Ankara'da karısına şiddet uygulayan kocaya müdahale ettiği için ceza alan Mertcan ve Yiğiter AİHM'e gitmeye hazırlanıyor. Yiğiter, "Bundan sonra sokakta şiddete maruz kalan bir kadın gördüğümüzde ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz" diyor.
Ankara'da karısına şiddet uygulayan kocaya müdahale ettiği için üç ay 10 gün hapis cezası alan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlileri Hakan Mertcan ve Cenk Yiğiter, verilen cezanın bozulması yönünde iç hukuk yolları tükendiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gitmeye hazırlanıyor.
Haklarında verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararına karşı temyiz yolu kapalı olduğu için, olağan tek kanun yolunun bir üst derece mahkemesi olan Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz olduğunu belirten Yiğiter, "Biz bu yolun etkili bir yol olmadığını ve bu mahkemede esasa ilişkin bir tartışmanın yürütülmediğini bildiğimiz için, hükmün bir an önce kesinleşmesini ve kanun yararına bozma usulünün işletilmesi için Adalet Bakanlığı'nı göreve çağırmayı tercih ettik" diyor.
Yine de tek iç hukuk mekanizması olan itiraz sürecini Mertcan'ın başvurusu üzerinden işletmeye çalışan Ankara Hukuk Fakültesi asistanları, itirazın Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin oybirliği ile aldığı kararla reddedildiğini; mahkemenin, Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararının usul ve yasaya uygun olduğuna hükmettiğini belirtiyor.
Mertcan ve Yiğiter, "bundan sonra önümüzde iki süreç var" diyor:
* Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın harekete geçip, "Kanun Yararına Bozma" usulünün önünü açarak adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelen, sadece bu dava vesilesiyle bizi değil, başka durumlarda pek çok insanın adil yargılanma hakkını ihlal ederek mağdur eden mevcut hukuksal yaraya pansuman olması. Bu aynı zamanda mevcut hükümet açısından, kadına yönelik şiddet ve adil yargılanma hakkı karşısındaki tutumları ve samimiyetleri anlamında bir sınav olacaktır.
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmak. Bu başvuruda adil yargılanma hakkımızın ihlal edildiğini, ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılması mekanizmasıyla Türkiye'de adil yargılanma hakkının sistematik bir biçimde ihlal edildiğini iddia edecek, bu konunun kamuoyu ve ilgili hükümet birimleri tarafından bilinmesine rağmen hiçbir adım atılmadığını da iddialarımıza ekleyeceğiz. Ayrıca kadına yönelik şiddetin sistematik bir katliam biçimini aldığı bu ülkede, bu yargı kararının kadına yönelik şiddete vize veren, önünü açan bir karar olduğunun da altını çizeceğiz.
Mertcan ve Yiğiter, "Kadına yönelik şiddeti durdurmaya teşebbüs etme, sessiz kalmama, göz yummama" suçuna ve "karı koca arasına karışmak haksız bir fiil, bir haksız tahriktir" tespitine, "bir durumda yardım çağıran kişi yardıma çağırdığı kişinin suç olan eylemlerinin azmettiricisi sayılır" yorumuna karşı AİHM'e gittiklerinde lehlerine bir sonuç çıkacağını düşündüklerini belirtiyorlar.
bianet'e konuşan Yiğiter, AİHM sürecinin yıllar süreceğini, dolayısıyla bu süre zarfında, haklarında verilen karardan dolayı "topluma 'kadına yönelik şiddete karışmayın' mesajının yayılmaya devam edeceğini söylüyor ve ekliyor:
"Bundan sonra sokakta şiddete maruz kalan bir kadın gördüğümüzde ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz."
Kaynak: Bianet