SİT alanı ilan etme yetkisinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı'na devredilmesini öngören yasa taslağı nedeniyle çavreciler kitlesel eylemlere hazırlanıyor.
SİT alanı ilan etme yetkisinin Kültür Bakanlığı'na bağlı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun elinden alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak bir komisyona devredilmesini öngören yasa taslağı çevrecileri endişelere sevk etti. Çevre gönüllüleri, taslağın geçmesiyle birlikte SİT alanları ve değerli doğa varlıklarına başta HES'ler olmak üzere zarar verecek tüm faaliyetlerin önünün açılacağını düşünürken, buna karşı çıkmak için kitlesel eylemlere hazırlanıyor.
İkizdere Vadisi'nin SİT alanı ilan edilmesinin ardından Meclis'te görüşülecek bir tasarı Türkiye'nin en çok konuşulan konusu haline geldi. Yeni Tabiatı Koruma Kanunu, Çevre Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak 20 kişilik bir kurula bugüne kadar doğal SİT alanı ilan edilen tüm yerlerin durumunu yeniden gözden geçirme ve bu statülerini ortadan kaldırma yetkisi veriyor. Çevre Bakanlığı Müsteşarı'nın başkanlık edeceği kurulda, bakanlığın belirlediği 2 sivil toplum kuruluşu üyesi, bakanlık bürokratları ve 4 akademisyen bulunacak. Taslağa ilişkin değerlendirmede bulunan çevreciler endişelerini dile getirdi.
'HÜKÜMET GÜDÜMLÜ BİR KURUM YARATACAK'
TMMOB Enerji Komisyonu Başkanı Cengiz Göltaş, Çevre Bakanlığı'nın çevreyle ilgili sorunlara karşı ve taleplere karşı kapalı olduğunu belirterek, bakanlığın işlerliğini yitirdiğine dikkat çekti. Göltaş, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun HES'lere karşı çıkmayı cinnet olarak değerlendirmesini dünyada eşi benzeri olmayan bir tepki olduğunu ifade etti. Söz konusu yasa tasarısı ile sit alanı olarak ilan edilen yerlerin hülle yöntemiyle tekrar alınmaya çalışıldığına dikkat çeken Göltaş, Türkiye'nin doğal güzelliklerinin ve sularının kuralsız bir şekilde piyasalaştırıldığını ifade etti. Göltaş, çevre gönüllüleri olarak konuyla ilgili yargı sürecini ısrarla takip edeceklerini belirterek, "Yargı da referandum sonrasında denetim altına alındı. Bu nedenle yargıdan sonuç almak da güçleşecek" diye konuştu. EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş ise tasarıyı İkizdere'nin intikam hazırlığı olarak değerlendirdi. Pektaş, oluşturulacak komisyonla hükümetin güdümlü bir kurum yaratmak istediğini ifade etti.
'YARGI YOLU DA TÜKENECEK'
Munzur Çevre Girişimi Üyesi Murat Işık, HES'lerin toplumsal muhalefet ve yargı kararlarıyla yavaş yavaş durdurulmaya başlandığını hatırlatarak, hükümetin bu duruma karşı önlem almak için SİT alanlarını Çevre Bakanlığı'na bağlı bir kurula devretmeye çalıştığını vurguladı. SİT alanı ilan edilen alanların tekrar gündeme geleceğini hatırlatan Işık, sit alanı olma özelliği kaldırılan alanlar için yargı yolunun da tükeneceğine dikkat çekti. Hükümetin HES projelerine yatırım yapan uluslararası şirketler için düzenleme yaptığına dikkat çeken Işık, "Enerji yatırımı yapmak için sahalar alan şirketler, uluslararası finans kurumlarından krediler alıyorlar ve bu krediler farklı alanlarda kullanılıyor. Bu süreç de sermaye dolaşımının önünü açacak. Bu alanlarda yapılacak HES'lerin doğanın tahrip edilmesine değecek bir getirisi yok" diye konuştu.
'ÇEVRE MÜCADELESİNE VURULAN SON DARBE'
Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan ise, bu tasarıyı, doğal yaşam mücadelesine yönelik saldırıların son ve doruk noktası olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Bu tasarının bilimsellik dışı olduğunu belirten Şan, HES'lere ve doğal yaşam alanlarının yok edilmesine karşı verilen mücadeleyi bir çırpıda yok edecek bir tasarı olduğunu ifade etti. Şan, sit alanlarının emperyalist rant hesaplarına açılmak istendiğinin altını çizerek, "Tabiat varlıkları diye söz edilen değerlerimizin bakanlığın kontrolü altına bırakılması endişe verici bir durum" diye konuştu. Şan, asıl kuruluş amacı doğayı, doğal varlıkları ve çevreyi koruyup, kollamak ve geliştirmek olan Çevre ve Orman Bakanlığı'nın HES projeleri için zaman zaman Enerji Bakanlığı'nın ve Maliye Bakanlığı gibi çalıştığını ifade etti. Şan, bakanlığın doğal alanların tahrip edenlerin hamiliğini yaptığını vurgulayarak, "Böyle bir bakanlığın bu şekilde önemli bir koruma özelliğine sahip alanları devralarak yeniden gözden geçirmesi yasalara ve dünya çevre literatürüne ters düşen bir yaklaşım olacaktır.
