İpekçi, Öz ve Tütengil'in aileleri de müdahil
12 Eylül darbesi öncesinde öldürülen Savcı Doğan Öz, Gazeteci Abdi İpekçi ve Prof. Cavit Orhan Tütengil'in aileleri, 12 Eylül davasına müdahil olmak için mahkemeye başvurdu.
Doğan Öz, Abdi İpekçi ve Cavit Orhan Tütengil'in aileleri, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı 12 Eylül davasına katılma talebinde bulunmak üzere mahkemeye dilekçe verdiler.
Sezen Öz, Bengi Heval Öz, Nükhet İpekçi İzet ve Deniz Tütengil Mazlum tarafından konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, "Çeşitli katliam dönemleri arasında, 'darbe öncesi katliamlar' adıyla anılan bir süreçte, can kaybına uğramış aileleriz. Bu cinayetlerin hangi koşullar içinde kimler tarafından azmettirildiğini sormayı, ailelerin müdahillik görevi dışında bir yurttaşlık görevi olarak da görmekteyiz" denildi.
Darbe öncesi yakınlarını yitirenler olarak hem tanık hem de kanıt olduklarını belirten aileler, "Bunca yıldır yok sayılanın, üstü örtülenin görünür kılınması için 4 nisan 2012 tarihinde ilk kez bir kapı aralanacak. Bu kapının açık tutulması ve içinden gerçeklerin çıkması talebimizi, toplumsal bir görev olarak algılıyoruz" dedi.
SİMGESEL BAŞLANGIÇ
İki kişinin yargılanmasının yalnızca yolun başlangıcı olduğunu belirten aileler, "Bu simgesel başlangıçtan sonra açılacak yollardan ilerlendikçe Özel Harp Dairesi gibi oluşumların, dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı gibi kurumlarının sorumluluklarının soruşturulmasını ve bütün bu konuların aydınlatılıp kamuoyuyla paylaşılmasını bekliyoruz" dedi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Yurttaşlarının yaşama hakkını korumayıp canlarını alan devlet görevlilerinin olduğunu bildiğimiz gibi, yakınları öldürülen ailelerin yaşama dirençlerini ayakta tutan, bu tür bir beklentiyi yerine getirebilecek devlet görevlilerinin, savcıların, yargıçların da olduğunu biliyoruz."
SEMBOL İSİMLER
Ailelerin avukatları Hasan Ürel ve Vural Gür, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na sundukları katılma dilekçesinde, ailelerin yukarıdaki metnine de yer verirken, Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak kontrgerilla yapılanmasını araştırırken 24 Mart 1978'de öldürülen Doğan Öz, 1 Şubat 1979 tarihinde öldürülen Abdi İpekçi ve 7 Aralık 1979 tarihinde evinden üniversiteye giderken silahlı saldırıya uğrayarak öldürülen Prof. Cavit Orhan Tütengil hakkında bilgi verildi.
Dilekçede, her üç cinayetin de ortak noktası, "Toplumu kaosa, iç çatışmaya sürükleyerek ülkeyi yönetilemez hale getirip, askeri darbeye zemin hazırlamak ve yönetimi ele geçirmek amacıyla işlenmesi, katillerin yakalanamaması ya da yakalanan tetikçilerin salıverilmeleri şeklinde tecelli etmiştir" şeklinde açıklandı.
İddianamede Abdi İpekçi'nin öldürülmesine yer verildiği hatırlatılan dilekçede, "12 Eylül'e giden süreçte her üç aydın Abdi İpekçi, Prof. Cavit Orhan Tütengil, Savcı Doğan Öz sembol isimler olarak katledilmişlerdir. Yakınları da, bu davanın son 30 yıllık süreçte yaşadıkları nedeniyle hem tanığı hem de kanıtlarıdır. Onlar olmadan bu dava eksik kalır" denildi.
HAK-PAR da 12 Eylül davasına müdahil olacak
12 Eylül askeri darbesini yapan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın 4 Nisan Çarşamba günü Ankara’da görülecek mahkemesine, Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) müdahil olacaklarını açıkladı.
