14 Nisan 2011 Perşembe

Hayvanlı sirklerde hayat toz pembe değil

Çocukken şehrinize gelen sirki gülümseyerek mi anımsıyorsunuz? Sirk haberi alınca çocuğunuzla koşarak gitme planları mı yapıyorsunuz? Önce sizi eğlendirmesi için 'eğitilen' hayvanların yaşadıklarına göz atmaya ne dersiniz?


Bahar ÇUHADAR / Radikal - YASAM


Ateşten atlayan kaplanlar, koşan atlar, amuda kalkan filler… Köpekli, kedili, develi, aslanlı yürek hoplatacak, müthiş vahşi hayvan şovları… Heyecan verici değil mi? Rutin şehir yaşamından bir, iki saatliğine kopup, çoluk çocuğun ömrü hayatında bir fil, bir kaplan görmesini sağlamak için cazip bir teklif… Türkiye’yi ziyaret eden ve her birinin başında muhakkak bir ‘dünyaca ünlü’ ibaresi bulunan sirkler çok sayıda insanı cezbederken ‘Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ her seferinde bir basın açıklaması yayımlayarak ‘Sirklere gitmeyin!’ diye sesleniyor.


Sirk hayvanlarının işkenceden farksız koşullarda ‘eğitildiklerini’, normalde yapmayacakları hareketleri insanları eğlendirmek adına, ‘zorla’ yaptıklarını anlatıyorlar. Geçtiğimiz günlerde gelen Bulgaristan menşeli Arena Sirki’nin gösterileri sürerken, Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner’e bağlandık. Hayvanların yaşadıklarını daha detaylı dinleyelim istedik…



Filler nasıl eğitiliyor?
Doğal yaşamında günde 32 kilometre yürüyen filler sirklerde, gösteri yokken zincirle tutsak ediliyor. Hareketleri öğrenmesi için kancalı sopayla dövülüyor. Eğitim amacıyla kırbaçlanıyorlar. Bebekken kaçmasın diye vücudu iplerle bağlanıyor. Yavru fillerin daha kolay eğitileceği düşüncesiyle annesinden erkenden koparılıyor.



Kaplanlar zorla ateşin içinden geçiriliyor
En çok filler, maymunlar, kaplanlar, aslanlar, köpekler, atlar, ayılar, kediler, güvercinler, fok balıkları çalıştırılıyor. Şempanzeler bisiklete bindiriliyor, kaplanlar ateş çemberlerinden atlattırılıyor, maymunlara akrobatik hareketler yaptırılıyor, köpekler platformlardan atlattırılıyor, atlar ezberletilen hareketleri yapıyor, aslanlar kırbaç sesiyle hizaya sokuluyor. Fok balıklarına müzik eşliğinde alkış tutturuluyor, filler amuda kaldırılıyor.



Elektrik veriliyor, kırbaçlanıyorlar
Hayvanlar ayrı mizaçlara sahip olduklarından ‘eğitim’ süreleri de farklılaşıyor. Sirklerdeki hayvan türlerinin birçoğu geçmişte vahşi olan hayvanlar. Dolayısıyla kendinden farklı olan bir hayvandan – insan da dahil – gelecek bir tepkiye vereceği yanıtın sert olması doğal. Bu hayvanların insan kontrolünde üretilmiş olacaklarını düşünsek bile anne-babalarından kendilerine aktarılan vahşilik kaba kuvvetle, işkenceyle, dayakla, açlıkla terbiye edilerek silinmek isteniyor. Sert cisimlerle şiddete maruz bırakılıyorlar, kırbaçlanıyorlar, hareketlerini zorlaştıracak malzemelerle (burun kancası, dar tasmalar, zincirler) bağlanıyorlar, elektroşok çubuklarıyla vücutlarına elektrik veriliyor, kancalı sopa gibi vücuda temas ettiğinde çok acı veren kesici aletlerle darp ediliyorlar. Gösteriler öncesinde aç bırakılıyorlar; verilen ödül (!) olan yiyecek, hayvanları teşvik etsin diye.



Sirk hayvanına ‘emeklilik’ yok
Hayvanların ‘emekliye ayrılması’ çoğu zaman mümkün olmuyor. Sirk hayvanları, sirk sahibinin ‘malları’ olarak görüldüğünden hayvanları istediği gibi değerlendirme tasarrufu da sirk sahibinin elinde. Hayvanlar kullanılamaz hale gelene kadar çalıştırılıyor. Tarihte cinnet geçirerek bakıcısını öldüren ya da izleyici kalabalığının arasına dalarak herkesi ezip geçen fil hikâyelerinin nasıl ortaya çıktığına bakmak lazım. Bu hayvanlar, kesinlikle ne kimseyi eğlendirmek, ne doğal yaşamlarında asla yapmayacakları hareketleri yapmak, ne de tutsak olarak yaşamak istiyorlar.



Dünyada durum ne?

Yapılan protestolar, topluma yönelik bilgilendirme ve farkındalık yaratma çabaları yavaş yavaş sonuç veriyor. Sirklerde hayvanların kullanımını tamamen yasaklayan yasal düzenlemelerle ilgili epey yol kat edilmiş durumda. Bazı ülkelerdeki hükümetler, il meclisleri, yerel otoriteler, sirklerde hayvan kullanımını engelleyen ve sonlandıran yasaları kabul etti.


