3 Kasım 2011 Perşembe

HRW: Yasal Kürt hareketi bastırılmak isteniyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Ragıp Zarakolu, Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile KCK tutuklamalarının Türkiye’deki adalet sisteminin ne denli sorunlu olduğunu ortaya çıkardığına işaret etti. Yasal Kürt siyasi hareketinin bastırılması için polisin ağını iyice genişlettiğini ifade eden HRW, TMK'nın değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

HRW Türkiye Sorumlusu Emma Sinclair-Webb yaptığı yazılı açıklamada, yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu ile siyaset bilimi profesörü Büşra Ersanlı'nın tutuklanmasının Türkiye adalet sisteminin ne kadar kusurlu olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çekti. Bu tutuklamaların, yasal bir parti olan BDP’de yasal siyasi çalışmalar yapan kişilere yönelik baskıların bir parçası olduğunun altını çizen Emma Sinclair-Webb, “Zarakolu ve Ersanlı'nın tutuklanmaları Türkiye'de terörle mücadele yasalarının ifade ve örgütlenme özgürlüğünü engellemek için kötüye kullanılmasında yeni bir çığır açtı” yorumunda bulundu.

“POLİS AĞINI İYİCE GENİŞLETTİ”

Son iki buçuk yıldır giderek genişleyen polis operasyonu sonucunda BDP ile bağlantısı olan ya da bu siyasi çevrenin içindeki binlerce kişinin KCK/TM veya PKK ile bağlantılı olmakla suçlandığına işaret eden Emma Sinclair-Webb, “Türkiye’deki yasal Kürt siyasi hareketini bastırmak için polisin ağını iyice genişlettiğini görüyoruz” dedi. İnsanların şiddet eylemleri planladığı yada silahlı gruplara lojistik destek sağladıklarına dair net bir kanıt olmaması halinde savcılar ve mahkemelerin bu davaları düşürmeleri gerektiğinin altını çizen Sinclair-Webb, “Türkiye, TMK’da terör suçunu çok muğlak ve geniş tanımlamıştır. Mahkemelerin bu yasayı yorumlama biçimleri de yasanın kötüye kullanılma olasılığını arttırıyor” dedi.

“TMK ACİLEN DEĞİŞTİRİLMELİ”

Siclair-Webb, ‘’terörle mücadelede’’ insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına dair BM özel raportörü Martin Schein’in, yasanın bu tanımını eleştirdiğini ve değiştirilmesini istediğini; Avrupa Komisyonu’nun da Türkiye'de ‘’terörle mücadele yasasının’’ kötüye kullanılmasına defalarca dikkat çektiğini ve en son Ekim 2011 tarihli ilerleme raporunda bir kez daha yasadaki ‘’terör’’ tanımının çok geniş olduğunu belirttiğini hatırlattı. Bu kovuşturmaların, BM ve Avrupa Komisyonu'nun dikkat çektiği sorunların giderilmediğini gösterdiğine işaret eden Sinclair- Webb, “Türkiye, acilen bu muğlak ve kapsamı geniş tutulmuş bu yasayı değiştirmeli, meşru ve barışçıl siyasi faaliyetleri cezalandırmak için bu yasayı kullanmaktan vazgeçmelidir” çağrısında bulundu.

HRW açıklamasında, giderek yaygınlaşan KCK operasyonlarının arka planına da yer verildi.

Türkiye çapında BDP üyeleri ve aktivistlerinin KCK ve PKK ile bağlantıları oldukları iddiasıyla yargılandıkları çeşitli davalardan haberdar olunduğu belirtilen açıklamada, KCK davalarına ilişkin şu tespitlerine yer verdi:

“Sanıklar aleyhindeki delillerin büyük bölümü telefon dinlemelerinden, zanlıların sıklıkla kullandığı bir ofisin izlenmesinden, e-posta yazışmalarının takibinden ve gizli tanıkların verdiği ifadelerden oluşuyor. Ancak sanıkların uluslararası hukuka göre terör suçu olarak nitelendirilebilecek herhangi bir eylemde bulunduğuna, yani daha net ifade etmek gerekirse sivilleri hedef alan bombalama ve rehin alma gibi fiilleri ya da bu tür fiilleri planlama gibi suçları işlediklerine dair çok yetersiz kanıt var. Ayrıca iddianamede ne yasadışı silahlı örgüte lojistik ve maddi destek sağlandığına dair somut delil, ne de sanıkların doğrudan şiddete tahrik ettiğine dair kanıt bulunuyor. Sürmekte olan soruşturmaların ve yakalamaların yaygınlığı ve dağınık olması ve soruşturma ve davalarda ilgili resmi istatistiklerin bulunmaması nedeniyle tutukluların ve yargılanmakta olanların tam sayısıyla ilgili güncel bir tahminde bulunmak mümkün değil. Yine de yargılananların birkaç bini bulduğu kesin.”

Kaynak: ANF