Bugün, İnsan Hakları Derneği İHD İstanbul Şubesi'nde 1 Mayıs gözaltıları ile ilgili derneğimize ve üyelerimize karşı yürütülmek istenen komployu kınadık ve gözaltındaki hak ihlalleri ile ilgili bir basın toplantısı düzenledik.
Basın toplantısına, derneğimizle dayanışmak için Bağımsız
Hayvan Platformu, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul İl Örgütü, Devrimci
Anarşist Faaliyet, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Beyoğlu Meclisi, İstanbul Barosu
Hayvan Hakları Komisyonu, İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Karadeniz İsyandadır
Platformu (KİP), Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Senoz Vadisi Koruma
Platformu, Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi, Yeşil ve Sol adlı oluşumlar da katılarak destek verdi. Katılım ve dayanışmadan ötürü kendilerine teşekkür ederiz.
Çıkan haberler:
Okunan basın açıklamasının tam halini aşağıda bulabilirsiniz:
BASINA ve KAMUOYUNA,
23.05.2012,
Çarşamba
14 Mayıs 2012 sabahı, bu yılki 1 Mayıs'ta yaşanan bazı kapitalist
kurumlara ve binalara karşı yapılan saldırılarla ilgili olarak 7'si derneğimiz
Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nin üyesi olmak üzere onlarca kişi, yapılan
eşzamanlı operasyonla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğü (TEM) ekiplerince gözaltına alınmıştır. Bu 7 kişiden biri de 1 Mayıs
yürüyüşünde olmadığı halde gözaltına alınan, 8 aylık hamile, üstelik bir de
hasta olan bir üyemizdi.
Derneğimiz, 1 Mayıs'ta Şişli güzergâhından, hayvanları andıran yüz
makyajları ve hayvanlara yönelik zulüm ve tahakkümle ilgili dövizler tutan
hayvan hakları savunucuları ile Taksim 1 Mayıs alanına yürümüş ve hayvanlara,
insanlara ve doğaya karşı sömürüyü, tahakkümü her ortamda olduğu gibi 1
Mayıs'ta da teşhir etmek amacıyla sokağa çıkmıştır. Ancak, İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'nde gözaltında sorguları yapılan dernek üyelerimize, asılsız ve son
derece çirkin ithamlarda bulunulmuş ve çeşitli suçlar isnat edilmiş; üyelerimiz
4 gün boyunca temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılarak gözaltında
tutulmuştur.
Gözaltına alınan üyelerimizin tamamının vegan (menşei hayvan olan hiçbir
şeyi tüketmeyen ve kullanmayan) ve vejetaryen olan yaşam tarzları sık sık
sorgulanmış; bu tercihlerimize sürekli olarak art niyetli olarak yaklaşılmış,
tercihlerimiz ve yaşam tarzlarımız başka yönlere doğru çekilmek istenmiştir. Gözaltına alınan vegan üyelerimiz, ilk
gün, ekmek dışında hiçbir şey yiyememiş; diğer günlerde ise sabah 9.00'dan
akşam 5.00 - 6.00'a kadar sadece iki adet küçük sandviç ekmeği ile gözaltı
süresini geçirmiştir.
