PINAR SELEK İÇİN ZATEN TANIĞIZ VE HALA
ADALET BEKLİYORUZ
Feminist ve antimilitarist arastirmaci, baris aktivisti sosyolog Pinar Selek'in daha once beraat ettigi davadan yeniden yargilanmasinin yolunu acan gelismeler, bir kez daha hukuka ve adalete olan inancimizi zedelemekte, endisemizi arttirmaktadir.ADALET BEKLİYORUZ
Konuyla ilgili gelismeleri paylasmak ve bu süreçte neler yapabileceğimizi konuşmak üzere 18 Şubat Perşembe gunu saat 19.30’da Cezayir Lokantısı’nda gerçekleştireceğimiz toplantıya hepinizi bekliyoruz.
Tarih: 18 Şubat 2010 Perşembe
Saat: 19.30
Yer: Cezayir Lokantası ( Galatasaray Lisesi ile Yapı Kredinin aralığından girildikten sonra
Fransız Sokağı'nın başında) Hayriye Cad.No:12 Galatasaray / Beyoğlu
Tel: 0212 245 99 80
İletişim için: 0212 251 01 54 - Amargi Kitapevi
Onbir yıldır haksız yere Mısır Çarşısı patlamasından sorumlu tutularak suçlanan ve sonunda ayrı ayrı iki kez “beraat” ederek davası sonuçlanan yol arkadaşımız sosyolog, feminist ve yazar Pınar Selek'in beraati, haksız bir şekilde Yargıtay 9. Dairesi tarafından Mart 2009'da bozuldu. Yargıtay 9. Dairesi'nin bu kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı da, Yargıtay Genel Kurulu'nda geçen hafta oyçokluğu ile reddedildi. Ve bu kararlar karşısında biz, yıllar sonra, hala adalet bekliyoruz.
Artık “Pınar Selek'e tanığız” demiyoruz. Zira, Pınar'ın eşitlik, özgürlük, barış ve adalet yolunda attığı adımları bugün sadece Türkiye değil, tüm dünya biliyor. Yıllardır duruşma salonlarında davanın seyrine ve Pınar'ın beraatine tanık olanlar, tanıklıklarına hâlâ devam ediyor, üstelik hergün de aralarına yenileri ekleniyor. Ancak, hem Türkiye'de hem de dünyada bilinen başka bir gerçek de Türkiye'de adalet tesisinin oldukça zor gerçekleştiği; hatta çoğu zaman birçok çabanın sonuçsuz kaldığı veya acıyla sonuçlandığı. Bu noktada, Pınar'ın haklılığı ortada. Ve hepimizin daha adil ve barış yolunda bir Türkiye için adalete ihtiyacı var. Pınar Selek'in beraatinin yeniden açıklanması ise bu yolda atılacak ilk ve önemli adımlardan biri olacak.
Bu noktada, yıllardır tanığı olduğumuz, iddiaların tek tek çürütüldüğü davada, belleğimize kazınan haksız noktalara yeniden bakmakta büyük yarar var...
Öncelikle, adaletin sağlanmasının önemli bir parçası olan patlamanın gerçek nedeni, bazı yetkililerce uzun süre görülmek istenmedi. Birçok uzman ekip yineledi durdu, “patlamaya neden olan bomba değil, gaz kaçağı” diye. Yargıtay, uzmanların vardıkları sonuçları duymak istemedi nedense. Bu durum karşısında yıllarca neye isyan edeceğimizi şaşırdık?: Uzmanlarının kararının aksine karar veren Yargıtaya mı? Yoksa, uzman sonuçlarınca suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen sürekli suçlanan bir sosyal bilimcinin uğradığı haksızlığa mı?
Diğer noktaya gelelim: Patlama bomba değil. Ancak patlamanın kaynağı her ne olursa olsun, bunun Pınar Selek'le ne ilgisi var? Pınar Selek'e hiçbir sorgusu sırasında patlamayla ilgili tek bir soru sorulmadı, sonra bir anda ortaya bir sanık çıkarılarak suçlanıverdi. Sonradan ifadesini “baskı ve ağır işkenceler altında” verdiğini söyleyen sanık Abdülmecit Öztürk... Öztürk önce, baskı altında Pınar'la birlikte eylemi gerçekleştirdiklerini söyledi, sonra da “Pınar Selek'i tanımadığını” defalarca açıkladı. Yıllardır sorduklarımız hala bâki: Hiçbir bulgu ve suç delili ile desteklenmeyen ve Öztürk'ün hukuk skandalına dönen, baskı ile alındığını belirterek red ettiği ifade tutanağı nasıl kabul edilebilir? Ayrıca, patlama ile ilgili ifadesi dahi bulunmayan ve beraat eden Pınar Selek yeniden yeniden suçlanır da, “eylemi yaptım” diyen Öztürk’ün beraatinin kesinleşmesi nasıl açıklanır?
