20 Ekim 2014 Pazartesi

YARIN: Onur Yaser ve Hatice Can için Adalet! - Duruşma Çağrısı

ONUR YASER CAN VE HATİCE CAN İÇİN ADALET MÜCADELESI SÜRÜYOR

Onur Yaser ve Hatice Can için sürdürülen adalet arayışı mücadelesine  destek sağlamak ve 21 Ekim’de görülecek duruşmaya çağrı yapmak amacıyla, 19 Ekim Pazar günü Beyoğlu Cezayir Toplantı Salonu’nda gazeteciler İsmail Saymaz, Burcu Karakaş ve akademisyen Öznur Sevdiren’in katılımıyla bir dayanışma paneli düzenledi. Dayanışma paneli, Can ailesi, arkadaşları ve sivil toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelerek kurduğu Onur Yaser ve Hatice Can’larımız için Adalet Platformu tarafından düzenlendi. Panelde salonun dolduğu, katılımcıların bir kısmının ayakta izlediği gözlemlendi.


Onur Yaser Can, 2010 yılında kayıt dışı alıkonduğunda gördüğü polis işkencesi sonrasında yaşamına son vermişti. Annesi Hatice Can, oğlu için verdiği hukuk mücadelesi boyunca karşılaştığı kolluk kuvvetlerini korumaya yönelik gerçekleştirilen hukuk ihlallerine dayanamayarak Mart 2014’de oğluyla benzer şekilde, aramızdan ayrıldı.

Onur Yaser Can’ın yaşadıklarını 34 farklı polis şiddeti ve işkence vakası ile birlikte kitabına konu edinen gazeteci yazar İsmail Saymaz, konuşmasında bu vakalarda aile ve yakınların birer avukat, savcı ve dedektif haline gelmek zorunda kaldığını ve pek çok fiziki, maddi ve manevi baskıya maruz kaldığını belirtti. Hrant Dink davasında 2,5 sene boyunca hiçbir şey yapmayarak ilerleme kaydedilmemesine sebep olan savcı Muammer Akkaş’ın Onur Yaser Can’ı alıkoyan polislere ilişkin işkence davasında takipsizlik veren kişi olduğuna dikkat çekti. Babası Mevlüt Can’ın “Biz terörle mücadeleyi işkenceci bilirdik, narkotiğin de öyle olduğunu yeni öğrendik” sözlerini aktararak davanın ayırt edici yönünü vurguladı.

Gazeteci Burcu Karakaş artan polis şiddeti ve baskı-kontrol mekanizmalarını devletin işkence geleneği çerçevesinde ele alarak, işkencenin, sisteme tehdit olarak görülen bireylere karşı meşrulaştırılmasının altını çizdi. Dava sürecini yakından takip eden ve bu süreç boyunca Hatice Can’a kişisel olarak da destek veren Karakaş, Hatice Can’ın kadın hakları mücadelesine yaptığı katkılarına ve mücadeleci karakterine de değindi.

Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Öznur Sevdiren ise dava sürecini ve işkenceyi insan hakları ve hukuki perspektiften değerlendirerek “Filistin askısı,” “elektrik verme” gibi “eski” işkence yöntemlerinin günümüzde artık kullanılmıyor olmasının işkencenin yok olduğu anlamına gelmediğini, aksine işkencenin sokağa inerek kolektifleştiğini ve faillerinin giderek meçhullaştığını belirtti. Karşılaşılan insan hakları ihlallerinin münferit olmadığının altını çizdi. İşkencenin nasıl bizatihi bazı ceza hukukçularının söylemleriyle meşrulaştırıldığına, 12 Eylül dönemi ve günümüzden örnekler verdi.

Panelde kapanış konuşmasını yapan baba Mevlüt Can  hayat dolu oğlunu intihara sürükleyen süreci ve ardından eşi Hatice Can ile yürüttükleri adalet mücadelesi boyunca karşılaştıkları baskı ve engellerden bahsederek mücadelelerini yalnız yürütmemiş olsalardı eşi Hatice Can’ın da bugün muhtemelen aramızda olacağını dile getirdi.

Mevlüt Can ve kızı Ezgi Sevgi Can, panelin bitiminde herkesi 21 Ekim Salı günü saat 11:30’da Çağlayan Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ve işkenceci polislerin evrakta sahtecilikten yargılandığı davanın duruşmasına katılmaya, beraber işkenceye ve adaletsizliğe karşı dayanışmaya davet etti.

Onur Yaser ve Hatice Can’larımız için Adalet Platformu’na aşağıdaki kurum ve gruplar destek veriyor.