1 Mayıs'ta yaşanan olaylarla ilgili olarak Emniyetçe yapılan soruşturma
ve sorgulamalarda, gözaltına alınan kişiler, terör örgütü kurmak, üyesi
olmak ve bölücülüğü ima eden faaliyetlerle suçlanmış, soruşturmada ısrarla
yasadışı bir terör örgütünün varlığı aranmıştır. Gözaltına alınan ve çoğu
birbirini tanımayan kişilerden oluşan toplamın sorgusunda; ortada bir örgütün
varlığının olmadığını anlayan Emniyet, bu sefer daha da ileri giderek,
derneğimizi yasadışı örgüt kapsamında değerlendirme çabası içine girmiştir. Gözaltının
ilk günlerinde derneğimizin, insanları suç işlemeye teşvik ettiği, bunun için
belli bir yere topladığı ve dernek üyelerinin önce alana yüzleri açık bir
şekilde geldiği ve yürüyüşe başlandığı anda da üyelerimizin yüzlerini kapatarak
çeşitli banka ve binalara saldırdığı Emniyetçe iddia edilmiştir. Olay
günü yaşanan saldırı olayları ile derneğimizin ve üyelerimizin hiçbir ilgisi
olmamasına, bunun görüntülerde sabit olmasına ve yüzü kapalı birçok kişinin
hâlâ tespit edilememiş olmasına rağmen, Emniyet, derneğimizle ilişikleri bulunmayan
gözaltındaki kişilere derneğimiz hakkında yoğun olarak sorular sormuş,
"mülâkat" adı altında sorgulanan insanlar, derneğimizle
bağlantılandırılmaya çalışılmış ve varlığı tespit edilemeyen örgüt olarak da
derneğimiz işaret edilmiştir.
Gerek ceza hukukuna gerekse herhangi bir mevzuata göre suç teşkil
etmeyen pankart, flamaları, 1 Mayıs yürüyüşünde taşıyan, farklı ideolojileri
benimsemiş üyelerimiz de değişik ithamlarda bulunularak sorgulanmıştır. Mülâkat
ve sorgulamalarda, gözaltına alınan arkadaşlarımızın yanı sıra gözaltına
alınmamış üyelerimiz de töhmet altında bırakılmaya çalışılmıştır. Soruşturma kapsamında adı geçmeyen
üyelerimizin de fotoğrafları ve isimleri, gözaltındaki kişilere sorularak
haklarında bilgi toplanmak istenmiştir.
Bunların yanı sıra, 1 Mayıs'ta Şişli güzergâhı üzerinden bizimle
yürümeyen feminist bir üyemiz de fotoğraflarda görülen yüzü kapalı bir kişi ile
Emniyet tarafından eşleştirilmiş ve gözaltındaki kişilere teşhis ettirilmeye
çalışılmıştır. Keza, 8 aylık hamile olan üyemiz de 1 Mayıs'ta
orada bulunmadığı halde gözaltına alınarak sorgulanmıştır.
Dernek kurucularımızın birinin evinden çıkan, dernek toplantı notlarında
yer alan "KCK" başlığı, bu adla bilinen siyasî operasyonları
kınamak amacıyla yazdığımız ve yine kamuoyu
ve basınla açıkça paylaştığımız basın bildirisi, gizli bir not muamelesi
görmüş, "üst yönetime bildirilmek üzere" ibaresi ile
değerlendirilmiş ve derneğimizin KCK ile bağlantısı sorgulanmıştır. Yine aynı üyemizin evinde ele geçirildiği
iddia edilen ve üzerinde, üyemizin anlamını bilmediği, Kürtçe bir cümlenin
yazılı olduğu, üyemizin ve üyemizle aynı evde ikâmet eden yakınlarının el
yazıları ile hiçbir benzerlik göstermeyen, yırtılmış sarı bir kâğıt parçası da
farklı şekillerde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Yine toplantı notlarının yazılı olduğu aynı kâğıtta, dernek
toplantısında konu olarak görüşülen "Kürk fuarı protestosu" ibaresine de sorgu tutanağında, üyemize
yöneltilen sorularda "KÜRT
fuarı protestosu" olarak yer verilerek üyemiz sorguya alınmıştır.
Tüm bu çelişkili durumlar, derneğimize ve üyelerimize ne şekilde
yaklaşıldığının ve Emniyet'in bize karşı olan tutumunun birer kanıtıdır.
