Yıllardır süren savaş sonucunda Dersim'de insan ve doğa yaşamını tehdit eden devletin savaş politikalarına büyük sermaye şirketleri de katkı sunuyor. Dersim’i insansızlaştırma politikaları, Baraj projelerinin ardından şimdi de siyanürle altın arama projeleriyle sürüyor. Siyanürle altın aramanın yapılmak istendiği yerlerden biri de, Cevizlidere (Merxo) köyü. Altın arama faaliyetlerin ön çalışmalarının başladığı köyde halk, insan ve doğa yaşamını mahvedecek bu 'zehir dolu' çalışmalara izin vermeyeceklerini vurgulayarak, duyarlı tüm kesimleri geç olmadan dayanışmaya çağırıyor.
Dünya coğrafyası üzerinde önemli doğa alanlarının (ÖDA) yer aldığı bölgelerde gerçekleştirdiği siyanürle altın arama faaliyetleriyle ekoloji ve insan yaşamı üzerinde yarattığı tahribatla bilinen Rio Tinto Şirketinin gözünü diktiği Dersim’in Ovacık ilçesindeyiz. 2002 yılında bölge altın arama çalışmalarına başlayan ve son olarak Ovacık ilçe merkezinde taşeron firma Tunçpınar aracılığıyla faaliyetlerine tekrar başlayan firma geçtiğimiz haftalarda Ovacık halkı tarafından protesto edilmişti.
Biz de, siyanürlü altın arama tehlikesiyle karşı karşıya kalan Cevizlidere (Merxo) köylülerinin bu konudaki düşüncelerini almak için yola koyulduk. İlçe belediye başkanı Mustafa Sarıgül'ün tahsis ettiği belediye aracıyla ilçeye yaklaşık 30-35 km uzaklıktaki köye doğru yol alırken, devletin yaktığı köyler, TSK’nin işgal ettiği yemyeşil tepelere diktiği karakollar, askerin yaktığı orman alanları dikkatimizi çekti.
Köyde bizi, devlet tarafından zorla boşaltılan köylerini tekrar canlandırmaya çalışan Cevizlidere köylülüleri karşıladı. Kısa bir hoş geldin faslının ardından, sohbet asıl meseleye geldi. İlk olarak köylülerden Celal Özgül'ün konuya ilişkin düşüncelerini dinledik. Özgül, Cevizlidere köyünü sakinlerinin Rio Tinto şirketine bölgedeki arazilerini satmaya başladığı dedikodularını kesin bir dille yalanladı.
ŞİRKET YETKİLİSNE DEDİK, BURASI GÜNEY AMERİKA DEĞİL
Rio Tinto şirketinin çalışmalarına köyleri boşken 2002 yılında başladığını belirten Özgül, şunları söyledi:
“Şirketin bu bölgede faaliyetlerini yürüteceği alan çok geniş, bizim köye bağlı Biçimli mezrasından Hozat Geyiksuyu'na kadar uzanan bir maden rezervi bulunduğunu biliyoruz. Biçimli mezrasında ara ara sondaj çalışmaları gerçekleştiriliyor. Köye döndüğümüz 2005 yılında da bu faaliyetler devam etti. En son geçtiğimiz yıl da bu çalışmalar yapıldı. Bazı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre şirketin yüksek oranda bakır rezervine rastladığı ve daha sonraki sondaj çalışmalarına altın rezervine rastladığıdır. Keza Ovacık'ta taşeron firmanın büro tutmasının nedeni de aslında ortaya çıkmış oluyor. Sondaj çalışmaları sanırım önümüzdeki günlerde de devam edecektir. Bu çalışmaların olduğu dönemlerde mezrada ve köyde tapulu arazileri olan köylüler hiçbir şekilde muhatap alınmadı."
Bu çalışmaların başlatılmasının ardından şirket yetkilileri ile Ovacık'ta kamuoyuna açık bir toplantı gerçekleştirdiklerini söyleyen Özgül, "Şirket yetkilisine toplantıda belirttik, buranın Güney Amerika olmadığını, köylüler olarak bölgemizde hiçbir şekilde siyanürle altın arama faaliyetlerini istemediklerini ve yapılacak olan çalışmalara müdahale edileceğini ifade ettiğimizde, yetkili ‘alternatif yollar bulmaya çalışacağız’ karşılığını verdi. Bizde her ne olursa olsun doğa ve insan yaşamını tahribata uğratacak çalışmaları istemediğimizi söyledik" dedi.
BÜROKRAT VE POLİTİKACILARA PARA TEKLİF EDİLİYOR
Özgül'ün ardından sohbete katılan köy sakini Emirali Çılgın ise, "2002 yılından Ankara'dan bürokratlara ve bölgenin vekillerine para tekliflerinin olduğunu duyduk ve bu para tekliflerinin hala yapıldığını biliyoruz" iddiasında bulundu. Şirketin kendi bölgelerinde kamuoyuna sadece numune çalışması yaptığını ve siyanürle arama faaliyetinde bulunmayacağı yönündeki açıklamasının aldatmaca olduğunu vurgulayan Çılgın, "Erzincan Iliç'teki tesislerinde maden arama faaliyeti yapılıyor. Yapılan çalışmaları yerinde görmek için oluşturulan heyet içinde bende vardım. Oradaki çalışmalarda şirketin siyanür kullandığını tüm heyet gördü. Yani halkı yanıltmak için böyle bir açıklamada bulunuyorlar" diye konuştu.
Maden Arama faaliyetlerinin Ovacık’tan Hozat'a kadar geniş bir coğrafyada planlandığına dikkat çeken Çılgın, bilirkişilerin, altın arama faaliyetin yapılacağı alanlarda yaşanacak doğa ve insan tahribatını ortaya koyacak bir rapor hazırlaması gerektiğini ifade etti. Yöre insanının yapılacak bu arama faaliyetleri içinde yer almaması gerektiğini kaydeden Çılgın, "Zehir topraklarımıza suyumuza karışmadan bu faaliyeti durdurmalıyız” dedi.
Köylülerden, Cansa Özgül de arama faaliyetlerinin yapıldığı bölgede doğal yaşamın yanı sıra aile mezarlarının ve Hasan Dede türbesinin de zarar göreceğine dikkat çekti. Doğanın tahribatına izin vermeyeceklerini vurgulayan Özgül, şöyle devam etti:
"Bakın bu köyde arıcılık yapılıyor. Arılar bu alanda bulunana tabiatın mucizelerinden bal yapıp şifa dağıtıyor insanlara. Ama şirketler ise burada zehir saçmak istiyor. Yüzyıllardır devlet politikaları ile göçler, savaşlar ve katliamlarla talan edilen bir coğrafyada bu kez de büyük şirketler hayata geçirdiği ve geçireceği baraj ve maden arama projeleri ile insan ve doğal yaşamı hiçe sayıyorlar."
Köy sakinleri Kerem Keser, Hanpeli Ağgül, Atakan Özgül, Gülten Önder de siyanürle altın aramanın sakıncalarına değinerek, bu tür politikalara karşı direneceklerini vurguladı.
Cevizlidere köyü sakinlerinin, doğa ve insan yaşamını düşünmeyen sermaye şirketlerine karşı sonuna kadar mücadele edecekleri ortada, aslında tek endişeleri bu mücadeleyi verirken yalnız kalmak.
Kaynak: ANF