zarara uğratılması’ olarak tanımlanan suç, aslında bir canlıya yapılan saldırı, tecavüz ve beden dokunulmazlığı hakkının acımasızca gaspı, dolayısıyla psikolojik, sosyolojik ve daha birçok açıdan üzerinde durulması gereken bir utanç olayıdır. Türkiye'de tecavüz edilen hayvanlar arasında ineklerin, eşeklerin, koyunların, tavukların, ördeklerin, atların olduğu ve hayvana tecavüzün her gün gerçekleştiği de toplumun tüm kesimlerince bilinen ancak erkekliğin dokunulmazlığı gerekçesiyle üstü örtülen bir gerçekliktir” açıklamasında bulundu.

Basın açıklamasında dünyadaki her üç kadından birinin tecavüze, şiddet ve cinsel tacize uğradığına dikkat çekilen açıklamada “ataerkil toplumsal yapıların oluşumuna katkı sağlayan tüm bireylerin, bu sistemden muzdarip olan bireylere karşı birincil dereceden de sorumlu olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir” diyen aktivistler, herkesi tecavüze karşı tepki vermeye çağırdı.

Protestoya Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin yanı sıra Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri, Gökkuşağı Kadın Derneği, Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu, Hayvanları Doğal Ortamda Yaşatma Derneği (HAYDOY), Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İşkence ve Şiddet Mağdurları için Sosyal Yardımlaşma Rehabilitasyon ve Adaptasyon Merkezi Derneği (SOHRAM-DER), Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP), Yaşam Hakkına Saygı Derneği (YHS) ve Lambda İstanbul LGBT Dayanışma Derneği de destek verdi.


'Yolduğunuz saç teli kadar hesap vereceksiniz'

Üniversiteli Kadın Kolektifi üyeleri, dün arkadaşlarının işkenceye maruz kaldığı Sirkeci Polis Karakolu önünde açıklama yaptı. "Korkmuyoruz, susmuyoruz, AKP'ye meydan okuyoruz" diyen genç kadınlar, karakola ve polislere yumurta attı. Çocuklarına yapılan işkenceyi kınayan anneler, "Yolduğunuz saç teli kadar hesap vereceksiniz" dedi.


AKP'nin kadın düşmanı politikalarını protesto etmek için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'nü işgal ettikleri için gözaltına alınan ve Sirkeci Polis Karakolu'nda işkenceye maruz kalan 23 Üniversiteli Kadın Kolektifi üyelerinin Çağlayan Adliyesi'nde ifade işlemleri sürüyor.

Üniversiteli Kadın Kolektifi üyeleri, arkadaşlarının işkenceye maruz kaldığı Sirkeci Polis Karakolu önünde açıklama yaptı.

Açıklama dolayısıyla karakol, çevik kuvvet polisleri ve TOMA'larla kurulan barikatla koruma altında alındı. Polis, kadınlar gelmeden, kalkan ve kasklarını takarak hazırlık yaptı.


Sirkeci Tramvay durağında toplanarak karakol önüne yürüyen genç kadınlar, "Bu karakolda işkence var. Kadınlar hesap soracak. Ayağa kalkıyoruz. AKP'ye, polisine meydan okuyoruz" pankartı açtı. Kadınlar, "Kadınlar burada işkenceler nerede", "Kadınlar susmuyor hesap soruyor", "İşkenceci polis hesap verecek", "AKP'den hesabı kadınlar soracak" sloganları ile karakol önüne yürüdü.

Burada açıklama yapan Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi Seren Konak, 4 Mart'ta Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'nü işgal eden 23 kadının, saçlarından tutularak yerlerde sürüklendiğini, tekmelendiklerini, hakaretlerle gözaltına alındıklarını hatırlattı. Yüzlerine yakın mesafeden gaz sıkılan kadınların otobüste de şiddete maruz kaldığını söyleyen Konak, asıl işkencenin ise Sirkeci Karakolu'nda yaşandığını kaydetti.


20 Bin Yarasa Nereye Gitti?

Balıkesir’in Havran İlçesi’nde, 2009 yılında su tutmaya başlayan baraj gölü alanı içinde kalan İnboğazı Mağarası’ndaki 20 bin yarasa için yaptırılan yapay mağaraların boş olduğu, DSİ’nin 3 yıl önce yaptığı "yarasa kolonileri, yapay mağaralara sorunsuz bir şekilde taşındı" yönündeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığı ileri sürüldü.