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Başkanı Bayram Bozyel, 12 Eylül askeri darbesini yapan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın 4 Nisan Çarşamba günü Ankara’da görülecek mahkemesine Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) müdahil olacaklarını açıkladı.
Bozyel, başta Diyarbakır Hapishanesi’nde yaşanan vahşetin sorumlularının yargılandığı davaya müdahillik için başvuru yaptıklarını söyledi. Bozyel, bu davanın 90 yıldır Kürt halkına karşı izlenen inkar, baskı ve zulüm politikaları ile yüzleşmeye dönüşmesi için bir fırsat olduğunu söyledi.
Sadece Evren ve Şahinkaya'nın yargılanmasını yeterli olmadığını dile getiren Bozyel, MGK kararlarının hayata geçirilmesinde merkezi ve yerel düzeyde rol alan bütün askeri ve mülki yetkililerin sorumlu olduğunu ve dönemin 7. kolordu sıkıyönetim komutanları ve öteki yetkilileri Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan işkence ve işlenen cinayetlerin sorumlularının da dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.
Tahir Canan'ın ailesi de müdahil olacak
12 Eylül hukukuyla yargılanan ve 30 yıl 9 aydır tutuklu bulunan Tahir Canan'ın ailesi, 12 Eylül davasında müdahil olacaklarını ve 4 Nisan'da Ankara'da olacaklarını bildirdi.
12 Eylül darbesi mağdurlarının müdahillik başvuruları art arda geliyor. 12 Eylül döneminin Hukuk(suzluğu) ile sıkıyönetim mahkemeleri tarafından yargılanıp, işlemediği suçların faili haline getirilmek suretiyle gıyabında 36 yıl mahkûmiyetine karar verilen Tahir Canan'ın ailesi de, yargılamanın başlayacağı 4 Nisan'da Ankara'da olacaklarını ve müdahillik için başvuruda bulunacaklarını açıkladı.
Canan'ın ailesi tarafından yapılan açıklamada, “Sıkıyönetim Mahkemelerinin tarih olduğu söylenen bir ülkede, Sıkıyönetim ve OHAL dönemi Mahkemelerinin kararları ile halen cezaevinde yatmakta olan Tahir Canan'a derhal özgürlük istiyoruz! 1953 doğumlu 58 yaşında ve tam 30 yıl 9 aydır cezaevinde olan Tahir Canan'ın özgürlüğüne kavuşması için mücadelemizin devam edeceğini bildiriyor ve 4 Nisan 2012 tarihinde başlayacak olan yargılamaya müdahil olacağımızı ve dava günü Ankara’da olacağımızı belirtiyoruz. Tüm darbeci ve işkencecilerin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler için halka hesap vermesini istiyoruz” denildi.
Tam 30 yıl 9 ayını hapislerde geçiren Tahir Canan, 12 Eylül sürecinde, 'siyasi maksatla adam öldürmek'ten yargılandı. Söz konusu cinayetlerde kullanılan silah bulunmamış olması, tüm işkencelere rağmen Canan'ın suçlamaları kabul etmemesi 36 yıl hapis cezası almasını engelleyemez. Tek “delil”, polislerin yönlendirmesi sonucu gıyabında “kanaat” oluşturulması oldu. 1991'de şartlı salıverilen Canan, siyasi kimliğinden dolayı iki yıl sonra tekrar tutuklanır. “Örgüt üyeliği”nden aldığı 12,5 yıllık cezasının yanında, önceki infazı da yanar. 1993 yılında TDKP üyeliğinden almış olduğu ceza tüm sonuçlarıyla 2003 yılında ortadan kalkmış olmasına rağmen, Tahir Canan'ın 2025 yılına kadar hapiste kalması gündemde.
Bakanlar Kurulu da 12 Eylül'e müdahil
Bülent Arınç, hükümetin 12 Eylül darbesinin muhatabı olduğunu öne sürerek, 4 Nisan'da görülecek duruşmaya müdahillik talebinde bulunacaklarını duyurdu.
Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu'nun 4 Nisan'da görülecek 12 Eylül darbecilerinin yargılanacağı davaya müdahil olma kararı aldığını duyurdu.
12 Eylül darbecilerinin, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya, anayasayla teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmaya engel olmaya cebren teşebbüs etmek" suçlamasıyla yargılandığına dikkat çeken Arınç, meclise karşı suçların aynı zamanda hükümete karşı suç olduğunu söyleyip Bakanlar Kurulu'nun davanın muhatabı olduğunu öne sürdü.
Evren ve Şahinkaya hakkındaki yazı ATK'ya ulaşmadı
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın sağlık durumlarına ilişkin Adli Tıp Kurumu'na gönderilen yazının ulaşmadığı bildirildi.
Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce, 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gönderdiği yazının henüz ellerine ulaşmadığını, raporun ilk duruşmaya yetişmesinin çok zor olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen 'Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu'nda gazetecilerin sorularını cevaplayan İnce, mahkemenin dönemin Genelkurmay Başkanı ve eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında gönderdiği yazıyı UYAP üzerinden beklediklerini ifade etti. "Raporu biz hazırlayacağız fakat mahkemenin müzekkeresi henüz gelmedi" diyen İnce, hazırlayacakları raporun 4 Nisan 2012'de yapılacak ilk duruşmaya yetişmesinin çok zor olduğunu söyledi.
Adli Tıp Kurumu'na sanıkların sağlık raporlarını gönderen mahkeme, duruşmada bulunmalarının ve beklemelerinin sağlık durumları açısından bir engel teşkil edip etmediğini sormuştu.
Mahkeme 4 Nisan'a hazır
4 Nisan'da başlayacak 12 Eylül davası için Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi hazırlıklarını tamamladı.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Nisan'da görülecek 12 Eylül darbesi davası için hazırlıklarını tamamladı. İki sanığın duruşmaya katılması beklenmiyor. İlk duruşma 3 gün sürebilir.
Mahkeme, "salonun darlığı" gerekçesiyle katılımcılara sınırlama getirdi. Davaya bugüne kadar başvuruda bulunan 19 kurumun temsilcileri duruşma salonuna alınacak. İddianamede adı gecen 22 kişi de istedikleri takdirde salona girebilecek. 19 kurumun dışında, mahkemeye yüzlerce bireysel müdahillik başvurusu yapıldı. Mahkeme heyeti, toplamda 60 müdahilin salona alınmasına karar verdi.
Avukatlara da sınırlama getirildi. 30 avukat duruşmaya girebilecek. Gazetecilerin sayısı da en fazla 30 olarak belirlendi.
SANIKLAR KATILMAYACAK
4 Nisan'da başlayacak duruşmaya darbeci sanıklar Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya'nın katılması beklenmiyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, iki sanığın, duruşmaya katılıp katılmamaları yönünde Adli Tıp Kurumu'ndan rapor istenmesine karar vermişti. Raporun, "Duruşmaya katılamazlar" yönünde olacağı öne sürülüyor. Bu durumda, telekonferans yöntemiyle sanıkların ifadesi alınacak.
DURUŞMA ÜÇ GÜN SÜREBİLİR
Duruşmanın üç gün sürmesi bekleniyor. İlk olarak, iddianame okunacak. Mahkemeye heyeti, iddianameyi 5 Nisan günü öğle saatlerinde okumayı bitirmeyi amaçlıyor. İddianamenin okunmasının ardından müdahil talepleri alınacak. Avukatlar müvekkilleri adına yargılamaya ilişkin görüşlerini açıklayacak.
HEYET, HAKİM İLE GÖRÜŞTÜ
12 Eylül'ü Yargılama Platformu adına İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve Devrimci 78'liler Federasyonu adına Avukat İlyas Tanyeli, bugün 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile görüştü.
