15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü'nde 7 genç daha reddini açıkladı. Adaleti ve merhameti yitiren insanların canavarlaştığını söyleyen vicdani retçi Enver Aydemir, "Bizim adaleti ve merhameti yitirmiş bir devletimiz var" dedi.
Barış İçin Vicdani Ret Platformu, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü'nde Barış İçin Vicdani Ret Buluşması düzenledi. Buluşma kapsamında düzenlenen panelin ardından, vicdani retçiler Dolmabahçe'ye yürüdü. Burada 7 genç, vicdani reddini açıkladı.
Bir süre askeri cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra bir yıl önce tahliye edilen vicdani retçi Enver Aydemir, panelde yaptığı konuşmada vicdani reddin insan olmakla ilgili olduğunu söyledi. "Müslüman olanlar da, komünist olanlar da, anarşist olanlar da, Kürt olanlar da, Türk olanlar da merhameti ve adaleti istedikleri için bu canavar organizasyonun bir parçası olmak istemiyor" diyen Aydemir, ekledi: "Bizim adaleti ve merhameti yitirmiş bir devletimiz var."
'TOPLUMDA KADIN VİCDANİ RETÇİLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR'
SGDF'li Türkan Yıldız, "Kışlada Asker Ölümleri" başlığıyla yaptığı sunumda, her gün gelen şüpheli asker ölümlerine dikkat çekti.
"Ordu, Kürdistan'daki savaşın artmasındaki en önemli araçlardan biri ve barışı istemek, ordunun karşısında durmak demektir" diyen Yıldız, toplumda kadın vicdani retçilerin görmezden gelindiğini belirtti.
Şüpheli asker ölümleri arasında ortak noktaların bulunduğunu ifade eden Yıldız, çoğunun yoksul ailelerin çocukları olduğunu ifade etti.
Bir süre askeri cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra bir yıl önce tahliye edilen vicdani retçi Enver Aydemir, panelde yaptığı konuşmada vicdani reddin insan olmakla ilgili olduğunu söyledi. "Müslüman olanlar da, komünist olanlar da, anarşist olanlar da, Kürt olanlar da, Türk olanlar da merhameti ve adaleti istedikleri için bu canavar organizasyonun bir parçası olmak istemiyor" diyen Aydemir, ekledi: "Bizim adaleti ve merhameti yitirmiş bir devletimiz var."
'TOPLUMDA KADIN VİCDANİ RETÇİLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR'
SGDF'li Türkan Yıldız, "Kışlada Asker Ölümleri" başlığıyla yaptığı sunumda, her gün gelen şüpheli asker ölümlerine dikkat çekti.
"Ordu, Kürdistan'daki savaşın artmasındaki en önemli araçlardan biri ve barışı istemek, ordunun karşısında durmak demektir" diyen Yıldız, toplumda kadın vicdani retçilerin görmezden gelindiğini belirtti.
Şüpheli asker ölümleri arasında ortak noktaların bulunduğunu ifade eden Yıldız, çoğunun yoksul ailelerin çocukları olduğunu ifade etti.
'ORDUNUN İNSANLARI PSİKOPAT YAPIYOR'
Şüpheli asker ölümlerinin soruşturulmadığını söyleyen Yıldız, şöyle devam etti: "Savaşta ölenler; işçi, emekçi çocukları. Hiçbir zaman bir Başbakanın ya da zengin birinin çocuğu değil. Buna karşı durmak gerekiyor. Ordu insanları psikopat yapıyor. Bu kadar sağlıksız bir ordunun içerisinde asker ölümleri, işkencelerin olması, insanların intihar etmesi, bunların yaşanması çok doğal. Bunun karşısında önemli olan barışı savunmak. Ordunun karşısında durmak ve tabi ki Kürt kardeşlerimizin uzattığı eli tutmak ve bu savaşın bir parçası olmayacağız demek."
318. MADDE KALDIRILSIN
Toplumsal Dayanışma İçin Psikoloji Derneği (TODAP)'tan Psikolog Eda Erdener, askerliği, travmatize edilmiş bir süreç olarak değerlendirdi.
Erdener, ordu ve askerliğe ilişkin eleştiriyi yasaklayan ve ifade özgürlüğünü ihlal eden 318. maddenin kaldırılmasını istedi.
'HER MÜSLÜMAN SAVAŞA KARŞI MÜCADELE ETMELİ'
Müslüman vicdani retçi Mehmet Lütfü Özdemir ise, sözlerine direniş ve toprağın insanlar için olduğunu söyleyerek başladı.