Yaşadığımız gözaltı süreci sadece insanları değil, hayvanları da
etkilemiştir. Gözaltı süresince, üyelerimizin birinin sorumluluğunda olan köpekler,
fiziksel ve görme engelli ve hasta kediler, tek kanatlı, engelli martılara
sunulan bakım da Emniyet’in operasyonu
nedeniyle mecburen kısıtlı olarak sürdürülmüş, aksamıştır. Yine bir
üyemizin evinde arkadaşımızla birlikte yaşayan bir kedi de polis ekiplerince tekmelenerek kötü muameleye maruz
bırakılmıştır. Ayrıca gözaltına
alınan bir kişinin evinde bulunan kırık bacaklı bir kedinin de TEM
ekiplerince sokağa atıldığı, başka bir kişinin sorumluluğundaki balıkların
da ölüme terk edildiği ve sonunda öldükleri edindiğimiz bilgiler
arasındadır.
Derneğimizin ilkelerinin, amacının ve faaliyet konularının yazılı
olduğu, İçişleri Bakanlığı'nca tetkik edilerek onaylanmış dernek tüzüğümüz ve
dernek görüşlerinin açıkça yazılı olduğu manifestomuz, bugüne kadar muhtelif
konularda yazmış olduğumuz basın bildirileri, açıklamaları, tespit ve
görüşlerimizi içeren metinlerin tamamı herkesin erişimine açıktır; kamuoyuyla
ve basınla paylaşılmıştır. Medenî Kanunun 90. maddesinde de belirtildiği
üzere, derneğimiz de tüzüğü çerçevesinde faaliyet göstermekte ve derneğimizin
duruşu, çizgisi birçok kesimce bilindiği gibi, devletin "malûm"
birimlerince de bilinmektedir. Hâl böyle iken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü,
gözaltı süresince derneğimizi yasadışı bir örgütmüş gibi değerlendirme
eğilimine girmiş; derneğimizi ve üyelerimizi ısrarla kriminalize etmeye
çalışmıştır.
Anayasa'nın 33. maddesi, Medenî Kanunun 8, 9, 10 ve 57. maddeleri,
Dernekler Kanununun 3. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11.
maddesi, görüşüne bakılmaksızın herkesin dernek kurabileceğini ve derneklere üye
olabileceğini hükme bağlamıştır. Sivil toplum kuruluşları ise, siyaset yapmak
için değil; sivil toplum anlayışı ve tanımı çerçevesinde faaliyet göstermek
için kurulmaktadır. Belli bir amacın tahakkuku amacıyla ve belli ilkeler
çerçevesinde, diğer derneklerde olduğu gibi derneğimiz de farklı ideolojileri
benimsemiş kişilerden oluşmaktadır; hatta bundan daha doğal bir şey de yoktur.
Var olan mevzuata göre de hiçbir ideoloji, dernek kurma ve üyelik hakkının
sınırlandırılmasına engel teşkil etmemektedir. Üyelerimiz de benimsemiş
oldukları ideolojilerinin propagandasını yapmak için değil; dernek amaçları ve
ilkeleri doğrultusunda canlıların esenliği için, hakların uygulanabilirliğini
arttırmak ve geliştirilmesini sağlamak, ekoloji mücadelesi vermek için çalışan
ve hepsi farklı toplumsal mücadele alanlarında kendilerini ifade eden, tanınan
aktivistlerdir. Tüm bunlara ve mevzuatta açık bir şekilde hükme bağlanmış
durumların varlığına rağmen, derneğimiz ve üyelerimiz tek bir ideoloji
potasında eritilmiş, üyelerimizin bireylikleri yok sayılmış, üyelerimizin
benimsemiş oldukları farklı görüşlerin neden aynı olmadığı ısrarla sorgulanmış
ancak “tektipleştirme”ye aykırı olan bu durum, Emniyetçe bir türlü
algılanılamamıştır. Emniyet, manifestomuzda yazılı olan "Hak kavramının
her türlü siyasî ideoloji ve dünya görüşünün üzerinde bir değer olduğunu kabul
etmek" ilkemizi de anlayamamış olacak ki derneğimizi de birimi olduğu
ve “göstermelik” mevzuatlar çıkaran devlet gibi samimi olmayan bir yapı
zannetmiştir. Ancak, Yeryüzüne Özgürlük
Derneği, bugüne dek tüm eylem ve söylemlerinde ilkelerinden ve çizgisinden ödün
vermemiş; istisnai durumlar öne sürerek hak kavramının ve tanımının
esnetilmesine ya da anlamsızlaştırılmasını asla kabul etmemiştir.
