9 Şubat 2012 Perşembe

Göçmen işçiler 'kaçak' çalışmaya itiliyor

1 Şubat'ta yürürlüğe giren Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun, göçmen işçilere 90 gün Türkiye'de kalma sınırı getiriyor. 'Kaçak' durumuna düşürülen göçmen işçiler, işlerini kaybetme tehdidi altında.

Uygulamaya giren Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik, çeşitli ülkelerden Türkiye’ye turist vizesi ile gireceklerin 90 gün sonunda Türkiye’den ayrılmalarını zorunlu kılıyor ve tekrar giriş yapabilmeleri için en az 90 gün geçmesini öngörüyor. Bu uygulama, göçmen işçilerin çalışma izni alamadıkları takdirde, işlerini kaybetmeleri veya “kaçak” duruma düşmeleri anlamına geliyor.

Konuyla ilgili olarak ortak basın açıklaması yapan Göçmen Dayanışma Ağı ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği, yeni yasanın, Türkiye’nin artık göz ardı edilemez bir olgu haline gelmiş olan göçmen iş gücünü denetleme, düzenleme ve kısmen de olsa kayıt altına alma niyetini yansıttığına işaret etti.

Açıklamamda, 1 Şubat itibariyle çok daha fazla ülkeyi kapsayacak şekilde yaygınlaştırılan “90 gün içeride / 90 gün dışarıda” uygulamasının, göçmenlerin hayatlarında ne tür etkiler yaratacağını tam olarak kestirmenin henüz zor olsa da, bu dönüşümün olası sonuçlarına vurgu yapıldı. Açıklamada şöyle denildi:

“Belli sektörlerde çalışan grupları kayıt altında çalışmaya teşvik eden yasa, özellikle sayıları artık yüz binlerle ifade edilen ev içi bakım hizmetleri çalışanlarını, göçmen iş gücünün geri kalanından, örneğin inşaat işçileri veya mevsimlik tarım işçilerinden ayrıştırıyor. Bakan Faruk Çelik , “Düzenlememiz sadece ev işinde çalışanları kapsamaktadır” diyerek, bu ayrımı açıkça ortaya koydu. Bu durumun, faydalı görülen göçmenler ve harcanabilir addedilen göçmenler tarzında içsel hiyerarşiler yaratacağını söylemek mümkün. Ancak, yeni düzenlemenin, ev içinde çalışanları bütünüyle güvenceli, imtiyazlı bir konuma getireceği yanılsamasına da kapılmamak gerek. Vaat edilen prosedürel kolaylıklara rağmen, birçok işverenin çalışma izni almayabileceğini göz önünde bulundurursak, her 6 ayda 90 gün Türkiye dışında ikamet etmeyi gerektiren uygulama, daha da çok sayıda göçmen emekçiyi "kaçak" konuma düşürecektir. Ayrıca, çalışma izni alındığı durumlarda bile, çoğu göçmenin geldiği ülkeyle Türkiye arasında sosyal güvenliği düzenleyen ikili anlaşma bulunmamasından dolayı işçilerin işverenlerinin ödeyeceği emeklilik primlerinden yararlanma imkânları da olmayacaktır.”

Çalışma hakkının etnik / milli ve sektörel ayrım gözetilmeden tüm göçmenlere tanınması gerektiği ifade edilen açıklamada, göçmenlerin çalışma hakkı elde edebilmelerinin önünde duran bürokratik engellerin sıfırlandırılması, yurttaş olup olmadığına bakılmaksızın bu ülkede yaşayan herkesin koşulsuz ve güvenceli çalışma hakkına ve beraberinde sağlık ve eğitim hakkına kavuşturulması talep edildi.

'GÖÇMEN İŞÇİLER TAMAMEN KORUNAKSIZ'

Göçmenleri işverenlerine bağımlı kılan, onların yasal dayanaklarını kişilerin inisiyatifine bırakan düzenlemelerin bir tür 'kefalet' sistemi yaratacağı uyarısında bulunulan açıklamada, “Bu da göçmenlerin siyasal, ekonomik, kültürel ve cinsel özgürlüklerini kısıtlamak, onları mevcut toplumsal ilişkiler içerisinde daha da korunaksız hale getirmek demektir. İsçiyi işverenine mahkûm eden kefalet sistemi kabul edilemez. Göçmenlerin siyasal ve ekonomik kazanımları yurttaşların siyasal ve ekonomik kazanımlarından ayrı düşünülemez. Daha özgür ve eşit bir dünya için yurttaş veya göçmen tüm emekçilerin ortak mücadelesi etmesi gerekmektedir” denildi.

Kaynak: ETHA