Başbakan Erdoğan'ı protesto etmek isteyen öğrencileri, Dolmabahçe'de, Kurtköy'de ve emniyette döven polisler hakkında yürütülen soruşturmada, tüm görüntülere rağmen savcılık "somut delil yok" diyerek "takipsizlik" kararı verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 Aralık 2010'da Dolmabahçe'deki rektörlerle buluşmasını protesto etmek isteyen öğrencilere Dolmabahçe'de ve Kurtköy'de bir benzinlikte sert müdahale eden polisler hakkında başlatılan soruşturmada Pendik Başsavcısı İsmail Değirmenci, "takipsizlik" kararı verdi.
Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın haberine göre, Savcı Değirmenci şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair soyut iddia haricinde kamu davası açmaya yeter şüphe oluşturacak somut delil elde edilemediğini belirtti.
Savcılık kararında sadece Kurtköy'de yaşanan olaylara yer verilirken, hamile bir kadın öğrencinin bebeğini düşürdüğü ve çok sayıda gencin ağır yaralandığı müdahaleden hiç bahsedilmemesi dikkat çekti. Ayrıca emniyette ve emniyet önünde otobüslerde öğrencilerin dövülmesiyle ilgili de herhangi bir değerlendirme yapılmadı.
Konu hakkında bianet'e konuşan eski Adana Savcısı Sacit Kayasu, polisin bazı görüntüleri savcılığa göndermemiş olabileceğini söylerken, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı Selçuk Kozağaçlı, takipsizlik kararı veren savcının suça ortak olduğunu söyledi.
"Delil karartma varsa olayın üstü kapatılmak isteniyor olabilir"
Kenan Evren hakkında dava açtığı için cezalandıran ve Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkum ettiren eski Adana Savcısı Sacit Kayasu, dosyayı görmeden net bir şey söylemenin zor olduğunu söyledi.
"Dolmabahçe'de yaşananlarda da Kurtköy'de yaşananlarda da televizyonda yayınlanan görüntüler savcının dava açması için yeterli delillerdir. Fakat bu görüntüler savcının önüne gitti mi?" diye soran Kayasu, bu görüntüler ve raporlar savcının önüne gittiyse ve savcı buna rağmen takipsizlik kararı verdiyse amacının olayın üstünü kapatmak olabileceğini söyledi.
Dosyayı görmediğimiz için tüm ihtimalleri değerlendirmemiz gerektiğini söyleyen Kayasu, savcının polisten görüntüleri istemiş olabileceğini ama polisin göndermemiş olabileceğini, bu durumda takipsizlik kararının doğru bir karar olduğunu belirtti.
Kayasu, şu aşamada savcının delilleri karartıp yok mu saydığını, delillerin eline ulaşıp ulaşmadığını bilemeyeceğini söyledi ve mağdurların Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurması gerektiğini ifade etti.
"Cezasızlık, Türkiye'de yargı kültürüdür"
ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ise savcının takipsizlik kararı vermesini ve polislerin suç işlediğine dair somut delil olmadığını ileri sürmesini hukuk literatüründeki "cezasızlık politikası"yla açıkladı.
"Kamu görevlilerinin gerçekleştirdiği işkence suçları, yargısız infaz suçları, kaçırma ve kaybetme suçlarının devam edebilmesini sağlayan şey cezasızlık politikasıdır."
"Burada çok açık şekilde suç oluşmasına ve failler göz önünde bulunmasına ya da küçük bir araştırmayla yakalanabilir olmasına rağmen yargı sistemi, yani yargıçlar, savcılar ve yüksek hakimler, cezasızlık politikasıyla meselelerin üstünü kapatıyorlar."
Kozağaçlı, bu gibi halka karşı işlenen ağır suçların süreğen hale gelmesindeki esas nedenin de cezasızlık politikası olduğu görüşünde.
Cezasızlığın kesintisiz olduğunu söyleyen Kozağaçlı, şunları söyledi:
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) politik olarak kimlerden oluşturulmuş olursa olsun, özel yetkili mahkeme yargıçları veya savcılar kimler tarafından seçilmiş olursa olsun bu bir yargı kültürüdür ve kamu görevlisini cezadan kurtarmak, kayırmak için yapılır."
"Elbette savcının kararına itiraz edilecektir. İtiraz edildiğinde yargıçların nasıl karar vereceğini göreceğiz. Ama karamsarım. Çünkü cezasızlık suça ortak olmak olarak tabir edebileceğimiz bir davranış biçimidir. Ancak maalesef savcılar ve yargıçlar kültürel olarak suça ortak olduklarını düşünmüyorlar, görmüyorlar."
"Savcı da bizim gibi televizyon seyrediyor"
Sacit Kayasu'nun delillerin polis tarafından savcılığa ulaştırılıp ulaştırılmadığını bilmeden değerlendirme yapılmaması gerektiği yönünde açıklamalarını da iyi niyetli bulduğunu söyleyen Kozağaçlı, böyle bir şey olamayacağını söyledi.
Kozağaçlı, savcılığın ve savcılığa bağlı kolluk güçlerinin elinde son derece yüksek teknolojik imkanlar olduğunu söyledi.
"Savcı görüntülere ulaşamadığı ya da bizlerle birlikte seyretmediği için değil, cezasızlık kültürü yüzünden bunu yapıyor."
"Kentin dört bir yanı mobese kameralarıyla çevrili ve mobese kayıtları başsavcılığın elinin altında tutuluyor. Basın kolluk güçlerine 'olumlu', 'olumsuz' tüm görüntüleri servis ediyor. Ayrıca hiçbiri olmasa bile savcı da bizler gibi televizyon seyrediyor. O görüntüleri isteyebilir."
Kaynak: Bianet