Dünyanın hemen her yerinde ard arda afetler yaşanıyor. Ne var ki, tüm acı deneyimlere rağmen felaket riskleri küçümseniyor. Birçok hükümet, afet risklerini saklıyor ya da zararsızmış gibi göstermeye çalışıyor.
Doğanın isyan bayrağını çekip, bir felakete yol açması bazen hiç beklenmedik zamanlarda meydana geliyor. Ancak bu, felaketlerin önceden tahmin edilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Kesin olan, dünya üzerindeki bir takım bölgelerin sık sık afete uğraması. Bazen yılda bir kez, bazen ise uzun aralıklarla aynı yerlerde aynı felaketler meydana geliyor. Ne yazık ki birçok acı deneyime karşın birçok ülke yeni felaketlere yine hazırlıksız yakalanıyor.
“Her birimiz ve özellikle de hükümetler, gelecekte gerçekleşme olasılığı olan olayları bir tarafa bırakma refleksi gösteriyoruz. Bir hükümete, “İşsizliğe mi endişelensem yoksa öncelikle her 20 yılda bir daha büyük depremlerle karşılaşma olasılığını mı düşünsem” diye sorsam, hükümetler büyük ihtimalle, günümüzün işsizliği ile mücadeleyi seçeceklerdir” şeklinde konuşan BM Uluslararası Afetleri Önleme Stratejisi Kurumu’ndan (UNISDR) Andrew Maskrey, olası riskleri görmezden gelmenin insanlığın doğasında olduğu görüşünde.
Birçok hükümet, afet risklerini saklar ya da zararsızmış gibi gösterirken, gerçek riskler çığ gibi büyüyor. Dünyanın her yerinde insanlar, afet riski ile yaşıyor. Düzenli olarak kasırgaların yerle bir ettiği kıyı şeritlerinin iskana açılması, ağaçların yok edilerek, yağmurda toprak kaymasına neden olması başlıca tehlikeler arasında. Buna bir de mega kentlerin şehir planlamasından yoksun gelişmesi de ekleniyor.
"Hükümetler üstüne düşeni yapmalı"
Tüm bu riskler sigorta şirketlerine tekin gelmediği için de afet sigortası yapmaya yanaşmıyorlar. “Boş bırakılmış bir arazide su taşkını olma olasılığı yüksek bir yerde ev yapmanın anlamı olmaz. Bu durumda evi sigortalatamam. Bu da birinci elden sigorta ve mükerrer sigorta için, riskleri daha iyi anlayabilmek, risklerle daha iyi mücadele edebilmek ve tabiî ki insanlara, böylesi bir yatırıma girişemezsiniz diyebilmek için devlet ile sigorta kurumlarının işbirliğine ihtiyaçları olduğu anlamına geliyor" diyen Sigorta temsilcisi Gero Michel, sigorta şirketlerinin, ancak hükümetlerin ve vatandaşların daha fazla sorumluluk üstlenmeleri durumunda, devreye gireceklerine dikkat çekti.
Sigorta şirketleri ile işbirliği
Dünyanın birçok yerinde meydana gelen afetlerin yol açtığı zararın bilançosu, hükümetler ile sigorta şirketlerini işbirliğine zorladı. BM verilerine göre, afetlerin yol açtığı masraflar orta ve yüksek gelirli ülkelerde dramatik şekilde artıyor. Sigorta şirketleri zararın ancak küçük kısmını karşılarken, yük yine devletin omzlarına biniyor. Ancak buna rağmen her iki tarafın harcamaları gittikçe artıyor. Gero Michel, durumu en iyi şekilde açıklayacak Japonya'daki tsunami örneğini verdi: “Japonya’daki felakette, sigortanın karşıladığı zarar, 20 ila 30 milyar dolar oldu. Ülke şimdiye kadar tespit edildiği kadarıyla 300 milyar dolarlık ekonomik zarara uğradı. Bizim ise, tüm üretim kesintileri dahil tahminimiz 500 milyar dolar. Bu zararı hiçbir zaman tam olarak öngöremezdik. Ancak gerçek rakamlara yakın tahminler yapabileceğimizi düşünüyorum. Öncelikleri belirlemek en önemlisi. Bir bütçemiz var ve bu parayla ne yapıp neyi yapamayacağımızı belirlememiz gerekiyor.”