ACORT - Türkiyeli Yurttaşlar Meclisi — Fransa
Alınteri
Ankara Feminist Kolektif (AFK)
Başlangıç Dergisi
Bilgi Üniversitesi Ekonomik-Politik Kulübü
Bombalara Karşı Sofralar/Food Not Bombs
Collectif de Taksim — Fransa
Fraksiyon.org
HDK Ankara Kadın Meclisi
İşçi Demokrasisi Parti Girişimi (İDP)
İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi Kadın Komisyonu
İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği
Lambdaistanbul LGBTİ
Kaç Bize Gel
Kadın Çalışmaları Derneği
Kadın Dayanışması
Kadın Dayanışma Vakfı
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
Nor Zartonk
ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu (AFT)
ODTÜ Sinema Topluluğu (SiTop)
Ötekilerin Postası
Seğmenler Forumu
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SKYP)
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Yaşanacak Dünya — Köln
Yeldeğirmeni Dayanışması
Yeryüzüne Özgürlük Derneği
Yoğurtçu Parkı Barış İnisiyatifi

BASINA VE KAMUOYUNA ÇAĞRI

Onur Yaser & Hatice Can’larımız için Adalet İstiyoruz!



İstanbul Emniyet Müdürlüğü (IEM) Narkotik Şube’de gördüğü işkenceden sonra intihar eden kardeşimiz Onur Yaser ve oğlunun acısına dayanamayarak 3.5 yıllık mücadelesi sonucunda canına kıyan annemiz Hatice Can’ın adalet arayışını sürdürüyoruz. 21 Ekim 2014 günü saat 11:30'da mücadelemize destek için herkesi Çağlayan Adliyesi'ne bekliyoruz.

ODTÜ Mimarlık bölümü mezunu, ressam, müzisyen, dalış sporcusu Onur Yaser Can’ın 2010 yılı Haziran ayında esrar alırken teknik telefon dinlemesine takılmasının ardından yakalanarak, İEM Narkotik Şube’de iki ayrı polis ekibi tarafından maruz bırakıldığı işkence, cinsel taciz, psikolojik şiddet ve daha birçok insanlık dışı ve hukuksuz muamele sonucunda hayatına son vermesinin üzerinden dört yılı aşkın bir süre geçti.

Bugün bizler, hakkında sahte belge düzenleyerek Onur Yaser'i ölüme sürükleyen işkence sürecine bilfiil katılan iki narkotik polisinin yargılanacağı evrakta sahtecilik davası için bir kez daha tüm basına ve kamuoyuna sesleniyoruz. İçinde yaşadığımız polis devletinde, güvenlik güçlerinin huzur ve güvenliği sağlamak yerine pek çok gence baskı ve şiddet uyguladığını 12 Eylül’den, Gezi Direnişi’nden ve son olarak Kobanê eylemlerinden çok iyi biliyoruz. İşkenceye sıfır tolerans diyenlerin de Onur Yaser’i karakolda nasıl bir travmaya maruz bıraktıklarını ne yazık ki berraklıkla görüyoruz.

Onur Yaser, teknik telefon dinlemesine takılıp yakalandığında, polis karakoluna alınırken “sözde” direnme olmadığından Giriş Doktor Raporu alınmadı. Onur Yaser’i yakalayan polisler yasal bir zorunluluk olmasına rağmen, kendisini yakaladıklarını ne o günün Beyoğlu Nöbetçi Savcısı’na, ne de CMK 250. Madde kapsamında yürütülen uyuşturucu operasyonundan sorumlu savcılara haber verdiler. Anayasal bir hak olmasına rağmen sözde imzası alınarak biz yakınlarına haber verilmedi. İfadesi alınırken avukat bulundurulmadı. İçeride neler yaşandığını artık sadece işkencecisi polisler biliyor. Onur Yaser, Doktor Çıkış Raporu almak üzere doktora ise, bizzat ifadesini alan, işkenceyi yapan birinci Polis ekibi tarafından götürüldü. Doktor muayeneyi İstanbul Protokolü’ne aykırı olarak bizzat ifadesini alan, işkenceyi yapan birinci polis ekibi doktorun odasındayken yaptı. Bununla birlikte rapor, bulunması gereken en basit bilgileri bile içermeyecek şekilde, üstelik psikolojik vb. diğer muayeneler yapılmadan, “Darp cebir yoktur” şeklinde düzenlendi.

Onur Yaser, onunla eşzamanlı yakalananların hemen sonra serbest bırakıldığı gibi Doktor Çıkış Raporu alındıktan sonra serbest bırakılması gerekirken, bilinmeyen bir yerde 1,5 saat daha tutuldu ve işkence bu süre içinde de devam etti.

