LGBT Onur Haftası kapsamında yüzbine yakın kişi İstiklal Caddesi'nde "Direniyoruz ayol" diyerek yürüdü.
LGBT Onur Haftası etkinliklerinin son gününde yüzbine yakın kişi İstiklal Caddesi'nde yürüdü. "11. LGBT Onur Yürüyüşü, direnişin 'o' biçimi" ana pankartının açıldığı eylemde, aralarında "Kürdistan vardır, eşcinseller vardır", "Direniyoruz ayol", "Katil polis hesap verecek", "Hevzayend li, herdere ne", "Babanım yanındayım", "Yasak ne ayol", "3 gey çocuk ister misin Tayyip" ve "Fışkiyeyi kim kırdı ayol" dövizlerinin de olduğu çok sayıda döviz taşındı.
LİCE'DEKİ SALDIRI KINANDI
Taksim Meydanı'nda toplanan kitle, "Velev ki ibneyiz, alışın her yerdeyiz", "Homofobik devlet yıkacağız elbet", "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Direniyoruz ayol" ve "Susma haykır, translar vardır" sloganlarıyla yürüyüşe geçti. Sık sık Taksim direnişine ilişkin konuşmaların yapıldığı yürüyüşte, Lice'de askerin halka ateş açması sonucu hayatını kaybeden Medeni Yıldırım da anıldı.
YÜRÜYÜŞE GEZİ DESTEĞİ
Aralarında Almanya Sol Parti Berlin Milletvekili Hakan Taş, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, CHP İstanbul milletvekilleri Binnaz Toprak, Şafak Pavey, Melda Onur, Müslim Sarı ve Mahmut Tanal ile Dersim milletvekili Hüseyin Aygün ve Avrupalı parlamenterlerin de olduğu siyasetçiler ana pankartı taşıdı. Yürüyüşe İstiklal Caddesi'ndeki dükkanlardan alkış ve sloganlarla destek geldi.
Çok sayıda siyasi parti ve kurumun kendi bayraklarını açmadan gökkuşağı bayrağı taşıyarak destek verdiği yürüyüşe, Yoğurtçu, Maçka, Abbasağa, Kocamustafapaşa forumlarından çok sayıda kişi de toplu olarak katıldı.
ÖLDÜRÜLEN LGBT'LER, DİRENİŞÇİLER VE DEVRİMCİLER ANILDI
Öldürülen translar, eşcinsel, direnişçiler ve devrimciler için "Katil devlet hesap verecek" sloganı atan kitle Halkların Demokratik Kongresi bürosunun önünden geçerken, HDK'liler gökkuşağı bayrağı sarkıtarak ve konfeti patlatarak yürüyüşü selamladı. Kitle de buna karşılık "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganı attı.
FAŞİSTLERDEN PROVAKASYON GİRİŞİMİ
İstiklal Caddesi boyunca yürüyüşe devam eden grup Galatasaray Meydanı'na geldiğinde burada yürüyüş yapmak isteyen Alperen Ocağı üyesi faşistlerle karşı karşıya geldi.
Polis faşistlerin çevresinde koruma kalkanı oluştururken, meydandan tünele ulaşmaları iki saati aşan kitle Galatasaray Meydanı'nda "Faşizme karşı omuz omuza", "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz", "Kürdistan faşizme mezar olacak" ve "Her yer Lice, her yer direniş" sloganlarıyla faşistlere karşılık verdi. Kitlenin tamamının Galatasaray Meydanı'ndan geçmesinin ardından faşistler polis koruması eşliğinde tekbir getirerek Taksim Meydanı'na yürüdü.
'DİRENMEYE DEVAM AYOL'
Sloganlarıyla ve yaratıcı eylemleriyle özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerini yükselten LGBT'lerin yürüyüşü ise Tünel Meydanı'nda son buldu. Yürüyüşün sonunda uzunca bir süre daha meydanda eyleme devam eden grup LGBT bireylerin toplumda yaşadığı baskı, şiddet ve nefret politikalarına dikkat çekerek, 'direnmeye devam ayol' mesajını verdi.
'SINIFSIZ, SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYA'
Tünel'de okunan basın açıklamasında, "Tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı direnişi ile birlikte, homofobik, tranfsobik ve cinsiyetçi olmayan özgür bir dünya talebimizi yüksek sesle haykırdık. Bugün burada hükümetin, eşcinsel ve trans bireylerin yaşama, çalışma ve barınma hakkımıza saldırısına karşı birlikte karşı koyuyoruz" denildi.
LGBT hareketinin 21 yıllık geçmişi ve Gezi Parkı direnişinde elde edilen ortaklaşma deneyiminin sınıfsız, sömürüsüz bir dünya ve onurlu yaşam talebini hep birlikte hayata geçirileceğini gösterdiğinin kaydedildiği açıklamada, "Bizler LGBT’ler olarak hükümet ve devlet tarafından ötekileştirilerek hasta ve sapkın olarak kabul ediliyoruz. Ahmet Yıldız, R.Ç. ve daha birçok eşcinsel ve trans cinayetinde yargının tavrından da göreceğimiz gibi katiller cezalandırılmıyor, haksız tahrik indirimleriyle serbest bırakılıyor. Eşcinsel ve trans bireyler aileleri tarafından zorunlu terapiye maruz bırakılıyor, öldürülüyor. Buna karşın LGBT bireylerin aileleri biraraya geliyor, LİSTAG’lı ailelerin örgütlenmesi bize başka bir ailenin mümkün olduğunu gösteriyor" ifadeleri yer aldı.
'TRANS CİNAYETLERİ ARTIYOR'
Açıklamada yalnızca bir sene içinde 18 trans bireyin nefret cinayetlerine kurban gittiği hatırlatılarak, "Trans bireyler her gün okulda, sokakta, evde, işyerinde ayrımcılığa maruz bırakılıyor, iş bulamıyor, Ülker Sokak, Bayram Sokak, Eryaman ve Avcılar’da yaşadığımız gibi en temel yaşam haklarından mahrum bırakılıyor, evlerinden sürülüyor, tehdit ediliyor" denildi.
'BARIŞ VE DEMOKRASİ TALEBİMİZİ YİNELİYORUZ'
Devletin, polisin, hükümetin her gün artan şiddetine, sokaktaki nefreti besleyen, genel ahlakı kutsayan ideolojiye karşı halkların kardeşliği, özgürlük ve eşitlik talebinin LGBT'ler tarafından her yerde dile getirildiğinin vurgulandığı açıklamada Lice'de yaşanan asker saldırılarına ilişkin, "Barış sürecini başlattığını iddia eden hükümet, son olarak Lice’de halkın barış talebine silahlarla karşılık verdi, bir kardeşimizi daha aramızdan aldı, onlarcasını yaraladı. Biz bu topraklarda yıllardır devlet eliyle sürdürülen bu kirli savaşın gerçek barış ve demokrasiyle son bulması talebimizi de dile getiriyoruz" denildi.
Eylem bittikten sonra LGBT aktivisti ve ETHA muhabiri Yıldız Tar'ı takip eden iki faşist, Tar'ı Tarlabaşı bulvarı üzerindeki alt geçitte sıkıştırdı. Tar'a homofobik küfürler ve tehditlerle saldıran faşistlere muhabirimiz, "İbneyim ve bundan onur duyuyorum" şeklinde karşılık verdi. O sırada civarda olan kişilerin müdahale etmesiyle faşistler olay yerinden kaçarak uzaklaştı.
Kaynak: ETHA
* Fotoğraflar: Bianet, ETHA
Onur yürüyüşünde okunan basın açıklamasının tam metnine ulaşmak için tıklayın.
30 Haziran 2013 Pazar
29 Haziran 2013 Cumartesi
Her Yer Lice, Her Yer Direniş!
Lice'de öldürülen Medeni Yıldırım, Gezi direnişinde öldürülenler, tutuklananlar, gözaltılar için adalet ve sorumluların yargılanması talepleriyle binler Taksim'de toplandı. Dağılın anonsu ve gözaltılar, 21.00'da başladı.
İstanbul'un pek çok yerinden yürüyüşe geçen insanlar Taksim Dayanışması'nın çağrısıyla adalet talebiyle Taksim'de toplandı. Saat 21.00 sularında ise polisin saldırısı başladı.
Lice'de karakol yapımına karşı çıkan halka ateş açılması sonucu hayatını kaybeden Medeni Yıldırım, Gezi direnişindeki polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve polis Mustafa Sarı için, sorumluların yargılanması, Gezi tutuklu ve gözaltıları için İstanbul'un pek çok yerinde insanlar saat 19.00'da Taksim'de toplanmak için yollara çıktı.
İnsanlar ellerinde "Hepimiz Medeni'yiz" "Diren Lice", "Barışa kurşun sıkmayın" sözlerinin yer aldığı Medeni Yıldırım'ın fotoğraflarının da olduğu dövizler taşıdı. Meydanda dağılmalar başlamışken polis insanlara müdahale ederek meydanı boşalttı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Gün içinde eylemde yaşanan gelişmelerle ilgili yapılan bu haberin tamamına erişmek için tıklayın.
Lice'de Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybedip üçü ağır yedi kişinin yaralanmasını protesto için Yüksekova ve Ankara'da yapılan yürüyüş ve basın açıklamalarına polis saldırdı.
Taksim'de binler "Her yer Lice her yer direniş" sloganıyla toplanmışken bugün Yüksekova ve Ankara'da Lice'de karakola yapımına karşı çıkan halka ateş açılması sonucu Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybedip üçü ağır yedi kişinin yaralanmasıyla ilgili yapılmak isteyen yürüyüşlere polis saldırdı.
sendika.org'un haberine göre Ankara'da insanlar Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Gençlik Merkezi'nin çağrısıyla Kurtuluş Meydanı'nda toplandı. Ethem Sarısülük'ün vurulduğu yere yürümek isteyenler polisin dağılma uyarısına karşı oturma eylemine başladı.
Oturma eylemi yapanlara tazyikli su ile saldıran polis, Kurtuluş Parkı'na çekilen insanlara akreplerle gaz bombası attı. Haberde polisin çevik kuvvet ekiplerinin insanları darp ederek gözaltına aldığı bilgisi de yer aldı.
Yuksekovahaber.com'da yer alan bilgilere göre Yüksekova'da ise BDP İlçe Örgütü'nün düzenlediği yürüyüşün ardından basın açıklaması yapılırken bir grup genç ile polis arasında gerginlik çıktı.
Polis, kitleye gaz bombası ve tazyikli suyla saldırırken, gruptaki gençler polise havai fişek ve taşlarla karşılık verdi.
Esnafın kepenk kapattığı saldırının ardından Şemdinli Yolu üzerinde toplanan gençlerle polis arasındaki gerginlik karanlığın çökmesiyle sona erdi.
Kaynak: Bianet
* Fotoğraf: yuksekovahaber.com
İstanbul'un pek çok yerinden yürüyüşe geçen insanlar Taksim Dayanışması'nın çağrısıyla adalet talebiyle Taksim'de toplandı. Saat 21.00 sularında ise polisin saldırısı başladı.
Lice'de karakol yapımına karşı çıkan halka ateş açılması sonucu hayatını kaybeden Medeni Yıldırım, Gezi direnişindeki polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve polis Mustafa Sarı için, sorumluların yargılanması, Gezi tutuklu ve gözaltıları için İstanbul'un pek çok yerinde insanlar saat 19.00'da Taksim'de toplanmak için yollara çıktı.
İnsanlar ellerinde "Hepimiz Medeni'yiz" "Diren Lice", "Barışa kurşun sıkmayın" sözlerinin yer aldığı Medeni Yıldırım'ın fotoğraflarının da olduğu dövizler taşıdı. Meydanda dağılmalar başlamışken polis insanlara müdahale ederek meydanı boşalttı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Gün içinde eylemde yaşanan gelişmelerle ilgili yapılan bu haberin tamamına erişmek için tıklayın.
Yüksekova ve Ankara'daki Lice yürüyüşlerine de polis saldırdı
Lice'de Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybedip üçü ağır yedi kişinin yaralanmasını protesto için Yüksekova ve Ankara'da yapılan yürüyüş ve basın açıklamalarına polis saldırdı.
Taksim'de binler "Her yer Lice her yer direniş" sloganıyla toplanmışken bugün Yüksekova ve Ankara'da Lice'de karakola yapımına karşı çıkan halka ateş açılması sonucu Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybedip üçü ağır yedi kişinin yaralanmasıyla ilgili yapılmak isteyen yürüyüşlere polis saldırdı.
sendika.org'un haberine göre Ankara'da insanlar Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Gençlik Merkezi'nin çağrısıyla Kurtuluş Meydanı'nda toplandı. Ethem Sarısülük'ün vurulduğu yere yürümek isteyenler polisin dağılma uyarısına karşı oturma eylemine başladı.
Oturma eylemi yapanlara tazyikli su ile saldıran polis, Kurtuluş Parkı'na çekilen insanlara akreplerle gaz bombası attı. Haberde polisin çevik kuvvet ekiplerinin insanları darp ederek gözaltına aldığı bilgisi de yer aldı.
Yuksekovahaber.com'da yer alan bilgilere göre Yüksekova'da ise BDP İlçe Örgütü'nün düzenlediği yürüyüşün ardından basın açıklaması yapılırken bir grup genç ile polis arasında gerginlik çıktı.
Polis, kitleye gaz bombası ve tazyikli suyla saldırırken, gruptaki gençler polise havai fişek ve taşlarla karşılık verdi.
Esnafın kepenk kapattığı saldırının ardından Şemdinli Yolu üzerinde toplanan gençlerle polis arasındaki gerginlik karanlığın çökmesiyle sona erdi.
Kaynak: Bianet
* Fotoğraf: yuksekovahaber.com
Üzerine Ateş Açılan Liceliler “Barış İstiyoruz” Pankartıyla Yürüyordu
Lice’de karakol yapımını protesto edenlerin üzerine ateş açıldı, Medeni Yıldırım hayatını kaybetti, üçü ağır yedi kişi yaralandı. BDP Eş Genel Başkanı Kışanak: Halk "Savaş değil barış istiyoruz" pankartıyla yürüyordu.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Hêzan-Kayacık karakoluna ek binalar yapılmasını protesto edenlerin üzerine Özel Harekatçıların ateş açması sonucu Medeni Yıldırım hayatını kaybetti, üçü ağır yedi kişi yaralandı.
Yıldırım yarın saat 11:00'de Yeniköy mezarlığından toprağa verilecek.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin açıklamasına göre, üçü ağır beş yaralı Diyarbakır’daki hastanelere kaldırıldı. Diğer yaralılar Lice’de tedavi altında.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Jiyan Bulut isimli kadın göğsünden yaralı, yoğun bakıma alındı. Bulut’un hayati tehlikesi bulunuyor.
