BASINA ve KAMUOYUNA,
Dün, Soma Holding'e ait Soma'daki maden ocağında bir patlama gerçekleşmiş, bu patlamanın sonucunda yüzlerce işçi hayatını kaybetmiş, yüzlerce işçi de saatlerce yaşam savaşı vermiş, vermektedir.
Dün yaşanan patlamadan tam 15 gün önce, muhalefet partilerinden biri tarafından TBMM'ye bir önerge verilmiş; bu soru önergesi, mecliste çoğunluğu elinde bulunduran AKP tarafından reddedilerek Soma'daki maden ocağında araştırma yapılması engellenmiştir. 10 ay önce ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma Holding patronuna iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda teşekkürlerini iletmiştir. Dün ise Soma'da bir can pazarı yaşanmış, madende, yeraltında çalışmak zorunda bırakılan yüzlerce işçi katledilmiştir. Yaşanan bu elim olayı, ihmal, kusur, iş kazası olarak değil, iş cinayeti ve katliamı olarak tanımlıyoruz.
Gelişmişliğin madenlerle, hidroelektrik, termik, nükleer santrallerle, köprülerle, duble otoyollarla, havalimanları ile ölçüldüğü bu ülkede ve toplumda, ne yazık ki onlarca insanın ölmesi, katledilmesi, toplumun egemen kesimlerini, patronları, sermaye grupları ile işbirliği içindeki birçok bilim insanını, politikacıları rahatsız etmemektedir. Maden tetkik ve sondaj çalışmaları ile delik deşik edilen yeryüzü, zorunlu göçe tabii tutulan ve yaşam alanları, hakları gaspedilen, katledilen hayvanlara yönelik tecavüz de cinayetlerden rahatsız olmayan bu kesimi zerre kadar ilgilendirmemektedir.
Soma'da, sadece geçen yıl, çoğu yanık vakalarından oluşan 5 bin iş kazası yaşanmasına rağmen, Soma'daki maden ocağı, olası tehlike ve tehditler için ısrarla işaret edilirken uygarlığın gelişmesi, millî ekonominin güçlenmesi, büyümesi adına işlenen bu cinayetler konusunda kayda değer hiçbir adım atılmamış ve Türkiye'de yeni bir katliam daha yaşanmıştır. Yaşanan bu iş cinayeti ve katliamdan, hükûmeti ve devleti sorumlu tutuyoruz. İhaleler, ardı arkası kesilmeyen projeler, doldurulan cepler, ne yazık ki Türkiye'de canlı yaşamından çok daha önemli bir konuma gelmiştir.
Bir kez daha tekrarlıyoruz: Sebebi ne olursa olsun, canlı yaşamı, endüstriyel büyümeden, ekonomik gelişmeden, uygarlık tarihi ve gelişiminden çok daha önemlidir; canlıların doğuştan gelen hakları gasp edilemez ve esnetilemez. Bir avuç imtiyazlı grubun ticarî menfaatleri uğruna, hayvan da insan da doğa da metalaştırılamaz.
Yaşanan bu katliamdan hükûmet ve devleti sadece sorumlu tutmuyor, doğrudan katil ilân ediyoruz. Tekno-endüstriyel kapitalist düzende hayvanı da insanı da doğayı da sömürenler ve katledenler, büyük bir pervasızlıkla yarın çıkıp, her zaman olduğu gibi bir ton saçma açıklama yapacak ve sahte üzgünlüklerini dile getirecektir. İş cinayetleri de ekolojik yıkım da hayvanlara yaşatılan her türlü katliam ve hak ihlâli de sürmeye devam edecek, bunların çözümü konusunda kayda değer hiçbir adım atılmayacaktır.
Bu katliamların ve hak ihlallerinin sona ermesi, beylik laflar etmek ile değil; sorunu içselleştirmekle, kayda değer çözüm yolları belirlemek ve hayata geçirmekle ancak sağlanabilir. Ancak tarihi, katliamlarla, göstermelik çözümlerle, türlü kirli hesap ve çıkar ilişkileri ile dolu bir devletten tabii ki böyle bir çözüm arayışı ve girişimi de beklemiyoruz. Modernizm adı altında meşrulaştırılmaya ve unutturulmaya çalışılan hiçbir katliamı, tecavüzü, ekolojik yıkımı kabul etmiyoruz. Müsebbibi olduğu iş cinayetinden sıyrılmak için, hayatını kaybeden işçileri "şehitlik" mertebesine yükselten Enerji Bakanı Yıldız bilmelidir ki sebep oldukları tüm acılar, yaşattıkları tüm dramlar, kapitalizmin illüzyonuna kapılmış toplumun egemen kesimlerince çabucak unutulacak olsa da bu ülkede adalet arayışında olan insanlar, bunların hiçbirisini unutmayacak ve bunları, her fırsatta bu katliamlardan sorumlu olanların yüzlerine vuracaktır.
Toplu katliamlara yol açan, doğayı tahrip eden,yaban hayvanlarının yaşam alanlarını işgal ve talan eden projeleri hayata geçiren devlet, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 176 numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni 19 yıldır inatla imzalamamasına rağmen, yeni madenler açılmasına izin vermekte ve madenlerde yüzlerce insanın ölmesinde hiçbir sakınca görmemektedir.
Dün yaşanan ve yüzlerce insanın ölümü ile sonuçlanan, binlerce kişinin de birçok yoldan olumsuz etkilenmesine yol açan iş cinayeti ve katliamının karşısında, toplumsal her konuda, sistemin, devletin ve sermayenin ezdiği, haklarını çaldığı, katlettiği, tükettiği tüm öznelerle dayanışmaya, insan-hayvan-doğa demeden tüm adaletsizliklerle mücadele etmek, ekolojik bir yaşamın inşa edilmesi için bir kez daha dayanışmayı ve direnişi büyütmeye ve meşru taleplerimiz dikkate alınana kadar meydanlardan,sokaklardan ayrılmama çağrısında bulunuyoruz.
Ekolojik yıkıma karşı çıkan, insan hakları ile hayvan haklarını birbirinden ayırmayan Yeryüzüne Özgürlük Derneği de bugün saat 19:00’da diğer hak savunucularıyla birlikte Taksim Tünel’de olacaktır.
Kamuoyuna duyurulur.
Yeryüzüne Özgürlük Derneği