7 Ekim 2011 Cuma

STK'ların Şemdinli raporu: Sivilleri devlet öldürdü

İHD ve MAZLUMDER Van şubeleri ile Van Barosu'nun Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 11 Eylül'de emniyet ve jandarma karakoluna yapılan saldırı sırasında çıkan ve 4 sivil, 1 polis, 1 asker, 2 HPG gerillası olmak üzere 8 kişinin yaşamını yitirdiği çatışmaya ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Raporda,"Her halükarda meydana gelen olayda 4 sivilin yaşamını yitirmesi ciddi anlamda yaşam hakkı ihlalidir. Şemdinli halkında ve heyetimizde oluşan 'sivillerin devlet güçlerince öldürüldüğü' şeklindeki kanaat önemlidir" denildi.

Şemdinli İlçesi'nde 11 Eylül günü meydana gelen ve asker ile polislerin rasgele ateş açması sonucu 4 sivilin yaşamını yitirdiği olayları inceleyen insan hakları heyeti hazırladığı raporunu açıkladı. İHD ve MAZLUMDER şubeleri ile Van Baro İnsan Hakları Komisyonu'nun hazırladığı rapor MAZLUMDER binasında yapılan basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıya MAZLUMDER Van Şube Başkanı Fuat Değer, Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Abdulbasit Bildirici ve MAZLUMDER Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Yakup Aslan katıldı.

11 sayfadan oluşan raporun bazı bölümlerini okuyan Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Abdulbasit Bildirici, çatışma esnasında yaşam hakkı ihlallerinin meydana gelmesi, özellikle sivillerin yaşamını yitirmesi, ilçe sakinlerinin evlerinin ve araçlarının hasar görmesi üzerine meydana gelen hak ihlallerini yerinde araştırdıklarını söyledi. Yapılan çalışma ile faillerin bulunması ve haklarında gerekli idari ve cezai soruşturmanın başlatılmasının amaçlandığını ifade eden Bildirici, "Meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri ile maddi zarara ilişkin olarak mağdurlar, mağdur yakınları, görgü tanıkları ve resmi yetkililer ile görüşmek, olayın izlerini yakından gözlemlemek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler sonucunda rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndererek maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına katkıda bulunmak, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, faillerin bulunması ve haklarında gerekli idari ve cezai soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amaçlanmaktadır" dedi.

'ASKERİ BİRLİKLERİN İLÇE İÇİNDE OLMASI CİDDİ BİR RİSKTİR’

Bildirici'nin ardından hazırlanan raporun diğer bölümünü açıklayan MAZLUMDER Van Şube Başkanı Fuat Değer, yaptıkları görüşmeler sonucunda, ilçede yaşayan yurttaşların, özelde polis ve askere, genelde devlete olan güvenlerinin kalmadığını, hatta askeri birliklerin şehir merkezinde oluşu nedeni ile güvenliklerini risk altında bulduklarını sıklıkla vurguladıklarını aktardı. Değer, "Görevleri sivil insanların can ve mal güvenliğini korumak olan güvenlik güçlerinin çıkan çatışmalarda sivil insanların can ve mal güvenliğinin korunması konusunda hiçbir özen göstermedikleri, aksine sivil vatandaşlara yönelik hakaret ve tehditlerde bulundukları, işkence ettikleri, yaşam hakkını ihlal edecek boyutta saldırılarda bulunabildikleri, bu konuda herhangi bir kaygılarının olmadığı ilçe sakinleri tarafından heyetimize aktarılmıştır" dedi. İlçe halkının genel kanaatinin askeri birlikten açılan ateş sonucunda 4 sivilin yaşamını yitirdiği yönde olduğuna değinen Değer, "Aydınlatılması gerekmekle birlikte ilçe halkının bir kısmının gördüklerini belirtmesi diğerlerinin ise görmemiş olmasa da tüm halkın genel kanaati yaşamlarını yitiren sivil vatandaşların askeri birlikten atılan tank atışı sonucu yaşamlarını yitirdiği şeklindedir. Güvenlik güçlerinin hastanede bulunan yaralı yakınlarını ölümle tehdit edip, onlara hakaret etmesini anlamak mümkün değilse de bölge insanının anlatımları da dikkate alındığında maalesef güvenlik güçleri sivil yurttaşlar ile örgüt militanları arasında pek bir fark görmemektedirler. Zira çıkan çatışmada ilçe merkezine yakın bir köyde yaşayanların haberinin olduğu zannıyla hareket edilip keyfi bir şekilde köylüleri köylerinden sürülebilmeleri bunun en basit göstergesidir" ifadesinde bulundu. Yaşam hakkının bir insan hakkı olduğunu hatırlatan Değer, devletin bu hakkı korumakla yükümlü olduğunu ifade etti.

