Hasankeyf belki de Türkiye'nin uzun yıllardır tartışılan en büyük çevre sorunu. Sadece çevre değil, aynı zamanda bir tarih, kültür, enerji meselesidir Hasankeyf.
Güneydoğu'da Sarp kayaların arasında kıvrıla kıvrıla bir yol gider. Tıpkı Dicle gibi. Sonra çorak toprakların arasında bir masal şehri çıkar karşınıza. İşte orası Hasankeyf'tir.
Hasankeyf belki de Türkiye'nin uzun yıllardır tartışılan en büyük çevre sorunu. Sadece çevre değil, aynı zamanda bir tarih, kültür, enerji meselesidir Hasankeyf.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında Dicle Nehri'en Ilısu Barajı yapılmak isteniyor. Bu projenin hikayesi aslında 1950'lere kadar gidiyor. Barajla ilgili ilk araştırmalar 1971'de yapıldı. Sonrasıda uluslararası kredi kuruluşlarından krediler bulundu, bunlar iptal edildi, vs. vs. Tam bir yılan hikayesi... Baraj yapıldığında Hasankeyf kentinin büyük çoğunluğu sular altında kalacak. Yani Hasankeyf yok olacak. Şu ana kadar baraj yapılmadı ve Hasankeyf hala gidilip görülebilir durumda ama...
Hasankeyf'te yıllardır insansızlaştırma politikası uygulanıyor. 12 bin yıllık geçmişi olduğu ileri sürülen Antik kente bugüne kadar hiç bir alt yapı yatırımı yapılmadı. Ne bir hastanesi, ne bir okulu, ne de doğru düzgün yolları var Hasankeyf'in. Hasankeyfliler herhangi bir iş imkanı da olmadığından yıllardır yoksullukla boğuşuyor. Tüm yürütülen bu 'insansızlaştırma polisikası'na karşın Hasankeyf'e her yıl 1 milyonunu üzerinde yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
Belki haberiniz olmuştur. Duymayanlar için önce bir hatırlatma yapayım. Hasankeyf'te 13 Temmuz'da bir kaza meydana geldi. Sarp kayaların üzerine kurulan Hasankeyf Kalesi'nden bir kaya kütlesi düştü. Olay gece 04.00 sıralarında meydana geldi. Kaleey çıkan yoldaki esnaflardan biri kaza sırasında hayatını kaybetti. Olay gündüz turistlerin olduğu bir saatte meydana gelse tam bir felaket olabilirdi.
Oradaki kayanın düşmesi Hasankeyf'teki bakımsızlığın vurdumduymazlığın bir göstergesiydi. Birçok tarihçinin de iddia ettiği gibi yeterli bakım ve restorasyon çalışmaları yapılsa böyle bir kaza olmazdı. Hiçbir onarım yapılmıyor. Neden? Çünkü zaten Hasankeyf sular altında bırakılmak isteniyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na göre oradakiler tarihi eser değil, tahrip olmuş yapılardı.
Yeşil Hafiye olarak asıl vurgulamak istediğim konu, kaya düşmesi sonrasında orada yaşananlar. Çünkü kaya düşmesi olayı tüm bu uygulanan insansızlaştırma politikasına tuz biber olmuştu. Ben zaten biliyorum ancak gelin bunu oradakilerden dinleyelim. Ömer Güzel'le Hasankeyf'te başka bir konuda hafiyelik yaparken tanışmıştım. Hasankeyf'teki köprünün hemen başında bir market işletiyor. Telefonu açtım kendisine. 'Durum nedir?' diye sordum. İşte söyledikleri:
"Burada Kale'yi kapattılar. Dicle kıyısındaki bulunan çardakları kapattılar. Turistler artık gelmiyor. Ramazan'da girdi, hayat durdu. Esnaf iş yapamıyor. Herhangi bir açıklama da yapılmıyor. Eğer açılmayacaksa söylesinler herkes işine baksın. Zor durumdayız. herke ekmeğinin peşinde. Kale açılmazsa, insanlar buraya artık neden gelsin?"
Ancak tüm bunlara rağmen Hasankeyf'i kurtarmak için girişimler halen devam ediyor. Üstelik bu kez sıkı bir kampanyada yolda. Doğa Derneği 'Hasankeyf'e Sadakat Yolculuğu'nun üçüncüsünü haftaya düzenliyor. Bu yolculuk sırasında bir kampanyanın da duyurusu yapılacak. Doğa Derneği Proje Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç'ı Yeşil Hafiye'ye, Hasankeyf'te yaşanlar ve Sadakat Yolculuğu ile ilgili şunları söyledi:
"Kaya düşene kadar Hasankeyf'te hiçbir şey yapılmadı. Şimdi yeni bir kazı çalışması başlatıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı korumaya çalışıyor. Ancak 'Hasankeyf tamamen boşaltılsın, kazı çalışmaları yapılsın, Hasankeyfliler yeni Hasankeyf'e gitsin' isteniyor. Hasankeyf hiçbir yatırım yapılmamasına rağmen yılda 1 milyondan fazla turist geliyor. Bu yıl 2 milyon geleceği tahmin ediliyordu. Turistlerden gelir elde ediliyor ancak Hasankeyf'e hiçbir geri dönüşü olmuyor. Kaya düşmesinde daha büyük bir felaket de olabilirdi. Burada bırakın restorasyonları vs.. tek bir uyarı tabelası dahi yok."
Hasankeyf'in bir dünya mirası olduğununu ve buna hepimizin sahip çıkması gerektiğini savunan Kılıç, şöyle devam etti: "Kaya düşmesi Hasankeyf'e son darbe oldu. Kale ve çardaklar kapandı. O çardaklar ve kaleye giden insanlara rehberlik yapılması Hasankeyflilerin tek geçim kaynağı. Buralar kapanırsa Hasankeyfliler nasıl geçinecek? Gerçek Hasankeyfli 50-60 aile kaldı. Onların da sırtlarını yaslandıkları duvar başlarına yıkıldı. Bu insanlar Hasankeyf'ten çıkmak istemiyor."
Sadakat Yolculu ile Hasankeyf'in dünya mirasına alınması konusundaki imza kampanyasının yeni duyurusun yapacaklarını anlatan Kılıç, "Tarkan, Orhan Gencebay, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Şiwan Perwer gibi isimlerin destek olduğu kampanya için bir duyuru yapacağız. Hasankeyf, Unesco Dünya Mirası'nın 10 kriterinden dokuzunu sağlayan dünyada tek yer. Bu dünya mirası hepimizin. Onu korumamız gerekiyor. Bizler bu işin peşini bırakmayacağız. Biz yolculuğumuz için kaleye alternatif bir yol hazırladık. Kale açılmadan idare edilebilir ancak Hasankeyfliler çardaklar açılmadan idare edemez. Çardakların en geç ramazan sonuna kadar açılmasını talep ediyoruz. Ya açılacak, ya açılacak. Başka yolu yok."
Kaynak: Radikal