Türkiyeli vicdani retçiler, aydın ve sanatçıların desteğiyle, vicdani reddin insan hakkı olarak tanınması amacıyla kampanya başlatıyor. Kampanya destekçilerinden Banu Güven, bugün vicdani reddini açıklayarak, vicdani redçilere katıldı.
Türkiyeli vicdani retçiler, vicdani reddin yasal hak olarak tanınması amacıyla kampanya başlatıyor. Kampanyaya aralarında Davut Erkan, Ece Temelkuran, Oya Baydar, Rober Koptaş'ın da bulunduğu çok sayıda aydın ve sanatçı destek veriyor. Hazırlanan deklarasyon, önümüzdeki günlerde internet üzerinden imzaya açılacak.
Kampanyanın duyurusunu yapmak üzere Taksim Hill Otel'de bir araya gelen vicdani retçilere, BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, sanatçı Zeynep Tanbay, gazeteci Banu Güven de destek verdi.
BANU GÜVEN VİCDANİ RED AÇIKLADI
Banu Güven, basın toplantısında vicdani reddini açıkladı. Güven, vicdani retçilerin yıllara yayılan mücadelesi sonucunda vicdani reddin görünür olduğunu ve hükümetin konuyu gündeme almak zorunda kaldığını belirtti. Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir kadın olarak savaş hazırlıklarının ve zorunluluklarının reddedilmesini savunuyorum. Bir birey olarak böyle düşünüyorum. Bunu açıklamam beni vicdani retçi yapıyor."
'MEŞRUİYETİMİZİ İNSAN ONURUNDAN ALIYORUZ'
Vicdani retçi Mehmet Tarhan, Türkiyeli vicdani retçiler adına basın açıklamasını okudu. Tarhan, Anayasa'nın 90. maddesi gereği Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin iç hukukunun üzerinde yer aldığını hatırlattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Ermenistanlı vicdani retçi Bayatyan'la ilgili kararına vurgu yaptı. AİHM, Bayatyan kararında, vicdani reddin kabul edilmemesini vicdan özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmişti. AİHM, Yunus Erçep kararında ise Türkiye'yi vicdani retçileri askeri mahkemede yargıladığı için mahkum etmişti.
Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz Türkiyeli vicdani retçiler, 20 yıla uzanan mücadelemizde, meşruiyetimizin kaynağını hiçbir zaman AİHM kararlarında ya da AB kurumlarında aramadık. Vicdani red, temel bir insan hakkıdır, meşruiyetini bizatihi insan onurundan alır."
'ZORUNLU ASKERLİK İKİYÜZLÜLÜK'
Bedelli askerlik tartışmalarını hatırlatan Tarhan, şöyle konuştu: "Vatan borcunu para karşılığı silerek, zorunlu askerliğin zaten ikiyüzlü bir sistem olduğunu kabul eden devlet, vicdani redde geçit verirse yalan düzeninin temelinden sarsılmasından korkuyor." Tarhan, vicdani, total retçi ya da açıklama yapmamasına rağmen askere gitmekten kaçınan herkesin yanında olduklarını söyledi.
'VİCDANİ RED TANINSIN'
Tarhan, vicdani retçilerin taleplerini şöyle sıraladı:
- Vicdani red hakkı bir insan hakkı olarak tanınmalıdır. 1111 Sayılı Askerlik Kanunu yürürlükten kaldırılmalıdır.
- Vicdani retçilerin yargılandığı Askeri Ceza Kanunu 63, 66, 87 ve 88. maddelerinden açılmış tüm davalar düşürülmelidir. Yasanın inanç ve vicdan özgürlüğünü kısıtlayan 45. maddesi kaldırılmalıdır.
- TCK'nın 'halkı askerlikten soğutma' suçunu düzenleyen 318. maddesi kaldırılmalıdır.
- Tutuklu vicdani retçiler İnan Süver ve Muhammet Serdar Delice, derhal serbest bırakılmalıdır.
İLK VİCDANİ RETÇİLER KONUŞTU
Toplantıda Türkiye'nin ilk vicdani retçileri Tayfun Gönül ve Vedat Zencir konuştu. Gönül, şunları kaydetti: "20 yıl önce, Sokak Dergisi'nde vicdani redden bahsettiğimizde Marslı muamelesi gördük. İnsanın doğal güdüsü yaşamaya dönüktür. 20 yıl sonra devlet bu meseleyi itiraf etti ama devlet kafası bunu bir hak olarak değil, suç olarak tanımladı."
Gönül, başka bir dünyayı hayal etme çağrısı yaptı, "Savaşsız, ordusuz, sınırsız bir dünyayı hayal etmek zorundayız" dedi.
Zencir de, vicdani red açıklayan kişi için öncelikli olanın öldürmemek olduğunu belirtti, "Vicdani retçi deklerasyonundan sonra kamusal alana girer, kamusal alanla ilgilenmek, kamusal alanı değiştirmek zorunda kalır. Ahlaki sorumluluğunun devamı gereğidir" dedi.
ERKAN: RETÇİLERE 'SİVİL ÖLÜM'
Vicdani retçilerin avukatlığını üstlenen Davut Erkan, İnan Süver ve Muhammet Serdar Delice'nin tutuklandığını hatırlattı. Erkan, vicdani retçi Enver Aydemir'in cezaevinde kötü muameleye uğradığını belirtti. Erkan, vicdani retçilerin askerlik yapmadıkları için resmi kurumlara başvuramadıklarını; evlenemediklerini, çocuklarını nüfuslarına alamadıklarını, hastaneye dahi gidemediklerini hatırlattı, "Bu uygulamalar sivil ölümdür" dedi.
Kaynak: ETHA

