Özdemir, şöyle konuştu: "Bu ülkede bebekler açlıktan ölüyorsa, analar evlatlarına kahvaltı veremedikleri için intihar ediyorsa, babalar yoksulluk pençesindeyse, insanlar hedef tahtası yapılıp üzerine ateş açılıyorsa, küçük kızlar kuzuları otlatırken cansız bedeninden arta kalan et parçalarını anaların eteklerinde toplanıyorsa, bu ülkede yaşayan her Müslüman eline silah almak yerine savaşa karşı mücadele yürütmelidir. Halkı askerlikten soğutmak diyorlar. Hangi halk? Üzerine ateş açılan halk mı?
Devletler değil, insanlar, insanlık kutsaldır. TSK bu halktan asker olmasını istiyor, kendisi ne veriyor? Biz Müslümanlar, yaşanan bu savaşta yer almak değil, yaşadığımız dünyayı cennete çevirmek istiyoruz. Genç Müslümanlar olarak, ilahi adaletin yeryüzünde insanın elleriyle gerçekleşeceğine inanıyoruz."
Şüpheli asker ölümlerinin soruşturulmadığını söyleyen Yıldız, şöyle devam etti: "Savaşta ölenler; işçi, emekçi çocukları. Hiçbir zaman bir Başbakanın ya da zengin birinin çocuğu değil. Buna karşı durmak gerekiyor. Ordu insanları psikopat yapıyor. Bu kadar sağlıksız bir ordunun içerisinde asker ölümleri, işkencelerin olması, insanların intihar etmesi, bunların yaşanması çok doğal. Bunun karşısında önemli olan barışı savunmak. Ordunun karşısında durmak ve tabi ki Kürt kardeşlerimizin uzattığı eli tutmak ve bu savaşın bir parçası olmayacağız demek."
318. MADDE KALDIRILSIN
Toplumsal Dayanışma İçin Psikoloji Derneği (TODAP)'tan Psikolog Eda Erdener, askerliği, travmatize edilmiş bir süreç olarak değerlendirdi.
Erdener, ordu ve askerliğe ilişkin eleştiriyi yasaklayan ve ifade özgürlüğünü ihlal eden 318. maddenin kaldırılmasını istedi.
'HER MÜSLÜMAN SAVAŞA KARŞI MÜCADELE ETMELİ'
Müslüman vicdani retçi Mehmet Lütfü Özdemir ise, sözlerine direniş ve toprağın insanlar için olduğunu söyleyerek başladı.
Özdemir, şöyle konuştu: "Bu ülkede bebekler açlıktan ölüyorsa, analar evlatlarına kahvaltı veremedikleri için intihar ediyorsa, babalar yoksulluk pençesindeyse, insanlar hedef tahtası yapılıp üzerine ateş açılıyorsa, küçük kızlar kuzuları otlatırken cansız bedeninden arta kalan et parçalarını anaların eteklerinde toplanıyorsa, bu ülkede yaşayan her Müslüman eline silah almak yerine savaşa karşı mücadele yürütmelidir. Halkı askerlikten soğutmak diyorlar. Hangi halk? Üzerine ateş açılan halk mı?
Devletler değil, insanlar, insanlık kutsaldır. TSK bu halktan asker olmasını istiyor, kendisi ne veriyor? Biz Müslümanlar, yaşanan bu savaşta yer almak değil, yaşadığımız dünyayı cennete çevirmek istiyoruz. Genç Müslümanlar olarak, ilahi adaletin yeryüzünde insanın elleriyle gerçekleşeceğine inanıyoruz."
'HEPİMİZ AĞIR SUÇ ORTAĞIYIZ'
Tüm vicdani retçilerin anti-militarist olmak zorunda olmadığını ifade eden Mehmet Atak ise "İşlenen tüm bu cinayetler askeri meslek dahilindedir. Biz bu devlete kolluğu için vergi veriyoruz. Bizim ellerimiz feci şekilde kandadır. Hepimiz çok ağır suç ortağıyız. Elimizdeki kanla yaşamak istemiyorsak davalar açmalıyız. Bu devlete kolluğu için vergi vermeyi reddetmeliyiz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşegül Altıner, İHD eski yöneticisi Av. Eren Keskin ve Erdoğan Aydın'ın katılımıyla "Savaş, Ordunun Profesyonelleşmesi ve Vicdani Ret" konulu panel yapıldı.
'TÜRKİYE TOPLUMU, ASKERCİ BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİP'
Av. Eren Keskin, Türkiye toplumunun askerci bir bakış açısına sahip olduğunu, bunun son derece tehlikeli olduğunu belirtti.
Av. Keskin, Türkiye'deki sol görüşlü kurumlar içerisinde de erkek egemen yaklaşımın kendini gösterdiğini ifade etti. Keskin, "Çünkü hepimiz bu devletin verdiği eğitimle büyüyoruz. Evet hakikaten şanslıyız, en azından bunu aşmaya, görmeye çalışıyoruz. Ancak o eğitimle büyüdük, hepimizin üzerinde birşeyler kaldı bir şekilde. O nedenle kendimizi dönüştürmekten başlamamız çok daha doğru olur" diye konuştu.
