25 Ağustos 2011 Perşembe

"Koşaner'in Bahsettiği Er, Benim Oğlum"

Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydındaki, “ (...) Kendi erimizi alnından pat diye vururuz. Kabahatli biziz” ifadesi, askerlik yaparken intihar ettiği ileri sürülen Murat Oktay Can'ın davası için bir umut olabilir mi? Avukat Belen bianet'e, "Bu kaydı yok sayamayız" dedi.


Murat Oktay Can, Tunceli'nin Hozat ilçesinde askerlik yaparken öldü. 2009'un Ekim ayıydı. Askeri makamlar Can'ın ailesine oğullarının intihar ettiğini bildirdi.

24 Ağustos 2011'de Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydının ortaya çıkmasının ardından, iki yıldır oğullarının intihar etmediğini kanıtlamaya çalışan aile için yeni bir umut doğdu.

Murat Oktay Can'ın ailesinin avukatı Ahmet Çevik, Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu öne sürülen ses kaydını, mahkemede delil olarak kullanacaklarını söyledi.

Ancak, Hukuk Usulü ve Ceza Muhakemesi Hukuku'na göre, hukuka aykırı şekilde toplanılan kanıtlar, direkt delil niteliği taşımıyor. Hukuka aykırı olarak alınan ses ya da görüntü kayıtları da buna dahil.

Peki, ses kaydındaki "Alnından vurulan er"le ilgili bölüm, davanın seyrine nasıl etki edebilir? 

"Ordu, 'ağır hizmet kusuru'ndan tazminat ödeyebilir"

Durumu bianet'e yorumlayan İstanbul Barosu eski yönetim kurulu üyelerinden avukat Bahri Bayram Belen, ceza yargılamalarında şüpheyi artıracak her türlü faktörün önemli olduğunu ve kullanılabileceğini belirterek, şunları söyledi:

"Örneğin Koşaner, bu kayıtla yargılanamaz; kayıt onun aleyhine delil olarak kullanılamaz. Ama Murat Oktay Can'ın ölümüyle ilgili söylenilenler, ordunun 'ağır hizmet kusuru'ndan tazminat ödemesini gerektirebilir. Kayıtta söylenenlere istinaden, o dönemde ilgili yerde bulunanların ifadeleri tekrar alınabilir; böylece yeni sorumlular ortaya çıkabilir. Birinin mahkûm olup olmayacağı, diğer delillere bağlı. Bu konuda kesin bir beyan verilemez ama bu kaydı yok sayamayacağımız aşikâr."

"Vurduk mu, haberiniz var mı, var değil mi?"

Koşaner'in olduğu iddia edilen kayıtta şöyle deniyor:

"Lider pozisyonunda olanlar piyasada yoklar. En acısı da silahını da bırakıp gidenler. Roj TV silahın numarasını da beraber gösteriyor. Ben olsam o rütbelinin yerine insan içine çıkmam. Ama utanmıyor adam. Bunlarla iş yapamayız. Yoksa canı sıkılan çeker gider. Ondan sonra mevziimize de girilir; bir sürü de şehit veririz."

"Artık her şey milletin önünde açık arkadaşlar. Bakın yine örnek dilimin ucuna geliyor söylemek istemiyorum. Böyle timi sahip olmazsa, orada bir tane karaltı görür tak diye ateş eder. Başlar sesi duyan herkes ateş eder basıldık diye. Arkadaşımızı, bir erimizi alnından vururuz. Vurduk mu, haberiniz var mı, var değil mi? Olayı takip ediyorsunuz."

"Herkesin cebinde artık telsiz var, eskisi gibi de değil. Bak ben ateş ediyorum. Herkes sussun diyeceksin. Herkes duyacak, kimse bir şey yapmayacak. Bırakırsanız keyfine adam, "Ateş et" der. Vay basıldık diye herkes silaha sarılır. Bir masum erimizi alnından pat diye vururuz. Kabahatli biziz."

"Bir insan nasıl kendini tüfekle alnından vurur?"

Askere göre, 2009'da Sarıtaş Karakolu 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı'nda görev yapan Piyade Er, kendini G-3 tüfekle alnından vurmuştu.

Babası, "Bir insan nasıl kendini tüfekle alnından vurur?" diye sordu.  Ailenin avukatı Ahmet Çevik, "Bir insan G3 piyade tüfeğiyle intihar edemez. Tabancada bile boynunun altına sıkarsın. Alnına doğru sıkman mümkün değildir. Bu tamamen alından, iki kaş arasından, alnının ortası. Söylenen, hayatın akışına uygun değil" dedi.

Ama Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı ve Malatya Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi takipsizlik kararı verdi; olayla ilgili kovuşturmaya gerek olmadığını söyledi.

Çevik, otopsi, kriminal ve balistik incelemenin sivil kurumlarda yapılmasını talep etti. Can'ın parmağında tetik izi bulunmadığı için otopsiyi yapan doktorlarla ilgili de suç duyurusunda bulundu. Yaptıkları fazla işe yaramadı.

Aile, 2010'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu.

Askeri mahkeme, ailenin talepleri karşısında "Kesin olarak kovuşturmaya yer olmadığı" kararını geri aldı; tahkikatın genişletilmesine karar verdi.

"AİHM'e ve Askeri Mahkeme'ye delil olarak sunacağız"

Ortaya çıkan ses kayıtlarıyla birlikte davanın gidişatının değişmesi mümkün gibi görünüyor. Avukat Çevik gazetelerde çıkan açıklamasında, "Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, 'Alnından vurulan er' diyor. Bu vurulan er  Oktay Can'dır. Biz bunu bir hukuki delil olarak değerlendiriyoruz. İlk kez resmi bir kurum gayri resmi şekilde askeriyedeki ölümlerin intihar, eğitim zayiatı olmadığını, kendi içinde de ölümlerin olduğunu, askerin askeri vurduğunu beyan etmiştir. Bu husus bir delildir;  AİHM'de ve Askeri Mahkeme'de bunu delilimiz olarak mahkemelere sunacağız'' dedi.

Boyacılık yaparak geçimini sağlayan baba Oktay Can ise şöyle diyor: "Ses kaydında 'Kendi erimizi alnından vurduk' diye bahsettiği er, benim oğlum Murat Can'dır. Ben baba Oktay Can'ım. Şu ana kadar takipsizlik verildi ve yeniden dosya açıldı. Soruşturmanın yeniden derinleştirilmesine kadar verildi. Benim çocuğum alnından iki kurşun vardı. Kurşunun izinin birisi estetik ameliyatla kapatılmış. Ben de bir acılı baba olarak bu olayın peşini bırakmadım. Sonuna kadar gideceğim."

Kaynak: Bianet