Raporda aydınlatılması gereken bölümler ise şöyle sıralandı:

" * Görgü tanıkları ve Altınsuyu Köyü sakinlerinin anlatımları ışığında, Altınsuyu Köyüne askeri birlikten tank veya havan topu atışı yapılmış mıdır?

* Sivil vatandaşlarının yaralanmasına neden olan patlamanın kaynağı olan mühimmatın cinsi ve menşeinin tespiti yapılmış mıdır? Bu mühimmat güvenlik güçlerinin kullandığı cinsten midir?

* Sivil vatandaşlar yaralandığında sağlık kuruluşlarına haber verilmesine rağmen ambulanslar neden olay anında yaralıları almaya gitmemiştir? Sivil vatandaşların kendi imkânlarını kullanarak mahalleden temin ettikleri bir araçla "sonradan bir tanesi yaşamını yitiren" yaralılarını getirmelerine rağmen devlet yetkilileri neden bunu yapmamıştır?

* Bütün riski üstlenmelerine rağmen ağır yaralı olan sivillerin ambulansla Şemdinli'den çıkarılmasına izin verilmediği iddiası bulunmaktadır. Bu iddia araştırılmış mıdır?

Çatışmanın bitmesi üzerinden üç gün geçmesine rağmen Savcılıkça neden 3 sivil yurttaşın ölümüne nenden olan patlamanın yaşandığı yere gidilmemiş, olay yeri incelemesi yapılmamış ve deliller neden muhafaza altına alınmamıştır?

* Yaşam hakkı ihlal edilen yurttaşların otopsileri usulüne uygun yapılmış mıdır? Yaşamlarını yitiren yurttaşların vücutlarından şarapnel parçası çıkartılmış mıdır?

* Çatışmalar esnasında, güvenlik güçlerinin sivillere yönelik şiddete başvurması söz konusu olmuş mudur?

* 8. 05.10.2011 tarihinde illegal bir internet sitesinde yayınlanan ve Şemdinli'de yaşamını yitiren iki PKK militanına ait olduğu iddia edilen alttaki resimden devlet yetkilileri ve Şemdinli C. Savcısı haberdar mıdır? Daha önce çokça kez şahit olunduğu gibi yaşamını yitiren bu iki militan da alana ayaklarına ip bağlanıp yerde sürüklenerek mi getirilmiştir? Getirildikten sonra "Vatan Bir Bütündür Bölünmez" yazısının altında fotoğraflanarak örgüte servis edildiği anlaşılan bu fotoğrafla verilmek istenen siyasi mesaj nedir? Hukuk sisteminde ve kendisini hukukla tanımlamış ve sınırlamış bir devlette ölü ele geçirilen silahlı kişilerin çatışma alanından çıkarılmasının yöntemi böyle midir? Bu şekilde hukukun üstünlüğünün sağlanması mümkün müdür?

* Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre'nin resmi twitter hesabından paylaştığı ve "Sağdaki cenazenin göğüs kısmına dikkat edin. O gece 80m ötede yaralı yatıyormuş. Altına bomba yerleştirilerek infaz edilmiş.(tanık beyanları)" şeklinde geçtiği iddianın araştırılmaya değer bir iddia mıdır? Eğer bu iddia doğruysa bu açık bir yargısız infaz değil midir?"

BİR GERİLLA İNFAZ EDİLDİ

Raporun "Kanaat" başlıklı son bölümünü ise MAZLUMDER Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Yakup Aslan okudu. Aslan, heyetin asıl ilgilendiği konu olan sivil ölümlerinin ve yaşamını yitiren 2 gerilladan birinin yaralı yakalandıktan sonra göğsünün altına bomba yerleştirilerek intihar ettiği süsü verilmek suretiyle yargısız infaz edildiği iddiası olduğunu ifade etti. Cenazelerin "Vatan bir bütündür parçalanamaz", "Ne mutlu türküm diyene" yazılarının da bulunduğu Atatürk büstü önünde teşhir edilmesi ve HPG'lilerden birinin ayağında bulunan uzun ipin cesedin yerde sürüklenerek getirildiği yönünde çok güçlü bir kanı oluşturduğunu söyleyen Aslan, heyetin kanaatini maddeler halinde şöyle açıkladı:

"* Daha önce çeşitli sosyal paylaşım sitelerinde de yayınlandığı gibi militanlardan birinin ayağında bulunan ipin fotoğrafta açık ve net bir şekilde belli olması nedeniyle cesedin yerde sürüklenerek alana getirildiği, esasında bu uygulamanın yaygın bir hal aldığı ve bu şekildeki bir tutumun kamu görevlilerinin intikamcı bir yaklaşım içinde olduklarını,

* Cesetlerin, "Vatan Bir Bütündür Parçalanamaz", "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazılarının da bulunduğu Atatürk büstü önünde teşhir edilmesinin örgüt militanlarına ve örgütü destekleyen özellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına gayri hukuki bir şekilde "sizin sonunuzda bu şekilde olacaktır" şeklinde mesaj vermeye yönelik olduğu kanaatine varmış bulunmaktadır.