DSİ’nin ihale ettiği yapay mağara çalışmasının, ihaleyi alan şirket tarafından henüz tamamlanmadığı ve çalışmanın sürdüğü ortaya çıktı. 16 türden 20 bin yarasanın barajın su tutması ile doğal mağaralarından koparılıp sonradan yapılan mağaralara taşınmaya zorlanmasının hayvanları yok ettiğini savunan çevreciler, Orman ve Su İşleri Bakanlığı hakkında yeni dava açacaklarını söyledi.Yapımına 23 Haziran 1995 yılında başlanan sulama amaçlı Havran Barajı’nın inşaatı, tamamlandı. 23 Kasım 2009’da su tutmaya başlayan baraj göl alanı içerisinde kalacak İnboğazı Mağarası, yarasa topluluklarının hayatiyetinin büyük önem arz etmesi sebebiyle çevrecilerin tepkilerine yol açtı.

Devlet Su işleri (DSİ) 4’ü endemik, 16 türden 20 bin yarasanın taşınması için 3 milyon lira harcayarak, hemen eski mağaranın ve su seviyesinin üzerinde kalacak şekilde başka bir mağara yapılmasına karar verdi ve yaklaşık 2 yıl süren çalışmalar sonucu yapay mağara oluşturuldu. Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma (GÜMÇED) Edremit Körfezi Şubesi ve Doğa Derneği’nin öncülüğünde bir araya gelen çevreciler, 'yarasalar ses ve ışık kullanılarak yeni mağaraya taşınmaya zorlanıyor. Bu katliamdır' diye tepki gösterdi. Barajın su tutmasının ertelenmesini, baraj gövdesinin 50 metre gerideki boğaza yapılmasını isteyen çevreciler, bu amaçla çeşitli protesto eylemleri yaptı.


4 Mart 2013 Pazartesi

Türkiye'de Mayınlardan Üç Günde Bir, Bir Kişi Ölüyor

Diyarbakır’da düzenlenen “Mayınsız bir Dünya ve Türkiye” konferansında konuşan Uluslararası Mayın Yasaklama Kampanyası Sözcüsü Kasia Derlicka: “Bölgede bulunan mayınlı arazileri temizlemek en az 10 yılı bulur"

Diyarbakır’da düzenlenen “Mayınsız bir Dünya ve Türkiye” konferansında konuşan Uluslararası Mayın Yasaklama Kampanyası Sözcüsü Kasia Derlicka, “Bölgede bulunan mayınlı arazileri temizlemek en az 10 yılı bulur. Mayın yerleştirmek kolay ancak temizlenmesi zordur” tesbitini yaptı.

Mayınlardan en çok etkilenen ülküler arasında Türkiye’nin de bulunduğunu belirten Derlicka, “Kara mayınlardan ölenlerin sayısı son 20 yıla oranla düşüş var. 90’lı yıllarda 20 bin kişi kara mayın kurbanı ya da mağduru olurken, geçen yıl 4 bin kişi mağdur oldu. Yeterli değil ama büyük düşüş var” diye konuştu.

Türkiye’de ve dünyada artık mayın kurbanı görmek istemediklerini ifade eden Derlicka, şunları kaydetti: “Devletlerin yanı sıra bazı isyancı gruplar da kara mayın kullanıyor. En çok mayınlardan etkilenen ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.”

Mayınsız Bir Türkiye Girişimi üyelerinden Muteber Öğreten ise 12 ülkede kara mayın üretiminin yapıldığını belirterek, uluslararası sözleşmelere taraf olmayan devletlerin mayın kullandığının bilgisini verdi. Her gün 12 kişinin mayınlar nedeniyle öldüğünü açıklayan Öğreten, yüzlerce kişinin de yaralandığını kaydetti. Mayın Yasağı Anlaşması’nı 2004’te imzalayan Türkiye’de toprak altında yaklaşık 1 milyon mayının bulunduğunu bildiren Öğreten, şöyle devam etti: “Türkiye’de kara mayınlar nedeniyle üç günde bir, bir insanımız ölüyor ya da sakat kalıyor. Dünya ülkelerinin yüzde 80’i kara mayınlarını yasakladı.”

Remzi Budancir
Kaynak: Ekoloji Kolektifi

2 Mart 2013 Cumartesi

2B'ye karşı direnişler sürüyor

2B Yasası’na karşı Antalyalı köylülerin eylemleri dün de sürdü. Antalya-Kemer Karayolu’nu kesmek isteyen köylülere polis saldırdı.

Antalya’daki 2B isyanı sürüyor. Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı konusunda rayiç bedelleri yüksek bulan köylüler, bir kez daha Antalya-Kemer Karayolu’nu trafiğe kapattı. Doyran Köyü’nden yaklaşık 350 kişi, Konyaaltı Belediyesi’nin eski hizmet binası önünde bir araya geldi ve sloganlarla karayoluna doğru yürüyüşe geçti.

