8 Ekim 2011 Cumartesi

Yargı ve polis 'KCK operasyonunda' skandala imza attı

İstanbul’da BDP’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınanların Emniyet’teki ifade ve sorgu tutanakları müdafi avukatlara ‘örgüte teslim edebilirler’ gerekçesiyle hem verilmedi hem de avukatların ifadelere şerh koymaları engellendi. Polis uygulamayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘kısıtlılık’ kararına dayandırdı. Avukatlar hukuksuzluk yaşandığını belirterek suç duyurusunda bulundu.

İstanbul’da 4 Ekim günü BDP’lilere yönelik ‘KCK’ adı altında gerçekleştirilen operasyon kapsamında gözaltına alınanların İstanbul Emniyeti TEM Şube Müdürlüğü’nde yapılan sorgu ve ifade tutanakları, müdafi avukatlara ‘örgüte teslim edebilirler’ denilerek verilmediği ortaya çıktı. TEM Şube polislerinin bununla da kalmayarak, gözaltına alınanların sorgu tutanaklarına ‘şerh’ imzası atmak isteyen avukatlara ise tutanakların dijital ortamla Savcılığa gönderileceği ileri sürülerek, şerh koymaları da engellendi. Tutanağa şerh imzasını atmak için ısrar eden avukat Adem Çalışçı ise polisler tarafından hakaret edilerek kovuldu. Müdafi avukatların durumu Savcılığa bildirmelerine rağmen Savcılık harekete geçmedi ve bunun üzerine 30 müdafi avukat protesto olarak Emniyet’teki ifadelere girmedi.

AVUKATLAR ‘ÖRGÜT ÜYESİ’ İLAN EDİLDİ

Avukatların ‘örgüte teslim edebilirler’ denilerek tutanakların verilmemesi ve şerh koymalarının engellenmesi ‘skandal’ olarak değerlendirirken, polis ise uygulamayı İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin soruşturma ile ilgili almış olduğu ‘kısıtlılık’ kararını gerekçe gösterdi. Polisin gerekçe olarak gösterdiği karar ise skandalın boyutlarını ortaya koyuyordu. Keza, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Terörle Mücadele Kanunun 10. maddesindeki soruşturma da ‘kısıtlılık’ kararını gerekçe göstererek, verdiği karar da avukatlar ‘örgüt üyesi’ ilan ediliyor ve avukatların bu belgeleri örgüte teslim edeceği iddia ediliyor.

MAHKEMENİN GEREKÇELİ KARARI

Mahkemenin gerekçeli kararı şöyle: “Soruşturma kapsamında halen şüphelinin ve irtibatta bulunduğu kişilerin yakalanmaması,yakalanması halinde kimlik ve adres bilgilerinin ve belgelerinin müdafiler aracıyla diğer örgüt mensuplarının eline geçebileceği ve örgüt mensuplarının kaçırılabileceği, karartılabileceği ve örgüt mensuplarının kaçabilecekleri dolayısı ile soruşturmanın amacının tehlikeye düşe bilebileceği değerlendirildiğinden …”

‘ÖRGÜT ÜYESİ GİBİ DEĞERLENDİRİLİYORUZ’

Avukat Gülizan Tuncer ise sorgu tutanaklarının verilmemesi ve şerh etme haklarına yönelik engellemeler üzerine ifadelere katılmayacaklarını bir şikayet tutanağı ile kayıtlara geçirdi. İstanbul Emniyeti’nde iki polis ve İstanbul Barosu temsilcisi Ömer Kavilli’nin de imzasının bulunduğu tutanakta, TMK 10/b maddesinin hukuka aykırı olduğunu, uygulamada mahkemeler tarafından verilen kısıtlama kararlarının da içeriği itibari ile avukatları suçlayıcı, onları suçlu konumuna düşüren, hatta’ örgüt üyesi’ gibi değerlendirilen ifadelerin yazılması nedeniyle kabul edilemez olduğu belirtildi.

‘BU KOŞULLAR DA HUKUKİ YARDIM OLMAZ’

Av. Tuncer’in tuttuğu tutanakta, ifade aşamasında hazır bulunmak üzere Terör Mücadele Şubesi’ne gelen avukatların yaşadığı sorunların had safhaya geldiğini söyledi. Görevlerini yerine getirmelerin mümkün olmadığını, savunma ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini vurgulayan Tuncer, bu koşullar altında müvekkilleriyle hukuki yardımda bulunamayacaklarından ötürü Emniyetteki ifade aşamasında hazır bulunmama kararı aldıklarını belirtti. Avukatlar skandal uygulamaya yönelik suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi.

Kaynak: ANF