Herkesin bir şekilde egemenine benzediğini söyleyen Av. Keskin, egemeni iyi tanımak ve kişilerin öncelikle kendisini dönüştürmek gerektiğinin altını çizdi ve "Ona benzeyen yönlerimizi törpülemek gerekiyor" dedi.
Av. Keskin, "Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında vicdani reddin çok önemli bir hareket olduğunu düşünüyorum. Militarizme karşı bir mücadele başladı ve hala devam ediyorsa bunda vicdani ret hareketinin çok önemi var. Bu coğrafyada herkes asker. Erkeklerle beraber kadınlar da militarist açıyla bakıyor. Bunu değiştirmek gerekiyor. Bunun zor olduğunu biliyorum. Yanı başımızda bir savaş devam ediyor. Ama hala son derece savaşı destekleyen bir toplum yapısı var bunu da görmek gerekiyor" diye konuştu.
Tüm vicdani retçilerin anti-militarist olmak zorunda olmadığını ifade eden Mehmet Atak ise "İşlenen tüm bu cinayetler askeri meslek dahilindedir. Biz bu devlete kolluğu için vergi veriyoruz. Bizim ellerimiz feci şekilde kandadır. Hepimiz çok ağır suç ortağıyız. Elimizdeki kanla yaşamak istemiyorsak davalar açmalıyız. Bu devlete kolluğu için vergi vermeyi reddetmeliyiz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşegül Altıner, İHD eski yöneticisi Av. Eren Keskin ve Erdoğan Aydın'ın katılımıyla "Savaş, Ordunun Profesyonelleşmesi ve Vicdani Ret" konulu panel yapıldı.
'TÜRKİYE TOPLUMU, ASKERCİ BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİP'
Av. Eren Keskin, Türkiye toplumunun askerci bir bakış açısına sahip olduğunu, bunun son derece tehlikeli olduğunu belirtti.
Av. Keskin, Türkiye'deki sol görüşlü kurumlar içerisinde de erkek egemen yaklaşımın kendini gösterdiğini ifade etti. Keskin, "Çünkü hepimiz bu devletin verdiği eğitimle büyüyoruz. Evet hakikaten şanslıyız, en azından bunu aşmaya, görmeye çalışıyoruz. Ancak o eğitimle büyüdük, hepimizin üzerinde birşeyler kaldı bir şekilde. O nedenle kendimizi dönüştürmekten başlamamız çok daha doğru olur" diye konuştu.
Herkesin bir şekilde egemenine benzediğini söyleyen Av. Keskin, egemeni iyi tanımak ve kişilerin öncelikle kendisini dönüştürmek gerektiğinin altını çizdi ve "Ona benzeyen yönlerimizi törpülemek gerekiyor" dedi.
Av. Keskin, "Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında vicdani reddin çok önemli bir hareket olduğunu düşünüyorum. Militarizme karşı bir mücadele başladı ve hala devam ediyorsa bunda vicdani ret hareketinin çok önemi var. Bu coğrafyada herkes asker. Erkeklerle beraber kadınlar da militarist açıyla bakıyor. Bunu değiştirmek gerekiyor. Bunun zor olduğunu biliyorum. Yanı başımızda bir savaş devam ediyor. Ama hala son derece savaşı destekleyen bir toplum yapısı var bunu da görmek gerekiyor" diye konuştu.
'PROFESYONEL ORDU KATİLLER ORDUSUDUR'
Militarizmin tanımını yapan Erdoğan Aydın ise, eğitim ve militarizme ilişkin yaptığı konuşmada, militarizmin egemenlik sisteminin vazgeçilmezi olduğunu söyledi.
Vicdani ret duruşunun şuan ki Türkiye içerisinde en ahlaklı duruşu simgelediğini ifade eden Aydın, "Vicdani ret en yüksek ahlaki standardın olmazsa olmazıdır" dedi.
Aydın, "Militarizmin yeni öğeleri ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin inşa ettiği yeni militarizm kurumlarına karşı dil geliştirerek, sürece karşı etkili mekanizmaları geliştirmek gerekir. Liberallerin, herşeyi özelleştirmesi gibi orduyu da özelleştirmesi sınıfsal bir şeydir" dedi, profesyonel ordunun katiller ordusu olduğunu kaydetti.
HER TÜRK BEBEK DOĞAR
Panelin ardından, vicdani retçiler ve destekçileri Fındıklı Parkı'ndan Dolmabahçe'ye yürüdü.
Eylemde, "İnsan öldürmeyi reddetti. İnan neden cezaevinde?", "Reddet, diren, hayır de. Askere gitme kardeş kanı dökme" yazılı pankartlar taşıyan retçiler, sık sık "Her Türk bebek doğar", "Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız", "Barış için vicdani ret" sloganları attı.
