Terhisine 5 gün kala "disko" denilen disiplin koğuşunda işkence sonucu yaşamını yitiren Uğur Kantar'ın cenazesi toprağa verildi. Kantar’ın ölümü ardından Genelkurmay Başkanlığı ise ‘uyduruk’ bir açıklama yaparak iki gardiyanın tutuklandığı adli işlemlerin sürdüğünü, GATA’da tedavisi sırasında Kantar’ın babası, annesi ve yakınlarının GATA misafirhanesinde misafir edildiği vurgulandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) terhisine 5 gün kala "disko" denilen disiplin koğuşunda yediği dayak sonucu yaşamını yiterin Uğur Kantar'ın (21) cenazesi Üsküdar'daki Emniyet Mahallesi'ndeki evinden alınarak Emniyet Camii'ne getirildi. Buradaki cenaze törenine aile bireylerinin yanısıra, komşuları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kardeşi Mustafa Erdoğan da katıldı. Evin önünde Kantar'ın annesi ve akrabaları fenalık geçirirken, Kürtçe ağıtlar yakıldı.
TEZKERESİNE BİR HAFTA KALA İŞKENCEYLE ÖLDÜRÜLDÜ
Cami önündeki törende "Devlet öldürdü" sesleri yükselirken, burada konuşan Kantar'ın babası Aydın Kantar, oğlunun işkenceyle öldürüldüğünü belirterek, "Allah onların belasını versin. Ben ne yaşıyorsam onlar on katını yaşasın. Askerler öldürdü. Ölümünden askeri yetkililer sorumludur. İşkenceyle öldürdünüz oğlumu. İki asker koyup neyin törenini yapacaksınız. Öldürdünüz gelin gömün mü diyeceğiz" diye sordu.
Oğlunun tezkeresine bir hafta kaldığını, son bir haftasını da işkenceyle geçirdiğini belirten Kantar, "Sağlıklıydı oğlum. 7 gün işkence görüyor. Böbrek, ciğer, beyin hücreleri hepsi ölmüş. Su istiyor. Su vermiyorlar. Banyoya götürüp üstüne kaynak su döküyorlar. Oradan alıp tekrar dövüyorlar. Kelepçeleyip güneşin önünde kalıyor saatlerce. Beyin hücrelerinin öldüğünü, kurtulma şansının olmadığını doktorlar söylemişti bize" dedi.
'KAYNAR SU İLE HAŞLAMIŞLAR’
Oğlu öldükten sonra askerlerin hiçbir şey yokmuş gibi cezaevini temizlediklerini, hiçbir şey olmamış gibi davrandıklarını, üstelik kimsenin de kendilerini aramadığını, oğlunun durumunu sormadığını ifade eden Kantar, şöyle konuştu: "Kendi rütbelerine, askerlere bir şey olmasın diye. Ne yaptı benim çocuğum. Kıbrıs'ı mı sattı? Sağ gönderdik ölüsünü aldık. Dünyanın neresinde böyle şey görülmüş. Bize hep 'ateşi var' dedi yetkililer. Kaynamış suyun altında tutmuşlar. Her tarafı şiş. Oğlumu iki çakal askere bırakmışlar. Kendileri gazinolarda geziyor. Her gün bize telefon açardı. Bize 'bana dua edin inşallah hata yapmayayım da disiplin koğuşuna gitmeyeyim' derdi. Bir arkadaşıyla tartışmış. Öbür askeri izne göndermemiş. Uğur'u da disipline sevk etmişler. 'Çok hasta gelin' dediler. Neyi var dedim. Yüksek ateşi var dediler. Gidecektik. Komutanı telefon açtı GATA'ya gönderdik dedi. Ankara'ya gönderdiler. Uğur geldiğinde ağzında oksijenle geldi. Doktorlar Uğur'un durumu kritik dedi. Bize iki üç kişinin böyle bir hata yaptığını söylediler. Ben işkence yapılmış dediğimde sen bunları nereden duydun diyorlardı. Bizden gizlediler. Keşke manalı bir şeyle ölseydi. Naziler bile böyle işkence yapmaz."
