10 Eylül 2011 Cumartesi

İşsizlik, cinsel saldırı ve göç kadın intiharlarını tetikliyor



Mersin’de son aylarda, kadın cinayetleri ve kadına şiddet olaylarında olağanüstü bir artış yaşanıyor. 9 ayda kentte 25 kadın katledildi, 35 kadın intihar etti, 320 kadın da intihara teşebbüste bulundu, 85 kadın ise taciz ve tecavüze uğradı. Bunlar resmi veriler. Gerçek oranlar daha yüksek. Mersin Kadın Platformu Üyesi Hacer Koçak, Mersin’deki kadın cinayetleri ve şiddetin endişe verici boyutlara tırmandığını söylüyor. İntihar olarak yansıyan bazı ölümlerin şüpheli olduğuna dikkat çeken Koçak, ‘işsizlik ve zorunlu göçün’ yarattığı sonuçların da intiharları tetiklediğini belirtti.

ANF’nin Emniyet Müdürlüğü’nün kayıtlarından yaptığı derlemeye göre son 9 ayda Mersin’de 25 kadın katledildi, 35 kadın intihar etti veya intihara sürüklendi, 320 kadın da intihara teşebbüste bulundu, 640 kadın şiddete uğradı, 85 kadın ise taciz ve tecavüze uğradı, 120 kadın da şiddet gördüğü için evden kaçmak zorunda kaldı.

Verilere ilişkin yetkililerden edindiğimiz ayrıntılara göre, katledilen 35 kadının çoğunun katili kendi ailesinden biri. Katliamların birçoğu ‘namus’ gerekçesiyle gerçekleşirken, çoğu kadın da erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. İntihara sürüklenen kadınların hemen hemen hepsi genç kadınlardan oluşuyor. İntihar eden kadınların çoğu ise eş ve aile şiddetinden kurtulamadıkları için bu yolu seçiyor. Kadına uygulanan şiddette erkeklerin en sık kullandığı gerekçe ise ‘kıskandım, sevdiğim için dövdüm’ oluyor.

ŞİDDET SADECE FİZİKSEL DEĞİL

Mersin Kadın Platformu Üyesi Hacer Koçak, ANF’ye kadın cinayetlerinin artış nedenlerini ve bunların nasıl önlenebileceğini anlattı. Kadına şiddetin; cinsel, ulusal, sınıfsal olarak ele alınmasıyla daha gerçekçi sonuçlara ulaşılabileceğinin altını çizen Koçak, “Kadına dayak atma, onu birey olarak görmeme, aşağılama, erkeğe oranla düşük ücret verme, para vermeme ya da kazancına el koyma, ulusal kimliğe saldırı, evlenmeye– ayrılmaya zorlama, cinsel ilişkiye zorlama, çok eşlilik-kuma, şiddetin biçimlerinden bazılarıdır” diyor.

İNTİHARLARDAKİ ARTIŞIN NEDENLERİ

Kadın intiharlarındaki artışın nedeninin artan şiddetten bağımsız ele alınamayacağının altını çizen Koçak, “Artışın nedeni, baskının, yasaklamanın, şiddetin her boyutuna maruz kalma ve bir çıkış, çözüm yolu bulamamadır” dedi. Kadınların bu durum karşısında çareyi kendi canına kıymakta aradığını belirten Koçak, intihar olaylarındaki artış nedenlerini şu şekilde sıraladı:

“Dayak yeme, aldatılma, kuma, zorla evlendirme, küçük yaşta evlendirme, ayrılmaya zorlama, cinsel ilişkiye zorlama, dinsel baskı, ekonomik zorluklar, zorunlu göçler en çok rastlanan sebeplerdir. Mersin’de intiharların daha çok aile içi şiddete dayalı olarak ortaya çıktığı bilinmektedir. İşsizlik, ekonomik bunalımlar, göç ve yarattığı sonuçlar, şiddetli geçimsizlik, dayak, boşanmaya karşı eş ve aile büyüklerinin gösterdiği direnç, devletin ilgili kurumlarından destek alamama, sevgisizlik ve yalnızlık duygusu intiharları artırmaktadır. Ayrıca kültürel yozlaşmanın getirdiği çağın intiharları diye adlandırabileceğimiz ve daha çok 20 yaşın altındakilerde görülen, TV dizilerinden etkileşim, aşk intiharları kuşak çatışması da, görülen vakalar arasındadır.”