2010 yılından bu yana haberdar olduğu her türlü hak ihlaline ve ekolojik
yıkıma, insan, hayvan, doğa ya da ırk, din, dil vb. hiçbir ayrım gözetmeksizin
imkânları dahilinde tepki koymaya çalışan, hak ihlallerine maruz kalanlarla
dayanışma örnekleri sergileyen derneğimiz, hak savunusu yapan ve mücadelesi
veren, İstanbul Valiliği'ne kayıtlı,
resmî ve bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur.
Hiçbir yasadışı faaliyeti bulunmayan ve şeffaflığı ortada olan
derneğimiz, bugüne kadar herhangi adlî ya da idarî bir soruşturma da
geçirmemiştir. Ancak, savcı talimatı ile salıverilen kişilerden öğrendiğimiz
bilgiler, derneğimize ne denli şüphe ile yaklaşıldığını ve derneğimiz hakkında
nasıl bir izlenim oluşturulmaya çalışıldığını gösterir niteliktedir. Resmî
bir STK olan derneğimizle ilgili Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nce özel
bir dosya hazırlandığı, üyelerimizin birçoğunun teknik ve fizikî takip
kapsamında izlendiği, internette haberleşme amacıyla kullanılan elektronik
grubun takip edildiği ve e-postaların depolandığı, Emniyetçe elde edilen bu
verilerin ve gerçeği yansıtmayan çeşitli görsel bilgilerin, şüpheli sıfatıyla
gözaltında tutulan kişilere gösterilerek derneğimiz hakkında şaibeli bir
kuruluş izleniminin yaratılmaya çalışıldığı da salıverilen kişiler tarafından
adliyede bizlere aktarılmıştır. Bu bilgiler, fotoğraflar, teknik ve fizikî
takip sonucunda elde edilen tespitler, tarafımıza sorulmamış, bu bilgilerin
doğruluğunun teyidi için dahi üyelerimiz sorgulanmamıştır. Ancak, konu, gerçek
olmayan iddia ve asılsız ithamlara gelince hiçbir mesnedi olmayan
değerlendirmeler için görgümüze başvurulmuştur. Derneğimizle ilgili hâlihazırda
ulaşılabilir durumda olan bilgiler, gözaltındaki "şüpheli"lere farklı
değerlendirmelerle aktarılmış, gözaltındaki insanların kafası karıştırılmak
istenmiş ve derneğimiz hakkında önceden belirlenmiş bir izlenim
oluşturma çabasına girilerek, olmayan örgütün tespiti için derneğimiz
"günah keçisi" olarak seçilmek istenmiştir.
Şiddet tanımının ayrıca ele alınması, tartışılması gerekliliği bir yana,
tüzüğümüzde açıkça belirtilen "Irkçı, faşist, cinsiyetçi, homofobik ve
transfobik, kökten dinci, canlılara şiddet uygulayan, nefret suçu işleyen,
tacizci, silah taşıyan ve ayrımcılık yapan, doğayı tahrip eden işler yapan ve
hakların kullanılmasına engel olmalarıyla tanınmış başvuru sahipleri derneğe
kesinlikle üye olamaz" diye geçen üyelik koşulu ve "Yaşamın
şiddetten ve silahtan arındırılmasını destekleyecek düşünce ve eylemlerin
desteklenmesini, diğer yandan da barışı kalıcı hale getirecek diyalog
zeminlerinin geliştirilmesini savunma" ilkemiz, derneğimizin şiddete
ne şekilde yaklaştığının bir ifadesidir. Şiddet kavramını sürekli sorgulayan,
birçok toplumsal sorun üzerine kafa yoran, yaşamın şiddetten arındırılması gerektiğini
düşünen ve psikolojik olanı da dahil olmak üzere her türlü şiddeti
hayatlarından, zihinlerinden mümkün olduğunca def etmiş, zulmün, tahakkümün,
tutsaklığın en ağır biçimlerine maruz bırakılan hayvanlar için de ezilen
insanlar için de bambaşka bir ahlâk ve toplumsal özgürlük tahayyülü taşıyan,
etik sebeplerle vegan/vejetaryen olmayı seçmiş üyelerimize ahlâk, hak, şiddet
gibi konularda en son ders verecek kurum da AİHM'de yüzlerce kez devleti mahkûm
ettiren hak ihlallerinin, ihmallerin sorumlusu olan Emniyet'tir.