Rütbeli askerlerin askerler ölürken Kıbrıs'ta diskolarda gezdiğini söyleyen Baba Kantar, "Biz çocuklarımızı bunun için mi askere gönderdik" diye sordu. Olayın peşini bırakmayacaklarını ifade eden Kantar, "Böyle ölümler, böyle vahşilikler başka yerde varsa ben bu davadan vazgeçeceğim. Başka kardeşlerimiz ölmesin. Yasal süreç işletiyoruz" dedi.
UĞUR SU İSTEDİ, VERMEDİLER, ELLERİ KELEPÇELİYDİ
Kıbrıs'ta 5 ay askerlik yapan ve olaya tanıklık eden Soner Kandemir de orada sorumluluğun askerlere bırakıldığını ve askerlerin de görevini kötüye kullandığını dile getirdi. Kantar'ın bölük içinde kavga ettiği için bölük komutanı tarafından disipline gönderildiğini belirten Kandemir olayı şöyle anlattı: "18 Ağustos'ta cezaevi muayenesi yaptırdıktan sonra ben ve asteğmen cezaevine teslim ettik. 25 Ağustos'ta almamız gerekiyordu. 13.10'da almamız gerekiyordu. 11.00'da Uğur su istiyor. Su verilmiyor. Elleri kelepçeliydi. Sandalyede baygın şekilde oturuyordu. Gardiyanlar bize 'inanmayın, numara yapıyor' dedi. Aldık revire gönderdik. Sonra Lefkoşa'ya kaldırdık. Yoğun bakımdaydı. Cezaevindeki askerler dövüldüğünü söyledi."
"Cezaevine giden her askere bu tür muameleler uygulanıyor mu?" sorusunu yanıtlayan Kandemir, "Uğur'a ekstra bir durum uygulamışlar" dedi.
SİVİL MAHKEME İSTİYORUZ
Ailenin avukatı Teoman Özkan ise, askeri savcılığın iddianameyi hazırladığını, ancak ölümden sonra ek bir iddianame hazırlanacağını söyledi. Kendi taleplerinin işkence sonucu ölüm olduğu, askeri mahkemede böyle bir suç olmadığı nedeniyle de sivil mahkemede yargılamanın yapılması olduğunu dile getiren Özkan, "Talebimiz gerçekleşmezse AİHM'e taşıyacağız. Amacımız iki kişinin üstüne yıkılmaması. Öyle bir olay değil, cezaevi müdürü ve onun tüm amirlerinin bu olayda suçlu olduğun düşünüyoruz. Gerekli tüm prosedürleri işleteceğiz" dedi.
Konuşmaların ardından Kantar'ın cenazesi, Emniyet Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Ihlamurkuyu Mezarlığı'nda defnedildi.
GENELKURMAYDAN ‘UYDURUK’ AÇIKLAMA
Bu arada Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine konulan açıklamada Kantar’ın iki ölümüyle ilgili gardiyanın tutuklandığı adli işlemlerin sürdüğünü açıkladı.
Genelkurmay açıklamasında, “GATA’nın bütün imkanları seferber edilerek yoğun ilgi ve tedaviye rağmen maalesef kurtarılamayarak, 12 Ekim 2011 tarihinde, tedavisinin 79’uncu gününde vefat etmiştir. Vefat eden Erimize Allah’tan rahmet kederli ailesine başsağlığı dileriz.
P.Er. Uğur KANTAR’ın GATA’daki tedavisi süresince kendisine refakat eden babası, annesi ve yakınları GATA misafirhanesinde misafir edilmiş, kendilerine her türlü idari destek sağlanmıştır.
Olay hakkında KTBK K.lığı As. Savcılığınca derhal soruşturma başlatılmış ve yapılan soruşturma neticesinde iki gardiyan 27 Temmuz 2011 tarihinde tutuklanmıştır. Adli işlemler devam etmektedir’’
Kaynak: ANF