'BAKAN 1 SAATİNİ AYIRARAK KATLETTİĞİ YERLERİ GÖRSÜN'
Tasarının yasalaşmaması için milletvekilleri ve partiler ile görüşeceklerini, çözüm olmadığı takdirde Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını, kitlesel eylemler yapmayı planladıklarını dile getiren Şan, kitlesel eylemleri Meclis'e taşıyacaklarını, İstanbul, İzmir ve Ankara'da eylemler yapacaklarını ve gerektiğinde de eylemlerini Avrupa'da bir merkeze taşıyacaklarını ifade etti. Şan, bu eylemlerde bugüne kadar alınan yürütmeyi durdurma kararlarının bir an önce uygulanması ve tüm HES projelerinin durdurularak, üretim lisanslarının iptal edilmesini talep edeceklerini vurguladı. Şan, Bakan Eroğlu'nun HES'lere karşı çıkmayı cinnet olarak nitelendirmesine de bir yanıt vererek, "Bakan profesör ama konuşmasını bilmiyor. Yargı kararlarını değerlendirmeden bizi bazı lobicilerden destek alıyormuş gibi göstererek kendi hamiliğini gizliyor. 80 bilişenimizle belirttik hiçbir lobi bağlantısı ve destek almadan kendi çabalarımız doğrultusunda bağımsız bir halk hareketi olarak doğal yaşam alanlarımız için mücadele ediyoruz. Sadece çevre mücadelesi vermiyoruz aynı zamanda yaşam mücadelesi veriyoruz." dedi. Bakan'ın kendisini dünyanın en çevreci bakanı olarak nitelendirmesini de değerlendiren Şan, "Madem çevreci bizimle birlikte 1 saatini ayırarak nereleri katlettiğini göstermek istiyoruz. Bir HES'e milyonlarca dolar harcayarak yatırım yapıyoruz diyoruz. HES'in yok ettiği endemik türlerden birini kaç milyon dolarla geri getirecek. Sularımız bu projelerle birlikte açılan yüzlerce kilometrelik hapsediliyor ve suya erişim hakkı engellenmiş oluyor" dedi.
'TASARI ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI'
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken de, konuya ilişkin bir açıklama yaparak, tasarının Meclis'ten geçmesiyle Türkiye'de tek bir korunan alan kalmayacağına işaret etti. Tasarının doğanın gördüğü en karanlık kanun tasarısı olduğunu ifade eden Eken, tasarının Türkiye'nin imzaladığı hiçbir uluslararası anlaşmaya uymadığını, tasarının Türkiye'nin taraf olduğu Bern Sözleşmesi ve AB ilkelerine aykırı olduğunu hatırlattı. Tasarının bugüne kadar doğa adına elde edilen bütün kazanımların çöpe gitmesi anlamına geldiğini belirten Eken, "Bir başka deyişle tasarı aynı zamanda devlette devamlılığı ortadan kaldırıyor. Bundan sonra her gelen kendi oluşturacağı kurullara göre geçmişte alınan kararları yok sayıp kendi istediği kararları alarak uygulayabilir. Bu tasarı AB müzakerelerini durdurabilecek kadar ciddi bir yanlıştır" diye konuştu.
'AKP İNTİKAM ALIYOR'
TBMM Çevre Komisyonu Üyesi CHP Kırklareli Milletvekili Tansel Barış, tasarının İkizdere'nin sit alanı ilan edilmesinden kaynaklandığını belirterek, 22 HES projesinin gündemden düştüğünü ve AKP'nin bu nedenle intikam alır gibi böyle bir yasa teklifine gittiğini söyledi. Bu durumun Türkiye'yi kaosa sürükleyeceğine işaret eden Barış, Meclis komisyonlarında ve Genel Kurul'da bunu engellemeye çalışacaklarını ifade etti. Komisyon Üyesi BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ise, AKP'nin çevre gönüllülerinin ve toplumsal muhalafeti dikkate almadığını belirterek, konuyu gündemine alarak, gerektiği gibi muhalefet yapacağını dile getirdi.
'DOĞA SEVENLERİN İÇİ RAHAT OLSUN'
Öte yandan yine Meclis Çevre Komisyonu üyesi olan AKP Urfa Milletvekili Ramazan Başak, bu kararın, doğa varlıklarının korunması ve hizmetlerin işlemesi açısından doğru olduğunu ifade etti. Bazı çevrelerin madalyonun sadece bir tarafını gördüğünü belirten Başak, bu kararın suistimalleri engellemek amacıyla alındığını ifade etti. Başak, bu değişiklikle çevrenin ve doğal varlıkların asla zarar görmeyeceğini öne sürerek, "Bu kurulun içinden ormanı, doğayı ve çevreyi seven değerli arkadaşlarımızın olduğuna inanıyorum. Devlet içerisinde benzer değişiklikler yapılır. Kültür Bakanlığı'na bağlı olan varlıkları bırakılıyor zaten" dedi. Başak, bu yasa teklifinin İkizdere'nin sit alanı ilan edilmesiyle ilgisi olmadığını savunarak, bu konuda ideolojik davranmadıkların ifade etti. Endişe edecek bir durum olmadığını düşünen Başak, "Bu alanları kurumlara, devletin ve insanların çıkarlarına bağlamıyoruz. Alıp da bir şahsa bağlamıyoruz. Devletin en başarılı bakanlıklardan birine bağlıyoruz. Doğayı sevenlerin içi rahat olsun" dedi.
Kaynak: DİHA