Görüşmeye ilişkin olarak ETHA'ya bilgi veren İHD Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, sağlıklı bir yargılama yapılması konusunda üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını mahkeme başkanına da ilettiklerini söyledi, "Bizim amacımız askeri darbe yapan kişilerin yargı önünde adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamak ve bize göre sabit olan suç nedeniyle hak ettikleri cezayı almalarını temin etmek" dedi.
'YÜZLEŞMEYE GİDEN YOLUN KAPISINI AÇABİLİR'
"Bu dava Türkiye'de darbelerle, darbecilerle hesaplaşılması anlamında önemlidir" diyen Öztürk Türkdoğan şöyle konuştu: "Tekil anlamda bir hesaplaşma değildir, yüzleşme sürecine giden yolda belki de bir kapı aralayabilir. Çünkü Türkiye geçmişiyle bir şekilde yüzleşmelidir. Geçmişle yüzleşebilmek için de geçmişte insanlığa karşı suç işleyen ve darbe yapan kişilerin yargı önüne çıkmasını sağlamak gerekiyor. Bu dava elbette yeterli değildir. Çünkü, 12 Eylül düzeniyle yüzleşmek gerekiyor. Bunun da yolu bir Hakikat Komisyonu'nu kurulmasından geçiyor."
Yargılamanın askeri darbe yapmak isteyenler bakımından "caydırıcı" etkisi olacağını söyleyen Türkdoğan, "32 yıl sonra sanık sandalyesine oturulabiliniyorsa, demek ki 'Darbe yapanlar bir gün gelecek hesap verecektir' imajı toplumda yer bulacaktır. Dava bu açıdan önemlidir. Kaldı ki ortada işlenmiş çok büyük bir suç var. Bunu yapanların yargı önünde mutlaka hesap vermesi gerekiyor" diye konuştu.
Sanıklar hakkında suçun sabit olduğuna dikkat çeken Avukat Türkdoğan, "TCK'nın darbe suçunu düzenleyen 147. maddesinden dolayı zaten ceza alacakları açık gözüküyor" dedi.
'İNSANLIĞA KARŞI SUÇTAN DA YARGILANSINLAR'
Sanıkların insanlığa karşı suçtan da yargılanmaları gerektiğinin altını çizen İHD Genel Başkanı Türkdoğan, "Darbe sürecine giden yolda insanlığa karşı suçlar işlendi. Bu davada, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın bu fiilleri nedeniyle de yargılanmasını istiyoruz. Dilekçemizde belirttik. Umarım mahkeme salonunda da bunu açıkça ifade edeceğiz" diye konuştu.
'ÜLKÜCÜLER ÖNCE ÖZELEŞTİRİ SÜRECİNDEN GEÇSİN'
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 12 Eylül döneminin ülkücü tetikçilerinin davaya müdahil olmalarıyla ilgili olarak da şunları söyledi: "Hem düşündürücü, hem de 12 Eylül öncesinde işlenen suçları gözönüne aldığımızda bizi yaralayan bir durum. Bu suçlara baktığımızda, bu kişilerin darbecilerden hesap soracaklarını söylemelerini inandırıcı ve samimi bulmuyorum. Herkes işlediği fiiller nedeniyle önce kendi vicdanında aklanmalı ama en önemlisi kamuoyu vicdanında aklanmalıdır. Bu kişiler kamuoyu vicdanında aklanmadılar. Üzerlerinde bir şaibe var. O sürece ilişkin bir özeleştiri sürecine girmeden yaptıkları girişimleri inandırıcı bulmuyorum. Ama hakikaten o dönemde siyasi düşünceleri nedeniyle ihlale uğramış kişiler olabilir ama davaya müdahil olacağını söyleyenler arasında öyle isimler var ki, bunların adeta manipülasyon yaparcasına açıklamalarda bulunmalarını yadırgıyoruz. Bu konuya umarım mahkeme dikkat eder. Çünkü biz sağlıklı bir yargılama yapılmasını istiyoruz."
Kaynak: ETHA