7 Mart 2012 Çarşamba

Kürkçü, Pozantı araştırmasının sonuçlarını açıkladı

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Pozantı'da taciz ve tecavüze maruz kalan ve Sincan Cezaevi'ne gönderilen çocukların burada da hiçbir güvencesinin olmadığını belirtti.

BDP Mersin Millevtekili Ertuğrul Kürkçü, "taş atan çocuklar"a yönelik taciz ve tecavüzün yaşandığı Adana Pozantı Cezaevi'ne ilişkin araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

ŞİDDET GÖZALTINDA BAŞLIYOR

28 Şubat-3 Mart arasında Mersin ve Pozantı'da çalışmalar yapan Kürkçü, bugün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, "Çocukların Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda uğradıkları saldırı, şiddet, tecavüz ve taciz, burada kapatılıncaya kadar sokakta, çevik kuvvet arabalarında, terörle mücadele gözaltı merkezlerinde ve mahkemede de uğraya geldikleri sistematik ve birbirini besleyen bir hak ihlalleri zincirinin sonuncu halkası olarak ortaya çıkmaktadır" dedi.

ŞİDDET GÖRENLERİN HEPSİ KÜRT

Kürkçü, cezaevinde kalan çocukların yüzde 80'inin, şiddeti anlatanların ise tamamının Kürt olduğunu belirterek, tutuklu çocukların çoğunun alisenin Mersin'de yaşadığını, yoksul olduklarını ve güvencesiz işlerde çalıştıklarını söyledi.

Kürkçü, "Çocuklar okuldan başlayarak aileleri dışında muhatap oldukları bütün kamu otoritelerince ezildiklerini, dışlandıklarını, suistimal edildiklerini ve mağduriyete uğratıldıklarını bildirmişlerdir" dedi.

DIŞLANMIŞLIK OKULDAN UZAKLAŞTIRMIŞ

Çocukların hepsinin "dil, kimlik ve kökenlerinin dışlanması, kişiliklerinin aşağılanması ve incitilmeye tahammül edememeleri" nedeniyle en fazla 8. sınıftan sonra okulu bıraktıkları bilgisini veren Kürkçü, yaşıtlarına göre politik ilgileri yüksek olan bu çocukların çoğunun cezaevinde bulunuş nedeninin "taş atma", "olaylara karışma", yani polisle karşı karşıya gelme iddiası olduğunu ifade etti.

Çocukların büyük bölümünün gözaltında "çocuk hakkı" ihlallerine maruz kaldığını, "ajanlığa" zorlandığını, yanlarında velileri ya da avukatları olmadan sorgulandığını anlatan Kürkçü, Mersin Güneş Mahallesi'nde araştırma yapan İştar Kadın Dayanışma Merkezi Uzmanı Dr. Didem Gelegen'in raporunu aktardı: "Mahalledeki karakolu ve karakoldaki polisleri korku ve nefret nesnesi haline getirmişlerdi. Karakolun taşlanması mahallede her yaştan çocuğun en çok ilgisini çeken etkinlikti. Karakoldaki polislerle çocukların ilişkileri "kirli bir şiddet oyunu"na dönüşmüştü. Çocuklar polislerin gündelik sohbetlerde onları korkutacak ve şüphelendirecek konuşmalar yaptığını (örn. "Arkadaşın yine senin üstüne ifade verdi. Akşama seni alacağız, mahvedeceğiz…") söylüyorlardı. 06.07.2011 günü etkinlik sırasında koşarak Belediye Tesislerine gelen 5 yaşındaki S.M. sol göz kapağı mor ve şiş bir şekilde içeri girdi ve polisin sapan ile gözüne misket attığını ifade etti. Ekibimiz bu kadar küçük bir çocuğun hedef alınmasından ve polisin bir 'oyuncak' kullanarak çocuğa zarar vermesinden dehşete kapılmış bir durumdayken çocuğu eve götürmeye gelen ailesi hastaneye götürmeyi ve şikâyetçi olmayı düşünmediler bile. Durum sıradanlaşmıştı."

Kürkçü, şöyle konuştu: "Mersin'de görüştüğüm çocukların hepsi polisin kendilerini 'düşman' olarak gördüğünü, kendilerinin eninde sonunda 'dağa çıkacaklarını' düşündüğünü, korkutarak kendi aleyhlerine ifade vermeye zorladığını, ekip arabalarında dolaştırarak, soğukta çıplak bekleterek, döverek, yaralarına vurarak eziyet ettiğini söylemektedir."

Hapisten çıkan çocukların "çocuk koğuşları"nda gerçek yaşları 18-20 hatta daha büyük çocukların bulunduğunu anlattıklarını söyleyen Ertuğrul Kürkçü, cezaevindeki şiddet ve tecavüzle ilgili Nisan 2011'den itibaren İHD'ye başvurular geldiğini, İHD'nin bu şikayetleri TBMM ve ilgili bakanlıklara bildirdiğini aktardı. Kürkçü, "Ancak tecavüz olayları çocukların kendilerince medyaya taşınıncaya kadar kamu otoritelerinin hiçbiri sorunu ciddiyetle ele almadı" dedi.

Kürkçü, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun konuyu Adalet Bakanlığı'na havale ettiğini, Pozantı Cumhuriyet Savcılığı'nın başlattığı cezai soruşturmanın ise halen sürdüğünü ve suçlanan çocuklar ve cezaevi yöneticileriyle ilgili hiçbir idari soruşturma açılmadığını kaydetti.

İNKAR EDİYORLAR

Kürkçü, "Görüştüğüm cezaevi yöneticileri kendilerinden önceki dönemle ilgili iddiaların kovuşturulduğunu, ancak kendi dönemlerinde hiçbir ihlal gerçekleşmediğinde ısrar etmektedir" dedi.

