14 yaşındaki B.Ç.’ye cinsel istismar suçlamasıyla yargılanan Hüseyin Üzmez tahliye edildi. Karar aşamasına gelen ve yargılamayı tamamlayan Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay sürecini ve cezaevinde kaldığı süreyi dikkate alarak Üzmez'in tahliyesini kararlaştırdı.
Üzmez’e son savunmasını sorulduğunda, ilk sözleri şunlar oldu: ''Hadisi şerifler der ki; 'Yalan söyleme'. Ben yalan konuşmuyorum. Burada sizin bilmediğiniz şeyler var. Sizi seviyorum. Bunu da 'size yalakalık olsun' diye söylemiyorum. Hazırlamış olduğunuz 360 sayfalık beraat kararı için sizi kutluyorum. 55 eserimle 28 ödül aldım. Bu arada hanımdan ayrıldım, yuvam yıkıldı. B.Ç.’nin babası burada, kendisi Kıbrıs kahramanı, şerefli ve namuslu insandır. Şerefim lekelendi. Beni şimdi tahliye etmenizi istiyorum.''
Oysa biz seni sevemiyoruz Hüseyin Üzmez. Peşinden sürüklediğin güruhun dilini, 55 eser 28 ödülle tescillenmiş ahlakını, sırtını dayadığın yalanı sevmedik, sevemiyoruz. Masanın başına geçip, arınmışlıkla yazacağın yazıların mide bulantısına hazırlıklıyız. Ancak kabul edemiyor, sindiremiyoruz.
Bugüne kadar işletilen sürece duyduğun güvenle ettiğin ''Allah'a şükürler olsun. Beni bundan sonra gazete ve televizyonlarda bol bol izlersiniz'' cümlesinin ağırlığını biz taşırken, yazdığımız yazılarla vicdan rahatlatamıyoruz. Şimdi tedirginlikle bir sonraki tacizci tahliyesini bekliyoruz.
"Bu cezasızlık büyük bir rahatsızlık yaratıyor"
Yaşanan bu süreç sonrası konuştuğumuz Pedagog Pınar Erdoğan, kaygılarımızı desteklercesine paranoyak anne ve babalar haline geldiğimizi vurguluyor ve şöyle diyor:
“Bu olayda daha en başından problemler var. Adli tıp B.Ç. için ruhsal dengesi bozulmamıştır kararı verdi daha sonra ise tam tersi yönde bir karar çıktı. Burada hafifletici nedenlerin olmaması gerekiyor. Hüseyin Üzmez’in hiçbir şey yaşanmamış gibi gazetede yazılarına devam edecek olması toplumsal bir yara ve ağır bir gerçeklik. Bu davanın böyle sonuçlanmaması gerekiyordu. Burada yasal bir boşluk var. Daha önce verilen bir karar var.
B.Ç. iyi bir eğitim ve rehabilitasyon sürecinden geçirilmeli. Hatta annesi ile beraber bu süreçten geçirilmeli. Bir taraftan çocuklarımızı kendine güvenen bireyler olarak yetiştirmeye çalışırken, bu tür olaylar, biz de dahil, paranoyak anneler ve babalar yaratıyor. Böyle insanların varlığını bilmek ve bu cezasızlık büyük bir rahatsızlık yaratıyor. Adalete, devlete, hukuk sistemine güven kalmıyor.”
Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nden Avukat Şahin Antakyalı ise hukuki süreci değerlendirirken çocuğun nasıl ticari bir cinsel sömürü öznesi haline geldiğini dile getiriyor:
“Bu soruşturmanın ve kovuşturmanın çok ivedi bir biçimde yapılması gerekirdi. Süreç kasıtlı olarak uzatıldı ve CMK’nın 102. Maddesi’ne de dayanılarak Hüseyin Üzmez tahliye edildi. Avukatının istifasının altında da neler yatıyor ona bakmak lazım.
Bu tür suçlarda yargılamanın, CMK’nın ilgili maddesi olsa da olmasa da hızlı yapılması gerekiyor. Böyle süreçlerde kişilerin tutuksuz yargılanmalarının mağdur çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yarattığını gördük.
Ayrıca bu dosya kapsamında fuhuş suçlaması da yer alıyordu. Davanın basına yansımayan kısımları var. Burada çocuk ticari bir cinsel sömürü objesi oldu. Hüseyin Üzmez sanık olarak işi sulandırmaya çalıştı. Adli tıp raporu bekleme süreci de davayı uzatmak için başka bir taktik haline dönüştü.”
Kaynak: Uçan Süpürge