3 Aralık 2011 Cumartesi

Saçımızı Kestirdik, Bizi de Tutuklayın

Öğrenci Kolektifleri, "saçını kısa kestirmeyi" terör örgütüne üye olma suçuna kuvvetli delil olarak sayılmasını protesto etmek için Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü'nde saç kesme eylemi yaptı. Öğrenciler, "terör" suçu işliyoruz bizi de alın" dediler.


Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü'nde, Öğrenci Kolektifleri Hopa davasından tutuklu bulunan öğrencilere destek olmak için "terör faaliyeti" gerçekleştirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) dün (2 Aralık) saat 14.00'te bir araya gelen Kolektifler, "Bu bir terör faaliyetidir", "Biz de attık yumurta, bizi de alın memleketi kurtarın" sloganlarıyla Kampüs girişine yürüdü.

Kampüs girişinde yanlarında getirdikleri, Hopa iddianamesinde "terör suçu" delili olarak gösterilen yumurta, ders kitabı, bayrak sopası, kırık şemsiye, çizgi film cd'si ve meyve bıçağını yere bırakan öğrenciler, "eğer bunları kullanmak "terör suçu"ysa biz de burada terör faaliyeti yürütüyoruz, bizi de tutuklayın" dedi. Eyleme tutuklu bulunan öğrencilerden Ömür Çağdaş Ersoy'un babası Fatih Ersoy ve Hikmet Tanıl'ın ablası Betül Tanıl'da destek verdi.

Öğrenci Kolektifleri adına yapılan basın açıklamasında, tutuklu bulunan ODTÜ öğrencisi Ömür Çağdaş Ersoy'un tutukluluğunun ilk günlerinde zorla saçının kesildiği ve Çağdaş'a destek vermek için birçok arkadaşının saçını kestirdiği hatırlatıldı. Daha sonra tutuklanan bu kişilerin, saçlarını kestirmelerinin "terör örgütüne üye olmak" delili olarak gösterildiğini ifade eden Kolektifler, arkadaşlarına destek olmak için açıklamanın ardından toplu şekilde saçlarını kestirdi.

Saç kestirmek "kuvvetli delil" olarak sayıldı

Eylemin ardından destek için saçlarını kestirenlerden Özgür Bozkurt bianet'e yaptığı açıklamada, savcının üç buçuk ay boyunca iddianameyi hazırlayamadığını, arkadaşlarının üç buçuk ay boyunca hangi suçlamayla yargılandıklarını bilmeden tutuklu kaldıklarının söyledi.

31 Mayıs tarihinde tutuklanan Ö. Çağdaş Ersoy'un, Çocuk ve Gençlik Hapishanesi'ne gönderildikten sonra zorla saçının kesildiğini söyleyen Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti: "Çağdaş'ın tutuklanmadan önce kıvırcık uzun saçları vardı. Ona herkes kıvırcık diye hitap ederdi. Hapishanede zorla saçını kestiler. Biz de arkadaşımıza destek olmak için saçlarımızı kestirdik ve toplu fotoğrafımızı çekip içeri gönderdik. Fotoğrafta yer alan bazı arkadaşlarımız 18 Haziran tarihinde gözaltına alındı. Savcı da yaptığımız saç kestirme eylemini, 'terör örgütüne üye olma' suçuna kuvvetli delil olarak saydı. Bunun yanında suç delilleri içerisinde bayrak flaması, meyve bıçağı ve ders kitapları da vardı ve 80 sayfalık iddianamenin 40 sayfası ders kitaplarından alınan notlardan oluşuyor".

Saç kestirme eylemine katılan bir başka öğrenci Ezgi Ünsal ise Bianet'e yaptığı açıklamada, tutuklu arkadaşlarının geçen sene SBF'de yaşanan Burhan Kuzu'ya yumurta atma eyleminden, ulaşım zammı, torba yasa ve Hopa eylemlerinden yargılandığını söyledi. İddianamede tüm bu demokratik eylemlerin "terör faaliyeti" olarak değerlendirildiğini ifade eden Ünsal, altı aydır sebepsiz yere tutuklu bulunan arkadaşlarını görememenin acısının tarif edilemez olduğunu belirtti. F tipi hapishanede tutuklu bulunan arkadaşlarının, keyfi cezalarla baskı altına alınmaya çalışıldığını söyleyen Ünsal, "Baskı içeride de dışarıda da devam ediyor" dedi.

Fatih Ersoy: "Oğlum Çağdaş hedef gösterildi"

Ömür Çağdaş Ersoy'un babası Fatih Ersoy ise yaptığı açıklamada, oğlunun 31 Mayıs'taki Hopa eyleminde polisle çıkan çatışma sırasında değil, 20 tane polisin Dilşat Aktaş'ı öldüresiye dövmesine engel olmak isterken gözaltına alındığını ifade etti. Çağdaş'ın gözaltına alındığında saatlerce işkenceye maruz kaldığını söyleyen Ersoy, adli tıp kurumunun ise darp izlerini ilk başta rapora yazmak istemediğini ancak Çağdaş'ın itirazları sayesinde bazı darp izlerini rapora işlendiğini belirtti.

Ankara'nın ortasında bile polisin rahatlıkla işkence yapabildiğine, Dilşat Aktaş'ı öldüresiye dövebildiğine dikkat çeken Ersoy, "Ankara'nın Kızılay Meydanı'nda polis bunu yapabiliyorsa, Doğu'da Güneydoğu'da neler yapıyordur. Doğu'daki halkın isyanını da bu olayla anlayabiliriz" dedi.

Hopa'da Metin Lokumcu'nun ölümünün ardından Türkiye'nin dört bir yanında eylemler yapıldığını ifade eden Ersoy, diğer illerde yapılan eylemlerin Ankara'daki gibi muamele görmediğini vurguladı. Bunun nedenini de şöyle dile getirdi: "Öğrenci Kolektiflerinin Ankara'daki eylemleri çok ses getirdi. Oğlum Çağdaş'ta Samanyolu TV, Zaman gazetesi gibi medya kuruluşları tarafından hedef gösterildi. Burhan Kuzu'ya yönelik SBF'deki yumurtalı eylemin ardından Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Babacan ve Burhan Kuzu 'bunların arkasında terör örgütü vardır' diyerek hedef göstermiştir. Başbakan'ın ve yandaş medyanın aynı anda aynı şeyleri söylemesi aslında yargıya gönderilmiş bir mesajdı. Yargı da bu mesajı 31 Mayıs tarihinde uygulamaya koydu."

Dayanışma sayesinde dışarıdakilerin içeriye, içeridekilerin de dışarıya doğru bir yürek akışı sağladığını belirten Ersoy, dışarıdakilerin içerideki arkadaşlarına destek olmak için saçlarını kestirmelerinin ardından Çağdaş'ın da dışarıdaki arkadaşlarına destek olmak için 9 Aralık'taki duruşmaya saçlarını kestirerek geleceğini söyledi. Ersoy, toplumun tüm kesimini özellikle de üniversite gençliğini geleceğine sahip çıkmak için 9 Aralık'ta Ankara Adliyesi'nde görülecek davaya çağırarak konuşmasını sonlandırdı.

Kaynak: Bianet