Köylülerin önü yolun hemen öncesinde çevik kuvvet barikatı tarafından kesildi. Köylüler yola çıkmakta diretince polisin müdahalesi oldu. Arbede sırasında bazı köylüler yola çıkarak trafiği kesmeyi başarabildi. Polisin bazı köylülere müdahalesi ise sert oldu. Arbedede bir köylü ayağından yaralanırken, bir polis de fenalık geçirdi.

Polisin müdahalesi sırasında köylülerden Emine Özcan, arazilerinin dağda bulunduğunu fakat değerliymiş gibi gösterilerek hakkından daha fazla bedel istendiğini söyledi. Özcan, bu bedelleri ödemelerine olanak olmadığını, yasanın derhal geri çekilmesi gerektiğini ifade etti.

Kaynak: Haberlink

2B Eyleminde Köylülere Biber Gazı!  

İzmir'in Kemalpaşa ve Bornova ilçelerine bağlı köylerdeki 2B arazilerinin rayiç bedelini yüksek bulup tepki göstermek isteyen yaklaşık 250 kişilik gruba, polis biber gazıyla müdahale etti.

İzmir ’in Kemalpaşa ve Bornova ilçelerine bağlı köylerdeki 2B arazilerinin rayiç bedelini yüksek bulup, tepkilerini İzmir- Ankara Karayolu’nu trafiğe kapatarak göstermek isteyen yaklaşık 250 kişilik gruba, polis biber gazıyla müdahale etti. Gruptakilerin yanı sıra bazı polisler de biber gazından etkilendi.

Kamuoyunda 2B olarak bilinen orman vasfını yitirmiş arazilerin satışında rayiç bedelini yüksek bulan Yakaköy, Çiçekliköy, Karaçam, Beşyol, Kayadibi, Sarnıç, Kurudere, Kuyucak, Ulucak ve Damlacık köyü sakinlerinden oluşan yaklaşık 250 kişilik grup, saat 11.30 sıralarında İzmir-Ankara Karayolu’nun Sarıtaş mevkiinde toplandı. ’Diyorlar burası SİT. Toprağını bırak git’, ’SİT’i kaldırın rayici düşürdün’, ’Bu topraklar dedemizden, memnun değiliz sizden', ’3 çocuk dediniz, ne yiyecek diye düşünmediniz. Tapumuzu vermediniz’ yazılı dövizler taşıyan gruba karşı 50 polis ve TOMA diye bilinen Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı ile önlem alındı. Sık sık Vali Cahit Kıraç ile görüşmek istediklerini belirten sloganlar atan grup, dertlerini Kemalpaşa Kaymakamı Yüksel Topal’a anlatmaya çalıştı. Kaymakam Topal, köylülerden sağduyulu davranmalarını isteyip, taleplerini ilgili yerlere ileteceğini söyledi.

Köylülerden Bekir Kıyak, arazilerinin 2B kapsamında olmadığını, birçoğunun tapuları olduğunu ileri sürüp, "Bu topraklar bizlere atalarımızdan, dedelerimizden kaldı. Hepsinin tapusu olmasına rağmen, bu yerleri önce ölçümle 2B’ye çevirdiler, şimdi de birinci derece doğal SİT ilan ettiler. 2B diyerek müracaat parasını da aldılar. Şu an Milli Emlak, ’Bu yerleri sizlere veremeyiz, çünkü SİT alanı’ diyor. Madem SİT alanı neden müracaat parası aldılar? Bir ay boyunca köylüye, ’Yazılın, hakkınız kaybetmeyin’ diye uyarılarda bulundular. Şimdi ise müracaat eden köylüler, ne yerlerini ne de paraların alabiliyor" dedi.

Grup daha sonra Belkahve yönüne yürümek isteyince, polis izin vermedi. Grubun ısrarcı olması üzerine polis, biber gazı kullandı. Köylülerin yanı sıra bazı polisler de biber gazından etkilendi. Bu sırada bir grup, yolu kısa süre trafiğe kapattı.

Polisin müdahalesine rağmen dağılmayan grup, basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Yakaköy Muhtar Azası Savaş Yücel Ekim, rayiç bedellerin çok yüksek olduğunu öne sürüp, "80 yıldır bu topraklarda tarım yapıyoruz. Bu yerlerin bedelsiz olarak bizlere verilmesini ve SİT’in kaldırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

Kaynak: DHA