Çocukların şikayetçi olarak isim verdiği iki koğuş mümessili ile cezaevinde görüştüğünü anlatan Kürkçü, her ikisinin de bugüne kadar hiçbir şekilde sorgulanmadıklarını söylediğini aktardı.

Kürkçü, çocukların kendilerine uygulandığını söyledikleri ihlalleri şöyle sıraladı: "Polis, asker ve gardiyanlarca yumruk, tekme, tokat, sert cisimler, telsiz, sopa, cop, paspas, demir çubuk ile dövülmek. Polis, asker ve gardiyanlarca Kürt oldukları için hakarete uğramak, aşağılanmak, soyularak soğukta bekletilmek. Koğuşlarda adli suçlardan tutuklu olanlarla birlikte kalmaya zorlanmak, koğuş mümessillerine teslim edilmek, mümessillerce bayrak öpmeye, kimliklerini inkara zorlanmak, Kürtçe konuşmaktan alıkonmak, mümessillerce keyfi cezalara çarptırılmak, para makbuzlarını mümessiller için kullanmaya zorlanmak, giyeceklerine el konulması, yemek istihkaklarının ellerinden alınması. Irza geçme, taciz.

Yakınmalarının cezaevi yöneticilerince ciddiye alınmaması, ilgili makamlara ulaştırılmasının engellenmesi. Hukuksal yardıma ulaşamamak, baronun temin ettiği avukatların görevlerini savsaklaması."

SERBEST BIRAKILINCA DA ŞİDDET BİTMİYOR

Çocuklar serbest bırakıldıktan sonra da Mersin'de sistematik olarak terörle mücadele şubesi polislerinin tacizine maruz kaldığını zırhlı araçlara alınıp korkutulduklarını, "ajanlık" yapmaya zorlandıklarını anlattığını belirten Kürkçü, çocuklardan birinin, geçtiğimiz günlerde şikayetini geri alması için polis tarafından alıkonduğunu anlattığını kaydetti.

Kürkçü, çocukların salıverildikten sonra karşılaştıkları sıkıntıları ise şöyle aktardı: "Toplum içinde yer alamamak. Polis tarafından taciz edilmeleri yüzünden, internet kafeye, halı sahaya gidememek, keyfi bir biçimde alıkonmak, hakarete ve aşağılamaya maruz kalmak, korkutulmak, tehdit edilmek, darp edilmek. Yargılamalarda hukuksal yardımdan mahrum kalmak. Öğrenimlerine devam edememek."

SİNCAN ÇÖZÜM DEĞİL

Ertuğrul Kürkçü, çocukların maruz kaldığı ırkçılık ve ayrımcılığın Sincan Cezaevi'nde de sürüp gitmeyeceğine dair hiçbir güvence olmadığını vurguladı.

Kürkçü, çocukların Sincan Cezaevi'ne sevk edilmesiyle ilgili ise "Adil bir yargılanma sonunda hapsedildikleri asla söylenemeyecek olan bu çocukları evlerinden 500 km uzakta bir cezaevine taşıyarak Adalet Bakanlığı Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nun kötü ününü kendisinden uzaklaştırmış ama çocukları ve ailelerini yeni mağduriyetlerle karşı karşıya bırakmıştır" dedi.

Kürkçü, ailelerin görüşlere gitmekte sıkıntı yaşayacağını, duruşmalara "telekonferans" sistemiyle katılacak olmalarının adil yargılanma hakkını ihlal edeceğini de belirtti.

Ertuğrul Kürkçü, "Pozantı, mahpus çocuklar sorununun yalnızca tekil bir örneği ve bir yüzüdür. Karşı karşıya olduğumuz şey Türkiye'nin temel sorunlarının -yoksulluk, Kürt Sorunu ve antidemokratik devlet egemenliği- çocuklardan yansıyarak topluma geri dönüşüdür" dedi.

ACİL ÖNLEMLER

Kürkçü, acil alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

- TMY kapsamında ve TCK kapsamında tutulan çocukların tutuklu yargılanması için elle tutulur hiçbir gerekçe yoktur. Çocuklar derhal serbest bırakılarak evlerine geri gönderilmelidir.

- Hükümlü ya da hükmen tutuklu çocuklar eğitim ve rehabilitasyon sağlayacak kurumlara hızla nakledilerek cezalarını aileleriyle yakın ilişki içinde tamamlamaları sağlanmalıdır.

- Çocuklara zulüm uygulayan ve tecavüz eden, bu zulme göz yuman kamu görevlileri ile diğer hükümlüler hakkında çocukların beyanı asıl kabul edilerek derhal adli ve idari soruşturma başlatılmalı, başlatılan soruşturmalar acilen sonuçlandırılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır.

- Çocukların kendi seçecekleri okullara geri dönüşü sağlanmalı, ailelerine kamu kaynaklarından eğitim yardımı sunulmalı, çocuklara bağımsız kurumlar aracılığıyla travma sonrası rehabilitasyon olanakları verilmelidir.

- Çocuklar için sürekli bir kaygı kaynağı olan Mersin Akdeniz ilçesindeki Siteler Polis Karakolu başka bir yere taşınmalı ve karakol çocukların hizmetindeki bir kamu mekanına dönüştürülmelidir.

- Kolluk güçlerinin ve idari birimler halka ve çocuklara karşı zalimane muamelelerine son vermeleri için uyarılmalı, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları Mersin'deki yaygın devlet şiddetinin kaynaklarının tespiti ve sona erdirilmesi için derhal harekete geçmelidir.

Kaynak: ETHA