6 Haziran 2010 Pazar

Hayvanseverlere terörist muamelesi

Avusturya'da halen tutuklu bulunan aktivistlerle ilgili Eylül 2009'da Mete KIZIK'ın hazırlamış olduğu haberi paylaşıyoruz:


Hayvanseverlere terörist muamelesi

Avusturya’daki ucube bir yasaya göre “10 kişilik bir grup, ekonomi ve politika alanında baskı grubu oluşturuyor ve etkinliklerde bulunuyorsa bu yapı mafyavari bir örgütlenme ve grup üyelerini tanıyanlar bile örgüt üyesi.”

İşin daha da garibi hayvan hakları konusunda çalışan dört derneğin 150 üyesi hakkında bu yasaya dayanarak dava açıldı. İnsanların evine ve bürolarına sabahın köründe maskeli ve silahlı polislerce baskın yapıldı, hayvan hakları savunucuları tek kişilik hücrelere tıkıldı. Süreç içinde zanlılar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava dosyasında insanın duyunca gülümsemesini tutamamasına neden olan iddialar da vardı...

Hayvanseverlere terörist muamelesi

Avusturya’daki 278a sayılı yasaya göre 10 kişilik bir grubun ekonomi ve politika alanında baskı oluşturması mafya tipi örgütlenme sayılıyor. Ülkedeki hayvanseverler bu yasadan payına düşeni aldı. Avusturya’da hayvan hakları ve korunması alanında etkinliklerde bulunan dört dernek ve 150 eylemci hakkında “mafyavari örgüt kurmak ve üyesi olmak” suçlarından beş yıla kadar hapis cezası istemiyle geçen yıl dava açıldı.

METE KIZIK


Türkiye’ye “haklar” konusunda sürekli ders vermeye kalkan Batı’nın ikiyüzlü tutumundan söz edelim bu kez. Konumuz hayvan hakları. Olay Avusturya’daki hayvanseverlerin sabahın ilk saatlerinde özel tim operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmalarıyla başlayan dava... Tabii doğal olarak polisin elinde yasal gerekçeler var!

Yasanın adı Paragraf “278a”. Demokles’in kılıcı adeta... Bu madde gereğince “10 kişilik bir grup, ekonomi ve politika alanında baskı grubu oluşturuyor ve etkinliklerde bulunuyorsa bu yapı mafyavari bir örgütlenmedir ve grup üyelerini tanıyanlar bile örgüt üyesidir.”

Özel timlerle baskın

Buyrun, çağdaş bir Avrupa ülkesinde böyle bir yasa. Türkiye’ye her seferinde demokrasi, insan hakları dersi, ev ödevi vermeye kalkan, müfettiş yollayan Batı’nın bir parçası Avusturya’da bu yasaya dayanarak bakın neler oluyor.

Avusturya Sosyaldemokrat Partisi’nin (SPÖ), AB Grup Başkanı Milletvekili Hannes Swobada, Türkiye’yi her fırsatta eleştirenlerin önde gelenlerinden. Ancak söz konusu yasaya diyeceği hiçbir şey olmamış bugüne değin. Bu yasa, diğer Batı ülkeleri tarafından asla eleştirilmemiş, göze batmamış. Al birini vur ötekine. Çünkü her ülkede eşdeğer yasalar var. Bunlar yeri geldiğinde “mafyavari örgüt ve üyeleri”ne karşı kullanılır... Güya “demokrasi”lerinin sınırı böyle...

Hayvan korumacılığı hayvanların gereksiz acıdan, üzüntüden ve zarardan uzak, doğal bir yaşam sürdürebilmesi için insanlar tarafından yapılan eylemler diye tanımlanıyor. Bu amaçla özellikle birçok Batı ülkesinde yasalar, yaptırımlar, uygulamalar ve örgütlenmeler var. Tabii çelişkiler de...

Avusturya’da hayvan hakları ve korunması alanında etkinliklerde bulunan dört dernek ve 150 eylemci hakkında “mafyavari örgüt kurmak ve üyesi olmak” suçlarından beş yıla kadar hapis cezası istemiyle geçen yıl dava açıldı.

21 Mayıs 2008’de Avusturya Özel Savaş Birliği’ne bağlı SOSO timleri, hayvan hakları alanında tanınan isimlerin ev ve bürolarına saat 06.00’da baskın yapar. Yüzleri maskeli, ağır silahlarla donatılmış timler uykularından yaka parça kaldırır hayvan hakları savunucularını. 10 kişi, hiçbir açıklama yapılmadan tutuklanır. Tutuklular, görüşme ve haberleşme hakları ellerinden alınmış şekilde tek kişilik hücrelere tıkılır.

İnsan hakları ihlali

Süreç içinde İçişleri Bakanlığı, zanlılar hakkında çok sayıdaki yangın çıkarma, mala zarar verme, kürk satan mağaza kilitlerine asitle saldırı, bombayla tehdit etme suçlamalarını geri çeker. Polisin hazırlık dosyasındaki tüm iddialardan vazgeçilir. Uluslararası Af Örgütü bu durumla ilgili olarak Avusturya devletini protesto eder. İnsan haklarının ağır biçimde ihlal edildiğini bildirir. Uluslararası tepkiler zirve yapar.

