Tek bir insanın ölümü bütün insanlığın ölümü demektir. Hakkari’de 26 asker ve 5 gerillanın ölüm haberi ile, hepimiz bir yanımızla öldürüldük. Tıpkı 30 yıllık savaşta ölen her insanla bir parça öldüğümüz gibi… Komşu ülkeye kara harekatı hazırlıklarının yapıldığı Hakkari’de, 26 genç insanı öldüren sadece karşı mevzilerden tetiği çekenler değildir, aynı zamanda savaşın ta kendisidir. Savaşı, öldürmeyi, ölmeyi göze alan egemen zihniyettir.
Savaş; yok edicidir, çirkindir ve kirlidir. Savaş; ölmeden öldürmenin imkansız olduğu, öldürdükçe ölmeyi de kaçınılmaz kılan bir cehennemdir. Savaşta “doğru”yu yapmak mümkün değildir. Savaşta herkes yanlış yapmaya mahkumdur, çünkü savaşın kendisi “yanlış”tır!
Devlet, savaşı sivil Kürt siyasetçilere, onlarla dayanışma içinde olan aydın ve aktivistleri tutuklayarak memleket sathına yayarken, çatışma bölgelerinden her gün polis ve asker cenazeleri gelirken, ayağından bağlanarak sürüklenmiş aynı ülkenin çocuklarına, aynı devletin yurttaşlarına ait “düşman” cesetleri teşhir edilirken, daha çok insan ölümüne yol açacağı muhakkak olan kara harekatı başlatılıyor. Kara harakatı başlatanlar, 30 yıllık savaş politikalarının devamı olan bu harekatı destekleyenler, gelecek asker tabutlarına isyan etme, onlara ağıtlar yakma hakkına sahip değildirler. Çünkü, onlar hiç ölmeden sürekli öldürmenin mümkün olmayacağını biliyorlar. Bile bile asker gönderiyorlar.
Cumhurbaşkanı daha dün, faili meçhuller, gözaltında kayıplar, özel savaş yöntemlerinin zirveye çıktığı Çiller dönemini hatırlatırcasına asker üniformasıyla 26 gencin ölümüne yol açan saldırının yapıldığı yere askerlere moral vermeye gitmişti. Sivilleşmeye, sivil çözümlere, sivil siyasete en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde askerleşen cumhurbaşkanı, şimdi de “İntikamımızı misliyle alacağız” diyor. Bu söylemiyle, nefreti, düşmanlığı, savaşın kaynağını meşrulaştırıyor ve sıradanlaştırıyor. Hukukta intikam yoktur. Hukukta müeyyide vardır. İntikam kendi başına hukuk dışı bir kavramdır. Devlet intikam almaz. Yasa yapar, yurttaşlarının güvenliğini sağlar.
Biz insan hakları savunucuları olarak, “26 askerin ölümünü daha da şiddetli savaşlara, antidemokratik uygulamalara, daha da yaygın insan hakları ihlallerine gerekçe yapmayın, daha fazla öldürmeyi ve ölmeyi meşrulaştırmaya malzeme yapmayın, savaşı durdurmak için üzerinize düşeni yapın” diyoruz. 26 askerin öldürülmesini de, bu ölümlere yol açan savaş ve şiddet politikalarını da reddediyoruz.
Bu kahreden ölümleri durdurmaya gücümüz yetmediği için, biz de kahroluyoruz. Biz insan hakları savunucularının savaş karşısında kullanabileceği tek dil, barışa davet dilidir. Söyledik ve söylemeye devam ediyoruz: Savaş ölümden başka bir işe yaramaz. SAVAŞA SON VERİN.
Hakkari’de yaşamını yitiren ayrımsız bütün ölenlerin anısı önünde, ölümleri engelleyemediğimiz için kahır ve utançla eğiliyor, ailelerinin acılarını içimizde duyuyor, savaş politikalarının uygulayıcılarından farklı olarak, savaş karşıtı kimliğimizle yalansız dolansız başsağlığı diliyoruz.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi