20 Şubat 2012 Pazartesi

'Sınıra inat, Roboski'ye adalet'

Roboski'ye Adalet Platformu, katliamın unutturularak cezasız bırakılması planına karşı "Sınırlara inat adalet" diyerek, 34 gün sürecek bir kampanya başlattı.


Roboski'ye Adalet Platformu, katliamının unutturularak cezasız bırakılması planına karşı "Sınırlara inat adalet" diyerek, 34 gün sürecek bir kampanya başlattı. 34 gün boyunca her gün katliamda yaşamını yitiren bir kişinin hikayesini yayınlayacak olan platform, bugünkü ilk eyleminde Serhat Encü adıyla yazılmış mektubu okudu, ardından Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'na mektup gönderdi.

Galatasaray'da bir araya gelen platform bileşenleri adına ilk olarak İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa söz aldı. Boğa, katliamın üzerinden geçen yaklaşık 2 aylık süreye karşın faillerin hala cezalandırılmadığına dikkat çekti, "Benzeri olaylarda olduğu gibi, bu katliamı da önce unutturup, sonra cezasız bırakmayı planlıyorlar. Ancak buna izin vermeyeceğiz" dedi.

'MEDYA KATLİAMI 12 SAAT GÖRMEDİ'

Boğa'nın ardından Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, platform adına yaptığı açıklamada, 34 kişinin yaşamını yitirdiği Roboski'nin hala adalet beklediğini belirtti. Türk medyasının katliamı 12 saat görmediğini hatırlatan Sarıyaşar, medyaya şu eleştirilerde bulundu: "Bunu haber olarak aktarmak isteyenler de reji odasından yapılan müdahalelerle engellendi. Resmi açıklamalar gelmeye başladığında ise haber ajansları bu katliamı 'Irak sınırındaki olay' şeklinde vererek, 'öldürülenler'i önemsizleştirmeye çalıştı. Sonraki günlerde yapılan tartışmalar, 'ölenler kaçakçı mı, PKK militanı mı?', 'Olay kaza mı, ihmal mi, tuzak mı?' başlıklarından öteye geçmedi, sanki 34 insan aynı anda kalp krizi geçirerek kendiliğinde ölmüşlerdi!"

Hükümetin katliam karşısındaki tutumunu da eleştiren Sarıyaşar, "Aynı süreçte yanıbaşımızda Suriye devletinin sivillere yönelik fiillerini kınayan ve sivillere yönelik hiçbir saldırının kabullenilemeyeceğini ifade eden hükümet yetkilileri, kendi ülkelerinde kendi ordusuna ait savaş uçaklarıyla öldürülen sivillerin ailelerinden özür dilemek yerine saldırıda gösterdikleri başarı nedeniyle Genelkurmay Başkanı'na teşekkür ederek toplumun adalet beklentilerini katlettiler" diye konuştu.

Sarıyaşar, ailelerin taleplerinin de karşılık bulmadığını belirterek, "Şimdi herkesin olanları bilmeye hakkı var. Orada herkesin bir hikayesi var. Roboski'de adalet inşa edilmezse geleceğin karanlık olduğunu görmeye herkesin ihtiyacı var. Şimdi hep birlikte 'adalet' diye haykırma zamanıdır" dedi.

'HERKESİN HAKKI DEĞİL Mİ ADALET?'

Sarıyaşar'ın ardından katliamda yaşamını yitiren Serhat Encü'nün ağzından yazılan mektup okundu.

"Rakam değil, insanım! Benim de bir hikayem var" diye başlayan mektup şöyle:

"Ben Serhat Encü'yüm. Annesinin güvercini, Mervan'ın Keko'suyum. Çocukların erken büyüdüğü bir coğrafyada dokuz çocuklu bir ailenin üçüncü erkeğiyim.

Lise 1'e kadar güç bela getirebildiğim okulu, üniversitede okuyan ağabeylerime harçlık gönderebilmek için bıraktım.

Ben 'kaçak'tan dönünceye kadar uyku girmezdi gözlerine annemin; dua ederdi 'güvercinime bir şey olmasın' diye. Onu uyumamış görünce teselli ederdim, 'Bir şey olmaz anne, korkma! Hem bir şey olsa bile en sevdiğim arkadaşlarımlayım' derdim.

Hem en iyi arkadaşım Celal de benimleydi, ertesi gün halı saha maçımız vardı. Yaşamı, uğrunda ölecek kadar çok seviyorduk, ölmeseydik ne iyiydi!

Sevmeyi yeni öğrenmiştim, 'annemin tandır ekmeğinin buğusu gibi...' şiirler biriktiriyordum. Onu görünce 'Roboski'nin buz gibi suyunu içmişcesine serinliyordu ateş yüreğim!'

Sevinçlerim, öfkelerim vardı benim; Cimbom'un Fener'i yendiği akşamın sabahında Fenerli arkadaşlara caka satmıştım misal, Van depreminde açığa çıkan ırkçı zihniyeti kendimce protesto etmiştim.

Şekerden hayallerim vardı benim, bombaladılar!

Kaç parçaya savrulduğunu kimse bilmeyecek! Benim kaç parça olduğumu bilmedikleri gibi...

Annem güvercininin acısını dindirecek merhem bulamaz, sorarsa siz ona söyle deyin: 'O güzel insanlar, o güzel katırlarla gittiler, dönmediler.

Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var;

Eğer beni öldüren bombalar adaleti de öldürmediyse,

Adalet talep ediyorum.

Herkesin hakkı değil mi adalet?

Yoksa,

O kocaman, pahalı bombalarınızı beni öldürmekte harcadığınız için

Devletten özür,

Hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için, Genelkurmay'a teşekkür mü etmeliyim?
"

Açıklamanın ardından Galatasaray Postanesi'ne giden platform bileşenleri, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'na mektup gönderdi.

Kaynak: ETHA