Zanlılar nihayet 105 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.

Tekellerin sivil toplumu yok etme çabası

Zanlılar arasında çok sayıda tanınmış kişi var. Örneğin mühendis Chris Moser, Avusturya Hayvan Fabrikaları Karşıtı Birlik üyesi. Onun hakkında çeşitli suçlamalar öne sürülüyor. Derneğin Tirol bölgesindeki kampanyanlarını yürütmek, Avcılar Günü’ne karşı stratejiler geliştirmek, Avcılar Günü’ne karşı hazırlanmış bildiriyi evinde bulundurmak, yabancı hayvan hakları savunucularını evinde misafir etmek, hayvan hakları paneliyle ilgili olarak İngiliz bir yazarı davet etmek, hayvan haklarıyla ilgili bir work-shop’a katılmakla suçlanıyor.

Benzer savlar mühendis Elmar Völkl’e de yöneltiliyor. O da internette Avusturya’daki et fabrikalarına karşı çağrı yapmak, 2003 yılında hayvan haklarıyla ilgili bir kampanya ve 2007 yılında uluslarası av karşıtı hafta çağrısı düzenlemek, hayvan hakları savunucularının örgütü VGT’nin bilgisayar sorunlarında danışmanlık yapmakla suçlanıyor.


Firmalara baskı

Yöntemler ve suçlamaları bizdeki Ergenekon sürecine benzetilebilir.

İddanameye göre hayvanseverler mafyavari örgüt toplantılarına takip edilmelerini önlemek amacıyla bisiklet ve toplu taşım araçlarıyla geliyorlar. Toplantılarda atkı ve güneş gözlükleriyle kimliklerini gizliyorlar. Dışa kapalı bir biçimde yapılanıyorlar. (Bu biçimde örgütleniyorlarsa kimlikleri nasıl saptanıyor?) Canlı istakozları sattıkları için süpermarketlere karşı kampanyalar düzenliyorlar. Hayvan taşımacılığı yapan araçları otobanlarda durdurarak hayvanların seyehat sürecini kontrol ediyorlar. Kafes yumurtacılığına karşı kampanya yürütüyorlar, böylece firmaların imajını zedeliyor, firmalara karşı “baskı” oluşturuyorlar.

Suçlamalarda daha ilginç eylemler de var. Örneğin domuz çifliğindeki hayvan özgürleştirilmesi eylemi sırasında çiftlik kapısının açılmasıyla, domuzların paniklemesine ve alışık olmadıkları bir ortama sürüklenmelerine yol açmak. Yine iddalar arasında, ünlü bir Viyana hamur işleri şirketini, ürünlerinde kafeste tutulmuş tavuk yumurtaları kullanması nedeniyle protesto etmeye hazırlanmak da var. Bu kampanya hazırlığı nedeniyle firma “açık hava tavuk yumurtaları” sistemine geçmiş ancak bu geçiş 80 bin avroya mal olmuş, firma zarar görmüş... Fena mı?...

Ülke muz cumhuriyetine döndü

Geçen hafta 278a gereğince dava açılması yüksek devlet savcılığınca kabul edildi. Bu deli saçması iddialarla ilgili olarak zanlılardan VGT başkanı Dr. Martin Balluch şunları dile getiriyor:

Bu dava inanılmaz bir saçmalık. Bir sivil toplum örgütü olan VGT’nin başkanı olarak yaptığım açıklamalardan, yasal kampanyalardan sorumlu tutuluyorum, bundan dolayı da kriminal bir örgüt oluyoruz. Bu suç örgütü suçlaması, SOKO (gizli polis) ve devlet savcısının beyin uçuklamasından başka bir şey değil. 20 yıldan beri hayvan hakları savunuculuğundan dolayı eşya zayiatı oluyor. Gelecek 20 yılda da benzer şeyler olacak. Bu nedenle ben hayvan hakları savunuculuğu yapmamalı mıyım? Avusturya’da demokrasi pamuk ipliğine bağlı. Bu dava ülkede adalet ve hukuk güvencesi olmadığını gösteriyor. Burada tekellerin kendilerini rahatsız eden sivil toplum örgütlerini yok etmesine tanık oluyoruz.

Bu davayla birçok kişi ve kuruluş, örgütlenme, bilgilendirme özgürlüğüne, insan ve hayvan haklarına ağır bir darbe ve suçlama getirildiği görüşünde. Ülkenin muz cumhuriyetlerinden farkı olmadığı belirtiliyor. Dış basında sıkça eleştiri geliyor ve devlet yöneticilerine e-posta yağdırılıyor.

metekizik@cumhuriyet.com.tr

Kaynak: Mete KIZIK / Cumhuriyet Hafta Sonu 05.09.2009