Ayrıca, temel hukuk ilkesi olan masumiyet karinesi de derneğimiz için
ortadan kaldırılmış, derneğimizin üyeleriyle birlikte gözaltına alınan tüm
kişilere en başından beri birer suçlu muamelesi yapılmış, erişime açık olan
bilgiler saptırılarak gözaltı süresi boyunca insanlara psikolojik bir yıkım
yaşatılmıştır.
Gözaltı sürecinde yaşananlara, bize yöneltilen sorulara bakıldığında,
tüm canlılar için topyekûn bir özgürlük talep eden derneğimizin kasıtlı olarak
yıpratılmak istendiği, suçlulaştırılmaya çalışıldığı ve kurduğumuz hayallerden,
bizden ve bize yakın düşüncelere sahip olan çevremizden, devletin ne denli
rahatsız olduğu, hatta korktuğu da aşikârdır.
Kendisini şiddetten, kirli tahakküm ilişkilerinden mümkün olduğunca
arındırmaya çalışan, hayvanlara uygulanan zulme ve tahakküme ortak olmamak ve
bir sivil itaatsizlik örneği olarak vegan/vejetaryen yaşam biçimini benimsemiş,
hiçbir ayrım gözetmeksizin hak ihlallerinin teşhiri ve hak savunusu için
mücadele veren bizler de Terörle Mücadele Yasası (TMY) ve Özel Yetkili
Mahkeme (ÖYM) diye anılan, muhalif kesimleri bir bir susturmaya ve tasfiye
etmeye yarayan yapılardan nihayet nasibimizi almış bulunmaktayız.
Muhalefetin ya da karşı çıkışın, daha ilk belirginleştiği anda devlet
şiddeti ve terörüne maruz kalarak bastırıldığı, muhalif insanların evlerinden,
yataklarından toplandığı bu süreç ile insanlar, hak ihlallerine karşı sesini
çıkaramayacak vaziyete getirilmek istenmektedir. İfade, düşünce ve basın
özgürlüğü, devletin her türlü organı ve olanağıyla baskı altına alınmakta, yok
sayılmakta, temel hak ve özgürlüklerin içi boşaltılmaktadır.
Cezaevlerinin muhalif insanlarla dolup taşmasının müsebbibi olan devlet
ve hükûmet, son yaşanan gözaltı ve tutuklamalarla muhalifleri susturmaya, bu
coğrafyada, insanlar da dahil olmak üzere canlılara ve doğaya uygulanan
tahakküme, sömürüye, soykırıma, tecride ve sonu çok ciddi hak ihlalleri ile
biten sayısız uygulamaya karşı tepki gösteren tüm muhalif kesimlere gözdağı
vermekten ve baskı altına almak istediği kesimleri genişletmekten
vazgeçmeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır. Bugüne dek, düşüncelerini özgürce
ifade etmek isterken, hak mücadelesi verirken ve bizzat devlet ve sermayece
mağdur edilen birey ve gruplarla dayanışırken; insan hakları savunucuları,
sosyalistler, sendikacılar, gazeteciler, muhalif aktivistler, akademisyenler,
avukatlar ve daha birçok kesimden binlerce insan, cezaevlerine gönderilmiş,
varolan ve olası bir muhalefet de devlet şiddetiyle, yıldırma politikalarıyla,
tecrit ve tehditle bastırılmaktadır. Bu
operasyon ve komplo da sadece derneğimizi değil, son yıllarda yükselen, ivme
kazanan anti-otoriter ve özgürlükçü eğilimleri de içeren geniş bir yelpazeyi
kapsamakta, devletin, şiddetini anarşistlere, anti-otoriterlere, hayvan hakları
savunucularına ve ekolojistlere de nihayet yönelttiğini göstermektedir.
