Psikiyatrlar Birliği bir açıklama yaparak, son on günde 5 kadın öldürüldüğünün altını çizdi ve hükümeti acilen önlemler almaya davet etti.
Son on günde 5 kadın öldürüldü, kadına yönelik her türlü şiddet için acil, çok boyutlu önlemler alınmalı ve önleme çalışmaları yapılmalıdır.
Kadın cinayetleri yıllardır artarak devam etmektedir. 2011 yılında kadın cinayetleri her geçen gün daha da artmış, son 10 günde 8 kadın öldürülmüştür. 2011 yılının ilk gününden bu yana basına yansıyan olaylara da bakıldığında bir kadının öldürülmediği gün yok gibidir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit olarak kabul edilemez, sistematiktir. Dehşet verici bir gerçek olarak bu kadınlar en yakınları; eşleri, kardeşleri, babaları, amcaları, ağabeyleri tarafından öldürülmektedir. Son günlerde gündeme gelen, şiddete uğrayan kadınların devlet tarafından daha etkili şekilde korunmasını sağlayacak elektronik kelepçe ve benzeri uygulamalarla kadınların güvenliğini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması sevindirici olsa da yeterli değildir. Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için devletin tüm kurumları ile birlikte üniversiteler, eğitim kurumları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde etkin politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak bu konudaki duyarlılığımızı hatırlatmak, önerilerimizi bir kez daha yinelemek istiyoruz:
Kadınlara yönelik şiddet görünür kılınmalıdır. Resmi kurumlarca aylık ve yıllık olarak kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili veriler düzenli olarak yayınlanmalıdır.
Öldürülen kadınların katillerinin çoğunlukla aile üyelerinin olması aile yapısını, ailenin içinde bulunduğu şiddet üreten ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal koşulları, aile içinde egemen olan ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran zihinsel altyapıyı dikkatli bir biçimde irdelemeyi zorunlu kılmaktadır.
Kadına yönelik şiddetle ilgili veriler düzenli olarak yorumlanarak hem risk grupları hem de şiddeti kışkırtan toplumsal etkenler tespit edilerek önleyici çalışmalar etkin kılınmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin önemli bir parçası olan ekonomik şiddet kadınların şiddete uğramasını arttırmakta ve şiddet kısırdöngüsünün oluşmasına, şiddet sarmalının giderek büyümesine yol açmaktadır. Bu süreci durdurabilmek için kadınların eğitim almasını ve çalışma hayatına etkin biçimde katılmasını arttıran, özendiren politik müdahaleler çoğaltılmalıdır.
Kadına yönelik şiddeti doğuran temel unsurun cinsiyet ayrımcılığı olduğu göz önünde tutularak eğitimin ilk evrelerinden başlayarak her düzeyde toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmaya yönelik eğitim programları düzenlenmeli, medyanın bu konudaki farkındalığı artırılmalı, bilinç düzeyi daha da geliştirilmelidir. Anaokulu ve ilköğretim okullarının anasınıflarından başlayarak toplumsal cinsiyet ve kadın sorunlarına duyarlı eğitim programları desteklenmeli, ders araçları buna uygun hazırlanmalıdır. Televizyon dizileri ve gazete haberleri başta olmak üzere medyada da cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin her türlüsünün, özellikle kadına yönelik şiddetin özendirilmesine karşı mücadele edilmeli, müdahalelerde bulunulmalıdır. Ülkemizde sigara kullanımına karşı medyada etkin olarak yürütülen kampanyalar kadına yönelik şiddet içinde geçerli kılınmalı, şiddetin olağan bir insanlık hali olarak gösterilmesinin önüne geçilmelidir.
Kadına yönelik şiddet davalarında uygulanan ‘haksız tahrik indirimleri’ derhal kaldırılmalı, 5237 sayılı TCK’nın 29. Maddesi uygulanmamalıdır. Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edilmektedir. Bu cinayetleri engellemek için farklı düzeylerde stratejiler geliştirilmelidir.
Kadın sorunları aile sorunları olarak kabul edilemez. Yeni Zelanda’dan Nepal’a, Kanada’dan Malezya’ya, Norveç’ten Afganistan’a kadar dünyanın birçok ülkesinde Kadın Bakanlığı vardır. Toplumsal cinsiyet eşitliği göstergelerinde tüm dünya ülkeleri içinde en gerilerde yer alan ülkemizde Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın kapatılarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak yeniden adlandırılması son derece üzücü bir gelişmedir Bu anlayış kadının erişkin bağımsız bir kişi olduğu gerçeğini yok saymakta, kadını ikincilleştirmekte, sorunu yalnızca bir aile sorunu olarak görülmesine neden olmakta, şiddetin kaynağındaki toplumsal ve siyasal etkenleri göz ardı etmekte, kadının şiddet sorununun yalnızca aile ile ilgili bir sorunmuş gibi algılanmasına yola açmakta, çözüm yollarının gerçekçi ve bilimsel bir çerçevede tartışılmasını engellemekte, olanaksız kılmaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir yer tutan sığınma evlerinin sayıları halen çok yetersizdir. Birçok uluslararası sözleşmeyi imzalayarak bu konuya ilişkin düzenlemeleri yapacağını vaat eden devlet kurumları ve yerel yönetimler de bu konuda etkin ve hızlı çalışılmalıdır. UNICEF ve İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen “Çocuk Dostu Şehirler” projesi gibi kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkili şekilde yürütüldüğü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili genel ve yerel politikaların geliştirilmeli, “Kadın Dostu Şehirler” yaşama geçirilmeli ve desteklenmelidir.
Sonuç olarak, Türkiye Psikiyatri Derneği olarak biz kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınların yaşam haklarının bir an önce güvence altına alınmasının bir kamu görevi olduğu gerçeğinden hareketle, başta devletin ilgili kurumları olmak üzere tüm üniversite ve eğitim kurumları, basın yayın organları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği içinde ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hazırlanması, gerekli tüm adımların hızla atılması ve fiili olarak yaşama geçirilmesini istiyoruz. Derneğimiz ve meslektaşlarımız bu konuda işbirliği içinde çalışmaya gönüllüdür.
Basına ve kamuoyuna duyurulur.
Kaynak: KaosGL