Dolmabahçe'de, Reyhan Arslan, Canan Soylu, Mine Selin Ever, Merve Arkun, Kumru Gök, Deniz Benol ve Mehmet Lütfü Özdemir vicdani retlerini açıkladı.
318. MADDE TEHDİT
Gençlerin ret açıklamalarının ardından konuşan Ercan Aktaş, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülke içerisinde vicdani ret hakkını tanımayan Azerbaycan'la birlikte ikinci ülke olduğunu belirtti. Aktaş, "Her Türk'ün asker doğduğu, Türklerin asker bir millet olduğu gibi ırkçı söylemleri üzerine kurgulanmış bir ulus yaratma bilincinin geliştirildiği bu ülkenin yasaları da bu anlayışı barındırmaktadır" dedi.
TCK'nın "Halkı askerlikten soğutmak" diye adlandırılan 318. maddesinin her insan üzerinde bir tehdit olarak varlığını sürdürdüğünü ifade eden Aktaş, bu madde kapsamında bir çok insanın yargılandığını ve vicdani retçiler üzerindeki tutuklama ile hapis baskılarının sürdüğünü hatırlattı.
Aktaş, tutuklu vicdani retçi İnan Suver'in durumuna da dikkat çekti. Suver'in cezaevinde açlık grevinde olduğunu hatırlatan Aktaş, Cuma günü Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne götürülen Suver'in buradan tekrar cezaevine getirildiğini belirtti.
Açıklamanın ardından, savaş ve polis tarafından öldürülen Uğur Kaymaz ve diğer Kürt çocuklarını konu alan pondomim gösterimi yapıldı.
Kaynak: ETHA
Militarizmin tanımını yapan Erdoğan Aydın ise, eğitim ve militarizme ilişkin yaptığı konuşmada, militarizmin egemenlik sisteminin vazgeçilmezi olduğunu söyledi.
Vicdani ret duruşunun şuan ki Türkiye içerisinde en ahlaklı duruşu simgelediğini ifade eden Aydın, "Vicdani ret en yüksek ahlaki standardın olmazsa olmazıdır" dedi.
Aydın, "Militarizmin yeni öğeleri ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin inşa ettiği yeni militarizm kurumlarına karşı dil geliştirerek, sürece karşı etkili mekanizmaları geliştirmek gerekir. Liberallerin, herşeyi özelleştirmesi gibi orduyu da özelleştirmesi sınıfsal bir şeydir" dedi, profesyonel ordunun katiller ordusu olduğunu kaydetti.
HER TÜRK BEBEK DOĞAR
Panelin ardından, vicdani retçiler ve destekçileri Fındıklı Parkı'ndan Dolmabahçe'ye yürüdü.
Eylemde, "İnsan öldürmeyi reddetti. İnan neden cezaevinde?", "Reddet, diren, hayır de. Askere gitme kardeş kanı dökme" yazılı pankartlar taşıyan retçiler, sık sık "Her Türk bebek doğar", "Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız", "Barış için vicdani ret" sloganları attı.
Dolmabahçe'de, Reyhan Arslan, Canan Soylu, Mine Selin Ever, Merve Arkun, Kumru Gök, Deniz Benol ve Mehmet Lütfü Özdemir vicdani retlerini açıkladı.
318. MADDE TEHDİT
Gençlerin ret açıklamalarının ardından konuşan Ercan Aktaş, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülke içerisinde vicdani ret hakkını tanımayan Azerbaycan'la birlikte ikinci ülke olduğunu belirtti. Aktaş, "Her Türk'ün asker doğduğu, Türklerin asker bir millet olduğu gibi ırkçı söylemleri üzerine kurgulanmış bir ulus yaratma bilincinin geliştirildiği bu ülkenin yasaları da bu anlayışı barındırmaktadır" dedi.
TCK'nın "Halkı askerlikten soğutmak" diye adlandırılan 318. maddesinin her insan üzerinde bir tehdit olarak varlığını sürdürdüğünü ifade eden Aktaş, bu madde kapsamında bir çok insanın yargılandığını ve vicdani retçiler üzerindeki tutuklama ile hapis baskılarının sürdüğünü hatırlattı.
Aktaş, tutuklu vicdani retçi İnan Suver'in durumuna da dikkat çekti. Suver'in cezaevinde açlık grevinde olduğunu hatırlatan Aktaş, Cuma günü Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne götürülen Suver'in buradan tekrar cezaevine getirildiğini belirtti.
Açıklamanın ardından, savaş ve polis tarafından öldürülen Uğur Kaymaz ve diğer Kürt çocuklarını konu alan pondomim gösterimi yapıldı.
Kaynak: ETHA