Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından düzenlenen "Faili meçhuller ve kayıplar çalıştayı" sona erdi. Açıklanan sonuç bildirgesinde, yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması için Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması istendi.
Çalıştay "Faili Meçhuller ve Kayıplar Gerçeği", "Mağdurların Adalete Erişimlerinin Önündeki Engeller", "İdari, Siyasi ve Sosyal Sorumluluk" başlıkları altında yürütüldü. Çalıştayda demokratik kitle örgütleri "yaşam hakkı ihlali" başlığı altında bu dönemde gerçekleşen faili meçhuller ve kayıpların yanı sıra yargısız infazlar, cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerindeki ölümler, silahlı çatışmalar, sivillere yönelik saldırılar, mayın ve serbest patlayıcıların yol açtığı ölümlerin yanı sıra şüpheli asker ölümleri ve toplu mezarlar hakkında veri ve bilgileri paylaştı.
'TÜRKİYE KAYIPLARLA YÜZLEŞMELİ'
Çalıştayın sonuç bildirgesini açıklayan Coşkun Ülserci, evrensel hukuk açısından insanlığa karşı suç olarak tanımlanan kayıpların, Türkiye'nin er ya da geç mutlaka yüzleşmesi gereken gerçeği olduğunu söyledi. Üslerci, "Ancak AİHM kararlarında ve bu konuda çalışma yürüten uluslararası kuruluşların raporlarında Türkiye'nin kayıplar gerçeğiyle evrensel ilkelere uygun bir şekilde yüzleşmediği, kayıpların açığa çıkarılması için etkin, şeffaf ve bağımsız soruşturma yürütmediği dile getirilmektedir" dedi.
Çalıştayda mağdurlardan elde edilen somut bilgiler ve bizzat yaşanmışlıklar sonucu bu yüzleşmenin gerçekleşmediği ve siyasal iktidarın bu konuda adım atma iradesinde olmadığının tespiti yapılan bildirgede, TCK'da zamanaşımının 20 yıl olması dolayısıyla 1991 ve sonraki yıllarda gerçekleşen faili meçhul cinayet, zorla kaybetme gibi ağır insan hakları ihlallerinin 2011 yılı ve devamındaki yıllarda zamanaşımına uğrama riski taşıdığı kaydedildi.
'HAKİKATİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI'
Hakikatin açığa çıkarılması, ağır hak ihlalleriyle yüzleşilmesi, faillerin cezalandırılması ve bunların sonucunda yaraların sarılarak mağdurların ve toplumun kendini onarabilmesi için adalete erişimin önündeki her türlü engelin kaldırılması gerektiği vurgulanan bildirgede, "Bu engellerin başında özellikle kayıp ve faili meçhul cinayetler yoluyla devletin muazzam yok etme gücünün/şiddetinin toplumda yarattığı korku gelmektedir" denildi.
Ağır hak ihlalleriyle yüzleşmenin gerçekleşmesi ve toplumsal travmayla baş edilebilmesi için öncelikle atılması gereken adımların sıralandığı bildirilde, "Kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması ve Kürt Meselesi’nin demokratik ve barışçı çözümü için taraflar arasında müzakerelerin yeniden başlatılmalıdır. Yüzleşmenin gerçekleşebilmesi için Hakikat ve Adalet Komisyonu kurulmalıdır" talebi yer aldı.
Sonuç bildirisine göre yapılması gerekenler şunlar:
"BM Kayıplar Sözleşmesi hiçbir çekince koyulmadan derhal kabul edilmelidir. Sözleşmenin gereklerini yerine getirilerek, sözleşmede belirtilen Komite’nin yetkileri tanınmalıdır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) taraf olunmalı ve UCM’nin yargı yetkisi tanınmalıdır.
Silahlı çatışma hukukunda uygulanan Cenevre Sözleşmeleri ek protokolleri onaylanmalıdır.
İşkence ve kötü muamele, faili meçhul cinayetler ve kaybetme gibi yaşam hakkı ihlallerinde 'zamanaşımı' uygulanmamalı, bu konudaki AİHM kararlarına uyulmalı ve mevcut yasalardaki bu konularla ilgili zamanaşımı hükümleri kaldırılmalıdır.
TBMM'de bu tür yaşam hakkı ihlallerini araştırmak üzere 'araştırma komisyonu' oluşturulmalıdır.
Toplu mezarların açılması işlemlerinde BM tarafından kabul edilmiş olan Minnesota Otopsi Protokolü'nün uygulanması; çalışmalarda bağımsız uzmanların yer alması ve denetime açık olması sağlanmalıdır. Uluslar arası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından 2003 yılında yayımlanan 'Uzman olmayanların ceset kalıntıları ve ölü hakkında bilgi yönetiminde yararlanabilecekleri başarılı uygulamalar' başlıklı kılavuzunun STK'lar tarafından uygulanmasına engel olunmamalıdır.
Toplu mezar açma ve kanıt toplama, kimliklendirme gibi bütün süreçler başta kayıp yakınları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kişi ve kurumların denetim ve gözetimine açık olmalıdır. Kayıplara ve yakınlarına ait her türlü veri ve bilgiler uluslararası standartlarda toplanarak güvenirliği sağlanmış bağımsız organ/birimlerde saklanmalıdır.
Toplumsal belleğin belirsizlikten kurtulması için faili meçhuller ve kayıplar konusunda çalışma yürüten ve arşive sahip olan STK'lar arşivlerini herkese açmalı, ortak çalışma ve mücadele yürütmenin koşullarını oluşturmalıdır.
Başta Adalet ve İçişleri Bakanlıkları olmak üzere ilgili devlet birimleri kayıplar ve faili meçhul cinayetler hakkında sağlıklı veri ve bilgi akışı sağlamalı ve arşivlerini kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Toplumunun her bakımdan hapsolduğu travmatik süreçlerle baş edebilmesi için 'Gerçek/Hakikat Hakkı', 'Adalete Ulaşım' ve 'Onarım Programları' gibi alt başlıklardan oluşabilecek bütünlüklü programlar oluşturulmalıdır."
Kaynak: ETHA