Ayağından yaralanan Nihat Kocakaya ve Nebi Aslan’ın tedavileri de aynı hastanede devam ediyor. Kocakaya’nın ayağı alçıya alındı.
Ronida Pervane ve Metin Bulut isimli yaralılar da Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
İHD’nin görüştüğü görgü tanıkları, halkın üzerine uyarı yapılmadan ateş açıldığını anlattı.
“Hedef gözeterek ateş açtılar”
Bölgeye, Barış ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Demokratik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk, Diyarbakır Tabip Odası Genel Sekreteri Cengiz Günay ile Diyarbakır Barosu’ndan avukatların oluşturduğu bir heyet gitti.
Kışanak, incelemelerinin ardından yaptığı açıklamada, halkın, “Savaş değil barış istiyoruz” pankartıyla yürüdüğünü belirtti:
“Halk protesto eylemini gerçekleştirip geri dönerken üzerlerine bizzat hedef gözetilerek ateş açılıyor. Bir yurttaşımız açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Yaralıların tamamı ateşli silahla yaralanmıştır. Ve protesto eylemini gerçekleştirenlerin tamamı sivil, silahsız köylülerdir.”
“Tek amacı karakol inşaatını protesto etmek olan bir halkın üzerine ateş açılmış olması resmen bir katliam girişimidir. Halkımız sağduyusunu korumalı ve provokasyonlara gelmemelidir.”
“Ancak şu da bilinmelidir ki bu alçakça saldırının hesabı sorulacaktır. Bu kanlı saldırıyı gerçekleştirenler, emri verenler, bu provokasyonu tertipleyenler derhal yargı önüne çıkartılmalıdır. Vali, kaymakam, komutan bu saldırının doğrudan sorumlusudur. Derhal görevlerinden alınmalıdır.”
Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Hêzan karakoluna ek bina yapılmasını protesto ederek karakola yürüyen halka özel harekatçılar ateş açtı. BDP'den Tuncel, bir kişinin öldüğünü, biri ağır altı kişinin yaralandığını söyledi.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Hêzan Kayacık karakoluna ek binalar yapılmasına karşı karakola yürüyen halka özel harekatçılar ateş açtı.
Barış ve Demokrasi Partisi Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt bianet’e yaptığı açıklamada çevredeki köylülerin karakolların yapılmaması için basın açıklaması yapmaya gittiklerini ancak karakoldan ateş açıldığını öğrendiklerini belirtti. Bir kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Zümrüt, diğer yaralıların Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne götürülmeye çalışıldığını ekledi.
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de BDP Lice İlçe Başkanı'ndan, bir kişinin hayatını kaybedip bir kadının ise durumunun ağır olduğunu öğrendiğini söyledi. Tuncel, BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak, Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Aysel Tuğluk ve belediye başkanları ile parti yöneticilerinin Lice'ye gittiklerini belirtti.
bianet’in konuştuğu Tuncel, Medeni Yıldırım adlı bir kişinin hayatını kaybettiği bilgisinin kendilerine ulaştığını, bir kadının da durumunun ağır olduğunu öğrendiklerini, net bilginin BDP ve DTK yöneticilerinin Lice’ye ulaştıktan sonra elde edileceğini belirtti.
ANF’nin haberine göre, yaralıların ilk tedavileri Lice Devlet Hastanesi'nde yapıldı. Askerlerin ateş açmasına halkın taş atarak karşılık vermesi üzerine İl Jandarma Alay Komutanlığı ile Lice Alay Komutanlığı'ndan bölgeye zırhlı araç ve asker takviyesi yapılırken, bölgeye özel harekat timlerinin de gönderildiği bildirildi.
Kaynak: Bianet
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Hêzan-Kayacık karakoluna ek binalar yapılmasını protesto edenlerin üzerine Özel Harekatçıların ateş açması sonucu Medeni Yıldırım hayatını kaybetti, üçü ağır yedi kişi yaralandı.
Yıldırım yarın saat 11:00'de Yeniköy mezarlığından toprağa verilecek.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin açıklamasına göre, üçü ağır beş yaralı Diyarbakır’daki hastanelere kaldırıldı. Diğer yaralılar Lice’de tedavi altında.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Jiyan Bulut isimli kadın göğsünden yaralı, yoğun bakıma alındı. Bulut’un hayati tehlikesi bulunuyor.
Ayağından yaralanan Nihat Kocakaya ve Nebi Aslan’ın tedavileri de aynı hastanede devam ediyor. Kocakaya’nın ayağı alçıya alındı.
Ronida Pervane ve Metin Bulut isimli yaralılar da Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
İHD’nin görüştüğü görgü tanıkları, halkın üzerine uyarı yapılmadan ateş açıldığını anlattı.
“Hedef gözeterek ateş açtılar”
Bölgeye, Barış ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Demokratik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk, Diyarbakır Tabip Odası Genel Sekreteri Cengiz Günay ile Diyarbakır Barosu’ndan avukatların oluşturduğu bir heyet gitti.
Kışanak, incelemelerinin ardından yaptığı açıklamada, halkın, “Savaş değil barış istiyoruz” pankartıyla yürüdüğünü belirtti:
“Halk protesto eylemini gerçekleştirip geri dönerken üzerlerine bizzat hedef gözetilerek ateş açılıyor. Bir yurttaşımız açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Yaralıların tamamı ateşli silahla yaralanmıştır. Ve protesto eylemini gerçekleştirenlerin tamamı sivil, silahsız köylülerdir.”
“Tek amacı karakol inşaatını protesto etmek olan bir halkın üzerine ateş açılmış olması resmen bir katliam girişimidir. Halkımız sağduyusunu korumalı ve provokasyonlara gelmemelidir.”
“Ancak şu da bilinmelidir ki bu alçakça saldırının hesabı sorulacaktır. Bu kanlı saldırıyı gerçekleştirenler, emri verenler, bu provokasyonu tertipleyenler derhal yargı önüne çıkartılmalıdır. Vali, kaymakam, komutan bu saldırının doğrudan sorumlusudur. Derhal görevlerinden alınmalıdır.”
Lice’de Özel Harekat, Karakola Karşı Çıkan Halka Ateş Açtı
Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Hêzan karakoluna ek bina yapılmasını protesto ederek karakola yürüyen halka özel harekatçılar ateş açtı. BDP'den Tuncel, bir kişinin öldüğünü, biri ağır altı kişinin yaralandığını söyledi.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Hêzan Kayacık karakoluna ek binalar yapılmasına karşı karakola yürüyen halka özel harekatçılar ateş açtı.
Barış ve Demokrasi Partisi Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt bianet’e yaptığı açıklamada çevredeki köylülerin karakolların yapılmaması için basın açıklaması yapmaya gittiklerini ancak karakoldan ateş açıldığını öğrendiklerini belirtti. Bir kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Zümrüt, diğer yaralıların Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne götürülmeye çalışıldığını ekledi.
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de BDP Lice İlçe Başkanı'ndan, bir kişinin hayatını kaybedip bir kadının ise durumunun ağır olduğunu öğrendiğini söyledi. Tuncel, BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak, Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Aysel Tuğluk ve belediye başkanları ile parti yöneticilerinin Lice'ye gittiklerini belirtti.
bianet’in konuştuğu Tuncel, Medeni Yıldırım adlı bir kişinin hayatını kaybettiği bilgisinin kendilerine ulaştığını, bir kadının da durumunun ağır olduğunu öğrendiklerini, net bilginin BDP ve DTK yöneticilerinin Lice’ye ulaştıktan sonra elde edileceğini belirtti.
ANF’nin haberine göre, yaralıların ilk tedavileri Lice Devlet Hastanesi'nde yapıldı. Askerlerin ateş açmasına halkın taş atarak karşılık vermesi üzerine İl Jandarma Alay Komutanlığı ile Lice Alay Komutanlığı'ndan bölgeye zırhlı araç ve asker takviyesi yapılırken, bölgeye özel harekat timlerinin de gönderildiği bildirildi.
Kaynak: Bianet
26 Haziran 2013 Çarşamba
Polis devletini teşhir etmek için mücadeleye devam ediyoruz!
Ethem Sarısülük, 1 Haziran’da Kızılay’da Gezi Direnişi’ne destek eylemleri sırasında, Ahmet Şahbaz adlı polisin silahından çıkan kurşunla başından ağır yaralanmıştı. Beyin ölümü 12 Haziran’da gerçekleşen Ethem, 14 Haziran’da hayatını kaybetti.
Ethem’in katilinin yargılanmasını beklerken, önce Arınç’ın “polise linç teşebbüsünde bulunulmuş, eline taş gelmiş olabilir” açıklamalarını dinledik, daha sonra da Ethem’in zanlısı Ahmet Şahbaz’ın “meşru müdafaa”dan serbest bırakıldığını öğrendik.
Ethem’in avukatı 24 Haziran’da 100. Yıl Parkı’ndaki foruma telefon ile bağlanarak şunları söyledi:
Yargıyı da polisi de tanıyoruz! Maalesef artık şaşıramıyoruz, çünkü benzer senaryolarla bir çok kez karşılaştık. 2004’te Uğur Kaymaz ve babasını öldüren 4 polisi “meşru müdafaa”dan serbest bırakan da aynı yargıydı, 2007’de Festus Okey’i öldüren polisi ancak 4 yıl sonra en hafif şekilde cezalandırarak işin içinden çıkmaya çalışan da aynı yargı.
Her seferinde “Türkiye bir hukuk devletidir” diye bağıran iktidarı artık tanımıyoruz! Gün geçtikçe kendini daha çok hissettiren bu polis devletini teşhir etmek için mücadeleye devam ediyoruz!
MÜŞTEREKLERİMİZ
Ethem’in katilinin yargılanmasını beklerken, önce Arınç’ın “polise linç teşebbüsünde bulunulmuş, eline taş gelmiş olabilir” açıklamalarını dinledik, daha sonra da Ethem’in zanlısı Ahmet Şahbaz’ın “meşru müdafaa”dan serbest bırakıldığını öğrendik.
Ethem’in avukatı 24 Haziran’da 100. Yıl Parkı’ndaki foruma telefon ile bağlanarak şunları söyledi:
“Gerçi Türkiye’deki yargı sürecinin nasıl işlediğini hepimiz biliyoruz ama bu kadarına cüret edeceklerini beklemiyorduk, bundan sonra daha fazlasına cüret edecekler, Ethem’i öldüren polis bugün mahkeme tarafından serbest bırakıldı, serbest bırakma kararının gerekçesinde ne o hepimizin seyrettiği görüntüler vardı, ne olay yerinde dinlenen tanıklarımızın ifadeleri vardı, ne bilirkişilerin atış noktasını ve hedefini tespit ettikleri raporlar vardı, ne de otopsi raporu vardı. Bu mahkeme bu kadar kanıtı yok sayarak, sadece bu katilin kendini savunmak için uydurduğu yalanları gerekçe yaparak böyle bir karar verdi. Bundan sonra biz avukatlar için hukuk yolu adalet açısından bitmiştir. Bundan sonra biz hukuksal yolları bu yargının iç yüzünü teşhir etmek için kullanacağız. Bu davanın jürisi de yargıcı da artık Türkiye ve dünya hukuklarıdır, bu mücadeleye damgasını vuran gençliktir, bundan sonra hesap meydanlarda ve sokaklarda savunulmalıdır, yargının işi bizim açımızdan bitmiştir.”
Her seferinde “Türkiye bir hukuk devletidir” diye bağıran iktidarı artık tanımıyoruz! Gün geçtikçe kendini daha çok hissettiren bu polis devletini teşhir etmek için mücadeleye devam ediyoruz!
MÜŞTEREKLERİMİZ
24 Haziran 2013 Pazartesi
Translar ekmek, adalet ve özgürlük için yürüdü
Taksim Meydanı'nda buluşan binlerce kişi, trans görünürlüğünü artırmak, trans bireylerin haklarının devlet tarafından tanınması ve trans cinayetlerine karşı çıkmak için yürüdü.
Bu yıl 21.si düzenlenecek olan Onur Haftası etkinlikleri 4. Trans Onur Yürüyüşü'yle başladı. Yürüyüşe katılan binlerce kişi, transfobi ve homofobi karşıtı sloganlar atıp transfobik mekanlarla birlikte Gezi Parkı direnişinde direnişçilerin yanında olmayan mekanları da protesto etti.
İSTİKLAL'DE GÖKKUŞAĞI GEÇİDİ
Eylemciler, saat 17.00'de ellerinde gökkuşağı bayrağı ve çeşitli dövizlerle Taksim tramvay durağında buluştu. Tünel Meydanı'na kadar devam eden yürüyüşte, trans görünürlüğünü artırmak, transların çalışma barınma ve eğitim hakkı gibi pek çok haklarının tanınması, trans cinayetlerine karşı yönde dövizler yer aldı. Dövizlerde "Genel ahlak kimin ahlakı", "Trans kimlikler hastalık değildir", "Trans candır", "Travestiyiz, buradayız, alışın gitmiyoruz" yazıları göze çarptı. Yürüyüşe oyuncu Füsun Demirel, miletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Binnaz Toprak da katıldı.
'OKULDA, İŞTE, DİRENİŞTE LGBT HER YERDE'
Yürüyüş, önceki yıllarda da olduğu gibi ritim grubunun da katılımıyla sürdü. Ritim grubu eşliğinde sloganlar atıldı, oyunlar oynandı. "Dönmeler burada tayyip nerede?", "Her yer Taksim, her yer direniş", "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Okulda, işte, direnişte, LGBT her yerde", Dünya yerinden oynar, dönmeler/ibneler özgür olsa" sloganları atıldı.
TRANSFOBİK MEKANLAR PROTESTO EDİLDİ
İstiklal Caddesi'nde süren yürüyüşte, transfobik tutumlar sergileyen mekanlar ve iş yerleri protesto edildi. Transfobik tutumları nedeniyle Mango ve English Time protesto edilirken; direnişçilere kapılarını kapatan Mado, Starbucks ve Demirören'e de tepki gösterildi. Demirören AVM'nin önünde "Demirören yıkılsın hükümet altında kalsın" sloganı atıldı. Kitle İstanbul Barosu önüne geldiğinde ise, hem direnişçilere hem de LGBT bireylere hukuki destek sunan baroyu alkışlandı, teşekkür etti.
BASKI VE ZULME KARŞI TEK SES ÇOK RENK
Eylemcilerin Tünel Meydanı'na varması üzerine İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Kadın Kapısı, Lambda İstanbul, Spod, Pembe Hayat, Siyah Pembe Üçgen, Kaos GL, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Hebun ve Morel imzalı basın açıklaması okundu:
Açıklamada, yalnızca bir yıl içinde 18 trans bireyin nefret cinayetine kurban gittiği belirtildi, "Başta Meis sitesi ve Bayram sokak olmak üzere trans kadınların evleri mühürlendiği ve çalışma barınma gibi en temel hakları gasp edildiği için buradayız. Eşcinsel ve transseksüeller aileleri tarafından kaçırılıp kaybedildiği için buradayız. Trans kadınlar zorunlu seks işçiliğinin cenderesine iten transseksüel düşmanlığına karşı buradayız" denildi.
Taksim direnişine dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Polisiniz, sivil polisler aracılığıyla kurduğunuz mahalle baskınız ve nefreti kışkırtan kirli medyanız hayatımızdan çıktığı andan itibaren eşitlikçi ve özgür bir toplumu hemen orada bulunduğumuz yerde kurabildiğimizi gördük. Üzgünüz özgürlüğün tadını aldık. Umudumuzdan vazgeçmiyoruz. Zalimlerden insaf, adalet beklemek gibi bir safdillik içinde değiliz. Esas olarak halkımıza seslenmek istiyoruz.Halk olarak kanla zulümle katliamla özdeşleşmiş kaderimizi; parkları sokakları meydanları birer halk meclisine dönüştürerek tersine çevirdik. Despotluk ve zulümle felç olmuş Ortadoğu’da umudu gerçek kıldık. Ve kardeşleştik. Çok zor kavuştuk çok zor barıştık ve artık birbirimizi bırakmayalım. Yüzümüzü birbirimize dönelim ve artık gerçekten birbirimize kulak vermeye başlayalım. Gezi kardeşliği hepimize çok büyük kazandırdı ve kardeşleşerek devam edersek çok daha büyük kazanacağız."
Kaynak: ETHA
Trans Onur Yürüyüşü'nün sonunda okunan basın açıklamasının tam metnine ulaşmak için tıklayın.
Bu yıl 21.si düzenlenecek olan Onur Haftası etkinlikleri 4. Trans Onur Yürüyüşü'yle başladı. Yürüyüşe katılan binlerce kişi, transfobi ve homofobi karşıtı sloganlar atıp transfobik mekanlarla birlikte Gezi Parkı direnişinde direnişçilerin yanında olmayan mekanları da protesto etti.
İSTİKLAL'DE GÖKKUŞAĞI GEÇİDİ
Eylemciler, saat 17.00'de ellerinde gökkuşağı bayrağı ve çeşitli dövizlerle Taksim tramvay durağında buluştu. Tünel Meydanı'na kadar devam eden yürüyüşte, trans görünürlüğünü artırmak, transların çalışma barınma ve eğitim hakkı gibi pek çok haklarının tanınması, trans cinayetlerine karşı yönde dövizler yer aldı. Dövizlerde "Genel ahlak kimin ahlakı", "Trans kimlikler hastalık değildir", "Trans candır", "Travestiyiz, buradayız, alışın gitmiyoruz" yazıları göze çarptı. Yürüyüşe oyuncu Füsun Demirel, miletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Binnaz Toprak da katıldı.
'OKULDA, İŞTE, DİRENİŞTE LGBT HER YERDE'
Yürüyüş, önceki yıllarda da olduğu gibi ritim grubunun da katılımıyla sürdü. Ritim grubu eşliğinde sloganlar atıldı, oyunlar oynandı. "Dönmeler burada tayyip nerede?", "Her yer Taksim, her yer direniş", "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Okulda, işte, direnişte, LGBT her yerde", Dünya yerinden oynar, dönmeler/ibneler özgür olsa" sloganları atıldı.
TRANSFOBİK MEKANLAR PROTESTO EDİLDİ
İstiklal Caddesi'nde süren yürüyüşte, transfobik tutumlar sergileyen mekanlar ve iş yerleri protesto edildi. Transfobik tutumları nedeniyle Mango ve English Time protesto edilirken; direnişçilere kapılarını kapatan Mado, Starbucks ve Demirören'e de tepki gösterildi. Demirören AVM'nin önünde "Demirören yıkılsın hükümet altında kalsın" sloganı atıldı. Kitle İstanbul Barosu önüne geldiğinde ise, hem direnişçilere hem de LGBT bireylere hukuki destek sunan baroyu alkışlandı, teşekkür etti.
BASKI VE ZULME KARŞI TEK SES ÇOK RENK
Eylemcilerin Tünel Meydanı'na varması üzerine İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Kadın Kapısı, Lambda İstanbul, Spod, Pembe Hayat, Siyah Pembe Üçgen, Kaos GL, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Hebun ve Morel imzalı basın açıklaması okundu:
Açıklamada, yalnızca bir yıl içinde 18 trans bireyin nefret cinayetine kurban gittiği belirtildi, "Başta Meis sitesi ve Bayram sokak olmak üzere trans kadınların evleri mühürlendiği ve çalışma barınma gibi en temel hakları gasp edildiği için buradayız. Eşcinsel ve transseksüeller aileleri tarafından kaçırılıp kaybedildiği için buradayız. Trans kadınlar zorunlu seks işçiliğinin cenderesine iten transseksüel düşmanlığına karşı buradayız" denildi.
Taksim direnişine dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Polisiniz, sivil polisler aracılığıyla kurduğunuz mahalle baskınız ve nefreti kışkırtan kirli medyanız hayatımızdan çıktığı andan itibaren eşitlikçi ve özgür bir toplumu hemen orada bulunduğumuz yerde kurabildiğimizi gördük. Üzgünüz özgürlüğün tadını aldık. Umudumuzdan vazgeçmiyoruz. Zalimlerden insaf, adalet beklemek gibi bir safdillik içinde değiliz. Esas olarak halkımıza seslenmek istiyoruz.Halk olarak kanla zulümle katliamla özdeşleşmiş kaderimizi; parkları sokakları meydanları birer halk meclisine dönüştürerek tersine çevirdik. Despotluk ve zulümle felç olmuş Ortadoğu’da umudu gerçek kıldık. Ve kardeşleştik. Çok zor kavuştuk çok zor barıştık ve artık birbirimizi bırakmayalım. Yüzümüzü birbirimize dönelim ve artık gerçekten birbirimize kulak vermeye başlayalım. Gezi kardeşliği hepimize çok büyük kazandırdı ve kardeşleşerek devam edersek çok daha büyük kazanacağız."
Kaynak: ETHA
Trans Onur Yürüyüşü'nün sonunda okunan basın açıklamasının tam metnine ulaşmak için tıklayın.
21 Haziran 2013 Cuma
İsmet Berkan, tekme atıp ölümüne neden olduğu köpek için “inşallah ölür" dedi.
Hürriyet köşe yazarı İsmet Berkan, Perşembe sabahı (20.06.2013) Bebek sahilinde koşarken kendi köpeğine havladığı için, birkaç sokak köpeğine kızdı ve içlerinden küçük olana tekme atarak ölümüne neden oldu.
İsmet Berkan’ın attığı tekmeden can havliyle kaçarken bir arabanın altında kalarak ezilen Fındık, 15 dakika can çekiştikten sonra hayata gözlerini yumdu. Fındık’ın arkadaşı olan köpek ise Fındık ölene kadar başından ayrılmadı. Olaydan etkilenen çevredekiler ve şoför gözyaşlarını tutamazken, görgü tanıkları İsmet Berkan’ın kendi cins köpeğini kastederek “Bununla onu bir mi tutuyorsun”, “Oh iyi oldu, bunu hak etmişti”, “İnşallah ölür”, “Zaten hayvansever değilim” gibi açıklamalarda bulunduğunu söyledi. Yaşananlar polis tutanağına geçerken, köpeğe çarpan aracın sahibi Tevfik Dündar ve görgü tanığı Ali Özbek daha sonra Arnavutköy Karakolu'na giderek İsmet Berkan’dan özellikle şikayetçi oldu.
Köpeğe çarpan aracın sahibi Tevfik Dündar “Bu sabah ailecek sahile gezmeye gitmiştik fakat mahvolduk. İsmet Berkan denilen şahsın köpeklere ani hareketler yaptığını gördüm ve ardından 3 köpek Berkan’dan kaçarken arabanın önüne atladı. 2’sine çarpmaktan son anda kurtuldum fakat küçük olan arabanın altına girdi. Çevreden bir anne ve oğlu yardıma koştu ve köpeğin başından ayrılmadılar. Yardıma koşan ve olaya şahit olan Ali Özbek isimli gencin İsmet Berkan’ın peşinden gittiğini gördüm, ona “Ölürse ölsün, zaten sokak köpeği” demiş. Olaya şahit olan taksi şoförleri ve halkta çok fazla tepki verdi. Karakolda şikayetçi olurken bir memur bundan bir şey çıkmaz dedi. Ona 60 yaşında olduğumu ve haklarımı çok iyi bildiğimi söyledim ve arabamdaki hasar için şikayetçi oluyorum dedim. Oysa derdim para pul değil, İsmet Berkan gibi insanların cezasını çekmesini ve adaletin yerini bulmasını istiyorum. Kazanılan tazminatı da sokak hayvanlarına bağışlayacağım.” dedi.
Görgü tanığı Suzan Noras ise “İsmet Berkan kendi köpeğini çekiştirerek arkasına bile bakmadı, ardında can çekişen bir hayvan bıraktı. Fındık’a çarpan adam ise vicdan azabından mahvoldu.” dedi
Olayın sosyal medya da duyulmasının ardından Hürriyet gazetesi yazarı Ömür Gedik de Twitter’dan olayı kınadı, fakat çok geçmeden attığı tweeti sildi.
Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burcu Çelik ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyon Başkanı Avukat Hülya Yalçın, sokak hayvanlarının korunmasından sorumlu olan Beşiktaş Belediyesi’nin de bu davada yanımızda olması için çağrı yapıyoruz dedi. Olaya şahit olan Suzan Noras ve hayvan hakları savunucusu Defne Arsoy da hukuki süreçte konunun takipçisi olacağını açıkladı.
16 Haziran 2013 Pazar
"Halka Saldıran Hükümet Meşruiyetini Yitirmiştir"
İHD İstanbul Şubesi dün akşamdan itibaren süren saldırılarla ilgili "Halka Saldıran hükümet meşruiyetini yitirmiştir" diyerek Başbakanı ve diğer sorumluları istifaya ve halktan özür dilemeye çağırdı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi dün akşam saatlerinde başlayan polis saldırısı ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı.
İHD, "Temel hak taleplerinin, barışçıl eylemlerin şiddetle bastırılması; kadınların, yaşlıların, çocukların yaşam hakkı hiçe sayılarak hedef alınması darbe yöntemidir, faşist uygulamalardır. Halka Saldıran hükümet meşruiyetini yitirmiştir" dedi:
"Siyasi tarihimizde örneğine rastlanmayan bir şekilde haklarına, özgürlüklerine, sahip çıkan, yeşil çevre ve insana yaraşır bir kentte yaşama arzusunu özgürlük talepleriyle birleştiren ve bunu alternatif dayanışma, kültür örnekleriyle, mizahıyla ortaya koyan gezi parkı direnişçilerine, halka yönelik şiddet dalgasıyla bir kez daha sarsıldık.
"Kundaktaki bebeğinden yaşlı ninelerimize, dedelerimize kadar her yaştan demokrasi ve özgürlük savunucuları azgın bir şiddetle karşı karşıya kaldı. Gezi parkındaki çocuklar annelerini, anneler çocuklarını kaybetti. Gezi parkında Gazze görüntüleri yaşandı.
"Halkın toplanma, kentin parkında bir araya gelme, konuşma, tartışma, dolaşma, forum yapma, eğlenme hakkı görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışıldı.
"Divan otelinde, TMMOB’da, İstanbul Barosu’nda ve diğer yerlerde kurulan revirlere, kapalı alanlara gaz bombaları atıldı, atılıyor.
"Küçük çocukların, her yaştan insanların vücutları TOMA’lardan sıkılan asitli sularla yakıldı, yakılıyor."
"Şiddet, yalanlarla, müzakere görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışıyor"
"Gezi parkı insanlarının demokratik tartışmalarla çözüme taşımak üzere olduğu eylem, hükümetin çözümü değil, ezmeyi, iradeyi kabul ettirmeyi, boyun eğdirmeyi hedefleyen politikaları yüzünden baskıcı rejime karşı yeni bir isyan dalgasına dönüştürüldü.
"Halkın ilk defa bu denli geniş ve kapsamlı bir şekilde ortaya çıkan hak arama pratiğiyle güçlendirilmesi, sağlam temellere oturtulması umulan zayıf demokratik geleneğimiz ve yönetim anlayışımız bir kez daha darbelenmek istendi.
"Bunlar yaşanırken bir yandan da halka yönelik dizginsiz şiddet açık yalanlarla, müzakere yapılıyormuş görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
"Başbakan, vali ve hükümetin diğer yetkilileri bir yandan Gezi Parkı temsilcileri ve toplumun değişik kesimleri ile görüşmeler yürütürken ve süreç çözülme yönünde evrimleşmişken 'ben devletim, pazarlık yapmam, başka irade tanımam, ezerim' anlayışı insanlık dışı saldırı yöntemleri ile ortaya çıkmış, vahşi bir bastırma ile topluma sınırları gösterilmek istenmiştir. Müzakere varmış görüntüsü yaratılarak halkla esas ilişki biçiminin şiddet ve bastırma olduğu ortaya konulmuştur.
"Saldırılar, kitleler marjinal ilan edilerek savunuldu"
"Yüzlerce yaralı olmasına rağmen vali açıkça yalan beyanlarla sadece 29 hafif yaralı olduğunu açıklayabilmiştir.
"Hükümet yetkilileri hala yaralanan, kemikleri kırılan, hayati tehlike geçiren insanlar konusunda endişeli sözler etmek yerine kendilerine yönelik saldırıları önlemek isteyen halkın polis otolarına, mala yönelik verdiği zararlardan bahsetmektedir. Mal bir kez daha candan daha değerli kabul edilmekte, halka yönelik saldırılar yüzbinlerce insandan oluşan kitleler marjinal ilan edilerek, kırılan birkaç cam ve zarar gören araçlar bahane edilerek savunulmaya çalışılmaktadır.
"Gezi parkı meselesi ve hükümetin halka yönelik baskıcı politikalarına yönelik tepkiler gerçek bir müzakere süreci, karşılıklı anlayış, temel insan hakları ve demokrasi kültürümüzün geliştirilmesiyle sonuçlandırılabilecekken diktatörlüklere özgü yöntemlerle bastırma seçeneğini tercih edilmiştir.
"Başbakan ve diğer sorumlular istifa etmeli"
"Hükümet ayağa kalkan bir halkın tekrar susturulmasının ancak katliamlar ve açık darbe yöntemleriyle olabileceğini bilmiyorsa bunu göze almış olmalıdır. Ancak bu durumda da dönemin ne Türkiye’de ne de dünyada buna uygun olmadığının, Türkiye halklarının da eskisi gibi baskıları kabul etmediğinin gözden uzak tutulmaması gerekiyor.
"Bu ülkenin insan hakları savunucuları olarak yaşanan ve yaşanacak ihlallerin hesabını sormak bizim görevimizdir.
"Halka yönelik saldırıda bulunan hükümet meşruluğunu yitirmiştir.
"Halka daha fazla zarar vermekten, topluma saldırarak yönetme anlayışında vazgeçilsin.
"Başbakan ve saldırılardan sorumlu olan, kanunsuz emirleri uygulayan görevliler istifa etmeli, yargılanmalı, gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı, yaralılar tedavi edilmeli, halktan özür dilenmelidir.
"Halkın özlem duyduğu insana, insan haklarına saygı duyan bir anlayışın egemen olması için herkes meşru araçlar ile demokrasi mücadelesine katılmalıdır."
* Fotoğraf: twitter
Kaynak: Bianet
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi dün akşam saatlerinde başlayan polis saldırısı ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı.
İHD, "Temel hak taleplerinin, barışçıl eylemlerin şiddetle bastırılması; kadınların, yaşlıların, çocukların yaşam hakkı hiçe sayılarak hedef alınması darbe yöntemidir, faşist uygulamalardır. Halka Saldıran hükümet meşruiyetini yitirmiştir" dedi:
"Siyasi tarihimizde örneğine rastlanmayan bir şekilde haklarına, özgürlüklerine, sahip çıkan, yeşil çevre ve insana yaraşır bir kentte yaşama arzusunu özgürlük talepleriyle birleştiren ve bunu alternatif dayanışma, kültür örnekleriyle, mizahıyla ortaya koyan gezi parkı direnişçilerine, halka yönelik şiddet dalgasıyla bir kez daha sarsıldık.
"Kundaktaki bebeğinden yaşlı ninelerimize, dedelerimize kadar her yaştan demokrasi ve özgürlük savunucuları azgın bir şiddetle karşı karşıya kaldı. Gezi parkındaki çocuklar annelerini, anneler çocuklarını kaybetti. Gezi parkında Gazze görüntüleri yaşandı.
"Halkın toplanma, kentin parkında bir araya gelme, konuşma, tartışma, dolaşma, forum yapma, eğlenme hakkı görülmedik bir şiddetle ezilmeye çalışıldı.
"Divan otelinde, TMMOB’da, İstanbul Barosu’nda ve diğer yerlerde kurulan revirlere, kapalı alanlara gaz bombaları atıldı, atılıyor.
"Küçük çocukların, her yaştan insanların vücutları TOMA’lardan sıkılan asitli sularla yakıldı, yakılıyor."
"Şiddet, yalanlarla, müzakere görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışıyor"
"Gezi parkı insanlarının demokratik tartışmalarla çözüme taşımak üzere olduğu eylem, hükümetin çözümü değil, ezmeyi, iradeyi kabul ettirmeyi, boyun eğdirmeyi hedefleyen politikaları yüzünden baskıcı rejime karşı yeni bir isyan dalgasına dönüştürüldü.
"Halkın ilk defa bu denli geniş ve kapsamlı bir şekilde ortaya çıkan hak arama pratiğiyle güçlendirilmesi, sağlam temellere oturtulması umulan zayıf demokratik geleneğimiz ve yönetim anlayışımız bir kez daha darbelenmek istendi.
"Bunlar yaşanırken bir yandan da halka yönelik dizginsiz şiddet açık yalanlarla, müzakere yapılıyormuş görüntüleriyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
"Başbakan, vali ve hükümetin diğer yetkilileri bir yandan Gezi Parkı temsilcileri ve toplumun değişik kesimleri ile görüşmeler yürütürken ve süreç çözülme yönünde evrimleşmişken 'ben devletim, pazarlık yapmam, başka irade tanımam, ezerim' anlayışı insanlık dışı saldırı yöntemleri ile ortaya çıkmış, vahşi bir bastırma ile topluma sınırları gösterilmek istenmiştir. Müzakere varmış görüntüsü yaratılarak halkla esas ilişki biçiminin şiddet ve bastırma olduğu ortaya konulmuştur.
"Saldırılar, kitleler marjinal ilan edilerek savunuldu"
"Yüzlerce yaralı olmasına rağmen vali açıkça yalan beyanlarla sadece 29 hafif yaralı olduğunu açıklayabilmiştir.
"Hükümet yetkilileri hala yaralanan, kemikleri kırılan, hayati tehlike geçiren insanlar konusunda endişeli sözler etmek yerine kendilerine yönelik saldırıları önlemek isteyen halkın polis otolarına, mala yönelik verdiği zararlardan bahsetmektedir. Mal bir kez daha candan daha değerli kabul edilmekte, halka yönelik saldırılar yüzbinlerce insandan oluşan kitleler marjinal ilan edilerek, kırılan birkaç cam ve zarar gören araçlar bahane edilerek savunulmaya çalışılmaktadır.
"Gezi parkı meselesi ve hükümetin halka yönelik baskıcı politikalarına yönelik tepkiler gerçek bir müzakere süreci, karşılıklı anlayış, temel insan hakları ve demokrasi kültürümüzün geliştirilmesiyle sonuçlandırılabilecekken diktatörlüklere özgü yöntemlerle bastırma seçeneğini tercih edilmiştir.
"Başbakan ve diğer sorumlular istifa etmeli"
"Hükümet ayağa kalkan bir halkın tekrar susturulmasının ancak katliamlar ve açık darbe yöntemleriyle olabileceğini bilmiyorsa bunu göze almış olmalıdır. Ancak bu durumda da dönemin ne Türkiye’de ne de dünyada buna uygun olmadığının, Türkiye halklarının da eskisi gibi baskıları kabul etmediğinin gözden uzak tutulmaması gerekiyor.
"Bu ülkenin insan hakları savunucuları olarak yaşanan ve yaşanacak ihlallerin hesabını sormak bizim görevimizdir.
"Halka yönelik saldırıda bulunan hükümet meşruluğunu yitirmiştir.
"Halka daha fazla zarar vermekten, topluma saldırarak yönetme anlayışında vazgeçilsin.
"Başbakan ve saldırılardan sorumlu olan, kanunsuz emirleri uygulayan görevliler istifa etmeli, yargılanmalı, gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı, yaralılar tedavi edilmeli, halktan özür dilenmelidir.
"Halkın özlem duyduğu insana, insan haklarına saygı duyan bir anlayışın egemen olması için herkes meşru araçlar ile demokrasi mücadelesine katılmalıdır."
* Fotoğraf: twitter
Kaynak: Bianet
13 Haziran 2013 Perşembe
Gezi'ye Atılan Gazlar Hayvanları da Öldürüyor
Yeryüzüne Özgürlük Derneği'nden Özgüner ve veteriner hekim Sargın, polis şiddetinin hayvanları nasıl etkilediğini ve hayvanlara nasıl müdahale edileceğini anlattı. Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne şikayet yolda.
Gezi Parkı direnişi boyunca polisin yoğun biber gazı ve tazyikli suyla müdahalesi, sadece insanları değil, hayvanları da etkiledi. İlk günlerden itibaren, Gezi Parkı’nın revirinin içine bir de veteriner kliniği kuruldu, gazdan etkilenen, yaralanan hayvanlar buraya getirildi.
Dün polisin parkın içine gaz atmaya başlamasının ardından Gezi veterinerindeki hayvanlar, diğer semtlerdeki kliniklere nakledildi.
bianet, bir karga, iki yavru martı, bir kumru, bir civciv ve bir yavru kedinin getirildiği Levent’te bir veteriner kliniğinde Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner ve veteriner hekim Hasan Sargın’la konuştu.
Özgüner ve Sargın, ilk günden beri İstanbul’daki tüm veteriner kliniklerine Gezi Parkı’ndan hayvanların getirildiğini, hayvanların biber gazından insana göre çok daha şiddetli bir biçimde etkilendiğini belirtti. Eylemcilere de direniş alanına, herhangi bir eyleme ya da bir festivale kesinlikle hayvanlarıyla gitmeme çağrısı yaptı.
Ayrıca direnişe yönelik polis şiddeti sırasında mağdur olan hayvanlarla ilgili Cenevre’deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmaya hazırlanıyorlar.
“Gaz bombasının sesi bile kuşları öldürebilir”
Klinikte çok sayıda kuş olması dikkatimi çekiyor. Polisin kullandığı biber gazı tabancalarının ve ses bombalarının kuşların uçuş yetisini kaybetmesine ve ölmelerine neden olabildiğini anlatıyorlar.
Sargın durumu şöyle açıklıyor: “Bir kuşu muayene ederken, elimize aldığımızda kalp atışları normalin 5-6 katına çıkabiliyor. Biber gazına doğrudan maruz kalmasalar bile, sırf patlama sesi bile geçici uçuş kaybına ve doğrudan ölümlere yol açabilir. Havai fişekler de aynı sonuçlara neden oluyor, bu nedenle direnişçilerin de havai fişek atmaması lazım.”
Bugün, veterinerdeki kuşlar bir üniversitenin veterinerlik fakültesine gönderilecek ve kırıkları olup olmadığı kontrol edildikten sonra serbest bırakılacaklar. Bir de gazdan etkilenmiş bir civciv var. Onun nasıl olup da Gezi Parkı’na geldiğini kimse bilmiyor. Maalesef durumu ağır.
Biber gazı hayvanları nasıl etkiliyor?
Peki biber gazı hayvanları nasıl etkiliyor? İnsanlardan farklı mı?
“Biber gazının memeli hayvanlar üzerindeki fiziki etkisi insan üzerindeki etkisine benzer, ama şiddeti farklı. Akciğer hacimlerinin ne kadar düşük olduğunu ve burunlarının bizden ne kadar farklı olduğunu düşünün. Mesela koku yoluyla biber gazının verdiği etki hayvanlarda çok şiddetli.
“Bir de işin psikolojik boyutu var. Bir insan biber gazına maruz kaldığında, başına ne geldiğini ve etkisinin ne zaman biteceğini biliyor. Ama bir hayvan biber gazına maruz kaldığında başına ne geldiğini anlamıyor. Dolayısıyla korkuyla solunumu deprese olabiliyor, korkuyla sağa sola çarpıp kendine zarar verebilir.
“Bir arkadaşımızın gaz atıldığında balkonda olan hamsterı öldü, Pekinez cinsi köpeği gözüyle ilgili sorunlar yaşıyor. Taksim’in meşhur Eylem köpeğinden haber alamıyoruz.”
Biber gazı patlamaları hayvanları travmatize de ediyor, içerideki martının sabahtan beri sürekli olarak ağzını açıp kapadığını anlatıyorlar.
Gazdan etkilenen hayvana nasıl müdahale edilir?
Biber gazlarından kaçarken, etrafta korkuyla kaçışan sokak hayvanlarını görüyoruz, ama nasıl yardımcı olacağımızı bilemiyoruz.
“Kedi-köpekler de insanlar gibi memeli grubundan. Dolayısıyla insanlarda kullanılan yöntemler büyük ölçüde geçerli. İnsanların kullandığı Rennie ve Talcidli anti-asit solüsyonlar kullanılabilir. Tercihen mentollü olmasa daha iyi olur. Ayrıca ne kadar tüylü olsalar da, gaz deriye temas ediyor. Tüylerini de yıkamak gerekiyor.
“Farkettiğimiz başka bir şey, biber gazı atılan bölgelerde duman havaya yükselmiyor ve ayak bileği hizasında kalıyor. Hayvanların boyunu düşünürsek, etki çok daha kalıcı. Dolayısıyla hayvanları o bölgeden uzaklaştırmak gerekiyor. Eğer klinik imkan varsa, oksijen vermek en mantıklısı.”
Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne şikayet
Özgüner, hayvanlarla ilgili çok sayıda ölüm haberi aldıklarını ancak hayvan ölümleri kayıt altına alınan bir bilgi olmadığı için bunları teyit edemediklerini söylüyor. “Muhtemelen polis şiddetinden etkilenen hayvan sayısı çok fazla. İstanbul’da 500-600 veteriner kliniği var ve meslektaşlarımızla konuştuğumuzda hepsine Gezi Parkı’ndan hayvanlar geldiğini öğreniyoruz.”
Yeryüzüne Özgürlük Derneği, şimdi Cenevre’deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmaya hazırlanıyor ve hayvan hakları ihlallerine tanık olan herkesi yeryuzuneozgurluk@gmail.com adresine tanıklıklarını göndermeye çağırıyor. Video ve fotoğrafla bunları belgelemenin çok önemli olduğunu vurguluyor.
“İster insan, ister hayvan olsun, biz yaşanan tüm ölüm ve hak ihlallerinden sadece hükümeti değil devleti de sorumlu tutuyoruz. Hem insan hem yaşam hem de doğa ve hayvan düşmanı olarak bizim hafızalarımızda yerini aldılar. İnsanlar öldü, hayvanlar öldü ve iki haftadır hak örgütleri bu zulmü durdurun, diyor. Ama Vali tweet’leriyle bunu bir oyun haline getiriyor. En temel haklarımız ihlal ediliyor.
“İHD ve TİHV ile iletişim halindeyiz. Şu anda polis şiddetinden etkilenenlerle ilgili şikayetler toplanıyor. AİHM sürecine giriliyor ve mümkün olduğunca şikayetlerin tek bir yerde toplanıp raporlanması gerekiyor. Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru da çok önemli.
“Gaz saldırılarında yaşanan hayvan hakkı ihlalleriyle ilgili tanıklıkları bize aktarırlarsa, biz de başvurumuzda bunlara yer veririz.”
Kaynak: Bianet
Gezi Parkı direnişi boyunca polisin yoğun biber gazı ve tazyikli suyla müdahalesi, sadece insanları değil, hayvanları da etkiledi. İlk günlerden itibaren, Gezi Parkı’nın revirinin içine bir de veteriner kliniği kuruldu, gazdan etkilenen, yaralanan hayvanlar buraya getirildi.
Dün polisin parkın içine gaz atmaya başlamasının ardından Gezi veterinerindeki hayvanlar, diğer semtlerdeki kliniklere nakledildi.
bianet, bir karga, iki yavru martı, bir kumru, bir civciv ve bir yavru kedinin getirildiği Levent’te bir veteriner kliniğinde Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Burak Özgüner ve veteriner hekim Hasan Sargın’la konuştu.
Özgüner ve Sargın, ilk günden beri İstanbul’daki tüm veteriner kliniklerine Gezi Parkı’ndan hayvanların getirildiğini, hayvanların biber gazından insana göre çok daha şiddetli bir biçimde etkilendiğini belirtti. Eylemcilere de direniş alanına, herhangi bir eyleme ya da bir festivale kesinlikle hayvanlarıyla gitmeme çağrısı yaptı.
Ayrıca direnişe yönelik polis şiddeti sırasında mağdur olan hayvanlarla ilgili Cenevre’deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmaya hazırlanıyorlar.
“Gaz bombasının sesi bile kuşları öldürebilir”
Klinikte çok sayıda kuş olması dikkatimi çekiyor. Polisin kullandığı biber gazı tabancalarının ve ses bombalarının kuşların uçuş yetisini kaybetmesine ve ölmelerine neden olabildiğini anlatıyorlar.
Sargın durumu şöyle açıklıyor: “Bir kuşu muayene ederken, elimize aldığımızda kalp atışları normalin 5-6 katına çıkabiliyor. Biber gazına doğrudan maruz kalmasalar bile, sırf patlama sesi bile geçici uçuş kaybına ve doğrudan ölümlere yol açabilir. Havai fişekler de aynı sonuçlara neden oluyor, bu nedenle direnişçilerin de havai fişek atmaması lazım.”
Bugün, veterinerdeki kuşlar bir üniversitenin veterinerlik fakültesine gönderilecek ve kırıkları olup olmadığı kontrol edildikten sonra serbest bırakılacaklar. Bir de gazdan etkilenmiş bir civciv var. Onun nasıl olup da Gezi Parkı’na geldiğini kimse bilmiyor. Maalesef durumu ağır.
Biber gazı hayvanları nasıl etkiliyor?
Peki biber gazı hayvanları nasıl etkiliyor? İnsanlardan farklı mı?
“Biber gazının memeli hayvanlar üzerindeki fiziki etkisi insan üzerindeki etkisine benzer, ama şiddeti farklı. Akciğer hacimlerinin ne kadar düşük olduğunu ve burunlarının bizden ne kadar farklı olduğunu düşünün. Mesela koku yoluyla biber gazının verdiği etki hayvanlarda çok şiddetli.
“Bir de işin psikolojik boyutu var. Bir insan biber gazına maruz kaldığında, başına ne geldiğini ve etkisinin ne zaman biteceğini biliyor. Ama bir hayvan biber gazına maruz kaldığında başına ne geldiğini anlamıyor. Dolayısıyla korkuyla solunumu deprese olabiliyor, korkuyla sağa sola çarpıp kendine zarar verebilir.
“Bir arkadaşımızın gaz atıldığında balkonda olan hamsterı öldü, Pekinez cinsi köpeği gözüyle ilgili sorunlar yaşıyor. Taksim’in meşhur Eylem köpeğinden haber alamıyoruz.”
Biber gazı patlamaları hayvanları travmatize de ediyor, içerideki martının sabahtan beri sürekli olarak ağzını açıp kapadığını anlatıyorlar.
Gazdan etkilenen hayvana nasıl müdahale edilir?
Biber gazlarından kaçarken, etrafta korkuyla kaçışan sokak hayvanlarını görüyoruz, ama nasıl yardımcı olacağımızı bilemiyoruz.
“Kedi-köpekler de insanlar gibi memeli grubundan. Dolayısıyla insanlarda kullanılan yöntemler büyük ölçüde geçerli. İnsanların kullandığı Rennie ve Talcidli anti-asit solüsyonlar kullanılabilir. Tercihen mentollü olmasa daha iyi olur. Ayrıca ne kadar tüylü olsalar da, gaz deriye temas ediyor. Tüylerini de yıkamak gerekiyor.
“Farkettiğimiz başka bir şey, biber gazı atılan bölgelerde duman havaya yükselmiyor ve ayak bileği hizasında kalıyor. Hayvanların boyunu düşünürsek, etki çok daha kalıcı. Dolayısıyla hayvanları o bölgeden uzaklaştırmak gerekiyor. Eğer klinik imkan varsa, oksijen vermek en mantıklısı.”
Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne şikayet
Özgüner, hayvanlarla ilgili çok sayıda ölüm haberi aldıklarını ancak hayvan ölümleri kayıt altına alınan bir bilgi olmadığı için bunları teyit edemediklerini söylüyor. “Muhtemelen polis şiddetinden etkilenen hayvan sayısı çok fazla. İstanbul’da 500-600 veteriner kliniği var ve meslektaşlarımızla konuştuğumuzda hepsine Gezi Parkı’ndan hayvanlar geldiğini öğreniyoruz.”
Yeryüzüne Özgürlük Derneği, şimdi Cenevre’deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmaya hazırlanıyor ve hayvan hakları ihlallerine tanık olan herkesi yeryuzuneozgurluk@gmail.com adresine tanıklıklarını göndermeye çağırıyor. Video ve fotoğrafla bunları belgelemenin çok önemli olduğunu vurguluyor.
“İster insan, ister hayvan olsun, biz yaşanan tüm ölüm ve hak ihlallerinden sadece hükümeti değil devleti de sorumlu tutuyoruz. Hem insan hem yaşam hem de doğa ve hayvan düşmanı olarak bizim hafızalarımızda yerini aldılar. İnsanlar öldü, hayvanlar öldü ve iki haftadır hak örgütleri bu zulmü durdurun, diyor. Ama Vali tweet’leriyle bunu bir oyun haline getiriyor. En temel haklarımız ihlal ediliyor.
“İHD ve TİHV ile iletişim halindeyiz. Şu anda polis şiddetinden etkilenenlerle ilgili şikayetler toplanıyor. AİHM sürecine giriliyor ve mümkün olduğunca şikayetlerin tek bir yerde toplanıp raporlanması gerekiyor. Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuru da çok önemli.
“Gaz saldırılarında yaşanan hayvan hakkı ihlalleriyle ilgili tanıklıkları bize aktarırlarsa, biz de başvurumuzda bunlara yer veririz.”
Kaynak: Bianet
12 Haziran 2013 Çarşamba
Türkiye'deki devlet terörü, Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne taşınıyor!
İnsan hakları, hayvan hakları ve ekoloji konularında uluslararası çapta faaliyet gösteren Yeryüzüne Özgürlük Derneği, son olarak, Türkiye’de yaklaşık 2 haftadan beri süren orantısız polis müdahalelerinden kaynaklanan hayvan hakları ihlallerinin son bulması için bir dizi girişim başlattığını açıkladı.
Türkiye, ilk kez Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne şikâyet ediliyor
Cenevre’de bulunan Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne hükûmet hakkında şikâyette bulunacaklarını açıklayan Yeryüzüne Özgürlük Derneği “2 haftadır devlet eliyle sokaklar savaş alanına çevrildi, birçok üzücü olay yaşandı. İnsanlar için, derneğimiz de dahil olmak üzere insan hakları örgütleri birçok girişimde bulundu, bulunmaya da devam ediyor. Ancak yoğun polis şiddeti sırasında hakları ihlal edilen, sakatlanan ve ölen hayvanlar konusunda maalesef herhangi bir girişim olmadı. Bir ilk olarak Türkiye'yi uluslararası mahkemeye şikâyet edeceğiz. Bu görünmez, dehşet verici tablo karşısında harekete geçiyoruz. Türkiye’de neler olup bittiğini tüm dünyaya göstereceğiz” şeklinde yazılı açıklamada bulundu.
Türkiye’de süregelen ve tüm dünyanın yakından takip ettiği “Gezi” protestolarındaki polis şiddeti dolayısıyla mağdur edilen hayvanların fotoğraf ve videolarını derlediklerini ve bu hafta Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıklayan dernek, her türlü bilgi, fotoğraf ve tanıklığa ihtiyaç duyduklarını söyleyerek hükûmetin “emniyet tedbiri” olarak uyguladığı orantısız gücü eleştirdi:
“Hükûmet, savaş açmışçasına günlerdir kimyasal gaz, plastik mermi, ses bombası ile meşru talepleri olan insanların direncini kırmak için her türlü yolu deniyor. Bu müdahalelerin tamamı doğaya, hayvana, insana birer saldırı niteliğinde; binlerce insan yaralandı, ‘anayasal hak’ olduğu iddia edilen ifade, yürüyüş gibi haklar alenen yok sayıldı ve sırf bu haklarını kullanmak isterken insanlar hayatlarını kaybetti. Süreci endişe ve öfke ile izliyoruz, Türkiye'de devletin sebep olduğu hak ihlalleri nedeniyle adalete, hukuka olan inancımızı ve itibarımızı tamamen yitirdik. Doğaya, hayvana, insana kontrolsüz, acımasız bir şekilde yöneltilen bu zulmü durdurmak ve tüm dünyaya duyurmak için elimizden geleni yapacağız”
“Hükûmeti ve devleti sorumlu tutuyoruz”
Yurtdışından, Türkiye'de tırmanan şiddet ortamı ile ilgili çok sayıda e-posta aldıklarını belirten Yeryüzüne Özgürlük Derneği “tüm dünya Türkiye’de olup bitenleri endişe ile izliyor. Özellikle son iki haftada Türkiye, hukukun, özgürlüğün, demokrasinin olmadığı bir coğrafya haline geldi. Protestolarda insanlar ölüyor. Ölüm haberleri artık bıçağın kemiğe dayandığı son noktaydı” diyerek endişelerini dile getirdi ve her türlü hak ihlalinden hükûmeti ve devleti sorumlu tuttuklarını belirtti.
Hayvanlar da polisin gazından etkilendi
Sokaklardaki yoğun gaz müdahaleleri ve eylemlerde kullanılan havai fişeklerin atılması sırasında hayvanları kaos ortamından kurtarmak için hayvan hakları aktivistlerinin ve gönüllülerin seferber olduğunu dile getiren Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Veteriner Sağlık Teknikeri Burak Özgüner “İnsanlarla birlikte yaralı, sakatlanan çok sayıda hayvan var. Özellikle kuşlar, gaz ve ses bombaları ve havai fişekler nedeniyle dengelerini geçici ve kalıcı olarak kaybedip sakatlanıyor. Saldırılar o kadar yoğun ki İstanbul’daki birçok klinik, Gezi Parkı eylemlerinde yaralanan, rahatsızlanan hayvanlarla dolup taşıyor. Hamile hayvanların, kuşların polisin patlattığı gaz ve ses bombaları ve eylemlerde kullanılan havai fişekler nedeniyle öldüğünü biliyoruz.” dedi.
Dün, bir veteriner polikliniğine Gezi Parkı'ndaki veteriner revirinden ulaştırılan çok sayıda hayvanla birlikte, Gezi Parkı'na nereden geldiği bilinmeyen bu civciv de yaşam savaşı veriyor.
Türkiye, ilk kez Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne şikâyet ediliyor
Cenevre’de bulunan Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne hükûmet hakkında şikâyette bulunacaklarını açıklayan Yeryüzüne Özgürlük Derneği “2 haftadır devlet eliyle sokaklar savaş alanına çevrildi, birçok üzücü olay yaşandı. İnsanlar için, derneğimiz de dahil olmak üzere insan hakları örgütleri birçok girişimde bulundu, bulunmaya da devam ediyor. Ancak yoğun polis şiddeti sırasında hakları ihlal edilen, sakatlanan ve ölen hayvanlar konusunda maalesef herhangi bir girişim olmadı. Bir ilk olarak Türkiye'yi uluslararası mahkemeye şikâyet edeceğiz. Bu görünmez, dehşet verici tablo karşısında harekete geçiyoruz. Türkiye’de neler olup bittiğini tüm dünyaya göstereceğiz” şeklinde yazılı açıklamada bulundu.
Türkiye’de süregelen ve tüm dünyanın yakından takip ettiği “Gezi” protestolarındaki polis şiddeti dolayısıyla mağdur edilen hayvanların fotoğraf ve videolarını derlediklerini ve bu hafta Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıklayan dernek, her türlü bilgi, fotoğraf ve tanıklığa ihtiyaç duyduklarını söyleyerek hükûmetin “emniyet tedbiri” olarak uyguladığı orantısız gücü eleştirdi:
“Hükûmet, savaş açmışçasına günlerdir kimyasal gaz, plastik mermi, ses bombası ile meşru talepleri olan insanların direncini kırmak için her türlü yolu deniyor. Bu müdahalelerin tamamı doğaya, hayvana, insana birer saldırı niteliğinde; binlerce insan yaralandı, ‘anayasal hak’ olduğu iddia edilen ifade, yürüyüş gibi haklar alenen yok sayıldı ve sırf bu haklarını kullanmak isterken insanlar hayatlarını kaybetti. Süreci endişe ve öfke ile izliyoruz, Türkiye'de devletin sebep olduğu hak ihlalleri nedeniyle adalete, hukuka olan inancımızı ve itibarımızı tamamen yitirdik. Doğaya, hayvana, insana kontrolsüz, acımasız bir şekilde yöneltilen bu zulmü durdurmak ve tüm dünyaya duyurmak için elimizden geleni yapacağız”
“Hükûmeti ve devleti sorumlu tutuyoruz”
Yurtdışından, Türkiye'de tırmanan şiddet ortamı ile ilgili çok sayıda e-posta aldıklarını belirten Yeryüzüne Özgürlük Derneği “tüm dünya Türkiye’de olup bitenleri endişe ile izliyor. Özellikle son iki haftada Türkiye, hukukun, özgürlüğün, demokrasinin olmadığı bir coğrafya haline geldi. Protestolarda insanlar ölüyor. Ölüm haberleri artık bıçağın kemiğe dayandığı son noktaydı” diyerek endişelerini dile getirdi ve her türlü hak ihlalinden hükûmeti ve devleti sorumlu tuttuklarını belirtti.
Hayvanlar da polisin gazından etkilendi
Sokaklardaki yoğun gaz müdahaleleri ve eylemlerde kullanılan havai fişeklerin atılması sırasında hayvanları kaos ortamından kurtarmak için hayvan hakları aktivistlerinin ve gönüllülerin seferber olduğunu dile getiren Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nden Veteriner Sağlık Teknikeri Burak Özgüner “İnsanlarla birlikte yaralı, sakatlanan çok sayıda hayvan var. Özellikle kuşlar, gaz ve ses bombaları ve havai fişekler nedeniyle dengelerini geçici ve kalıcı olarak kaybedip sakatlanıyor. Saldırılar o kadar yoğun ki İstanbul’daki birçok klinik, Gezi Parkı eylemlerinde yaralanan, rahatsızlanan hayvanlarla dolup taşıyor. Hamile hayvanların, kuşların polisin patlattığı gaz ve ses bombaları ve eylemlerde kullanılan havai fişekler nedeniyle öldüğünü biliyoruz.” dedi.
