Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın 459. buluşmalarında Güçlükonak katliamı ve Metin Göktepe anıldı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın Galatasaray Meydanı’ndaki 459. buluşmalarında Güçlükonak katliamı ve Metin Göktepe anıldı.
Hacer Elçin’in okuduğu basın açıklamasında faili devlet olan bütün katliamlarda sorumluların hesap vermesi gerektiği belirtildi. Yargı ve medyanın görevini yapmadığı belirtildi.
“Yurttaş karşısında devletten yana taraf olan yargı adalet değil, adaletsizlik üretti” dendi.
“Güçlükonak’tan Roboski’ye devleti yöneten akıl değişmedi. Evlatlarımızı devletin gücüyle katledenlerin cezasız kalmaya devam etmesi bunun göstergesidir.
“Yalnız kaybedilen, katledilen evlatlarımızın eğil, kaybeden ve katledenlerin de unutulmaması için hakikate sahip çıkmaya devam edeceğiz.
“Hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığı, kamu görevlilerine karşı suçlamaların evrensel hukuka uygun soruşturulduğu, yurttaşın devlet karşısında haklarının korunduğu, gerçek adaletin tesis edildiği bir yargı sistemi talep etmeye devam edeceğiz.”
Güçlükonak katliamı nasıl olmuştu?
12 Ocak 1996’da Güçlükonak ve Yatağan köylerine baskın yapan askerler, Abdulah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına alarak Taşkonak Jandarma Taburuna götürerek işkence yaptı.
15 Ocak’ta taburdan Koçyurdu köyüne telefon ederek köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’e gözaltına alınanların serbest bırakılacağı ve onları almak için minibüsle gelmeleri söylendi. Mehmet Öner köy korucuları Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir şoför Ramazan Nas’ın kullandığı minibüsle tabura gitti.
Tabura gelen dmrt korucu da öldürüldü. Öldürülen 10 kişinin bedeni koltuklara bağlanıp başlarına çuval geçirilerek jandarma kontrolündeki minibüsle yola çıktı.
Güvenliğinden Taşkonak Seyyar Jandarma Birliğinin sorumlu olduğu yol diğer araçların geçişine yasaklandı. Minibüs bir noktaya gelince aracın çindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, minibüsü silahla taradu. Sonra atılan roketler sonucu minibüs ve içindekiler kömür haline geldi. Şoför de minibüsten uzaklaşırken taranarak öldürüldü.
16 Ocak’ta Genelkurmay Başkanlığı helikopterle Güçlükonak’a gazetecileri getirdi. Genelkurmay sözcüsü Albay Kalelioğlu olayın bir PKK eylemi olduğunu, PKK’nin Taşkonak Köyü’ne giden köylüler ve koruculara saldırdığını söyledi. Haber medyada “İşte PKK katliamı” şeklinde verildi.
Diyarbakır DGM’ye, OHAL Valiliği’ne, İçişleri Bakanlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı’na defalarca suç duyurusunda bulunuldu. Ancak etkin soruşturma yerine suç duyurusunda bulunanlara dava açıldı.
Dava AİHM’e taşındı. Türkiye mahkum oldu.
Katliamdan 13 yıl sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Bakanı Adnan Ekmen “Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. PKK'nın değil JİTAM’in işiydi, söyleyemedik” dedi.
Kaynak: Bianet