Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO’nun Dünya Miras Komitesi 25 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasında Brezilya’da toplanacak. Görüşülecek konular arasında İstanbul da yer alırken hazırlanan rapor kabul edilirse İstanbul “Tehlike Altındaki Miraslar Listesi”ne girecek.
UNESCO uzmanlarının “koruyoruz” denilen yerlere gittiklerini ve yapıların yerinde olmadığını fark ettiklerini belirten İstanbul 2010 Kentsel Uygulamalar Direktörü Mimar Korhan Gümüş, “Sistemli bir yıkım var sürekli. Şimdi bir de yasayla bu yasal hale getirildi. İçinde yaşayanları dışlayarak ekonomik kırılma yaratarak gerçekleştirildi. Fener Balat’ta insanlar yerinden edildi. Ankara tarafından tamamen planlama kararlarına aykırı olarak, daha önce hiç öngörülmeyen bir araç tüp geçiş ihale ile yapılmaya çalışıldı. Bu da tabii tarihi yarımadayı müthiş bir araç trafiğine boğacaktı” dedi. Haliç’teki metro geçişi projesinde de tasarımla ilgili problemlerin olduğunu ifade eden Gümüş, şöyle konuştu:
“Kanuni bir zorunluluk olan tarihi yarımadadaki sit alanlarının yönetim planı da hazırlanmadı. Dolayısıyla bu eksiklikleri yerine getirmediği ve tarihi değerler yok edildiği için UNESCO’nun İstanbul’u tehlike altındaki miras listesine alma ihtimali son derece kuvvetli.” Gümüş, İstanbul’un yapması gerekenin ise kamu uygulamalarının ihale yöntemiyle yapılmasını engellemek olduğunu belirterek “Kentin muhakeme yeteneğinin geliştirilmesi lazım. Restorasyon esnaflık değil, son derece yaratıcı bir iştir. Bu nedenle kentin yaratıcı zekâya açılması, insanların özne haline gelmesi lazım. İlkel, tepeden inmeci modelin mutlaka değişmesi gerekiyor” dedi.
UNESCO Dünya Mirası İzleme Komitesi Üyesi Doç. Dr. Deniz İncedayı ise konuyla ilgili görüşünü şu şekilde ifade etti: “İstanbul’u risk altındaki kültür mirası listesine almayı düşünüyorlar. Çünkü yapılan uygulamalar ve UNESBnesco’nun uyarıları bugüne kadar dikkate alınmadı. Özellikle Haliç’teki metro geçişi köprüsü konusunda onlar hassasiyet gösteriyorlar. Bu konuda UNESCO’nun uyarıları doğrultusunda bir revizyon yapılmamış olması bir de köprünün Süleymaniye Külliyesi’ni olumsuz etkilemesi nedenlerden bazıları sadece. Özellikle Haliç Köprüsü konusunda bizi uyarıyorlar.” 2011’e kadar uygulanan hiçbir olumlu gelişme olmazsa İstanbul’un dünya kültür mirası listesinin tamamen dışında kalabileceğini belirten İncedayı, “Bu bizim için bir uyarı aslında. Bu durum da gerçek bir dünya mirası olan İstanbul için uluslararası bir itibar kaybı olur” dedi.
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkan Vekili Prof. Dr. Öcal Oğuz ise İstanbul’un bir yandan modernleşip ulaşım sorunlarını çözmeye çalıştığını bir yandan da tarihi dokusunun korunmaya çalışıldığını vurguladı: “Dokuyu korumak isteyenlerle, İstanbul’un gelişimini sağlayanlar arasında uzlaşılamayan kimi konular var. Bizim UNESCO olarak rolümüz gelişen İstanbul’la korunan İstanbul arasında bir denge kurmaya çalışmak”
Ortaya atılan argümanların Haliç’teki köprü temelli olduğunu ve bu projenin daha başlanmış, bitirilmiş olmadığını belirten Oğuz, “Devlet veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İstanbul’un dünya miras listesinden çıkmasını gerektirecek herhangi bir iş, eylem yapmış değil. Proje var ama sonuçlandırılmış bir şey yok. Proje üzerinden bir sonuca gitmek mümkün değil. Diyelim ki şu 10 - 15 gün içerisinde İBB ve devletimiz kurumları arasında anlaşarak “biz gelecekte yapmayı düşündüğümüz bu projede revizyon düşünüyoruz” dedikleri anda Dünya Miras Komitesi’ne getirilen argümanlar da ortadan kalkmış olacak bir yandan. O bakımdan listeden çıkarılmasını gerektirecek somut sonuçlar yok ortada” diye konuştu.
İstanbul 1985’te kültür mirası listesine aday gösterilmiş, Türkiye - UNESCO arasında bir konvansiyon imzalanmıştı. Bu sözleşmeye göre de Türkiye, büyük çaplı projelerde UNESCO ile birlikte işbirliği yapması , haberleşme içinde olması ve kültürel mirasla ilgili uluslararası mevzuata uygun davranması gerekiyordu. Bu koşulların yerine getirilmediğini düşünen UNESCO Dünya Kültür Mirası komitesi Türkiye’ye ilk olarak 2004 yılında bir uyarı yapmıştı. 2006 yılında birtakım koşulların yerine getirilmesi için kararlar alan UNESCO, 2008’de tekrar bu koşulları yinelemiş ve Türkiye’ye iki yıl süre vermişti.
Kaynak: Cumhuriyet