25 Temmuz 2011 Pazartesi

Avrupa'da faşizm hep yükselişte


Norveç’teki çifte saldırılarla Avrupa’da faşizm yeni bir ivme kazandı. 11 Eylül saldırılarının aksine Norveç’teki olaylar, daha çok 1995 yılındaki Oklahoma olayına benziyor. Europol’un “Avrupa’da aşırı sağ tehlikesi yok” şeklindeki raporun aksine Almanya, Fransa, İsveç, İngiltere, Finlandiya, Polonya ve Macaristan’da artan faşist örgütlemeler dikkat çekiyor. 



Ünlü Alman kuantum teoricisi Werner Heisenberg ölüm döşeğindeyken Tanrı’ya “Neden türbülans var?” diye soracağını söylemişti. Sadece Heisenberg değil, hemen fizikçilerin kafa yorduğu türbülans kimilerine göre her şey yolunda giderken, birden tersine dönmesi. Sevgi nefrete, güzel çirkine, iyi kötüye. Tıpkı Avrupa’da hayat standardının en yüksek olduğu Norveç’in türbülansı gibi. 



Norveç’in türbülansa iten ise 32 yaşındaki Anders Behrin Breivik. Ancak önce sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki profilinde Machiavelli, Tolstoy, Dante, Kafka ve George Orwell okuduğunu yazan Breivik türbülans geçirdi. Bir tarım şirketi sahibi, avcılıkla uğraşan, klasik müzik dinlediğini yazan Breivik, son olarak 17 Temmuz günü Twitter’e “İnançlı bir insan, 100 bin çıkarcı insana bedeldir” şeklinde mesaj attı. 



Daha önce hiçbir suça bulaşmayan Breivik, 22 Temmuz Cuma günü Oslo’da parlamentosu ile Utaya adasında İşçi Partisi’nin gençlik kampında düzenlenen silahlı saldırının en önemli zanlısı olarak yakalandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez böyle bir trajediyle sarsılan Norveç’teki çifte saldırı, anında New York ve Washington’a 11 Eylül 2001 günü yapılan saldırılara benzetildi. 



Fakat 91 kişinin hayatına mal olan Norveç’teki saldırılar, Brevik’in aşırı sağcı radikal bir Hıristiyan kimliği yüzünden ABD’nin Oklahoma kentinde 1995 yılında düzenlenen bombalı saldırıyla benzerlik arz ediyor. Aşırı sağcı Timothy McVeigh’in devlet binasını havaya uçurması sonucu 168 kişi ölmüştü. Ancak tüm spekülasyonlara rağmen Norveçli yetkililer, olayın perde arkasına ilişkin iddialarda bulunmaktan kaçınıyorlar. 



MARKS’I VE İSLAMİYET’İ SEVMİYOR! 



Polis ve hükümetin olayın siyasi yönüne ilişkin henüz bir açıklama yapmazken Anders Behrin Breivik’in siyasetle yakından ilgilendiği ve internetteki tartışmalarına sık sık katılması gözlerden kaçmıyor. Anti-İslam görüşlerin yer aldığı “document.no” sitesindeki arşive ulaşan Alman Spiegel dergisi Breivik’in İslam düşmanlığının yanı sıra Marks’ı da sevmediğini duyurdu. 



En çok merak edilen soru ise Breivik’in saldırıları tek başına mı planladı, yoksa bir grubun parçası mı? Polis Breivik’in herhangi bir gruba üye olması halinde izleneceğini savunurken, onun sadece aşırı sağcı ideolojilerden etkileneceğini düşünüyor. Norveç güvenlik birimleri ise Şubat ayında hazırladıkları bir raporda güvenlik sorununa dikkat çektikleri ortaya çıktı. Ulusal güvenlik raporunda ülkedeki aşırı sağcı grupların başta İsveç olmak üzere diğer Avrupa ülkelerindeki gruplarla ilişkiye geçtikleri ve 2011 yılında eylemler olabileceğine yer verilmiş. 



Radikal solcuları ve İslamcı grupları izlemeye alan Avrupa polis birimi Europol’un 2010 yılı raporunda ise radikal sağcı grupların tehlikeli olmadığı yazılmıştı. Ancak Avrupa ülkelerinde artan işsizlik, Müslümanların varlığı ve göçmen akışı nedeniyle son yıllarda aşırı sağ yükselişte. 



Norveç’te ise Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ve Hollanda’daki LPF (Lijst Pim Fortuyn)’ye benzetilen aşırı sağcı Gelişim Partisi yüzde 25 oy alarak meclise giren ikinci büyük parti oldu. Avrupa’da ırkçılığın en çıktığı bazı ülkeler ise şöyle: 



AVRUPA’DA YÜKSELEN FAŞİZM 



ALMANYA: Nazi rejiminin yıkılmasına rağmen Almanya’da faşizm hep gündemde. Fakat Almanya 2. Dünya Savaşı’nın ardından ilk kez 1975 yılında Neonazilerin terör eylemlerinden korkmaya başladı. Diğer ülkelerin aksine radikal sağcı gruplar siyaset arenasında yer almazken, fakat kimi zaman Neonaziler değişik isimlerle bazı eyalet meclislerine bile girmeyi başardı. İki Almanya’nın birleştiği 1990’dan bu yana ise çoğunluğu göçmen 140 kişi aşırı sağcı saldırılarda hayatını kaybetti. 