Dün, bir veteriner polikliniğine Gezi Parkı'ndaki veteriner revirinden ulaştırılan çok sayıda hayvanla birlikte, Gezi Parkı'na nereden geldiği bilinmeyen bu civciv de yaşam savaşı veriyor.
11 Haziran 2013 Salı
Polis yine Taksim'e saldırdı!
Taksim'de Gezi direnişi için toplanan binlerce insana AKM önünde toplanan polisler gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı.
Gezi direnişi için Taksim Meydanı’nda toplanan insanlara polis saldırdı.
Polis öğleden sonradan itibaren Taksim Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önüne çekilmişti. Divan Oteli ve Harbiye yönünde bulunan polisler ise geri çekilmişti.
Taksim Dayanışması saat 19.00’da Taksim Meydanı’nda miting yapılacağını açıklamıştı. Bunun üstüne polisin geri adım atması mitinge müdahale edilmeyeceği yönünde bir izlenim oluşmuştu ve onbinlerce insan alanda biraraya gelmişti.
Ancak insanları “Polis dışarı” şeklinde slogan atması üstüne polis bir anda saat 20.15 sularında saldırıya geçti.
Bir iddiaya göre ise polise havai fişek atıldığı ileri sürüldü.
Radikal gazetesi muhabiri Serkan Ocak ise canlı bağlandığı 5N1K programında AKM önünde toplanan polislerle bir anda küçük bir arbede yaşandığını ve hemen ardından polisin gaz bombaları ve tazyikli suyla harekete geçtiğini söyledi.
Ocak, görüştüğü gönüllü doktorların en az 30 kişinin vücuda isabet eden gaz bombaları nedeniyle yaralanarak kendilerine geldiğini söylediğini aktardı.
Saat 20.35 itibariyle Gezi Parkı içinde çok sayıda yaralı var. Parka gaz bombası geldiği de ifade ediliyor.
Meydan'da bulunan insanlar Tarlabaşı, Sıraselviler, Harbiye, Cihangir yönlerine dağıldı. Çatışmalar özellikle Harbiye Elmadağ yönünde yoğunlaşırken, polisin Taksim civarındaki ara sokaklarda da saldırılarının devam ettiği yönünde bilgiler geliyor. Radikal'de yer alan habere göre polisin plastik mermi kullandığı yönünde iddialar da var.
Saat 21.10 itibariyle polisin saldırısının devam etmesine rağmen direnişçiler Taksim Meydanı'na doğru tekrar hareketlenmeye başladı.
Polisin gaz bombalarına havai fişeklerle yanıt veren eylemciler, Meydan'da bulunan bir aracı da ateşe verdi. Alanın bir bölümü polis kontrolündeyken bir bölümünde ise kalabalık giderek artıyor.
21.45'te polis meydanda toplanan kitleye tekrar saldırdı ve meydanın kontrolünü tekrar ele geçirdi.
Saat 22.00'de Vali Hüseyin Avnu Mutlu'nun Gezi Parkı'na müdahale olmayacağına dair açıklamalarına rağmen polis Gezi parkı'na gaz bombalarıyla ve tazyikli suyla saldırdı.
Kaynak: Bianet
* bianet'in detaylı ve güncel haberine, videolarına ulaşmak için tıklayın.
Gezi direnişi için Taksim Meydanı’nda toplanan insanlara polis saldırdı.
Polis öğleden sonradan itibaren Taksim Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önüne çekilmişti. Divan Oteli ve Harbiye yönünde bulunan polisler ise geri çekilmişti.
Taksim Dayanışması saat 19.00’da Taksim Meydanı’nda miting yapılacağını açıklamıştı. Bunun üstüne polisin geri adım atması mitinge müdahale edilmeyeceği yönünde bir izlenim oluşmuştu ve onbinlerce insan alanda biraraya gelmişti.
Ancak insanları “Polis dışarı” şeklinde slogan atması üstüne polis bir anda saat 20.15 sularında saldırıya geçti.
Bir iddiaya göre ise polise havai fişek atıldığı ileri sürüldü.
Radikal gazetesi muhabiri Serkan Ocak ise canlı bağlandığı 5N1K programında AKM önünde toplanan polislerle bir anda küçük bir arbede yaşandığını ve hemen ardından polisin gaz bombaları ve tazyikli suyla harekete geçtiğini söyledi.
Ocak, görüştüğü gönüllü doktorların en az 30 kişinin vücuda isabet eden gaz bombaları nedeniyle yaralanarak kendilerine geldiğini söylediğini aktardı.
Saat 20.35 itibariyle Gezi Parkı içinde çok sayıda yaralı var. Parka gaz bombası geldiği de ifade ediliyor.
Meydan'da bulunan insanlar Tarlabaşı, Sıraselviler, Harbiye, Cihangir yönlerine dağıldı. Çatışmalar özellikle Harbiye Elmadağ yönünde yoğunlaşırken, polisin Taksim civarındaki ara sokaklarda da saldırılarının devam ettiği yönünde bilgiler geliyor. Radikal'de yer alan habere göre polisin plastik mermi kullandığı yönünde iddialar da var.
Saat 21.10 itibariyle polisin saldırısının devam etmesine rağmen direnişçiler Taksim Meydanı'na doğru tekrar hareketlenmeye başladı.
Polisin gaz bombalarına havai fişeklerle yanıt veren eylemciler, Meydan'da bulunan bir aracı da ateşe verdi. Alanın bir bölümü polis kontrolündeyken bir bölümünde ise kalabalık giderek artıyor.
21.45'te polis meydanda toplanan kitleye tekrar saldırdı ve meydanın kontrolünü tekrar ele geçirdi.
Saat 22.00'de Vali Hüseyin Avnu Mutlu'nun Gezi Parkı'na müdahale olmayacağına dair açıklamalarına rağmen polis Gezi parkı'na gaz bombalarıyla ve tazyikli suyla saldırdı.
Kaynak: Bianet
* bianet'in detaylı ve güncel haberine, videolarına ulaşmak için tıklayın.
Taksim Dayanışması 19.00'da Taksim'e çağrı yaptı
Taksim Dayanışması, AKP Hükümeti'nin ve egemen medyanın "çevreci-illegal" ayrımı yaratarak direnişi bölme çabalarına yanıt verdi. Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı olmadığını belirten Taksim Dayanışması, "Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz" dedi. Taksim Dayanışması, tüm halkı bugün saat 19.00'dan itibaren Gezi Parkı'na davet etti.
Taksim Dayanışması, bugün polis saldırısının ardından bir açıklama yaptı. Taksim Dayanışması'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, "Gezi Parkı için direnenlere yanıt yine polis panzeri ve gazla geldi" denildi.
Açıklamada, "10 gün önce sabah 05.00'te Gezi Parkına yapılan polis baskını ile bugün yapılan arasında sadece saat farkı bulunuyor. Bu kez 07.00'de yapılarak fark yaratılan polisin Taksim'in fethi harekatında yine onlarca yaralı ve toplumu endişeye sevk eden bir polis ablukası var" ifadeleri yer aldı.
Polis ablukasının olduğu yerde demokrasiden ve diyalogdan söz edilemeyeceğini belirten Taksim Dayanışması, yurttaşların ortak dileği haline gelen taleplere yanıt verilmediğini hatırlattı.
PARKÇI-MARJİNAL AYRIMI YOK
"İki haftadır omuz omuza her türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı yapılmasından medet umuluyor" diyen Taksim Dayanışması, hükümete şöyle seslendi: "Kimse parkına ve yaşamına sahip çıkanları ayrıştırmaktan medet ummasın. Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz."
YENİ HEYET KAMUOYUNU YANILTMAYA YÖNELİK
Mücadelenin karalanmasına izin vermeyeceklerini ilan eden Taksim Dayanışması, Başbakan'ın yarın saat 16.00'da görüşeceği heyete ilişkin ise "nasıl oluşturulduğu belirsiz bir heyetle görüşmek, samimi bir diyalog çabasından ziyade kamuoyunu yanıltmaya ve milyonların günlerdir ülkenin dört bir yanında haykırdığı meşru ve demokratik taleplerin altını boşaltmaya yöneliktir" dedi.
MUHATAP ORTADA: TAKSİM DAYANIŞMASI
Açıklamada, şöyle denildi: "Bugün yapılan polis çıkarması ise iktidarın niyetini ve halka karşı tutumunun en açık ifadesidir. Talepler ortadadır. Muhatap bellidir. Taksim Dayanışmasıdır.
İki haftadır, şiirleri, şarkıları ve sloganlarıyla bir arada halay çeken, kadını genci, LGBT bireyi, emekçisi, inananı ve inanmayanıyla Taksim Gezi Parkı ve alanında demokratik tepkisini gösteren yüz binlerin, başta Kızılay olmak üzere ülkenin 77 ilinde sokakta talepleri haykıran milyonlarca yurttaşımızın taleplerini reddeden, kendi yurttaşlarını tehdit eden, alternatif mitingler düzenleyerek toplumsal kutuplaşmayı arttırmaya çalışan AKP iktidarından endişeliyiz.
Parka karşı beton kışla, toplumsal barış talebine karşı polis saldırısı ve alternatif miting dışında somut adım atmayanların çok büyük bir vebal altına girdiklerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Bir kez daha yinelemek istiyoruz. Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla polisi karşı karşıya getirmekten vazgeçin. Gözaltına alınanları serbest bırakın, iki haftadır süren polis şiddetinin sorumlularını görevden alın ve ilk ve en temel talebimiz olan GEZİ PARKININ 1 METREKARE OLSUN BETONLAŞTIRILMAYACAĞINI, PARK OLARAK KALACAĞINI RESMİ OLARAK AÇIKLAYIN…"
Talepler kabul edilip toplumsal barışa yönelik adımlar atılıncaya kadar Gezi Parkı'nda kalmaya devam edeceklerini duyuran Taksim Dayanışması, tüm halkı bugün saat 19.00'dan itibaren Taksim Gezi Parkı'na davet etti.
Kaynak: ETHA
Video linkleri:
www.youtube.com/embed/1p5afTYlJCg
www.youtube.com/embed/RXafih_t99U
Taksim Dayanışması, bugün polis saldırısının ardından bir açıklama yaptı. Taksim Dayanışması'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, "Gezi Parkı için direnenlere yanıt yine polis panzeri ve gazla geldi" denildi.
Açıklamada, "10 gün önce sabah 05.00'te Gezi Parkına yapılan polis baskını ile bugün yapılan arasında sadece saat farkı bulunuyor. Bu kez 07.00'de yapılarak fark yaratılan polisin Taksim'in fethi harekatında yine onlarca yaralı ve toplumu endişeye sevk eden bir polis ablukası var" ifadeleri yer aldı.
Polis ablukasının olduğu yerde demokrasiden ve diyalogdan söz edilemeyeceğini belirten Taksim Dayanışması, yurttaşların ortak dileği haline gelen taleplere yanıt verilmediğini hatırlattı.
PARKÇI-MARJİNAL AYRIMI YOK
"İki haftadır omuz omuza her türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı yapılmasından medet umuluyor" diyen Taksim Dayanışması, hükümete şöyle seslendi: "Kimse parkına ve yaşamına sahip çıkanları ayrıştırmaktan medet ummasın. Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz."
YENİ HEYET KAMUOYUNU YANILTMAYA YÖNELİK
Mücadelenin karalanmasına izin vermeyeceklerini ilan eden Taksim Dayanışması, Başbakan'ın yarın saat 16.00'da görüşeceği heyete ilişkin ise "nasıl oluşturulduğu belirsiz bir heyetle görüşmek, samimi bir diyalog çabasından ziyade kamuoyunu yanıltmaya ve milyonların günlerdir ülkenin dört bir yanında haykırdığı meşru ve demokratik taleplerin altını boşaltmaya yöneliktir" dedi.
MUHATAP ORTADA: TAKSİM DAYANIŞMASI
Açıklamada, şöyle denildi: "Bugün yapılan polis çıkarması ise iktidarın niyetini ve halka karşı tutumunun en açık ifadesidir. Talepler ortadadır. Muhatap bellidir. Taksim Dayanışmasıdır.
İki haftadır, şiirleri, şarkıları ve sloganlarıyla bir arada halay çeken, kadını genci, LGBT bireyi, emekçisi, inananı ve inanmayanıyla Taksim Gezi Parkı ve alanında demokratik tepkisini gösteren yüz binlerin, başta Kızılay olmak üzere ülkenin 77 ilinde sokakta talepleri haykıran milyonlarca yurttaşımızın taleplerini reddeden, kendi yurttaşlarını tehdit eden, alternatif mitingler düzenleyerek toplumsal kutuplaşmayı arttırmaya çalışan AKP iktidarından endişeliyiz.
Parka karşı beton kışla, toplumsal barış talebine karşı polis saldırısı ve alternatif miting dışında somut adım atmayanların çok büyük bir vebal altına girdiklerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Bir kez daha yinelemek istiyoruz. Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla polisi karşı karşıya getirmekten vazgeçin. Gözaltına alınanları serbest bırakın, iki haftadır süren polis şiddetinin sorumlularını görevden alın ve ilk ve en temel talebimiz olan GEZİ PARKININ 1 METREKARE OLSUN BETONLAŞTIRILMAYACAĞINI, PARK OLARAK KALACAĞINI RESMİ OLARAK AÇIKLAYIN…"
Talepler kabul edilip toplumsal barışa yönelik adımlar atılıncaya kadar Gezi Parkı'nda kalmaya devam edeceklerini duyuran Taksim Dayanışması, tüm halkı bugün saat 19.00'dan itibaren Taksim Gezi Parkı'na davet etti.
Kaynak: ETHA
Video linkleri:
www.youtube.com/embed/1p5afTYlJCg
www.youtube.com/embed/RXafih_t99U
7 Haziran 2013 Cuma
TTB: Üç Ölüm, 4 Bin 785 Yaralı
Türk Tabipleri Birliği’nin açıklamasına göre, 13 ildeki eylemlere yönelik polis saldırısı sonucunda, tespit edilebildiği kadarıyla 48’i ağır 4 bin 785 kişi yaralandı, biri polis üç kişi hayatını kaybetti.
Türk Tabipleri Birliği, Gezi direnişinde polis şiddeti sonucu oluşan sağlık sorunlarını derledi.
6 Haziran saat 18:00 itibarı ile Taksim Gezi Parkı ile ilgili eylemlerde hekimler ve tabip odalarının ilettiği bilgilere göre, 13 kentte yaralılar var.
Kamu hastanelerine, özel hastane ve tıp merkezlerine ve çatışmaların yaşandığı alanlarda kurulan revirlere toplam 4 bin 785 kişi yaralı olarak başvurdu.
“Yaralanmaların içeriğini biber gazına bağlı yüzeysel yangı ve solunum sıkıntıları, yakından atılan biber gazı kapsülleri, plastik mermiler ve darpa bağlı kas-iskelet sistemi yaralanmaları (yumuşak doku zedelenmeleri, kesiler, yanıklar, kırıklar), kafa travmaları, plastik mermilerden kaynaklı görme kayıplarına varan göz problemleri ve karın içi organ yaralanmaları oluşturuyor.”
Açıklamaya göre, biri polis üç kişi hayatını kaybetti, 48 ağır yaralı var. İkisi Ankara’da biri Eskişehir’de bulunan üç kişinin durumu kritik.
18 kişi ağır kafa travmasına uğradı, 10 kişi gözünü kaybetti, bir kişinin dalağı alındı.
İllerdeki durum da tespit edilebildiği kadarıyla şöyle sıralandı:
İstanbul: 1215’i hastanede 625’i revirde tedavi edilen toplam 1840 yaralı. 12 ağır yaralı, bir ölüm. Beş kişi yoğun bakımda tedavi edildi, iki kişinin hayati tehlikesi var, beş kişi gözünü kaybetti.
Ankara: 788’i hastanede, 367’si gönüllü revirlerde 1155 yaralı. 19 ağır yaralı. Altı kafa travması, iki kişinin durumu kritik.
İzmir: İkisi ağır 800 yaralı.
Antakya: Üçü ağır 161 yaralı. Bir ölüm.
Adana: Altısı ağır 137 yaralı. Bir ölüm. Beş kafa travması, 10 yaşında bir çocukta kalça kırığı.
Eskişehir: Üçü ağır 300 yaralı. İki kişi yoğun bakımda, bir kafa travması var.
Muğla: Biri ağır 50 yaralı. Bir görme kaybı riski olan yaralı var.
Mersin: Biri ağır 17 yaralı. Bir kafa travması.
Bursa: Biri kafa travması iki yaralı.
Balıkesir: 155 yaralı.
Kocaeli: 10 yaralı.
Antalya: Biri ağır 150 yaralı, bir kişi gözünü kaybetti.
Rize: Sekiz yaralı.
Kaynak: Bianet
Türk Tabipleri Birliği, Gezi direnişinde polis şiddeti sonucu oluşan sağlık sorunlarını derledi.
6 Haziran saat 18:00 itibarı ile Taksim Gezi Parkı ile ilgili eylemlerde hekimler ve tabip odalarının ilettiği bilgilere göre, 13 kentte yaralılar var.
Kamu hastanelerine, özel hastane ve tıp merkezlerine ve çatışmaların yaşandığı alanlarda kurulan revirlere toplam 4 bin 785 kişi yaralı olarak başvurdu.
“Yaralanmaların içeriğini biber gazına bağlı yüzeysel yangı ve solunum sıkıntıları, yakından atılan biber gazı kapsülleri, plastik mermiler ve darpa bağlı kas-iskelet sistemi yaralanmaları (yumuşak doku zedelenmeleri, kesiler, yanıklar, kırıklar), kafa travmaları, plastik mermilerden kaynaklı görme kayıplarına varan göz problemleri ve karın içi organ yaralanmaları oluşturuyor.”
Açıklamaya göre, biri polis üç kişi hayatını kaybetti, 48 ağır yaralı var. İkisi Ankara’da biri Eskişehir’de bulunan üç kişinin durumu kritik.
18 kişi ağır kafa travmasına uğradı, 10 kişi gözünü kaybetti, bir kişinin dalağı alındı.
İllerdeki durum da tespit edilebildiği kadarıyla şöyle sıralandı:
İstanbul: 1215’i hastanede 625’i revirde tedavi edilen toplam 1840 yaralı. 12 ağır yaralı, bir ölüm. Beş kişi yoğun bakımda tedavi edildi, iki kişinin hayati tehlikesi var, beş kişi gözünü kaybetti.
Ankara: 788’i hastanede, 367’si gönüllü revirlerde 1155 yaralı. 19 ağır yaralı. Altı kafa travması, iki kişinin durumu kritik.
İzmir: İkisi ağır 800 yaralı.
Antakya: Üçü ağır 161 yaralı. Bir ölüm.
Adana: Altısı ağır 137 yaralı. Bir ölüm. Beş kafa travması, 10 yaşında bir çocukta kalça kırığı.
Eskişehir: Üçü ağır 300 yaralı. İki kişi yoğun bakımda, bir kafa travması var.
Muğla: Biri ağır 50 yaralı. Bir görme kaybı riski olan yaralı var.
Mersin: Biri ağır 17 yaralı. Bir kafa travması.
Bursa: Biri kafa travması iki yaralı.
Balıkesir: 155 yaralı.
Kocaeli: 10 yaralı.
Antalya: Biri ağır 150 yaralı, bir kişi gözünü kaybetti.
Rize: Sekiz yaralı.
Kaynak: Bianet
GEZİ DİRENİŞİ / Kamuoyuna Ortak Duyuru
Kamuoyunda “Gezi Parkı Eylemleri” olarak bilinen ancak zaman içerisinde Gezi Parkı ve İstanbul ile sınırlı kalmayan eylemlilik durumu bütün kamuoyunun malumudur. Olaylar öncelikle İstanbul’da başlamış, daha sonra Ankara, İzmir ve Türkiye’nin diğer pek çok ilinde protestoculara yönelik geniş çaplı polis şiddeti devam etmiştir.
İnsan haklarına duyarlı örgütler, bu süreçte protestocuların barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını korumaya odaklanmış, çalışmalarını sadece bu doğrultuda yürütmeye özen göstermiştir.
İnsan haklarının evrensel standartları açısından şiddet içermeyen her türlü barışçıl gösterinin insanlar tarafından gerçekleştirilebilmesi temel bir insan hakkıdır. Devletin rolü, bu hakkın kullanımının yasal ve fiili koşullarını yaratmakla sınırlıdır. Barışçıl gösterilerin şiddet kullanımı için fırsata dönüştürülmesi kabul edilemezdir.
Yine ayrım gözetilmeksizin bütün insanların sağlık hizmetine erişim hakkı vardır.
Kamu otoritelerinin şiddet içeren eylemlerle ilgili olarak sahip oldukları yetki ve görevler ile bu yetki ve görevlerin ne şekilde kullanılacağı da yine Türkiye’nin kendi yasaları ve uluslararası sözleşmeler ile saptanmıştır.
Gerçekleşmekte olan toplumsal olaylarda insan haklarının bu temel standartlarına uygun hareket edilmediği, yapılan barışçıl gösterilerin şiddet kullanılmak suretiyle bastırılarak ifade özgürlüğü kullanımının yaygın olarak engellendiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca sağlık hakkına erişim konusunda yetersiz kalındığı ve belirtilen eylemlerde şimdiye kadar aşırı güç kullanımına bağlı olarak en az bir protestocu, gösteriler esnasında bir protestocu daha ve polis memurunun hayatını kaybettiği, binlerle ifade edilen yaralıların olduğu, eylemcilerin uzuv kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Olaylar sonucunda yaralanan veya hukuki desteğe ihtiyacı olanlar sivil toplum örgütlerine başvurularda bulunmuş ve hala bulunmaktadır.
İnsan hakları örgütleri açısından bu tür eylemlerde yaşanan hak ihlallerinin raporlanarak kınanması kaçınılmazdır. Bu raporlama ya da kınama, bu eylemlerin nedenlerinin, insan hakları örgütlerince meşru ya da gayrimeşru görüldüğü anlamını taşımamaktadır. Bu anlamda insan hakları örgütleri protestoları değil, yaşam, sağlık, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkı gibi temel hakları savunmaktadır. İnsan hakları örgütleri açısından tek kriter, yukarıda da kısaca açıklandığı üzere, insan haklarının evrensel standartlarının gereğinin yerine gelip gelmediğidir. Bu bakımdan mağdurun kimliğinin önemi yoktur.
BM Savunucuların Korunması Bildirgesi’nde kayıt altına alınan haklar kapsamında aşağıda imzası bulunan insan haklarına duyarlı örgütler gerek yukarıda ayrı ayrı belirtilen hakların kullanımının kesintiye uğraması, gerekse de insan hakları örgütlerine dönük gerçek dışı olan ve hedef gösteren yayımların yapılmasından kaygı duymaktadır.
Bu bağlamda biz, aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak,
1. Evrensel insan hakları standartları çerçevesindeki barışçıl toplanma hakkının korunmasını,
2. Gerek görsel gerekse de sosyal medya araçlarıyla ifade edilen barışçıl ve şiddet içermeyen herhangi düşüncenin cezai kovuşturmaya konu edilmemesini,
3. Göstericilere yönelik polis şiddetinin acilen durdurulmasını, orantısız ve aşırı güç kullanımının derhal sonlandırılmasını,
4. Sadece barışçıl gösteri ve toplanma haklarını kullanmaları sebebiyle gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını,
5. Yaşanan şiddet olaylarına yönelik bağımsız ve etkili bir soruşturmanın yapılması ve sorumlularla ilgili yargı sürecinin en kısa zamanda başlatılmasını,
talep ettiğimizi kamuoyuna duyururuz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi ve tüm şubeleri, Mazlum-Der ve tüm şubeleri, Uluslararası Af Örgütü / Amnesty International, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Helsinki Yurttaşlar Derneği, Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der), İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD)
İnsan haklarına duyarlı örgütler, bu süreçte protestocuların barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını korumaya odaklanmış, çalışmalarını sadece bu doğrultuda yürütmeye özen göstermiştir.
İnsan haklarının evrensel standartları açısından şiddet içermeyen her türlü barışçıl gösterinin insanlar tarafından gerçekleştirilebilmesi temel bir insan hakkıdır. Devletin rolü, bu hakkın kullanımının yasal ve fiili koşullarını yaratmakla sınırlıdır. Barışçıl gösterilerin şiddet kullanımı için fırsata dönüştürülmesi kabul edilemezdir.
Yine ayrım gözetilmeksizin bütün insanların sağlık hizmetine erişim hakkı vardır.
Kamu otoritelerinin şiddet içeren eylemlerle ilgili olarak sahip oldukları yetki ve görevler ile bu yetki ve görevlerin ne şekilde kullanılacağı da yine Türkiye’nin kendi yasaları ve uluslararası sözleşmeler ile saptanmıştır.
Gerçekleşmekte olan toplumsal olaylarda insan haklarının bu temel standartlarına uygun hareket edilmediği, yapılan barışçıl gösterilerin şiddet kullanılmak suretiyle bastırılarak ifade özgürlüğü kullanımının yaygın olarak engellendiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca sağlık hakkına erişim konusunda yetersiz kalındığı ve belirtilen eylemlerde şimdiye kadar aşırı güç kullanımına bağlı olarak en az bir protestocu, gösteriler esnasında bir protestocu daha ve polis memurunun hayatını kaybettiği, binlerle ifade edilen yaralıların olduğu, eylemcilerin uzuv kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Olaylar sonucunda yaralanan veya hukuki desteğe ihtiyacı olanlar sivil toplum örgütlerine başvurularda bulunmuş ve hala bulunmaktadır.
İnsan hakları örgütleri açısından bu tür eylemlerde yaşanan hak ihlallerinin raporlanarak kınanması kaçınılmazdır. Bu raporlama ya da kınama, bu eylemlerin nedenlerinin, insan hakları örgütlerince meşru ya da gayrimeşru görüldüğü anlamını taşımamaktadır. Bu anlamda insan hakları örgütleri protestoları değil, yaşam, sağlık, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkı gibi temel hakları savunmaktadır. İnsan hakları örgütleri açısından tek kriter, yukarıda da kısaca açıklandığı üzere, insan haklarının evrensel standartlarının gereğinin yerine gelip gelmediğidir. Bu bakımdan mağdurun kimliğinin önemi yoktur.
BM Savunucuların Korunması Bildirgesi’nde kayıt altına alınan haklar kapsamında aşağıda imzası bulunan insan haklarına duyarlı örgütler gerek yukarıda ayrı ayrı belirtilen hakların kullanımının kesintiye uğraması, gerekse de insan hakları örgütlerine dönük gerçek dışı olan ve hedef gösteren yayımların yapılmasından kaygı duymaktadır.
Bu bağlamda biz, aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak,
1. Evrensel insan hakları standartları çerçevesindeki barışçıl toplanma hakkının korunmasını,
2. Gerek görsel gerekse de sosyal medya araçlarıyla ifade edilen barışçıl ve şiddet içermeyen herhangi düşüncenin cezai kovuşturmaya konu edilmemesini,
3. Göstericilere yönelik polis şiddetinin acilen durdurulmasını, orantısız ve aşırı güç kullanımının derhal sonlandırılmasını,
4. Sadece barışçıl gösteri ve toplanma haklarını kullanmaları sebebiyle gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını,
5. Yaşanan şiddet olaylarına yönelik bağımsız ve etkili bir soruşturmanın yapılması ve sorumlularla ilgili yargı sürecinin en kısa zamanda başlatılmasını,
talep ettiğimizi kamuoyuna duyururuz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi ve tüm şubeleri, Mazlum-Der ve tüm şubeleri, Uluslararası Af Örgütü / Amnesty International, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Helsinki Yurttaşlar Derneği, Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der), İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD)
5 Haziran 2013 Çarşamba
"Küfürle Değil İnatla Diren"
Gezi Direnişi’nden kadınlar, İstiklal Caddesi’nde duvarlardaki cinsiyetçi ve homofobik dille oluşturulmuş yazılamaları sildiler. “AMK” yazılarını “AŞK”a çevirdiler, küfürlerin üzerini boyayıp, feminalar çizdiler.
Gezi Direnişi’nden kadınlar, bugün İstiklal Caddesi’ne çıkarak duvarlardaki cinsiyetçi ve homofobik dille oluşturulmuş yazılamaları sildiler.
Beyaz ve mor boyalar ve spreylerle sokağa çıkan kadınlar, “Küfürle değil, inatla isyan”, "Küfür tacizdir, inatla diren", “Tayyip kaç kaç kaç, kadınlar geliyor” sloganları attı.
Direnişçi kadınlar duvardaki “AMK” yazılarını “AŞK”a çevirdi, küfürlerin üzerini boyayıp, feminalar çizdi.
Kadınların eylemine etraftakilerden de destek geldi. İstiklal Caddesi’nde yürüyenler eylemi alkışladı, 18-20 yaşlarındaki erkeklerden oluşan bir grup, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganıyla kadınlara destek verdi.
İstiklal Caddesi’ndeki cinsiyetçi yazılamalar temizlendikten sonra kadınlar Park’a, feministlerin direniş çadırına döndü.
