30 Kasım 2011 Çarşamba

"Türkiye İfade Özgürlüğü İhlalinde Birinci"

AİHM yargıcı Karakaş, Avrupa Konseyi ülkeler arasında, Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğü konusunda en kötü durumda olan devlet olduğunu, hakkında en çok ihlal kararı verilen ülke olduğunu söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Işıl Karakaş, Türkiye'de tutukluluk ve gözaltı sürelerinin büyük sorun olduğunu, Türkiye'den AİHM'e başvurularda bu yıl artış olduğunu söyledi. NTV muhabiri Kayhan Karaca'nın sorularını yanıtlayan Karakaş, özetle şunları söyledi:

* 2011'de Türkiye'den AİHM'e gelen başvurularda inanılmaz bir artış var. Geçen yıl altı bin-altı bin 500 arası başvuru varken, bu yıl gelen başvuru sayısı dokuz bine ulaştı. Görülen şu ki, bir takım düzenlemelere, reformlara veya yargıda beklenen açılımlara rağmen henüz Türkiye'de bazı şeyler yolunda gitmiyor.

* Başvuruların katlanarak artması demek, kişilerin hak ve özgürlüklerinin iç hukukta yeterli düzeyde garanti altında olmadığını gösteriyor. Türkiye'den gelen başvuruların başında tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğu geliyor. Zaten bu iki konu birbiriyle bağlı.

"Tutukluluk esas, salıverme istisna olmuş"

* Tutukluluk her zaman her an her durumda başvurulabilecek bir müessese değil. Asıl olan kişinin dışarıda olması, davasının sürmesi, ancak çok belirli, çok kesin koşulların varlığı halinde tutukluluğa karar verilmesidir.Türkiye'de bu tam tersine dönmüş durumda. Tutukluluk esas, salıverilme istisna olmuş.

* Bizim davalarda ihlal bulmamızın temel nedeni, hakimlerin klişeleşmiş, meseleyi izah etmeyen, gerekçesi yetersiz cümlelerle kişilerin tutukluluğuna karar vemeleri. Yasalarda tutukluluk süresine ilişkin değişiklik de yapılmalı.

* Türkiye ifade ve basın özgürlüğü konusunda en kötü durumda olan devlet. İfade ve basın özgürlüğü açısından hakkında en çok ihlal kararı verilen ülke. Türkiye'nin arkasından gelen Fransa hakkında 10 ihlal kararı varken, Türkiye için bu rakam 200'ün üstünde.

* Türkiye'nin basın özgürlüğünden kaynaklanan birçok sorunu var. Özellikle de Terörle Mücadele Yasası'nda. Yasanın 2 ve 5'inci maddeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihadıyla uyumlu değil.

"301 ifade özgürlüğünü ihlal ediyor"

* Taner Akçam'la ilgili başvurunun sonucu, çok önemli bir karar. Aslında AİHM daha önce Hrant Dink kararında 301'inci maddenin Yargıtay tarafından uygulanmasının ve yorumlanmasının, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığına karar vermişti. Akçam kararında ise AİHS'in ifade özgürlüğüyle ilgili 10'uncu maddesinin ihlali için AİHM'nin yorumuna göre yasanın varlığı yetiyor. Yani 301 AİHS'nin 10'uncu maddesine aykırı.

* O maddenin varlığı, ifade özgürlüğünü ihlal ediyor. Muğlak, ifadeler açık değil. Ayrıca Türklük teriminin Türk Milleti olarak değişmiş olması da çok fazla bir şey değiştirmedi. Türkiye'nin yükümlülüğü, 301'i hukuk düzeninden çıkartmaktır.

* AİHM Büyük Dairesi tarafından Ermenistan'a karşı alınmış Bayatyan kararı var. Mahkeme ilk defa burada vicdani retçilerin haklarını, 9'uncu madde, yani din ve vicdan özgürlüğü kapsamında yorumladı. Vicdani ret meselesi bugün din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirilen bir haktır.

* Erçep kararında da "Türkiye mutlaka yasal düzenlemesini buna göre yapmalı, vicdani ret hakkını tanımalı" deniyor. Ayrıca, bu hakkı kullanan kişiler için de ilave bir kamu hizmeti, bir alternatif hizmet öngörmelidir. Türkiye'nin bunu yapmaktan başka çaresi olduğunu düşünmüyorum.

Kaynak: Bianet