* Üç sivilin ölümüne sebebiyet veren patlamaya neden olan mühimmatın askeri birlikten atıldığı iddialarına rağmen, olay yeri incelemesinin olayın üzerinden üç gün geçmiş olmasına rağmen yapılmamış olması, buna karşılık özellikle devlet kurumlarında meydana gelen tahribata öncelik verilmesi ve haliyle sivillerin ölmesine sebebiyet veren mühimmat parçalarının muhafaza altına alınmamış olması, beyanda bulunan vatandaşların iddialarını güçlü kılmaktadır. Heyetimiz de bu noktada sivil ölümlerinden devletin sorumlu olduğu kanaatine varmış bulunmaktadır.

* PKK militanlarının ilçenin çevresine ve merkezine yerleşerek resmi kurumları hedef alması buna karşılık devlet güçlerinin ise ilçenin çevresini hedef alması, sivil ölümlerinin ise etrafında ve yakınında hiçbir resmi kurum binasının bulunmadığı ilçe merkezine yaklaşık 7 km Uzaklıkta bulunan bir (köy) mahalle olması nedeniyle bu üç sivilin devlet güçlerince atılan bir patlayıcı nedeniyle yaşamını yitirdiği kanaatini güçlendirmektedir.

* Daha önce PKK'ye katılıp sonra yaklaşık 20 yıl hapis yattıktan sonra hapisten çıkan, 2005 yılında meydana gelen bombalı saldırıda işyeri bombalanan ve bu bombalamayı yapan sanıkların hala yargılandığı bilinen, netice itibariyle devlet güçlerince tanınan Seferi Yılmaz'ın evinin çok sayıda kurşuna hedef olması heyetimizde bu evin güvenlik güçlerince özellikle hedef alındığı kanaatini oluşturmuştur.

* Bunun yanında çatışma esnasında güvenlik güçlerinin sivil vatandaşlardan adeta intikam almaya yöneldiği ve canlarına-mallarına yönelik saldırıların bu anlayış içerisinde yapıldığı düşüncesi ilçe merkezindeki halkta hakim bir kanaat haline gelmiş bulunmaktadır. Heyetimizde aynı kanaate ulaşmış bulunmaktadır."

'SİVİLLER DEVLET GÜÇLERİNCE ÖLDÜRÜLDÜ'

Rapordan sonra soruları cevaplandıran Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Abdulbasit Bildirici, raporu hazırlayan heyette oluşan "sivillerin devlet güçlerince öldürüldüğü" kanaatinin önemine vurgu yaptı. Bildirici, Belediye Başkanı Sedat Töre dışındaki resmi yetkililerin heyet ile görüşmemesinin bu kanaatlerini ve iddiaları güçlendirdiğini belirterek, olayla ilgili olarak bugüne kadar kamuoyunu tatmin edecek ciddi bir açıklamanın yapılmamış olmasının endişe verici olduğunu söyledi. Ölen insanların cenazelerine saygı gösterilmesinin ahlaki bir görev olduğunu, insan hakları kavramının da ahlaki temeller üzerinde oturtulduğunu hatırlatan Bildirici, "İnsan sırf insan olduğu için değerlidir. Bu husus evrensel bir değer olup istisnasız bütün insan hakları örgütleri ve uluslar arası insan hakları belgeleri tarafından kabul görmektedir. Ölü ele geçirilen militanların cesetlerine bu şekilde davranılması hiçbir insan hakları örgütünün kabul etmesi mümkün değildir" diyerek, konuyla ilgili olarak etkin bir soruşturma yürütülmesini istedi.

"Bu olayda 4 sivil vatandaş yaşamını yitirmiştir. Sivil kayıpların adeta kanıksanması, siyasi çekişmelere kurban edilmeyecek kadar önemli ve hukuk sisteminin ayakta kalması açısından da bir o kadar tehlikeli bir tutumdur" diyen Bildirici, "Bu tür çatışmalı ortamlarda yaşam hakkı ihlallerine sebebiyet veren faillerin mümkün olduğu kadarıyla şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açığa çıkarılması gerekmektedir. Aksi durum sivil kayıpların kanıksanmasını beraberinde getirecektir ki bundan en büyük zararı hukukun kendisi görecektir. Unutulmamalıdır ki insan yaşamı en büyük siyasi kazanımdan daha önemli ve önceliklidir" ifadelerini kullandı. Bildirici, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun hem HPG'li cenazelere uygulanan muamele hem de sivil kayıplarla ilgili olarak derhal bir komisyon oluşturarak araştırma yapmasını talep etti.

Kaynak: ANF