11 Mart 2012 Pazar

'UCM yolu Türkiye'ye de açık'

Avukat Erdal Doğan'a göre, Türkiye Roma Sözleşmesi'ne taraf olmasa bile, Dersim Soykırımı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşınabilir. Bunun iki nedeni var. Birincisi, soykırım devam ediyor. İkincisi de BM'nin ilgili organlarının gündemine soykırım getirtilebilirse, UCM de konuyu gündemine alıyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), kurucu anlaşması Roma Statüsü olan sözleşmeyi imzalayan ülkelerde 2002 yılından sonra işlenen insanlığa karşı suçları görüşebiliyor. Ancak, BM Güvenlik Konseyi'nin kararıyla taraf olmayan ülkeler için de yargılama söz konusu olabiliyor. Libya ve Sudan bu kapsamda UCM'nin gündemine geldi.

Türkiye, 2004 yılında Roma Statüsü'nü imza aşamasına geldi. Bu kapsamda 2005 yılında iç hukuk düzenlemesini yaparak, "soykırımı insanlığa karşı suç" olarak tanımladı. 2008 yılında yargı yetkisi için başvuru yapacağı sırada Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı engel oldu. Nedeni ise askeri operasyonlarda yapılan ihlallerin Türkiye'nin karşısına bir suçlama olarak çıkartılması korkusuydu.

UCM'nin Türkiye için bir yetkisi olmamasına karşın Türkiye'den bir grup avukat, Dersim Soykırımı nedeniyle UCM'ye başvuru hazırlığında. Çalışmaları yürüten Avukat Erdal Doğan, sürece ilişkin ETHA'nın sorularına yanıt verdi.

'SOYKIRIM DEVAM EDİYOR'

İnsan hakları hukukunun bazı hukukçuların düşündüğü gibi "statik ve şekil hukukundan ibaret olmadığını" belirten Avukat Doğan, Dersim Soykırımı'nı UCM'ye taşıma gerekçelerini şöyle açıkladı:
 "1937-38'de Dersim'de yapılanlar hukuki olarak soykırım. Ayrıca, soykırım o tarihlerde sona ermemiş. Bugün de -faili meçhul cinayetler, kayıplar, orman yakmalar, mayınlar, insansızlaştırma projesi olan HES'ler ve kimliksizleştirmeyle- devam ediyor. Kültürel soykırım devam ediyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi, 2002 yılından önce işlenen ancak devam eden soykırım suçlarına bakıyor. Biz de soykırımın devam ettiği tezinden yola çıkıyoruz. İkincisi; uluslararası hukukun gelişmişliği açısından UCM en yetkili tek uzman mahkeme. Ancak UCM'ye yargı yetkisinde olmayan daha zayıf ülkelere baktığı, Avrupa ya da Amerika kıtasında ya da İsrail'de işlenen suçlara bakmadığı eleştirisi yapılıyor. Burada çifte standart var. Biz de bu eleştirilere dayanarak, UCM'ye Türkiye'deki soykırıma sessiz kalmaması gerektiğini söyleyeceğiz."

Roboski Katliamı'na ilişkin UCM'ye yapılan başvuruyu hatırlatan Avukat Doğan, "Bu başvuru işleme konuldu. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri bu soykırıma fiziki ve politika olarak devam ediyorlar" dedi.

Amerikalı ünlü bir aktörün Sudan'daki insanlık suçlarını uydu kanalı ile mahkemenin gündemine taşıdığını söyleyen Avukat Doğan, "Biz de bunu belge ve verilerle sağlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.

'BM'NİN GÜNDEMİNE TAŞIYACAĞIZ'

Avukat Erdal Doğan, Türkiye UCM'nin yargı yetkisini kabul etmese de başvuru yolunun açık olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Dersim Soykırımı'nı BM'nin ilgili organlarının yanı sıra Güvenlik Konseyi'nin gündemine getirmeye çalışıyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nin gündemine geldiğinde bu aynı zamanda UCM'nin de gündemine taşınması anlamına geliyor. Bütün mekanizmaları yürüterek başvuruyu yapmak istiyoruz."

Avukat Erdal Doğan, yaptıkları girişimler olumsuz sonuçlansa bile soykırımın hem Türkiye iç siyasetinde hem de uluslararası alanda tartışılmasında kaldıraç olacağına dikkat çekti.

'SOYKIRIMA DESTEK VEREN ÜLKELERE DE DAVA AÇACACAĞIZ'

İspanya'da Şili diktatörü hakkında açılan davayı ve Arjantin'de Anadolu'dan göç eden bir Ermeni tarafından açılan davaları hatırlatan Avukat Doğan, "Belçika ve Almanya gibi ülkelerde davalar açmayı düşünüyoruz. Dersim Soykırımı'nda hükümetlere destek veren ülkelere de davalar açacağız" dedi.

'TAZMİNAT EN SON İŞ'

Soykırım mağdurlarının tazminat ile ilgili taleplerini değerlendiren Avukat Doğan, "Tazminat, soykırımla ilgili konularda en son konuşulacak şey olmalı" dedi. Doğan, tazminat ile ilgili şunları söyledi: "Toplu katliamlarda ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarda tazminat, ciddi bir özür ve bir daha böyle şeylerin yaşanmayacağına dair verilecek güvencelerin ardından gelir. Bu güvenceler verildikten sonra oluşturulacak bir kurum aracılığıyla maddi bir bütçe soykırım kurbanları için harcanabilir. Doğrudan bireye ödenecek tutarlar başka tartışmaları ve sevimsizlikleri ortaya çıkartır."

Başbakan Erdoğan'ın özrü için "Soykırımı siyasi arenada kullandı. Ancak bu olayın bir rejim meselesi olduğunu görünce bunu sistemin yeniden yapılandırılması kapsamında Meclis'te Dilekçe Komisyonu'nun altında bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyonlar olayı kapatmaya yöneliktir. Mağdurların mağdurluklarını gidermeye yönelik değil. Kerhen özür dilenerek, bazı insanlara tazminat vererek bu işi kapatmak istiyorlar. Bu çok çirkin bir yaklaşım. Bu konuyla ilgili olarak hem Dersimlilerin hem bu konuyla ilgili herkesin biraz daha dikkatli olması gerekiyor. Bu oyun çok oynandı. 1994'lerde köyleri yakılan insanlara da bir avuç tazminatlar vererek, olayı kapattılar" dedi.

Tunceli Barosu'nun Avukatlık Kanunu'na dayanarak "bölgelerinde devam eden insan hakları giderilmediği sürece, tazminat ile ilgili davalara bakmayacakları yönünde karar alabileceklerini" söyleyen Avukat Doğan, "Ayrıca bu konuyla ilgili olarak hükümete de bir açıklama yapabilirler. Çünkü insan haklarıyla ilgilenen bazı hukukçular, anadil eğitiminin olmamasını ya da inanç özgürlüğünün güvenceye alınmamasını halen bir anlamda kültürel soykırım olduğunu anlamaktan uzaktalar" dedi.

Kaynak: ETHA