Kaynak: Bianet
Gezi Direnişi’nden kadınlar, bugün İstiklal Caddesi’ne çıkarak duvarlardaki cinsiyetçi ve homofobik dille oluşturulmuş yazılamaları sildiler.
Beyaz ve mor boyalar ve spreylerle sokağa çıkan kadınlar, “Küfürle değil, inatla isyan”, "Küfür tacizdir, inatla diren", “Tayyip kaç kaç kaç, kadınlar geliyor” sloganları attı.
Direnişçi kadınlar duvardaki “AMK” yazılarını “AŞK”a çevirdi, küfürlerin üzerini boyayıp, feminalar çizdi.
Kadınların eylemine etraftakilerden de destek geldi. İstiklal Caddesi’nde yürüyenler eylemi alkışladı, 18-20 yaşlarındaki erkeklerden oluşan bir grup, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganıyla kadınlara destek verdi.
İstiklal Caddesi’ndeki cinsiyetçi yazılamalar temizlendikten sonra kadınlar Park’a, feministlerin direniş çadırına döndü.
Kaynak: Bianet
“İşkence Yasağı İhlal Ediliyor”
TİHV’den yapılan açıklamada, eylemlerde polisin uyguladığı şiddetin yaşam hakkı ve işkence yasağını ihlal boyutuna geldiği, sorumluların cezalandırılması gerektiği ifade edildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke çapına yayılan eylemlerde sergilenen polis şiddetiyle ilgili olarak bir açıklama yayımladı.
Uluslararası hukukun savaş dahil yaşam hakki ihlallerini ve işkenceyi mutlak olarak yasakladığına dikkat çekilen açıklamada, son bir haftadır yaşanan olaylarda polisin toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünü kullanan yurttaşlara yönelik, giderek ölüme yol açan şiddetinin vahşet boyutuna vardığı ifade edildi.
“İlk günden itibaren sistematik şiddet”
Bu durumun yaşam hakkı ve işkence yasağının ihlali olduğunun belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Siyasi iktidarın bugüne kadar bu vahşete son vermemesi, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmaması Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası belgelerden doğan yükümlülükleri bakımından suçtur.
“Yetkilerini bu belgelerden alan ve varlık sebebi taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal göreve çağırıyoruz.
“Geçtiğimiz hafta içinde tümüyle meşru gösterilere yönelik doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından vahşice sistematik şiddet uygulandı. Toplumda büyük bir infial yaratan bu saldırı, başta Ankara ve İzmir olmak ülke çapında yüzbinlerce yurttaşın katıldığı yaygın protesto gösterilerine yol açtı.
“Ancak ilk günden beri bu gösterilere yönelik olarak yine doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından işkence ve kötü muamele boyutuna varan sistematik şiddet uygulanmaktadır.
“Bu saldırlar sırasında binlerce insan gazların aşırı yoğun biçimde kullanılması, gaz bombasının hedef gözeterek ateşli silahmış gibi kullanılması sonucu kanister çarpması, basınçlı su kullanımı sonucunda sürüklenme, havalanıp çarpma nedenli künt travmalara maruz kalınması, plastik mermi kullanılması ve linç düzeyinde kaba dayak nedeniyle başta kafa travması olmak çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
“AİHM yasaklıyor”
“İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve ilgili Barolara göre ise ülke çapında gözaltına alınan, yanı sıra işkence ve kötü muameleye maruz kalan kişi sayısı bini geçmiştir. Yaralılara acil sağlık hizmeti sunmak üzere TTB, Tabip Odaları koordinasyonunda kurulan seyyar revirlere kimyasal gazlarla ve fiziksel saldırılarla sağlık hizmetlerinin zor koşullar altında ve zaman zaman kesintiye uğratılması da insan hakları ihlallerinin bir başka boyutu olmuştur.
“Yine bilindiği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Nisan 2012 tarihli, 9829/07 sayılı Ali Güneş-Türkiye kararında, ‘Polis memurları, başvurucuya barışçıl gösteride gaz sıkarak onu 3. madde anlamı dahilinde insanlık dışı ve aşağılayıcı bir muameleye maruz bırakmıştır’ demiştir.
“Bu kapsamda aslında yasaklanması gerekmesine karşın iç hukukta hiçbir karşılığı olmayan ‘gaz’lara sistematik ve yaygın olarak maruz kalan binlerce kişi benzer bir durumla karşılaşmış, işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
“Gösteriler süresince insanların yaşadığı doğal yaşam alanlarında yaygın ve aşırı yoğun olarak kullanılan kimyasal gazlar doğal olarak milyonlarca insanın sağlığına doğrudan zarar vermiştir. Daha da ötesi sistematik ve yaygın olarak uygulanan bu şiddet tüm toplumun ruh sağlığına da doğrudan zarar vermektedir.
İnsan hakları örgütlerine çağrı
“Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşmekte olan bu ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle siyasal iktidar yaşam hakkı ve işkence yasağını pervasızca çiğnemektedir. Bu fiil evrensel insan hakları normları ve uluslararası hukuk açısından açıkça suçtur.
“Bu nedenle TİHV, ilgili diğer kurumlarla birlikte tüm sorumlular hakkında suç duyusunda bulunacaktır. Ayrıca yetkilerini Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası belgelerden alan ve varlık sebepleri taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal harekete geçirmek üzere yoğun çaba harcayacaktır.
“Bu amaçla TİHV olarak, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri, BM Toplantı ve Gösteri Özel Raportörü, BM İfade Özgürlüğü Özel Raportörü, BM İşkence Özel Raportörü, BM Yargısız İnfazlar Özel Raportörü, BM İnsan Hakları Özel Raportörü, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa Konseyi İşkencenin Önleme Komitesi’ne (CPT) gönderdiğimiz davet yazılarıyla ivedilikle Türkiye’yi ziyareti etmelerini ve hazırlayacakları raporlar aracılığı ile Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası mekanizmaların çalıştırılmasını talep ettik.
“Öte yandan işlenen suçun telafisi için siyasal iktidar da bu vahşete derhal son vermeli, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmalıdır. Gözaltına alınanlar haklarında hiçbir işlem yapılmadan derhal salıverilmelidir. Yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşabilmeleri için Sağlık Bakanlığı’nın tüm olanakları seferber edilmelidir.
“Hepsinden önemlisi ise gerçek demokrasilerde olduğu gibi siyasal iktidar toplumun sesine kulak vererek son gösterilerin haklı nedeni olan İstanbul Gezi Parkı’na yönelik tasarlanan her türlü projeyi geri çektiğini resmen açıklamalıdır.
“Bu vahşetin bir an önce son bulması için gereken her türlü çabayı sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyuna duyurur, son süreçte kolluk güçlerinin yoğun şiddetine maruz kalan, işkence gören herkesi TİHV’in tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden, işkence izlerinin belgelenmesi ve rapor edilmesi çalışmalarından yararlanmaları için kurumumuza çağırırız.”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke çapına yayılan eylemlerde sergilenen polis şiddetiyle ilgili olarak bir açıklama yayımladı.
Uluslararası hukukun savaş dahil yaşam hakki ihlallerini ve işkenceyi mutlak olarak yasakladığına dikkat çekilen açıklamada, son bir haftadır yaşanan olaylarda polisin toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünü kullanan yurttaşlara yönelik, giderek ölüme yol açan şiddetinin vahşet boyutuna vardığı ifade edildi.
“İlk günden itibaren sistematik şiddet”
Bu durumun yaşam hakkı ve işkence yasağının ihlali olduğunun belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Siyasi iktidarın bugüne kadar bu vahşete son vermemesi, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmaması Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası belgelerden doğan yükümlülükleri bakımından suçtur.
“Yetkilerini bu belgelerden alan ve varlık sebebi taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal göreve çağırıyoruz.
“Geçtiğimiz hafta içinde tümüyle meşru gösterilere yönelik doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından vahşice sistematik şiddet uygulandı. Toplumda büyük bir infial yaratan bu saldırı, başta Ankara ve İzmir olmak ülke çapında yüzbinlerce yurttaşın katıldığı yaygın protesto gösterilerine yol açtı.
“Ancak ilk günden beri bu gösterilere yönelik olarak yine doğrudan siyasi iktidarın talimatı ile kolluk güçleri tarafından işkence ve kötü muamele boyutuna varan sistematik şiddet uygulanmaktadır.
“Bu saldırlar sırasında binlerce insan gazların aşırı yoğun biçimde kullanılması, gaz bombasının hedef gözeterek ateşli silahmış gibi kullanılması sonucu kanister çarpması, basınçlı su kullanımı sonucunda sürüklenme, havalanıp çarpma nedenli künt travmalara maruz kalınması, plastik mermi kullanılması ve linç düzeyinde kaba dayak nedeniyle başta kafa travması olmak çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
“AİHM yasaklıyor”
“İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve ilgili Barolara göre ise ülke çapında gözaltına alınan, yanı sıra işkence ve kötü muameleye maruz kalan kişi sayısı bini geçmiştir. Yaralılara acil sağlık hizmeti sunmak üzere TTB, Tabip Odaları koordinasyonunda kurulan seyyar revirlere kimyasal gazlarla ve fiziksel saldırılarla sağlık hizmetlerinin zor koşullar altında ve zaman zaman kesintiye uğratılması da insan hakları ihlallerinin bir başka boyutu olmuştur.
“Yine bilindiği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Nisan 2012 tarihli, 9829/07 sayılı Ali Güneş-Türkiye kararında, ‘Polis memurları, başvurucuya barışçıl gösteride gaz sıkarak onu 3. madde anlamı dahilinde insanlık dışı ve aşağılayıcı bir muameleye maruz bırakmıştır’ demiştir.
“Bu kapsamda aslında yasaklanması gerekmesine karşın iç hukukta hiçbir karşılığı olmayan ‘gaz’lara sistematik ve yaygın olarak maruz kalan binlerce kişi benzer bir durumla karşılaşmış, işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
“Gösteriler süresince insanların yaşadığı doğal yaşam alanlarında yaygın ve aşırı yoğun olarak kullanılan kimyasal gazlar doğal olarak milyonlarca insanın sağlığına doğrudan zarar vermiştir. Daha da ötesi sistematik ve yaygın olarak uygulanan bu şiddet tüm toplumun ruh sağlığına da doğrudan zarar vermektedir.
İnsan hakları örgütlerine çağrı
“Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşmekte olan bu ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle siyasal iktidar yaşam hakkı ve işkence yasağını pervasızca çiğnemektedir. Bu fiil evrensel insan hakları normları ve uluslararası hukuk açısından açıkça suçtur.
“Bu nedenle TİHV, ilgili diğer kurumlarla birlikte tüm sorumlular hakkında suç duyusunda bulunacaktır. Ayrıca yetkilerini Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası belgelerden alan ve varlık sebepleri taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlayarak insan hakları ihlallerini önlemek olan uluslararası mekanizmaları derhal harekete geçirmek üzere yoğun çaba harcayacaktır.
“Bu amaçla TİHV olarak, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri, BM Toplantı ve Gösteri Özel Raportörü, BM İfade Özgürlüğü Özel Raportörü, BM İşkence Özel Raportörü, BM Yargısız İnfazlar Özel Raportörü, BM İnsan Hakları Özel Raportörü, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa Konseyi İşkencenin Önleme Komitesi’ne (CPT) gönderdiğimiz davet yazılarıyla ivedilikle Türkiye’yi ziyareti etmelerini ve hazırlayacakları raporlar aracılığı ile Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası mekanizmaların çalıştırılmasını talep ettik.
“Öte yandan işlenen suçun telafisi için siyasal iktidar da bu vahşete derhal son vermeli, sorumluları görevlerinden alıp haklarında etkin soruşturma başlatarak yargı önüne çıkarmalıdır. Gözaltına alınanlar haklarında hiçbir işlem yapılmadan derhal salıverilmelidir. Yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşabilmeleri için Sağlık Bakanlığı’nın tüm olanakları seferber edilmelidir.
“Hepsinden önemlisi ise gerçek demokrasilerde olduğu gibi siyasal iktidar toplumun sesine kulak vererek son gösterilerin haklı nedeni olan İstanbul Gezi Parkı’na yönelik tasarlanan her türlü projeyi geri çektiğini resmen açıklamalıdır.
“Bu vahşetin bir an önce son bulması için gereken her türlü çabayı sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyuna duyurur, son süreçte kolluk güçlerinin yoğun şiddetine maruz kalan, işkence gören herkesi TİHV’in tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden, işkence izlerinin belgelenmesi ve rapor edilmesi çalışmalarından yararlanmaları için kurumumuza çağırırız.”
4 Haziran 2013 Salı
TİHV, ÇHD, İHD: İstanbul’da Hukuki ve Tıbbi Destek için Arayın
Sivil toplum örgütleri bir araya geldi ve Gezi direnişinde polis şiddetine uğrayanlara hukuki, tıbbi ve insani yardım verebilmek üzere koordinasyon merkezi oluşturdu.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Gezi Parkı direnişiyle başlayıp Türkiye’ye yayılan eylemlere yönelik polis saldırısıyla ilgili açıklama yaptı.
“İstanbul halkının gösterdiği yasal ve meşru tepki sonrası göstericilere polis tarafından temel insan haklarını hiçe sayan ağır saldırılar gerçekleştirildi. Polis şiddeti tüm illere yayıldı ve devam ediyor. Süreci başından beri izliyoruz.”
“Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul temsilciliği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi olarak hukuki, insani ve tıbbi destek sağlanması, insan hakkı ihlallerinin belgelenmesi için birlikte bir çalışma yürütüyoruz.”
Hukuki, insani ve tıbbi yardım desteği talep etmek için şu numaralar aranabilir:
İHD: (0212) 244 44 23, (0535) 548 29 83
TİHV: (0212) 249 30 92
İstanbul Barosu CMK Servisi: (0212) 444 52 71
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Gezi Parkı direnişiyle başlayıp Türkiye’ye yayılan eylemlere yönelik polis saldırısıyla ilgili açıklama yaptı.
“İstanbul halkının gösterdiği yasal ve meşru tepki sonrası göstericilere polis tarafından temel insan haklarını hiçe sayan ağır saldırılar gerçekleştirildi. Polis şiddeti tüm illere yayıldı ve devam ediyor. Süreci başından beri izliyoruz.”
“Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul temsilciliği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi olarak hukuki, insani ve tıbbi destek sağlanması, insan hakkı ihlallerinin belgelenmesi için birlikte bir çalışma yürütüyoruz.”
Hukuki, insani ve tıbbi yardım desteği talep etmek için şu numaralar aranabilir:
İHD: (0212) 244 44 23, (0535) 548 29 83
TİHV: (0212) 249 30 92
İstanbul Barosu CMK Servisi: (0212) 444 52 71
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)