BASINA ve KAMUOYUNA,
Bundan tam bir yıl önce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Hasdal Rehabilitasyon Merkezi diye adlandırdığı kısırlaştırma tesisinde 50'den fazla yavru köpek kuduz olabilecekleri ihtimali bahane edilerek öldürülmüştü.
Olay duyulur duyulmaz hayvansever takım, hemen birbirini yemeye başladı. Belediye yetkilileri, tesisteki yavru köpekleri yasa gereği "usulüne uygun" olarak öldürdüklerini, bu skandalın yaşanmasına da bir gönüllünün sebep olduğunu duyurdu. Bunu duyan ana akım hayvanseverler, belediyenin işlediği cinayeti sorgulamaktan öte, günah keçisi ilan edilen gönüllüyü eleştirmeye girişti. Günler boyunca süren eleştiriler, yerini her zamanki gibi büyük bir tepkisizliğe, suskunluğa bıraktı.
Sayıları üçü bile geçmeyen hayvan koruma dernekleri, belediyeyi kınayan ve sorgulayan metinler yazıp başvurularda bulundu. Belediye yetkilileri, soruların hiçbirisine cevap bile vermedi, sitelerine koydukları basın açıklamasını başvuru sahiplerine göndermekle yetindi. Başvuru sahipleri de aldıkları cevaptan tatmin olsalar da olmasalar da bu konuda hiçbir girişimde bulunmadı. Belediye, gerçekleştirdiği katliamın izlerini büyük bir hızla silmeye çalışırken basına ve kamuoyuna, aslında hayvan haklarına ne kadar duyarlı olduklarını, binlerce hayvana tıbbi yardım sağladıklarını, bu konuda çok titiz çalıştıklarını beyan ediyordu.
Bu sindirilemeyecek olay, gündemden düşerken anarşist ve anti-otoriterlerden oluşan "Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi" adlı bir grup, barınak önünde bir protesto gösterisi düzenledi. Tepkili hayvanseverler/hayvan korumacılar ve aktivistler de protestoya katılım sağlayarak belediyenin yaptığı bu katliamın asla kabul edilemeyeceğini göstermiş oldu. Takip edebildiğimiz kadarıyla, yine ana akım hayvanseverlerin birçoğu, protestocuların hazırlamış olduğu pankarta takılı kaldı, asıl anlatılmak isteneni idrak edemedi, anlamak istemedi ya da öyle işlerine geldi. Böyle bir olayı protesto eden bu gruba "terörist" yakıştırmasını kolaylıkla yapabilen hayvansever güruh, protesto etmek, tepki göstermek yerine evlerinde, bilgisayar başında hayvan kurtarıyordu (!). Bu protestonun ardından bir başka hayvansever grup, barınak önünde her hafta protestoya devam etse de katılımın giderek cılızlaşması nedeniyle protestoları sonlandırdılar. Ve ardından, bu katliam unutuldu, gitti. Onlarca yavru köpek öldürüldüğüyle kaldı.
İşte bugün, o yavru köpeklerin YASALAR GEREĞİ belediye tarafından katledildiği gün. Ve aradan geçen koca yıl ne yazık ki hiçbir şeyi değiştirmedi. Hayvan hakları ihlallerinin ısrarla politize edilmemesi gerektiğini savunan ana akım hayvanseverler, o kadar ölüme, acıya, tahakküme tanık olmalarına, hatta zaman zaman kendileri bile toplumsal şiddete maruz kalmalarına rağmen hiçbir şeyi halen değiştirmeye niyetli gözükmüyor. Bugün yine sokaklarda halen katliamlar ve sürgünler devam ediyor; köpekler toplanıyor; kediler çuvallara doldurulup ücra köşelere atılıyor; kuşlar can sıkıntısını gidermek için vurularak öldürülüyor; toplum olarak alıştırıldığımız, hayvanların her gün maruz kaldığı rutin şiddet azalmıyor, aksine artıyor. En son İzmir'de yaşanan bir sokak kedisinin tekmelendikten sonra kafasının ezilerek katledilmesi bunun en somut örneğiyken sansasyon yaratmak amacıyla bu olay kullanılıyor, geçmiş, güncel ve süregelen hayvan hakları ihlalleri, işkenceler, ölümler gözardı ediliyor. Mezbahalarda, entegre tesislerde, barınaklarda, yumurta çiftliklerinde, kürk çiftliklerinde, insanın ulaşıp da hayatı zindan ettiği her köşede tahakküm sürüyor, bunlardan şu anda bahsetmiyoruz bile ve bu zulüm biteceğe de benzemiyor. Çünkü, mücadelede belirgin bir şekilde görülebilen bir gitmez, tıkanıklık var.
Bizler, tamamı hayvan aleyhinde olan yasaların (5199 sayılı Hayvanları Koru-MA Kanunu da dahil) verdiği yetkiyle ve bu yasaların can almak, zulmetmek için sağladığı kolaylıkla, gerekçesi bilimsel bir veriye dayansın ya da dayanmasın, bu katliamı gerçekleştiren ve hayvanlara zulmetmeye devam eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni; gerçekleri sorgulamayıp her daim birbirini taşlayan, kör edilmiş ya da kör olmayı tercih eden ana akım hayvansever güruhu bir kez daha KINIYORUZ ve ister mevzuata, ister idari emirlere dayansın, gerekçesi ne olursa olsun, hiçbir katliamın meşrulaştırılamayacağını düşünüyoruz.
"16 Ekim Katliamı"nı
UNUTMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ!