Meslek ve çevre örgütlerinin karşıçıktığı Akkuyu'ya nükleer santral kurulması için AKP hükümetinin Rusya ile yaptığı anlaşma önümüzdeki günlerde TBMM'de oylamaya sunulacak. Çevre örgütleri, yapılacak oylamada milletvekillerinden anlaşmaya 'hayır' oyu vermesini istiyor.
Mersin'in Silifke ilçesine bağlı Akkuyu beldesine kurulması planlanan nükleer santral için AKP hükümeti ve Rusya hükümeti arasında varılan anlaşma önümüzdeki günlerde TBMM'de milletvekillerinin oylamasına sunulacak. Çevre örgütleri ise nükleer santralin insanlığın ve gezegenimizin geleceği için korkunç sonuçlar doğuracağına dikkat çekerek, milletvekillerinin anlaşmanın oylaması sırasında 'hayır' oyu kullanması için mektup kampanyası başlattı.
AKP hükümetinin Akkuyu'ya nükleer santral yapılması için Rusya hükümeti ile imzaladığı anlaşmaya karşı çıkan çevre örgütleri, anlaşmanın Türkiye'yi adım adım enerji çöplüğüne çevireceği ve Türkiye'yi felakete sürükleyeceğini açıkladı. Rus teknolojisinin Çernobil'de binlerce cana mal olduğu, milyonlarca insanın da hayatını etkilediği güvenilmez bir teknoloji olduğuna dikkat çeken çevre örgüderi, "Bir taraftan kömür, doğalgaz, diğer taraftan nükleer; ağızlarda ise hep aynı cümle 'Türkiye'nin ihtiyacı.' Türkiye'nin ihtiyacı daha kirli, daha pahalı ve bağımlı bir enerji sistemi mi?" diye sordu.
ANLAŞMA YASADIŞI
Greanpeace kampanya sorumlusu Korol Diker, sürecin son derece anti demokratik bir şekilde yürütüldüğünü; Mersin halkı, sivil toplum örgüderi ve bilim insanlarının karşı çıkmasına rağmen anlaşmanın hiçbir detayının hiç kimseyle paylaşılmadığmı söyledi.
Hükümetin pekçok kez demokrasiden, toplum vidanından, sivil katılımdan bahsettiğini ama kendilerine gelince 'biz biliriz siz ne biilirsiniz' diyerek sorunları kimseyle paylaşmadığını söyledi. İki şirket arasından yapılması gereken bir anlaşmanın iki devlet arasında yapıldığı için aynı zamanda yasadışı ve yönetmeliklere aykırı olduğunu söyleyen Diker, Nükleer santralin kömür santrallerinden hiç bir farkının olmadığını kaydetti. Nükleer satral kurma girişiminin, nükleer silahlanmanın başlangıç süreci olduğuna dikkat çeken Diker, Hindistan'ın Pakistan'ın nükleer silah programını bu şekilde başlattığını söyledi. Ortadoğu gibi bir bölgede ne zaman bir ülke nükleer ile ilgili bir çalışma başlatırsa diğer ülkelerin hızla silahlandığını vurgulaya Diker, 'Orada çok canlı türü var, o açıdan önemli bir habitat. Canlı türleri yok olacak, Yöre için deniz hayatı sona erecek. O bölgedeki insanlar oradan alınacak, onların orada yaşamasına izin verilmeyecek ve fosil yakıtlarına bağımlı bir hayatımız olacak" dedi.
Antlaşmanın bu hafta Meclis'e getirilmesinin düşünüldüğünü belirten Diker, gündemin yoğun olmasından kaynaklı iki üç hafta sonrasına ertelendiğini ve Meclis tatile girmeden milletvekillerinin önüne geleceğini söyledi.
FATURASI HALKA KESİLDİ
AKP hükümetinin 2020 yılı için öngördüğü Türkiye resminin, Avrupa'nın en çok karbon salımı yapan, güvenlik anlamında büyük soru işarederi oluşturan bir yer lisansına sahip Akkuyu'da atıklarının ne olacağı belli olmayan bir nükleer santral kurmak ve daha fazla kömür, daha fazla doğalgaz alan bir ülke olmaya yönelik olduğuna dikkat çeken Greenpeace açıklamasında, AKP hükümeti tarafından halka çıkartılan fatura bedelinin 53 milyar dolan bulduğu, karşıladığı enerji ihtiyacının sadece yüzde 4 olduğu da ifade edildi.