Bugün artık farkındayız ki, bu hukuki değil, sadece ve sadece politik bir dava... Mağdurlar, dışlananlar ve haksızlığa uğrayanların yanında; eşitlik ve özgürlük için mücadele eden, dürüst ve etkili bir sosyal bilimcinin, bir yol arkadaşının toplum için barış ve adalet mücadelesi. Dolayısıyla, bu dava Pınar'la aynı uğurda çalışanların, bizlerin davası. Pınar gibi düşünürlerin “bomba koydu” adı altında hedef gösterilmesi gibi politikalara ve birçok benzerlerine bizler bu ülkede yabancı değiliz. O yüzden adaleti sadece Pınar için değil, kendimiz ve memleketimiz için bekliyoruz...
Adalet yerine gelene kadar da talep etmeye devam edeceğiz; sadece Pınar için değil, tüm karanlıkların aydınlığa ulaşması, vicdanların rahat etmesi ve Türkiye'de huzurun sağlanması için, çünkü, başka türlü yaşamak mümkün değil.
Amargi Kadın Kooperatifi
Artık “Pınar Selek'e tanığız” demiyoruz. Zira, Pınar'ın eşitlik, özgürlük, barış ve adalet yolunda attığı adımları bugün sadece Türkiye değil, tüm dünya biliyor. Yıllardır duruşma salonlarında davanın seyrine ve Pınar'ın beraatine tanık olanlar, tanıklıklarına hâlâ devam ediyor, üstelik hergün de aralarına yenileri ekleniyor. Ancak, hem Türkiye'de hem de dünyada bilinen başka bir gerçek de Türkiye'de adalet tesisinin oldukça zor gerçekleştiği; hatta çoğu zaman birçok çabanın sonuçsuz kaldığı veya acıyla sonuçlandığı. Bu noktada, Pınar'ın haklılığı ortada. Ve hepimizin daha adil ve barış yolunda bir Türkiye için adalete ihtiyacı var. Pınar Selek'in beraatinin yeniden açıklanması ise bu yolda atılacak ilk ve önemli adımlardan biri olacak.
Bu noktada, yıllardır tanığı olduğumuz, iddiaların tek tek çürütüldüğü davada, belleğimize kazınan haksız noktalara yeniden bakmakta büyük yarar var...
Öncelikle, adaletin sağlanmasının önemli bir parçası olan patlamanın gerçek nedeni, bazı yetkililerce uzun süre görülmek istenmedi. Birçok uzman ekip yineledi durdu, “patlamaya neden olan bomba değil, gaz kaçağı” diye. Yargıtay, uzmanların vardıkları sonuçları duymak istemedi nedense. Bu durum karşısında yıllarca neye isyan edeceğimizi şaşırdık?: Uzmanlarının kararının aksine karar veren Yargıtaya mı? Yoksa, uzman sonuçlarınca suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen sürekli suçlanan bir sosyal bilimcinin uğradığı haksızlığa mı?
Diğer noktaya gelelim: Patlama bomba değil. Ancak patlamanın kaynağı her ne olursa olsun, bunun Pınar Selek'le ne ilgisi var? Pınar Selek'e hiçbir sorgusu sırasında patlamayla ilgili tek bir soru sorulmadı, sonra bir anda ortaya bir sanık çıkarılarak suçlanıverdi. Sonradan ifadesini “baskı ve ağır işkenceler altında” verdiğini söyleyen sanık Abdülmecit Öztürk... Öztürk önce, baskı altında Pınar'la birlikte eylemi gerçekleştirdiklerini söyledi, sonra da “Pınar Selek'i tanımadığını” defalarca açıkladı. Yıllardır sorduklarımız hala bâki: Hiçbir bulgu ve suç delili ile desteklenmeyen ve Öztürk'ün hukuk skandalına dönen, baskı ile alındığını belirterek red ettiği ifade tutanağı nasıl kabul edilebilir? Ayrıca, patlama ile ilgili ifadesi dahi bulunmayan ve beraat eden Pınar Selek yeniden yeniden suçlanır da, “eylemi yaptım” diyen Öztürk’ün beraatinin kesinleşmesi nasıl açıklanır?
Bugün artık farkındayız ki, bu hukuki değil, sadece ve sadece politik bir dava... Mağdurlar, dışlananlar ve haksızlığa uğrayanların yanında; eşitlik ve özgürlük için mücadele eden, dürüst ve etkili bir sosyal bilimcinin, bir yol arkadaşının toplum için barış ve adalet mücadelesi. Dolayısıyla, bu dava Pınar'la aynı uğurda çalışanların, bizlerin davası. Pınar gibi düşünürlerin “bomba koydu” adı altında hedef gösterilmesi gibi politikalara ve birçok benzerlerine bizler bu ülkede yabancı değiliz. O yüzden adaleti sadece Pınar için değil, kendimiz ve memleketimiz için bekliyoruz...
Adalet yerine gelene kadar da talep etmeye devam edeceğiz; sadece Pınar için değil, tüm karanlıkların aydınlığa ulaşması, vicdanların rahat etmesi ve Türkiye'de huzurun sağlanması için, çünkü, başka türlü yaşamak mümkün değil.
Amargi Kadın Kooperatifi