Başta eski Doğu Bloku ülkeleri olmak üzere birçok ülkede sirk var. Moğolistan, Çin, Kazakistan, Romanya, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Ukrayna, Belarus, Gürcistan ve Rusya’da sirkler aktif. Devletlere bağlı sirkler bile mevcut.


İlk yasaklayan Bolivya

Hayvanların sirklerde kullanımını yasaklayan ilk ülkeyse Bolivya. Yunanistan, Kosta Rika, Avusturya, Singapur, Finlandiya, Hindistan, Portekiz, Hırvatistan, İsrail, İsveç, Macaristan, İrlanda’nın Fingal İl Meclisi sirklerde vahşi hayvan kullanımını yasaklayan ülkeler. Bu ülkelere son olarak İngiltere de eklendi.


Hayvanlı sirklerin, gündem maddesi olarak tartışılmaya devam edildiği ülkeler de var. Geçtiğimiz günlerde Romanyalı bir sirkten gelen, bir file işkence edilirken kaydedilen görüntüler tüm dünyada yankı buldu. İngiltere, bu vesile ile yeni bir mevzuat çıkardı. Şiddete maruz kalan ve yıllarca sirkte sömürülen fil de rehabilitasyon merkezine gönderildi. Eski yasaya rağmen, zaten İngiltere’de birçok il meclisi, sirklere hayvan yasağı getirmiş durumdaydı. İngiltere’de 20’den fazla sirk, yerel kararlar sayesinde hayvan kullanımına son vermişti, sadece 10 hayvanlı sirk kaldı. 3 Nisan’da ilan edilen mevzuatla sirklerde Asya fillerinin, kaplanların, aslanların, zebraların, pitonların ve develerin kullanımı yasaklanıyor.


‘Bir kedi niye akrobasi yapsın?’

Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner, sirkleri geçmişte kölelerin satıldığı panayırlara benzetiyor



Arena Sirki bünyesinde aslanlar, kaplanlar, atlar, midilliler, köpekler, kediler, develer, devekuşları, tavşanlar, güvercinler ve de bir eşek bulunuyormuş. Bu da birçok sirk gibi gezici. Tanıtımlarında sirklerinde dans eden atların ve akrobat kedilerin bulunduğunu yazmışlar. Bu sirke ya da başka bir sirke gidecek olan herkes şunu düşünmeli: Bir at doğal yaşamında dans eder mi ya da bir kedi niye durduk yere akrobasi yapsın? Doğal yaşamında bir aslan kırbaç sesiyle hizaya mı girer yoksa kırbacı elinde bulunduran insanı parçalar mı?


Hayvanları hayatın her alanında sömürmek, beraberinde ‘insana özgü’ diyebileceğimiz birçok etik olmayan davranışın da farkında olmadan kanıksanmasını sağlıyor. Hakları yok saymak, insan dışı varlıkları ve ötekileştirilen bireyleri eğlenilecek, tüketilecek, üzerlerinden tatmin olunacak varlıklar olarak görmek, hükmetmekten doğan hak ihlallerini inkâr etmek, bu insan merkezci bakış açısının sadece birer parçası.

‘Hak ihlalleri teşhir edilmeli’

Bir dönem ‘köle’ diye adlandırılan, ‘ucube’ diye damgalanan insanların sergilendiği panayırların yerini, bugün sirkler aldı. Bu konudaki adaletsizlik bitmiş değil. Çocuklarını önemseyen anne-babaların, çocuklarını bu yozlaşmış ticarethanelere götürürken düşünmesi gerektiği kanaatindeyiz. Hayvanlı sirklerde yaşanan hak ihlallerini teşhir etmek çok önemli. Böylelikle arz-talep dengesi diye anılan tüketim ilişkisinden kaynaklı hayvanlı sirk talebi gitgide tarihe gömülecek.


Hayvanlı sirklerin bulunduğu ülkelerde bu hayvanların artık ‘emekliye ayrılabileceği’ fiziki, psikolojik durumları göz önünde bulundurularak türüne ve ırkına uygun koşulların sağlanacağı tesislerin oluşturularak koruma altına alınması gerek. Buna uygun hukukî zemin ve gereken şartlar, hayvanlı sirklerin bulunduğu ülkelerde bir an önce yaratılmalı.



Açlıkla terbiye ediliyorlar
Eğitimi reddeden yunuslar açlıkla terbiye ediliyor, şiddete maruz kalabiliyor. Yunusların çoğu, tabiatlarına aykırı hareketler nedeniyle ölü doğum yapıyor. Yunus gösteri merkezlerinde Japonya, Taiji’den yakalanıp getirilen yunuslar bile var.



Sirkler Doğu Avrupa’dan geliyor
Türkiye’de sirk kuran ülkelerin başında Bulgaristan, Rusya, Azerbaycan yer alıyor. Türkiye’den organizasyon firmaları hayvanlı sirkler için belediyelerle anlaşma yapıyor. Birçok ülkede hayvanlı sirkler konusunda yasaklamalar varken, Türkiye’de yaptırım yok. Yerel yönetimler ‘eğlence’ amacıyla sirk kurulması için çabalıyor. Halkın talebi de hayvansız sirklerden çok hayvanlı sirkler yönünde.


Kaynak: Radikal