FRANSA: 1972 yılında Jean-Marie Le Pen tarafından kurulan aşırı sağcı parti Ulusal Cephe (FN), ilk 1983 yılındaki seçimlerde büyük başarı elde etti. Seçimlerde göçmen karşıtlığı yapan partinin yüzde 15’lik başarının ardından ırkçı saldırlar da arttı. Sadece 1980-1985 yılları arasında 130 kişi ırkçı saldırıların kurbanı oldu. Son yıllarda ise diğer ülkelerde olduğu gibi Fransa’da da “Ülke İslamlaşıyor” korkusu büyüyor. 



İNGİLTERE: ABD ile bağlantılı Neonazi grupların etkili olduğu İngiltere’de ilk Nazi partisi 1962’de Ulusal Sosyalist Harekatı adıyla kuruldu. Ülkede 1982 yılında kurulan bir başka sağcı parti ise İngiliz Ulusal Parti oldu. Şu anda AP’de iki üyesi olan parti Euro’ya girilmesine karşı çıkarken, yabancıların İngiltere’den çıkarılmasını istiyor. Yine “Adolf Hitler mücadele grubu” adlı Neonaziler özellikle İskoçya ve İrlanda’da göçmenlere yönelik düzenlediği saldırılarla gündemde. 



İTALYA: Mussolini’nin liderliğinde Avrupa’da faşistlerin ilk iktidara geldiği ülke ise İtalya. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından faşist örgütlenmeler İtalya’da hep devam etti. Mussolini taraftarların kurduğu İtalyan Sosyalist Hareketi (MSI)’nin oy oranı kimi zaman yüzde 8’lere kadar çıktı. MSI 1995’de kapatılırken, yerini Ulusal İttifak (AN) aldı. Şu anda hükümete destek veren Kuzey Ligi, ülkede önde gelen radikal sağcı partilerin başını çekiyor. Faşistlerin Almanya Neonazi gruplarla tarihi işbirliği ise sürüyor. 



HOLLANDA: Sömürgeci geçmişi nedeniyle Hollanda göçmen ülkesi olarak bilindi ve bu yüzden de yabancı düşmanlığı hep gündemde kaldı. Irkçı lider Pim Fortuyn’in listesi 2002 seçimlerinde yüzde 17’lik başarı sağlarken, 2004 yılında İslam eleştirmeni Theo van Gogh’ın öldürülmesiyle Müslüman göçmen karşıtlığı ve bununla bağlantılı radikal sağcılık yükselişe gelişti. Yine Hollanda’da da Neonazi gruplar, Alman NPD partisini örnek olarak Hollanda Halk Birliği adıyla legal siyasetteler. 



POLONYA: Sovyet rejiminin yıkılmasıyla 1990’lı yıllarla birlikte Polonya’da aşırı milliyetçiler yeniden siyaset sahneye çıktılar. Sağın yükselişinin en önemli nedeni işsizlik ve nüfusun önemli bir kesiminin yurt dışında çalışması. 25 yaş altı gençlerin yarısının işsiz olduğu Polonya’da diğer ülkelerin aksine Almanlar, eşcinseller ve Romanlar hedefte. 



İSVEÇ: Batı Avrupa’da Neonazi gruplar ile radikal sağın en fazla örgütlü olduğu ülkelerin başında İsveç geliyor. Geniş basın ve düşünce özgürlüğünden faydalanan radikal sağ gruplar değişik isimlerle örgütleniyorlar. Avrupa’daki Neonazilere kitap, broşür ve CD gibi materyallerin sağlandığı İsveç’te ırkçılar 1998 yılında Adalet Bakanı’na patlamayan bombalı bir mektup gönderdiler. 1999 yılında ise 3 kişinin ölümü, 2 gazetecinin yaralanmasına neden olan bombalı bir saldırı düzenlediler. 



FİNLANDİYA: Geçtiğimiz Nisan ayında aşırı sağcı “Gerçek Finler”in sandıktan yüzde 19’luk bir başarı elde ederek üçüncü parti olarak çıkmasıyla gözler bu ülkeye de çevrildi. Timo Soini’nin başkanlığındaki partinin hedefinde sadece AB ve Euro yok. Diğer Avrupalı milliyetçiler gibi göçmenleri ve İslam karşıtlığını seçim malzemesi yapan Gerçek Finler Partisi kürtaja da karşı çıkıyor ve “Doğum oranını yükselteceğiz” diyor. 

İSPANYA: Faşist lider Franco’nın yıllarca iktidarda olduğu İspanya’da yılda ortalama 4 bine yakın ırkçı saldırı meydana geliyor. Radikal sağcı grupların gündeminde ise kaçak göçmen akışı var. Hatta 5 Şubat 2000’de El Ejido kentinde Marokolu göçmenlere ait 500’ye yakın işyeri yerle bir edildi. Polis ancak kentte ancak 2 gün sonra kontrolü sağladı. 



MACARİSTAN: Komünist rejimin yıkılmasıyla ülkede birçok faşist grup ve radikal sağ gruplar örgütlenmeye başlandı. Hatta Macaristan, Avrupa’daki Neonazilerin tatil ülkesi olarak biliniyor, çünkü Nazi bayrakları ve sembolleri serbest. Macaristan’da silahlı faşistler cirit atıyor. Hedeflerinde Romalar ve eşcinseller var. En tehlikeli grup ise binlerce silahlı üyesi bulunan ve 'Savunma Kuvvetleri' anlamına gelen Vedero. 



Kaynak: ANF