Sigorta şirketleri ve hükümetler, afetlerin yol açtığı masrafların nasıl karşılanacağı konusunda daha sıkı bir işbirliği sağlamayı hedefliyor. Andrew Maskrey, halihazırda doğal afetlerin munzam masrafları konusunda bir tanımlama olmadığını belirtiyor. Maskrey, daha ayrıntılı masraf tahminlerinin, orta vadede, iyi temennilerde bulunmayı bırakıp harekete geçmesi için hükümetler üzerinde baskı yaratmasını umuyor. Ve tabiî ki afetler sonrasında da ”Bunu öngöremezdik” ya da “Kimse bizi uyarmadı” denmemesini diliyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe
“Her birimiz ve özellikle de hükümetler, gelecekte gerçekleşme olasılığı olan olayları bir tarafa bırakma refleksi gösteriyoruz. Bir hükümete, “İşsizliğe mi endişelensem yoksa öncelikle her 20 yılda bir daha büyük depremlerle karşılaşma olasılığını mı düşünsem” diye sorsam, hükümetler büyük ihtimalle, günümüzün işsizliği ile mücadeleyi seçeceklerdir” şeklinde konuşan BM Uluslararası Afetleri Önleme Stratejisi Kurumu’ndan (UNISDR) Andrew Maskrey, olası riskleri görmezden gelmenin insanlığın doğasında olduğu görüşünde.
Birçok hükümet, afet risklerini saklar ya da zararsızmış gibi gösterirken, gerçek riskler çığ gibi büyüyor. Dünyanın her yerinde insanlar, afet riski ile yaşıyor. Düzenli olarak kasırgaların yerle bir ettiği kıyı şeritlerinin iskana açılması, ağaçların yok edilerek, yağmurda toprak kaymasına neden olması başlıca tehlikeler arasında. Buna bir de mega kentlerin şehir planlamasından yoksun gelişmesi de ekleniyor.
"Hükümetler üstüne düşeni yapmalı"
Tüm bu riskler sigorta şirketlerine tekin gelmediği için de afet sigortası yapmaya yanaşmıyorlar. “Boş bırakılmış bir arazide su taşkını olma olasılığı yüksek bir yerde ev yapmanın anlamı olmaz. Bu durumda evi sigortalatamam. Bu da birinci elden sigorta ve mükerrer sigorta için, riskleri daha iyi anlayabilmek, risklerle daha iyi mücadele edebilmek ve tabiî ki insanlara, böylesi bir yatırıma girişemezsiniz diyebilmek için devlet ile sigorta kurumlarının işbirliğine ihtiyaçları olduğu anlamına geliyor" diyen Sigorta temsilcisi Gero Michel, sigorta şirketlerinin, ancak hükümetlerin ve vatandaşların daha fazla sorumluluk üstlenmeleri durumunda, devreye gireceklerine dikkat çekti.
Sigorta şirketleri ile işbirliği
Dünyanın birçok yerinde meydana gelen afetlerin yol açtığı zararın bilançosu, hükümetler ile sigorta şirketlerini işbirliğine zorladı. BM verilerine göre, afetlerin yol açtığı masraflar orta ve yüksek gelirli ülkelerde dramatik şekilde artıyor. Sigorta şirketleri zararın ancak küçük kısmını karşılarken, yük yine devletin omzlarına biniyor. Ancak buna rağmen her iki tarafın harcamaları gittikçe artıyor. Gero Michel, durumu en iyi şekilde açıklayacak Japonya'daki tsunami örneğini verdi: “Japonya’daki felakette, sigortanın karşıladığı zarar, 20 ila 30 milyar dolar oldu. Ülke şimdiye kadar tespit edildiği kadarıyla 300 milyar dolarlık ekonomik zarara uğradı. Bizim ise, tüm üretim kesintileri dahil tahminimiz 500 milyar dolar. Bu zararı hiçbir zaman tam olarak öngöremezdik. Ancak gerçek rakamlara yakın tahminler yapabileceğimizi düşünüyorum. Öncelikleri belirlemek en önemlisi. Bir bütçemiz var ve bu parayla ne yapıp neyi yapamayacağımızı belirlememiz gerekiyor.”
Sigorta şirketleri ve hükümetler, afetlerin yol açtığı masrafların nasıl karşılanacağı konusunda daha sıkı bir işbirliği sağlamayı hedefliyor. Andrew Maskrey, halihazırda doğal afetlerin munzam masrafları konusunda bir tanımlama olmadığını belirtiyor. Maskrey, daha ayrıntılı masraf tahminlerinin, orta vadede, iyi temennilerde bulunmayı bırakıp harekete geçmesi için hükümetler üzerinde baskı yaratmasını umuyor. Ve tabiî ki afetler sonrasında da ”Bunu öngöremezdik” ya da “Kimse bizi uyarmadı” denmemesini diliyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe