KCK operasyonları gazetecilere yöneldi. Dün Azadiya Welat Gazetesi genel yayın yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım da gözaltına alındı. Bu baskı ortamı akıllara 1990'ları getiriyor.
21 Aralık'ta muhalif gazetecilere yönelik operasyonlar kapsamında Diyarbakır'da Azadiya Welat Gazetesi genel yayın yönetmeni Mehmet Emin Yıldırım da gözaltına alındı. Yıldırım'ın Avukatı Cemil Özen bianet'e yaptığı açıklamada müvekkilinin gözaltı gerekçesini, hakkında verilen kısıtlama kararı gereği öğrenemediğini ve Yıldırım'ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü TEM şubesine götürüldüğünü belirtti.
Özen, Yıldırım'ın gözaltına alınmasını 20 Aralık'ta düzenlenen KCK operasyonları kapsamında değerlendirdi ve müvekkilinin bugün (22 Aralık) kısıtlama kararının kalkmasını ve İstanbul'a götürülmesini beklediklerini ifade etti.
20 Aralık'taki KCK operasyonlarında DİHA, Özgür Gündem Gazetesi, Etkin Haber Ajansı, Etik Ajans, Gün Matbaası ve Demokratik Modernite Dergisi'nin bürolarına ve çalışanlarının evlerine yapılan baskınlarda 40'tan fazla gazeteci gözaltına alınmıştı.
43 Kürt gazeteci hapiste
Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) hazırladığı listeye göre şu anda cezaevinde 43 Kürt gazeteci bulunuyor. Bu gazetecilerden 12'si DİHA'nın editörü, muhabiri, temsilcisi veya dağıtımcısı. DİHA'ya 20 Aralık'ta yapılan operasyonda 10 kişi gözaltına alındı.
Kürtçe yayımlanan ve yayına başladığı 2006'dan bu yana dokuz kez kapatılan Azadiya Welat gazetesinde de durum farklı değil. Azadiya Welat gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Tayyip Temel ve eski sorumlu yazı işleri müdürleri Vedat Kurşun, Ruken Öztürk, Ozan Kılınç ve Bedri Adanır'ın da aralarında bulunduğu toplam 14 gazeteci hapiste. Azadiya Welat gazetesinden pek çok gazetecinin davaları devam ediyor.
1994'te bombalanan ve pek çok çalışanı öldürülen Özgür Gündem gazetesinden ise aralarında Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu beş gazeteci cezaevinde bulunuyor. 20 Aralık'taki operasyonda, aralarında Özgür Gündem Gazetesi imtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Ziya Çiçekçi'nin de olduğu altı kişi gözaltına alındı.
Bilanço 37 ölü gazeteci
Türkiye'de 70'ten fazla gazeteci cezaevinde ve son operasyonlarla hapisteki gazeteciler konusu gündemimizde olmaya devam edecek gibi. Ama gazetecilere yönelik saldırılar, tehditler, gözaltılar ve tutuklamalar, aslında yabancısı olduğumuz bir konu değil. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin verilerine göre 1990-2000 arası öldürülen gazeteci sayısı 37.
Yıl 2011. Artık öldürülen gazeteci çeteleleri yerini tutuklu gazeteci çetelelerine bıraktı. Öldürülen gazeteciler denildiğinde simge isimlerden Ferhat Tepe'yi anmakta fayda var.
Özgür Gündem Bitlis muhabiri Tepe, 1993'te henüz 18 yaşındayken kaçırılıp öldürülmüştü. Tepe'nin cesedi kimsesiz olduğu öne sürülerek, Elazığ Mezarlığı'na gömülmüştü. Ailesinin başvurusu üzerine yapılan incelemede Tepe'nin işkence gördüğü anlaşılmış ve cenazesi Bitlis'te toprağa verilmişti.
Aradan geçen 18 senede Tepe'nin failleri bulunamadı. Oğullarını faili meçhule kurban veren Tepe'nin ailesi, şu anda basına yönelik operasyonlardan gergin.
bianet'e konuşan anne Zübeyde Tepe ve baba İshak Tepe, 1990'lara geri dönülme ihtimalinden tedirgin olduklarını anlatıyorlar.
Zübeyde Tepe, bugün yaşananları bianet'e şöyle değerlendiriyor: "1990'larda oğlum Ferhat Tepe, Özgür Gündem muhabiriydi. O dönemde Ergenekoncular, faili meçhuller, kontrgerillalar vardı. O yıllarda da Özgür Gündem'in pek çok muhabiri gözaltına alındı, işkence gördü, öldürüldü. Tutuklamak ve öldürmekle bunlar bitmiyor. Halen tutuklanıyorlar. Demek ki bitmiyor. Oğlumun kalemi gitti, başkası oğlumun kalemini aldı."
İktidarın son operasyonla muhaliflerin sesini kısmak istediğini vurgulayan İshak Tepe de geçen 18 yılda, oğlunun failinin bilindiğini ama yargılanmadığını anlatıyor. Tepe, o dönem yaşanan cinayetlerin faili meçhul değil, faili malum olduğunu şu sözlerle belirtiyor.
"Şu anda basına yönelik baskılar, o dönemdekilerle benzer şekilde yapılıyor. O dönemde ulusalcı, Kemalist olmayanları, Türkiye'nin üniter yapısına taraftar olmayanları, demokrasiyi, emeği savunanları düşman addederlerdi. Şimdi de AKP zihniyeti taşımayan, onlar gibi düşünmeyenleri yok etmek istiyor. Her iki zihniyet de muhalifini yok etmek istiyor."
Tırnaklarını çıkarmış iktidar
Geçmişle bugünü kıyaslarken, 2010'da gösterilen Press filmini anmamak olmaz. Press, 1990'ların ilk yarısında, Diyarbakır'da Özgür Gündem gazetecilerinin yaşadığı insan hakları ihlallerini anlatıyordu.
Bugün yaşananları Press'in yönetmeni Sedat Yılmaz bianet'e şöyle yorumluyor: "1990'lara bakın. Değişen pek bir şey yok. Bugün tırnak içinde bir iktidar değil, tırnaklarını çıkarmış bir iktidar var. Tam da 1990'ların bakış açısıyla Kandil'de silah tutanla burada kalem tutan aynı paketin içine koyuluyor."
"Demirel o zamanlar 'Onlar bizim için terörist, gazeteci değil' demişti. Şimdi de 'merkezi yapı ve merkezi operasyon' deniliyor. Yani söylenen şey aslında aynı. İktidarın muhalife davranışın sertliğini belirleyen, iktidarın yapısı değil muhalefetin gücüdür. İktidarların sıkıntısı 'öldürmemek' değil. 90'larda öldürüyorlardı, şimdi tutukluyorlar. Yeterli görmezlerse bir üst basamağa gerekirse çıkacaklardır."
Kaynak: Bianet