Rusya ile yapılan anlaşmanın "zaruretle" veya "kalkınma" ile hiçbir ilgisinin olmadığı, alman kararın politik olduğu belirtilen açıklamada, Türkiye'nin 2020 yılında, hiçbir ek maliyet ödemeden, 17 nükleer reaktöre denk enerjiyi temiz enerjilerden, yenilenebilir enerji kaynaklarından ve enerji verimliliği çözümlerinden karşılayabileceği, hatta böyle bir sistemin 2050 yılma gelindiğinde kws başına 2 sent daha ucuza geleceğine dikkat çekildi. Temiz enerjiler enerji güvenliğinin, ucuz enerji üretiminin ve daha fazla istihdamın tek çözümü olduğu belirtilerek, bu sebeple bir kez daha hükümete ampülünü rüzgara yak, hatta ampulünüzü ve 1950'lerde kalmış enerjiyi hala uzay çağı teknolojisi sanan kafalarınızı da değiştirin-tasarruf yapın çağrısı yapıldı.
1986'da Rusya'daki Çernobil nükleer santralinde yaşanan kazanın ardından Karadeniz Bölgesi'nde kanser vakalarında büyük artış yaşanmaya başladı.
Temiz enerjiler enerji güvenliğinin, ucuz enerji üretiminin ve daha fazla istihdamın tek çözümü olduğu belirtilerek, bu sebeple bir kez daha hükümete ampulünü rüzgarla yak, hatta ampulünüzü ve 1950'lerde kalmış, nükleer enerjiyi hâlâ uzay çağı teknolojisi sanan kafalarınızı da değiştirin-tasarruf yapın çağrısı yapıldı.
KANSERDE ARTIŞ VAR
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada ise, son dönemde insanımıza dayatılan nükleer enerjinin çok riskli, pahalı, kirli ve gelişmiş ülkelerce terk edilen bir enerji türü olduğu belirtildi. Açıklamada, "Son 30 yılda, nükleer enerji açısından örnek gösterilen ABD, Almanya ve Kanada gibi gelişmiş Batı ülkelerinde yeni bir nükleer santralin yapılmamış olması, yapımına başlanan 100'ü aşkın santralin yapımından vazgeçilmiş olması; nükleer enerji maliyetinin öngörülenden çok daha yüksek olacağı, bir nükleer santralin söküm bedelinin 1 milyar dolan bulabildiği, kamuoyunda yaygın olarak bilinen Windscale (1957, İngiltere), Three Mile Island (1979, ABD) ve Çernobil (1986, SSCB) kazalarının yanı sıra dünyada bir felakete yol açabilecek yüzlerce nükleer kazanın gerçekleşmiş olduğu, nükleer santrallerin civannda yaşayanlarda görülen kanser vakalarında yüzde 400'lük artış, genetik mutasyonlar sonucu normal olmayan doğumlar ve yaygın lösemi hastalıklarının gözlemlendiği, nükleer atıkların bertarafına dair hâlâ hiçbir çözümün üretilemediği, yüzlerce yıl doğa ve insan sağlığını riske sokacak şekilde depolandığı ve dünya üzerinde henüz lisanslı bir nükleer atık depolama tesisinin bulunmadığı bilinen gerçeklerdir" denildi. Böylesi kritik bir kararda, bilimsel gerçeklerin dikkate alınmadan aceleci davranıldığı belirtilerek aşağıdaki sorulara cevap istendi: "Halihazırdaki elektrik santrallerinin üretim kayıpları ve yıllardır üzerine hiçbir yatınm yapılmamış iletim hadarı kayıplan ile ilgili somut bir çalışma yapılmış mıdır? Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer santral gerekli midir? Tüm dünyada benimsenen yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları, enerji ihtiyacımızı karşılamak için neden kullanılmamaktadır?
Kurulacak nükleer santralin teknolojisi nedir? Rusya nükleer atıklarını geri alacak mıdır? Yoksa bu ve başka santrallerin atıkları Türkiye topraklarında mı depolanacaktır?
Yoksa bütün bu sorular yeterince irdelenmeden ve bir hükümet dayatması olarak, geleceğimizi karartan, bizi yüksek enerji maliyetlerine ve atıklara bağımlı kılan bir anlaşma mı imzalanmıştır?"
M.ZANA KİBAR
GÜNLÜK, 03.06.2010