Dahası, bugün aynı polisler, Onur Yaser’in ne yakalandığında düzenlenen ifade tutanağından, ne de daha sonra sahte olarak düzenlenip ikinci kez emniyete çağırıldığında kendisine işkence ile imzalattırılan ifade tutanakları ve diğer belgelerden birer suret almayı istemediğini iddia ediyorlar. Maruz kaldığı işkenceye ilave olarak kendisine bizzat psikolojik işkence yapmayı kendisinin kabul ettiği şeklinde iddialar bile ileri sürülebiliyor.

Hayata aşkla bağlı, yaşama sevinciyle dolu olan Onur Yaser’in ölümü, son yıllarda Türkiye’de giderek artan devlet ve polis şiddetinin bir tezahürüdür. On üç yıllık iktidar dönemi boyunca AKP hükümetinin yargıya yaptığı müdahaleler sonucu kolluk kuvvetlerinin üzerindeki hukuki denetim ve yargı mekanizmaları kasten zayıflatılmış ve bu sayede kolluk kuvvetlerinin cezasızlık üzerinden sistematik ve keyfi şiddet uygulamalarının yolu açılmıştır. Dolayısıyla Onur Yaser basit bir intihar vakası sonucu yaşamını yitirmemiş, bizzat kolluk kuvvetlerinin sistematik işkencesi, insanlık ve hukuk dışı muameleleri sonucu katledilmiştir. 

Onur Yaser’in annesi Hatice Can, uzun yıllar şimdiki Aile Bakanlığı, eski Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. Ekonomistti. 45 yaşından sonra TODAİE'de Kamu Yönetimi üzerine yaptığı yüksek lisansını birinci derece ile tamamladı. Mevcut birçok kadın hakkının yasalaşmasında son derece önemli bir rol oynadı ve kadın hakları mücadelesinde hep en ön saflarda mücadele etti. Ancak sırf sosyalist devrimci görüşleri, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyesi olmayı sürdürmekte ısrar edebilen cesaretli iki üç kişiden biri olması nedeniyle, mobbing uygulamalarına maruz kaldı. Zulüm gördü ve bunun üzerine 50'sine yaklaşmışken nice emeklerle hazırlayıp verdiği uzmanlık tezi  ile hak ettiği gibi Kadın Hakları Uzmanı  olarak emekli olmayı tercih etti. Hatice Can, polis şiddetiyle çocuklarını kaybeden annelerden sadece bir tanesi olarak, adalet arayışı mücadelesinde çaresiz bırakıldı; tüm dava sürecinin uzatılması, delillerin bilinçli şekilde karartılması onu yıldırdı ve geçtiğimiz Mart ayında yaşamına son verdi.

Bugün işkence sonucu katledilen Onur Yaser’in ve oğlunun ardından sürdürdüğü adalet arayışında çaresiz bırakılan anne Hatice Can’ın ölümleri sıradan intihar vakaları değildir; her ikisi de devlet baskısı ve polis şiddetinin bizzat sonucudur. Bizler akıl almaz hukuk dışı uygulamalara, polisin rahatça delil karartabilmesine, bilgi edinme hakkımızın yok sayılmasına, yargılamayı yapan ve itirazlarımızı dikkate almayan, takipsizlik kararlarına itiraz ettiğimizde itirazlarımızı reddeden yargıçlara rağmen adalet mücadelemizi sürdürüyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkede bu mevzuat boşlukları, bu boşluklardan yararlanan işkenceci polisler ve işbirlikçisi yargıçlar olduğu sürece gençler bir bir katledilmeye ve cinayetlerin üstü sistematik bir şekilde örtülmeye devam edecek. Onur Yaser ve Hatice Can'larımız için sürdürdüğümüz adalet mücadelesi, Cumartesi Anneleri’nin, Barış Anneleri'nin, Gezi Direnişi’nin ve hala devam eden Kobanê Direnişi’nin tüm baskılara ve zulme inat çoğalttığı insanlık umuduna ortaktır ve yalnız bırakılmamalıdır. İşkenceye, zulme, eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı hep birlikte direnmenin vaktidir.

Onur Yaser & Hatice Can’larımız için adalet istiyoruz. Herkesin mücadelemize destek adına 21 Ekim 2014 Salı günü saat 11:30'da Çağlayan Adliyesi’nde işkenceci polislerin evrakta sahtecilik suçundan yargılanacağı duruşmaya katılımını bekliyoruz.

Onur Yaser & Hatice Can’larımız için Adalet Platformu

www.onuryasercan.com
iletişim@onuryasercan.com
Facebook: Onur Yaser&Hatice Can'larımız İçin Adalet
#onuryasercanicinadalet