14 Kasım 2011 Pazartesi

Osman Evcan'ın 'insanlık' talebi

Cezaevindeki veganlar, vejetaryenler, sağlık nedeniyle perhiz yapması gerekenler... Osman Evcan'ın açlık grevi sürüyor.

Telefonun diğer ucunda Samsun’da bir ev ve iki kadın var. Paralel hatta bir Asiye Evcan konuşuyor, bir Zeliha Evcan. Biri Osman Evcan’ın 43 yaşındaki kardeşi, diğeri 74 yaşındaki annesi. Biz kapattıktan bir süre sonra cezaevinden o arayacak bu iki kadını. Senelerdir, her pazar böyle...

Eylül ayında bir mektup yazdı, sonra o talep yayıldı, bir kampanyaya dönüştü. Belki duydunuz. Şu an Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde olan Evcan sekiz yıl önce vegan beslenme kararı aldı. Bu ne demek? Et yemediği gibi hayvansal hiçbir ürünü tüketmiyor. Bu, dışarıda dahi hayata geçirmesi zor olan, her şeyin ötesinde politik bir tercih. Bir de ‘içeriyi’ düşünün... Osman Evcan, tercih ettiği biçimde beslenme hakkı için 4 Kasım’da süresiz açlık grevine başladı.

Onun ismiyle başlayan kampanya, cezaevlerindeki vejetaryen ve vegan tutukluları hatırlattığı kadar, sağlık sebepleri yüzünden perhiz uygulaması gereken ve bu hakları görmezden gelinen diğerlerini gündeme getirdiği için de önemli. Cezaevleri Tüzüğü’nde cezaevi doktorunun tavsiyesiyle tutuklu ve hükümlülere perhiz yemeği verilebileceği yazmasına rağmen bunun hayata geçişi keyfi kararlara bağlı ne yazık ki. Tuzlu ve yağlı yemesi kesinlikle yasak olanların, cezaevi yemeklerini ‘yıkadığı’ yahut o yemekleri yiyemediği için sağlık durumlarının daha da kötüleştiği bir hakikat.

‘Biz saygı duyarız’

Kafası, “Bir şey yapmış ki içeride... Ne demek perhiz, ne demek et yememek... Ne veriyorlarsa yiyecek” minvalinde çalışanlara sadece evrensel insan hakları kaidelerini hatırlatmakla yetinir, susarım. Umarım onların da adil yargılanma ve cezaevinde insanca yaşama hakları bir gün sınanmaz. İlk kez 80 öncesi, 18 yaşında cezaevine giren ve cezası 2022’de tamamlanacak olan Evcan’ın, hüküm giydiği örgüt üyeliği ve gasp suçlarının hayatının 30 yılına mal olması ayrı bir tartışma ve yazı konusu. Kaldı ki cezaevlerinde insanca koşulları şartsız olarak savunmak esastır. İçeride 20 kilo alıp gürbüzleşen kimi ‘çocuk’ tutuklular bulunmasına rağmen...

Zeliha Hanım tansiyon hastası; Almanya’daki diğer oğlu gelip de Kırıkkale’ye götürünce uzun zaman sonra bayramda gördü oğlunu: “Bembeyaz olmuş suratı. Sesi sivrisinek gibi kalmış. ‘Anne hayvanlara acıyorum, yiyemiyorum’ diyor, ne yapayım? ‘Oğlum, Allahü Teala onları bizim için yarattı’ diyorum, dinlemiyor. Zaten verdikleri etsiz yemeklere de kimyasal bir şeyler katmışlar. Çocuk eline sürmüş, eli kızarmış. Şimdi de oruç tutmaya başlamış. Onun açlık grevi yapacak hali mi var? Bir de hemoroidi var, kanaması olmuş, doktora göstermemişler. Kızım o kadar üzülüyorum ki namaz kılıyorum ama inan hangi duayı okuyorum bilmiyorum.”

Kardeşi Asiye Hanım ise siyasi tutuklu ve hükümlülerin koşullarının daha da ağır olduğunu hatırlatıyor: “Abim anarşist vegandır. Senelerdir içeride, pişmiş, kim bilir ne acıları var, böyle bir karar almış. Biz saygı duyarız. Midesinin almadığı bir şeyi nasıl yedirelim? Akrabalardan ‘İkna edin de yesin’ diyen çıkıyor ama zorlayamayız ki...”

‘Kuşun günahı ne?’

Bunun politik bir tercih olduğunu anlamayanlara yaptığının şımarıkça görünebileceğini söylüyorum. Açlık sınırında yaşayanların, Van’da ağır koşullarda hayatta kalmaya çalışanların yanında Evcan’ın derdinin tali bir mesele kaldığını savunan çıkacaktır. Zeliha Teyze durumu özetliyor: “Kızım, insanlar neden aç? Çünkü milletimiz hayırsız olmuş, acımasız olmuş. Van’da gerçek ihtiyacı olanlara bir türlü yardım edilmiyor. Oğlum da bunları söyler. Ne göndersek içeride arkadaşlarıyla paylaşır. Bir kere eğlensin diye muhabbet kuşu götürdüm, arkamızdan salmış. ‘Anne ben hapisim, kuşun günahı ne?’ diye... Ne yapalım, çocuk bunu istiyor.”

Dışarıdaki kampanyayı ve Osman Evcan’ın içeriden yazdıklarını http://osmanayemek.tumblr.com adresinden takip edebilir, destek verebilirsiniz.

Pınar ÖĞÜNÇ
Kaynak: Radikal