8 Eylül 2011 Perşembe

Ergene Nehri'nin Yok Olmasına İzin Vermeyeceğiz

Istranca Dağları’nda doğup Saros Körfezine dökülen Ergene Nehri sanayi kaynaklı atıksuların yaratığı kirlilik nedeniyle tekrar gündeme geldi. 283 km uzunluğundaki Ergene Nehri’ndeki kirlilik son 30 yıldır her geçen gün artmış, Kırklareli’nin tamamı, Tekirdağ ve Edirne’nin önemli bir bölümünü kapsayan Ergene havzasında, doğal yaşam ortamlarını ve yöre halkının geçimlik üretim yaptığı çeltik ve ayçiçeği tarlalarını kapsayan 80 bin dönümlük tarım arazisini yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır.

Ergeneyi besleyen Istranca suları hem bölgede açılan taş ocakları tarafından ovaya geçişkenliği engellenerek hem de suların havzalar arası transferi ile İstanbul’a taşınmasıyla havzadan uzaklaştırılmaktadır. Su havzasında açılan taş ocaklarının ve havza dışına transferin su döngüsü üzerine olumsuz etkileri ve ekosistemde yarattığı tahribatlar bu faaliyetlere izin veren ve yürüten yetkililer tarafından göz ardı edilmektedir.

İlgili mevzuatlara aykırı bir şekilde hiçbir arıtma işleminden geçirilmeden doğaya bırakılan sanayi atıklarıyla zehirlenen nehir, havzada yaşayan tüm canlıların yaşamını tehdit etmektedir. Yaklaşık 800 bin insanın yaşamakta olduğu havzadaki nehir suyunda kurşun, cıva, kadmiyum, kobalt, bakır gibi ağır metaller; arsenik, fosforlu-azotlu bileşikler, asit alkali ve boya gibi zehirli kimyasalların bulunduğu yapılan analizlerle tespit edilmiştir. Bu sonuçlar kirliliğe özellikle Çorlu ve Çerkezköy’de yoğun olan sanayi tesislerinden kaynaklanan atıksuların neden olduğunun göstergesidir. Yüksek oranlarda tespit edilen bu kirleticilerin besin zinciri ile canlı vücudunda birikerek kanser, kalp yetmezliği, karaciğer ve böbrek hastalıklara sebep olduğu halk sağlığı uzmanları tarafından açıklanmıştır.

TBMM bünyesinde Ergene havzasındaki kirlilik sorunu ile ilgili çalışma yapmak üzere kurulan komisyonun 2003 yılı raporunda da havzadaki kirliliğin % 75'inin sanayi bölgesinden kaynaklandığı belirtilmişti. 2003 yılından beri sorunun çözümüne ilişkin yapılamayan çalışmalar, alınamayan önlemler, “Trakya'da temiz ve sağlıklı bir çevrede, ayçiçekleri ile beraber yaşamak istiyoruz” demek için sokağa çıkan Trakya halkını görmezden gelen bakanlar ve milletvekilleri tarafından tekrar vaat edilmektedir. Anayasası'nın 56. Maddesi: "Herkes,  sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirliliğini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir."der. Bu noktada çevre felaketine seyirci kalan, çözüme ilişkin adımların atılmamasında ısrar eden ve sorumluluğu üzerinden atmaya çalışan Çevre ve Şehircilik Bakanı, bölge milletvekilleri ve yerel yöneticileri uyarıyoruz.

Havza içerisinde açılan taş ocaklarının faaliyetinin durdurulması, havza dışına su taşınımı uygulamasından vazgeçilmesi, yeraltı sularının kaçak kullanımının önlenmesi ve sanayide su kullanımına kısıtlama getirilerek atıksuların arıtılarak tekrar değerlendirilmesi yönünde yaptırım uygulanması gerekmektedir.

Mevcut çevre koruma önlemleri yetersizdir ve denetim mekanizması işletilememektedir. 30 yıldır Ergene Havzası’nı zehirleyen bu tesislerin yarattığı kirliliğin önlenmesinde “kirleten öder” prensibiyle hareket ederek parası olana kirletme hakkını verenler bu çevre felaketinden sorumludurlar. Çevreyi kirleten tesislerin faaliyetlerinin derhal durdurulması ve kirliliği önleyecek gerekli önlemleri almadan tekrar faaliyete başlamasının önlemesine ilişkin yaptırımlar uygulanmalıdır.

Başta TMMOB olmak üzere tüm meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve yöre halkı ile birlikte mücadele edeceğimizi, daha fazla kar için Ergene Havza’sının kirletilmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
http://www.cmo.org.tr/