İNTİHAR SÜSÜ VERİLEN CİNAYETLER

Kamuoyuna intihar olarak yansıyan ölümlerinin bazılarının da şüpheli ölüm olduğunu belirten Koçak, şiddet uygulayanların ceza almaması için kaza-intihar süsü verilmesi yönteminin de yaygınlaştığını söyledi. Toplumsal olarak yaşanan gerilimlerin, işsizliğin, yoksulluğun buna bağlı olarak gelişen stres ve tahammülsüzlüğün erkekleri şiddet uygulamaya daha meyilli hale getirdiğini belirten Koçak, “Yasaların hukukun şiddet uygulayan erkeklere verdiği göstermelik cezalar diğer erkeklere cesaret veriyor. Koruma isteyen şiddet mağduru kadınlar evlerine geri gönderiliyor. Çocukların gözleri önünde işlenen cinayetler travmalara sebep oluyor, çocuklara psikolojik destek sağlanmıyor ve şiddet yeniden üretiliyor” diye konuştu.

SORGULAYAN KADIN İSTENMİYOR

Bugün şiddete karşı boyun eğmek yerine reddeden, susmak yerine konuşan sorgulayan ve özgürleşmeye adım atan, cesaret gösteren bir kadın kitlesinin oluştuğunu ifade eden Koçak, egemen erkekliğin sorgulayan kadını kabul etmek istemediğine dikkat çekti. Koçak, şöyle devam etti:

“Bu durum karşımıza; bazen boşanmak isteyen kadın olarak, bazen çalışmak isteyen kadın, bazen örtünmek ya da ailesinin istediği kişiyle evlenmeyi reddeden kadın,toplumsal muhalefete, politikaya katılmak isteyen kadın olarak çıkar. Kadınlar bilinçlendikçe şiddet tırmanıyor, cinayetler artıyor gibi bir çelişki görünebilir ama bu bir çelişki değil tam da yolumuzu şiddetin kaynağına götüren bir durumdur. Cinayetler erkeğin gücünün değil, acizliğinin ifadesidir. Bu durum bize önemli bir ihtiyacın daha açığa çıktığını göstermektedir. Yalnızca kadınların bilinçlendirilmesi yetmez. Toplumsal olarak erkeğin bilinçlenmesi ve bir zihniyet dönüşümünün yaşanması gerekmektedir.”

NELER YAPILMALI?

Koçak, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için öncelikle devletin bir kadın politikasının olması gerektiğini ifade ediyor. Şiddete neden olan tüm konuları yasal düzenlemeler ve yaptırımlarla ortadan kaldıracak kapsamlı bir proje hazırlanması gerektiğini dile getiren Koçak, şunları ifade etti:

“Yasalarda var olan kadın aleyhine hükümler kaldırılmalı, kadını özgür bir birey olarak tanımlayan hükümler getirmelidir. Ders kitaplarında yer alan cins ayrımcı metinler görseller çıkarılmalı, cinsiyet eşitliği temelinde konulara yer vermelidir. TCK’ da yer alan haksız tahrik indirimi çıkarılmalıdır. Kadın örgütlerinin denetiminde kadın dayanışma evleri, barınma evleri açılmalı, buralar kadının insan hakları, çocuk psikolojisi, sağlık alanında eğitim hizmetlerinin verileceği, sosyal ve ekonomik özgürlüklerinin sağlanacağı mekânlar haline getirilmelidir. Barınma evleri davul zurnalı açılışlarla değil, gizli açılmalıdır. Şu anda yerel yönetimler yasasında var olan, ‘nüfusu 50 bini geçen yerlerde sığınma evi açılabilir’ ibaresi, ‘açılması zorunludur’ şeklinde değiştirilmelidir. Açmayan belediyelere ceza uygulanmalıdır. Bugün devletin uygulamaya çalıştığı elektronik kelepçe ya da buton, cinayetleri durdurmaya yetmemektedir.

Eğer devlet kadın cinayetlerinin gerçekten önüne geçmek istiyorsa karakollarda, hastanelerde, adliyelerde kriz masaları oluşturup, şiddetle karşılaşan kadına gerekli müdahaleyi hemen yapabilecek mekanizmalar oluşturmalıdır. Mahkemeler şiddet uygulayana caydırıcı cezalar vermelidir. Boşanmak isteyen kadına nasihat verip göndermek ve erkek lehine karar vermek yerine kadının toplumsal gerçekliğini ve insan hak ve özgürlüklerini dikkate almalıdır. Devletten bağımsız olarak çalışan DKÖ, STÖ’leri kadına şiddeti durdurmak, kadınları aktif politikaya katmak için her türlü çalışmayı programına almalı, erkekler kendileriyle yüzleşmeli, erk durumundan vazgeçmelidir.”

Mersin’de Mersin Kadın Platformu ve İştar Kadın Merkezi’nin geniş bir çevreye çağrı yaparak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu oluşturduğunu belirten Koçak, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerle görüşmeler yaparak çalışmalara başladıklarını söyledi. Koçak, bu çalışma kapsamında farkındalık yaratma, aydınlatma faaliyetleri, belediyelerin dayanışma evi, barınma evi açması için imza stantları açma, şiddete uğrayan kadınlara psikolojik ve hukuki destek sağlama faaliyetleri bulunduğunu kaydetti.

Kaynak: ANF