Uludere'nin Roboski Köyü'nde yaşana katliam nedeniyle bölgeye giden 715 bölge sivil toplum örgütü, ‘’yaşanan olay hükümetin şiddet politikalarında ısrarını gösteriyor. Sıkılan her kurşun, atılan her bomba öfke ve ayrışma getiriyor" dedi.
715 sivil toplum örgütü, 35 sivilin katledildiği Uludere'ye bağlı Roboski Köyü'nde açıklama yaptı. 715 sivil toplum örgütü adına gelen 30 kişilik heyet, açıklama öncesi taziyelerin kabul edildiği iki ayrı noktayı ziyaret ederek ailelere baş sağılığında bulunup, katliama ilişkin bilgi aldı.
Yapılan görüşmeler sonrasında 715 sivil toplum örgütü adına açıklama yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, "Bu kirli savaş, 35 masum canımızı daha toprağa düşürdü" dedi.
Kürt halkının bir kez daha ölüm ile sınandığını söyleyen Aktar şöyle konuştu: "Kadim coğrafyanın acılı halkı bir kez daha ölümle sınandı. Yine yürekler parçalandı; analar ve babalar evlat acısına gark oldu. Gökyüzüne yükselen feryatlar bu zulmü görün dedi bir kez daha. Gözyaşlarımız dondu yüreğimize kan doğrandı."
1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin yerini aleni cinayetlere ve toplu kıyımlara bıraktığını dile getiren Aktar, yaşanan olayın son dönemlerde kimi hükümet çevrelerinin toplumun tamamını suçlu gösteren yaklaşımlarından bağımsız değerlendirilemeyeceğine işaret etti.
Aktar, "İçişleri Bakanı'nın tüyler ürperten demecinden hemen sonra bu olayın yaşanması, hükümetin şiddet politikalarında ısrarını göstermektedir" diyerek, yaşanan katliamın Kürt sorununu bir asayiş meselesi olarak gören hastalıklı yaklaşımın kaçınılmaz sonucu olduğunu söyledi.
Kürt sorununun siyasal, sosyal, ekonomik yönleri olan bir sorun olduğunu, güvenlik esaslı politikalarla çözülemeyeceğini defalarca dile getirdiklerini belirten Aktar, "Yaşanan katliam, hükümetin ısrarlı bir şekilde yürüttüğü bu güvenlik politikalarının sonucu meydan gelmiştir. Milyarlarca dolar ödenerek, dış politikada büyük tavizlerle alınan savaş makinelerinin yarattığı sonuç, daha fazla acı, daha fazla şiddet ve zihinsel olarak bölünmüş bir toplum yaratmaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır. İnsani bir sorunun, insansız ve vicdansız makinelerle ve vicdansız politikalarla çözülemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır" şeklinde konuştu.
'TÜRK BASINI SUÇA ORTAK OLDU'
Olay sonrasında Türk basınının suskunluğunu koruyarak, Genelkurmay'ın açıklamasını beklemekle suça ortak olduğunu dile getiren Aktar, basının sonraki tutumunun ise katliamı meşru gösterme gayreti olduğuna vurgu yaptı. "Kuru sözlere, yavan ve resmi açıklamalara karnımız tok, artık hiçbir mazereti kabul etmiyoruz. Hakikati arıyoruz. Ocağımıza düşen ateşin çıkardığı yangının her tarafı sarmaması için barış istiyoruz" diyen Aktar, hükümetten bu olayın sorumlusunu mevki makam demeden derhal görevden alarak cezalandırmasını istedi.
Yapılması gerekenin, bugün yaşananlar hakkında yüzyıl sonra özür dilemek olmadığını belirten Aktar, toplumsal barışa giden yolu ancak gerçek bir adaletin açabileceğine vurgu yaptı. Aktar, "Barış için tüm yetkililere, vicdandan ve ahlaktan nasibini almış herkese bir kez daha sesleniyoruz: Görün artık; her ölüm, bizi insanlık değerlerinden biraz daha uzaklaştırıyor" diye konuştu. Yitirilen her canla birlikte kardeşlik bağlarının zedelendiğine dikkat çeken Aktar, "Sıkılan her kurşun, atılan her bomba öfke ve ayrışma getiriyor. Büyüyen nefretle birbirimizin yüzüne bakamaz hale geliyoruz. Ölümlerin ağırlığı eziyor her birimizi, taşıyamıyoruz bu yükü artık" dedi.
Yaşanan savaşın bir an önce durdurulması gerektiğini yineleyen Aktar, bölge sivil toplum örgütleri olarak başlattıkları "Çatışarak değil, tartışarak sorunları çözelim" girişimlerinin önemine vurgu yaptı.
Kaynak: ANF