Festus Okey davasında önemli bir sürecin sonu gelindi. Dört yıl iki
ay hapis verildi polis hakkında… Hatırlayalım: Festus Okey adıyla
bilinen Nijerya uyruklu bir genç, 20 Ağustos 2007 tarihinde İstanbul
Beyoğlu Polis Merkezi’nde bir polisin kurşunuyla hayata veda etmişti.
Suçlanan polisin de imzasını taşıyan tutanaklar var dosyada. Hepsi de Festus’un ölümünden sonra düzenlenen tutanaklar.
Polisler
Beyoğlu’nda “siyahi” iki kişiden şüpheleniyorlar ve onları polis
merkezine götürüyorlar. Polis “siyah”tan şüphelenmekte haklı çıkıyor!
Çünkü öldürdükten sonra düzenledikleri tutanakta Festus’un üzerinden
uyuşturucu çıktığını yazmışlar! Savcılar bu uyuşturucu bulunması ve
gözaltına alma olaylarından Festus öldük/öldürüldükten sonra haberdar
oluyorlar.
Aksiliğe bakın ki o tarihlerde, - ta Nisan
2007 tarihinden beri, nezarethaneler tamirat ve tadilattadır. O nedenle
(!?) Festus’u avukat görüş yerinde tutarlar. O odada kamera vardır ama
kayıt yapamamaktadır. Diğer yerlerdeki kamera kayıtları da
çalışmamaktadır. Dolayısıyla tabanca ile ateş sonucu ölüm ile ilgili
tanık da yoktur, kamera kaydı da yoktur. Aynı zamanda orada yapılan
aramada bacak arasında zulalandığı iddia edilen uyuşturucunun da
üzerinde gerçekten bulunduğu ve orada çıktığı da tespit
edilememektedir. Geriye suçlanan polisin anlatımı kalıyor. O da, arkamı
döndüğümde silahıma sarıldı, karşılıklı çekiştirirken silah ateş aldı
demektedir. Festus, Taksim İlk Yardım Hastanesi'ne götürülür. O sırada
polisler tutanak tutmaktadırlar. Festus hastaneye üzerindeki gömlekle
getirilir. Ama sonra, ölümü sonrasında gömlek kayıplara karışır. Adli
Tıp, ‘atış, bitişik olmayan mesafeden yapılmıştır’ der. Yani boğuşma
anlatımını desteklemeyen bir durum var. Adli Tıp mesafe için gömleğin
kendilerine verilmesini ister. Gömlek yoktur. Savcılık soruşturma açar
ve soruşturmada gömlek sorumlu diye gösterilen kişiler hakkında
takipsizlik kararı verilir. Sorumlu yoktur. En önemli delillerden
birisini gizleyen, yok eden kimdir, bilinemez; aramaktan vazgeçer
yetkililer. Dosya takipsizlik kararı verilerek kapatılır. Bütün bu
durumlar Festus’u öldürmekle suçlanan polis lehinedir. “Siyahi” şahısta
uyuşturucu çıkarılması, kameraların çalışmaması, çalışanların kayıt
yapamaması, ölümün ölenin arkadan saldırı sonucu boğuşma sonucu olması,
bunun tersini gösterebilecek delilin-gömleğin yok edilmesi…
Bununla
da sınırlı değil olan biten. Taksirli suç diye Asliye Ceza
Mahkemesi'nde açılan dava, ölümün bitişik olmayan atış sonucu olduğuna
dair Adli Tıp raporu nedeniyle ağır cezaya alınır. Ama dört yıl
Festus’un kimlik bilgilerinin gelmesi beklenir. Her defasında dava
ertelenir... Bu konuda Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre mahkemeye 10 gün
içinde yanıt verilmelidir. Verilmezse suç işlenmiş olur. Ama dört yıla
yakın süre mahkeme, cmk ve tck hükümlerini hatırlatmamıştır. Suç
duyurusunda da bulunmamıştır. En sonunda bilgiler gelmese de savcının
mütalaasını vereceği ve eldeki verilere göre karar verileceğine karar
vermiştir. Öldürülen kişinin nüfus bilgilerinin Nijerya’dan
istenmesinin bir zorunluluk olmadığı görülüyor ama yaklaşık dört yıl
böyle geçmiştir.
Festus’un cenazesini Türkiye
Cumhuriyeti yetkilileri, mesela Almanya Büyükelçiliği yetkililerine
teslim etmediler, Nijerya Büyükelçiliği yetkililerine teslim ettiler.
Dolayısıyla Festus’un kimliği ile bilgiler Türkiye Cumhuriyeti
yetkililerinde vardı. Mahkeme kimlik bilgilerini Adalet ya da Dışişleri
ya da İçişleri yetkililerine sormadı.
Festus’a yapılan
muamelenin kabul edilemezliğine inanan Göçmen Dayanışma Ağı, davaya
müdahillik çalışmasını başlattı. Ankara ve İstanbul baroları ile Çağdaş
Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı
ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Mazlumder, Mülteci-der, Helsinki
Yurttaşlar Derneği kurumsal olarak müdahillik başvurusunda bulundular.
Mahkeme reddetti. Gerçek kişiler olarak, akademisyenler, yazarlar,
gazeteciler, üniversite öğrencileri ve pek çok meslekten kişiler
müdahillik başvurusunda bulundular. Mahkeme reddetti ve müdahillik
başvurularını reddettiği 120 kişi hakkında suç duyusunda bulundu.
Bununla da sınırlı değil kaydı gerekenler. 17 Kasım günü Festus’un
kardeşinin vekaletini sundu avukatlar, müdahil olmak istediler. Mahkeme
veraset ilamı istedi, "isim farklı" dedi. Müdahillik talebini reddetti.
17 Kasım’da savcı mütalaasını bildirdi. "Taksirle insan öldürme" dedi. "Kasıt yok" dedi. Birkaç yıllık bir ceza istedi.
13
Aralık’ta Festus davasında bir ilk son yaşandı. Az daha beraat kararı
çıkacaktı. Çıkmadı, çıkmış kadar oldu ama. Dört yıl iki aylık bir hapis
cezasıydı, insan hayatına son vermenin cezası… Şimdi, “ilk son”dan
sonraki yeni süreç başlıyor. Festus’un hakkı, Festus’a teslim edilecek.
Kesinlikle…
Festus, kardeşim…
Siyah, iyi ve güzeldir!
Hüsnü Öndül
Kaynak: Evrensel

















