18 Nisan 2012 Çarşamba

12 Eylül Davası: 117 kişinin müdahillik talebi kabul edilmedi

12 Eylül davasına müdahillik başvurusunda bulunan 117 kişinin talebi "itibar edilecek karar ve belge örnekleri sunmadıkları" iddiasıyla kabul edilmedi. Avukat Kuşkonmaz, "İşkenceci, ben işkence yaptım diye rapor vermiyor" dedi, kararın hukuki ayıp olduğunu söyledi.

12 Eylül davasına bakan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, yüzlerce kişinin yaptığı müdahillik başvurusunu, 3'ü dışında, "itibar edilecek belge" sunulmadığı iddiasıyla reddetti. Müdahilliği kabul edilmeyenler arasında yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren ile işkence gören ve yakınlarını işkencede kaybeden çok sayıda kişi bulunuyor.

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davaya yüzlerce kişi müdahil olmak için başvuru yapmıştı. Yargılamayı yapan özel yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Nisan'daki duruşmada TBMM, Başbakanlık, CHP, MHP, DİSK, Hak-İş ve gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır'ın müdahillik talebini kabul etmişti.

"İşkence, kötü muamele, işkence ile öldürme, gözaltında kaybolma ve diğer hak ihlalleri" ile ilgili başvuran 117 kişiden darbe yapıldığında milletvekili olan Ahmet Türk ve Abdulgani Aşık ile gözaltında öldürülen Ahmet Cihan'ın "suçtan zarar görmüş olma ihtimali ve usulünü uygun olarak yapılan talep doğrultusunda" müdahilliklerini kabul etti. Diğer başvuruları, "Sanıkların yargılandıkları suç, suç tarihi korunan hukuksal değer, bu suçun işlenmesi sırasında işkence, kötü muamele ve benzeri suçlar işlendiği iddia edilen gerçek kişilerin bu suçlara ilişkin mahkemece itibar edilecek karar ve belge örnekleri sunmamış olmaları" nedeniyle reddetti.

Mahkemenin kararında, savcılığın, darbe sürecinin başlangıcını ve suç tarihini, askerler tarafından dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verilen uyarı mektubunun, 02 Ocak 1980'de dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve CHP lideri Bülent Ecevit'e iletilmesini esas aldığı da belirtilerek, "12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin, 06 Aralık 1983 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın oluştuğu tarihi de kapsadığının iddia edildiği anlaşılmıştır" denildi.

'HUKUKİ AYIP'

Konuya ilişkin ETHA'ya konuşan Avukat Sabri Kuşkonmaz, müdahilliklerin kabul edilmemesinin çok şaşırtıcı olmadığını söyledi. Kuşkonmaz, iddianamenin dilinin dahi 12 Eylül dili olduğunu hatırlattı.

Mahkemenin müdahilliği kabul ederken sadece kamuoyunda çok fazla gündeme gelen kişiler üzerinden bir değerlendirme yaptığını söyleyen Kuşkonmaz, göstermelik bir dava olduğunun buradan da anlaşıldığını ifade etti.

Böyle bir yargılamanın tam bir yüzleşme yargılaması olması gerektiğini kaydeden Av. Kuşkonmaz, "Yüzleşme yargılamasında CMK'yı dar şekilci yorumlamaktan öte, gerçekten toplumsal barışı sağlayacak bir yüzleşme yaklaşımının sağlanması gerekir. Yüzleşme için dürüst olunması gerekir. Dürüst olunmayan yerde yüzleşme olmaz" dedi.

Kuşkonmaz, mahkemenin "itibar edilecek belge" istemesine ilişkin ise şunları söyledi: "Mahkeme yüzde yüz işkence gördüm diye rapor, belge istiyor. 12 Eylül sürecinde işkence raporu almak imkansızdı. Mesela Oğuzhan Müftüoğlu sesinden tanımıştır işkencecisini. Daha sonra ifadesi alınırken yüzünü görmüştür ve resmini çizmiştir. Ancak bu şekilde işkenceci tespit edilmiştir. İnsanlar kendisine yapılan işkenceyi ispat etmek zorunda bırakılması bu yargılamanın 12 Eylül'ün aklanması anlamına geliyor. 12 Eylül mağdurlarının mahkum edilmesi için bir tutum içerisinde olunduğu görülüyor. 600 bin kişi gözaltına alınırken hukuki bir şekilde gözaltına alınmadı. Binlerce kişiye işkence yapılırken, bir zamanlar ünlü bir söz vardı 'rüşvetin belgesi mi olur' deniliyordu. İşkenceci 'ben işkence yaptım' diye rapor vermiyor. O dönemde nice doktorlar dahi işkenceye göz yummuştur, yargıçlar meşrulaştırmıştır. Mahkemenin kanıt araması tam anlamıyla hukuki ayıptır."

Av. Kuşkonmaz, hukuki süreci takip edeceklerini belirterek, Avrupa Parlamentosu'na dahi gidilebileceğini ifade etti.

Kaynak: ETHA