Çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında 1994'ten beri çeşitli çalışmalar yapan Doç. Dr. Ferdi Tanır, çocuk işçiliğinin önüne geçmek için 12 yıl zorunlu eğitimin ve çocukların yeteneklerine göre meslek liselerinde eğitilmeleri gerektiğinin şart olduğu görüşünde.
Bu yıl genel seçimler nedeniyle 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü etkinlikleri gecikmeli olarak gerçekleştirildi.
Etkinliklerin en kapsamlı yapıldığı yerlerden biri olan Adana'da Çukurova Üniversitesi, Adana Valiliği, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve UNICEF'in katkılarıyla düzenlenen panelde çocuk işçiliği nedeniyle yaşanan sorunlar masaya yatırıldı.
"Türkiye İLO'nun taraflarından"
Panelin konuşmacıları arasında yer alan ve bianet'e değerlendirmelerde bulunan, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferdi Tanır, bugün sağlıksız koşullarda çalışan çocukların gelecekte sağlıklı birer birey olamayacağına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam ediyor:
* İş sağlığı ve halk güvenliği, halk sağlığı bölümünün ana konularından biridir.
* 1992'de Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (İLO) dünyada çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine yönelik programı dünyada altı ülkede başlatıldı. Bu altı ülkeden biri de Türkiye'ydi.
* 1999'da kabul edilen İLO'nun dünyada çocuk işçiliğinin en kötü koşullarının ortadan kaldırılması için acil eylem planı adı altında 182 sayılı sözleşmesine Türkiye'de taraf oldu ve bu çerçevede de Türkiye'de 15 yaşından küçüklerin çalışması yasaklandı.
* Ancak Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1. maddesine göre 18 yaşından küçük herkes çocuk olduğu için aslında 18 yaşından küçük kimsenin çalışma ortamı içinde bulunmaması gerekir.
"Sekiz yıllık zorunlu eğitim çocuk işçi sayısını azalttı"
* Türkiye'de geçmiş yıllara oranla çocuk işçiliği azaldı. 1992'den bu yana yapılan çalışmalar sonucunda 1 milyon 700 bin çocuk işçi olan sayının bugün 960 binlere düştüğünü görüyoruz.
* Sekiz yıl zorunlu eğitim uygulamasına geçilmesi, ailelerin bilinçlenmesi ve uygulanan projelerin belli oranda başarısı sayesinde çocuk işçiliği oranında yarı yarıya azalma var.
* Türkiye'de en çok çocuk işçi, Diyarbakır, İstanbul, Adana, Mersin ve Antep'te var. Ancak bu oran her zaman değişiklik gösteriyor. Mevsimlik işçiler var, kağıt toplayanlar, kağıt peçete, su satanlar var. Bunlar her zaman aynı yerde kalmıyorlar. Bir gün bir ilde çocuk işçi sayısı fazlayken bir başka gün başka bir ilde artış oluyor.
"Türkiye'de 630 bin çocuk işçi ağır koşullarda"
* Çocuk işçiliğinin en kötü biçimi olarak kabul edilen dünyada 15 alan vardır. Ancak Türkiye'de üç en kötü alanın olduğu kabul ediliyor.
* Bunlar, mevsimlik tarım, küçük ve orta boy sanayi işletmeleri ve sokakta çalışan çocuklar.
* Türkiye'de 960 bin civarında olduğunu kabul ettiğimiz çocuk işçilerin 630 bini bu ağır işlerde çalışıyor.
"12 yıl zorunlu eğitim şart"
* Çocuk hakları sözleşmesine göre çocukların eğitilme, giyinme, barınma, sağlık gibi çok temel hakları vardır. Çocuklar çalıştırıldıkları zaman bu haklardan mahrum kalırlar ve bu nedenle çocuk işçiliği insan hakları sorunudur.
* Çocuk işçiliğinin önüne geçmek için atılması gereken ilk adım zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıdır. Bu durumda bir çocuk 18 yaşına gelene kadar zaten okula gideceği için otomatik olarak çalışan çocuk sayısı azalacaktır.
* Bu aşamada çocukları 4 ve 8. sınıf arasında meslek liselerine yönlendirecek bilimsel çalışmalar yapıldıktan sonra hangi çocukların hangi mesleklerde daha yetenekli olabileceği tespit edilebilir ve böylece çocuklar meslek sahibi yapılabilir. Çocuk işçiliğini arttıran en önemli sorun olan ailelerin "çocuğum bir meslek sahibi olsun" gerekçesi de böylece ortadan kalkmış olur.
* Aynı zamanda çocuklar bilimsel ve profesyonel olarak meslek öğrenmiş olurlar. Bugün baktığımızda iş yeri ortamlarının hep yetişkinlere göre dizayn edildiğini görüyoruz. Alet, edevat, masa, kullanılan malzeme hep yetişkinlere göre düşünülüyor.
* Bu koşullarda da çocukların sakatlanma olasılıkları artıyor; çocuklar emek sömürüsüne kurban gidiyor. Neredeyse hepsi sigortasız çalıştırılıyor ve ucuz emek gücü olarak görülüyor. Bu da çocukların sömürü nesnesi olarak algılanmasına neden olurken bir yandan da onların sağlıksız ortamlarda çalışmasını, eğitim almamasını ve ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmasını beraberinde getiriyor.
"Geleceğimizi riske sokuyoruz"
* Çocuklar fiziksel sağlık sorunlarının yanı sıra ruhsal sağlık sorunlarıyla da karşılaşıyorlar. Çocuklar risk grubudur ve yetişkinlere oranla daha kolay hasta olurlar. Daha ucuz emek, daha az beslenmeyi beraberinde getirir.
* Ast-üst ilişkisine bağlı sosyal kültürel etkileşmede yaşanan sorunlar da eklenince çocukların büyüdüklerinde sağlıklı birer birey olmasını beklemek mümkün değil.
* Erişkinler için bile pek çok risk taşıyan iş yerlerine çocukları sokarsak geleceğimizi tehlikeye sokuyoruz.
Kaynak: Bianet