Bu 1 Mayıs
operasyonu, hayvan hakları savunucularına, hayvan özgürlüğü aktivistlerine ve
ekolojistlere, “terör” kapsamında düzenlenen İLK kapsamlı operasyon olarak
tarihe geçmiştir. Devlet,
kendisinin ve kapitalizmin yörüngesinden çıkmayan hayvan hakları hareketindeki
radikal kırılmanın bir sonucu olarak, çoğu, apolitik ve elitist olan
"hayvansever"lerin ve bu coğrafyada yeni yeşeren hayvan hakları ve
özgürlüğü hareketinin politize olmasından, diğer ezilen gruplarla dayanışma
içerisine girerek toplumsal mücadele kulvarlarını genişletmesinden büyük endişe
duyarak bu operasyona ve komploya, derneğimizi de katmış, derneğimiz üzerinden
çevremize ve bizlerle benzer düşüncelere sahip kesimlere de “ayar” vermek
istemiştir. Aynı durum, anarşist ve anti-otoriter birey ve gruplar için de
geçerlidir.
Gözaltı süresince derneğimiz ve gözaltına alınan tüm bireyler hakkında
basında ve kamuoyunda yaratılan kasıtlı bilgi kirliliğini, aleyhimizde yapılan
propagandayı kınıyor, en azından demokrasi denilen yalanın uygulanabilmesi ve
siyasî kıyımların son bulması için bir kez daha TMY'nin ivedilikle yürürlükten çekilmesini ve ÖYM'lerin kaldırılması
gerektiğini söylüyor ve gözaltına
alınan tüm üyelerimizin serbest kaldığını duyuruyoruz.
Haklarında tutuklama kararı verilen kişilerin de derhal serbest
bırakılmasını istiyoruz. Belli bir tahakkümü temel alarak toplum hayatına etki
eden sistemlerin değer yargıları ve insanlara verdiği "bölücü",
"suçlu", "ahlâksız", "terörist" gibi sıfatların
sorgulanması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteyen derneğimiz, benzer
yaftalarla ailelerinin, dostlarının arasından sadece bir kararla çekilip
alınarak özgürlükleri çalınan, cezaevine hapsedilen anarşistler ve onların
aileleriyle herkesi dayanışmaya çağırıyor.
Gözaltı sürecinde, derneğimizi "içeride" yalnız bırakmayan
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Beyoğlu Meclisi'ne, İstanbul Barosu Hayvan
Hakları Komisyonu'na, müdafiiliğimizi yapan dernek vekilimize, avukat
dostlarımıza ve bizlerle dayanışan tüm kuruluşlara, ailelere ve arkadaşlarımıza
teşekkür ediyoruz.
Tüm baskılara rağmen Yeryüzüne Özgürlük Derneği, normun dışında kalan,
baskı ve zulmün nesnesi haline getirilmiş tüm bireyler, "azınlık"lar,
göçmenler, kadınlar, LGBTT bireyler, mahkûmlar, çocuklar, hayvanlar, evsizler,
işçiler, radikaller, asiler, “marjinal” diye tanımlananlar ve ötekileştirilen
tüm canlılar için yeni bir düzen ve adalet anlayışı arayışına, hak ve ekoloji
mücadelesine ve dayanışmayı güçlendirmeye devam edecektir.
Kamuoyuna
duyurulur.
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