5 Nisan 2012 Perşembe

'Acil kamulaştırma' ile Pembelik'de doğa talanı

Munzur Koruma Kurulu ve Peri Vadisi Koruma Platformu'nun "Pembelik HES Projesi"nin kanunlara aykırı ve yasal olmaksızın faaliyet yürütülmesine karşı toplantı düzenledi. Toplantıya CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'de katıldı.


Kamuoyunda 'acil kamulaştırma' olarak bilinen yasa ile HES alanlarının büyütülmesine tepki sürerken, Munzur Koruma Kurulu ve Peri Vadisi Koruma Platformu, "Pembelik HES Projesi" olarak adlandırılan doğa kıyımına tepki gösterdi. İstanbul Çevre Mühendisleri Odası'ndaki toplantıya Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Beyza Üstün, Pembelik projesi mağduru köylülerden Hasan Akyol ve CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'de katıldı. Toplantıda bilgilendirme konuşmasını, Munzur Koruma Kurulu Sözcüsü Hasan Şen yaptı.

Munzur Vadisi Koruma Kurulu olarak, 12 yıldır Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) bünyesinde çalışma yürüttüklerini belirten Şen, Cumhuriyetin ilk tarihinden itibaren Dersim bölgesinde birçok tahribat yaşadıklarını, ekolojik yıkımların devam ettiğini söyledi. Şen sözlerini şöyle devam sürdürdü: "Bizlerde bu tahribatın karşısında Dersim halkı olarak topyekün mücadele içerisindeyiz. Son yıllarda yanıbaşımızda Dersim coğrafyasında Nazımiye ve Mazgirt'i de etkileyen Peri Vadisi üzerinde yıllardan beridir sürdürülen ve sinsice bitirilen barajların ardından yeni bir sürece giriyoruz. Pembelik Barajı'nda 1939 yılında yapılan bir yasa referans gösterilerek köylülerin topraklarına el konuluyor. Zorla 'acil' bir şekilde kamulaştırılıyor" dedi.

Doğal yaşam alanlarına yönelik saldırıların ülke gündeminin yoğunluğundan faydalanılarak gündemden düşürüldüğünü belirten Şen, "1939 yılında 2. Dünya savaşı arefesinde, savaş hazırlığı içerisinde çıkartılan 'Milli Müdafa Mükellefiyeti' Kanuna göre 'acilen kamulaştırma' yapılıyor. Sermaye çıkarı ile kamu yararı aynı anlamda kullanılmaya çalışılıyor. Kalkınma adına enerjide dışa bağımlılık safsatalarıyla, şirin görünme, yatırım yapılıyormuş gibi gösterip sularımız topraklarımız, doğal yaşam alanlarımız birilerine peşkeş çektiriliyor. Aylardır topraklarını yaşam alanlarını çadır direnişiyle savunan Peri köylüleri, 'Acil Kamulaştırma Yasası'na açtıkları davayla önemli kazanımlar elde etmiş durumdadır. Bizler birleşerek mücadele etmemiz gerektiğinin bilincindeyiz" diye konuştu.

Elazığ'ın Karakoçan İlçesi Akkuş ve Pamuklu köyleri sınırları içerisinde 'Pembelik HES Projesi'nin mağdurlarından köylü Hasan Akyol durumu şöyle anlattı: "Ben 77 yaşındayım. Biz yıllardır hayvan besiciliği ile geçimimizi sürdürüyoruz. Birgün bölgeye memurlar gelmiş, bizleri yanlarına çağırdılar. Ziraat Mühendisleri, Avukatlar, Savcılar hepsi toplanmış. Burayı 'Acil Kamulaştırma' ile bu topraklara HES projesi yapacağız. Benim bahçeme girip mal belirleme işlemleri yaptılar. Kavaklarım, elma ve ceviz ağaçlarım var. Yazdın mı bu mallarımı diye sordum ziraat mühendisine. 'Evet' dedi. Bakmak istediğimde dosyayı göstermedi. Dozerler, korucular, askeler silahlarıyla bölgeyi işgal etti" diye konuştu.

ULUSLARARASI PROJE

Toplantıda söz alan Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Beyza Üstün, Acil kamulaştırmanın bir araç için kullanıldığını belirterek, "Anadolunun her yerinde yapılan sermayenin krizinden çıkmak için seçtiği bir yoldur. Doğaya el koymak ve oradan metalar elde etmek, krizi bu şekilde aşmalarını sağlıyor. Sürdürülebilir kalkınma, suyun piyasa üzerinden fiyatlandırılması, uluslararası kararlardan sonra, bunun uygulama ajanları oluşturuluyor. Dünya Su Konseyi denilen, suyu metalaştıran, suyu sermaye birikimine sokuldu. Bu yolla bütün uluslarda kriz kalkındırma programı olarak uygulamaya sokuluyor. Bu ulusların hükümetleri de kendi iç düzenlemeleriyle bunu daha kolay hale getiriyor" diyerek bu projelere karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ise, Türkiye'de yaklaşık 10 yıldır HES'lere karşı yürütülen mücadelenin içerisinde yer aldığını belirtti, yakın zamanda Tunceli'deki barajlarla ilgili mahkeme kararlarının olumlu geçtiğini söyledi. Aygün, "Ama sadece mahkemeye güvenerek hiçbir şey yapamayız. Şuan ki mahkemeler militarist dönemin mahkemelerinden çok daha berbat, çok daha bağımlı, çok daha siyasallaşmış. Mücadelemizi büyütmeliyiz" diye konuştu.

Kaynak: ETHA