Bu yıl beşincisi düzenlenen Trans Onur Haftası, bugün 17:00'de Taksim Meydanı tramvay durağından başlayacak onur yürüyüşü ile sonlanacak. Devletin transeksüellere yönelik nefret söylemini beslemesi ve cinayetlere göz yumması sebebiyle bu yılki etkinliğin ana sloganı "Faili devlet" olarak belirlendi. Nefes aldıkları her an ayrımcılıkla burun buruna olan translara "mücadeleniz mücadelemizdir" deme zamanı!
Yeryüzüne Özgürlük olarak biz de geçen yılki Gezi'de öldürülen tüm canlıları anma eylemimizde "faili devlet" ifşasını şu cümlelerle dile getirmiştik:
BASINA ve KAMUOYUNA,
28 Eylül 2013
Gezi Parkı direnişi, bundan tam dört ay önce başladı. Bizzat başbakanın onayıyla her türlü orantısız şiddeti kendinde meşru gören polis, aradan geçen zaman içerisinde birçok insanın canını aldı. Hiçbir şeyden haberi olmayan, insanla aynı havayı soluyan diğer hayvanlar da polisin gazıyla zehirlendi, ses bombası yüzünden kalp krizi geçirdi ve öldü; ancak her zamanki gibi onların can kaybı anılmaya değer bile görülmedi.
Varoluş sebeplerinden birisi, hak ve özgürlüklerin ve bunların arayışında olanların karşısına bir zulüm aracı olarak dikilmek olan devlete öfkemizi bir kez daha haykırmak için buradayız. Devlet, hayata ve onun kökenindeki özgürlüğe karşı yine direndi; pek çok insanla birlikte haddi hesabı olmayacak kadar fazla memeli, kuş, sürüngen, kemirgen ve böceğin canını aldı.
Türkiye Cumhuriyeti, Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi’ne taraf olduğu gibi, kendi ulusal mevzuatında da hayvanların yaşam hakkının güvence altında olduğunu iddia ediyor. Ancak ne zaman bir hayvanın yaşamı ve de hakları gasp edilse devlet, sorumluları bulmaktan geri durur ve yeni zulümlerin önlenmesi için kapsamlı çözümler üretmez. Şunu artık çok iyi anladık: Faili meçhul, faili devlet demektir.
Cama kıyana “marjinal” diye kin kusarken, cana kıyana “kahraman” diyen devlet ve devletleşmiş kitleler, Gezi eylemlerinde atılan her ses bombasını düzenin devamı adına alkışladılar. Düzenin devamının, yani istikrarın ve ilerlemenin, ancak kuşların kalp krizi sonucu ağaçlardan patır patır düşmesi ile mümkün olabileceğini gösterdiğiniz için teşekkür ederiz. Her şehir, ormanların ve kumsalların üstüne kurulur. Kurulurken binlerce bitki ve hayvan türünün yok edilişi yetmez; şehirler, iktidar hırsıyla her el değiştirdiğinde de ardında sayısız insan ve hayvan cesedi bırakır. Uygarlığın en büyük kaygılarından biri, doğaya hükmetmek ve onu da militarist zihniyetiyle şekillendirmektir. Kentlerdeki parklar, aslında doğanın mahvedilmesinin yarattığı vicdan azabından kurtulmak için yaratılmış yapay alanlardan başka bir şey değildir. Yine de Gezi Parkı’nı içindeki o “üç beş” ağacın ve onlarda yaşayan “üç beş” hayvanın zarar görmemesi için savunduk, savunuyoruz. Gezi Parkı, en iyi bildiği iş, katletmek ve yok etmek olan devlete rağmen bugün hâlâ yaşıyor.
Hayvanların ulusal mevzuat nezdinde mağdur sıfatına bile layık görülmemesi bize, Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ne bir görev yükledi. Mağdur olan hayvanların nasıl zarar gördüğü veya öldürüldüğüne dair tanıklıkları ve görselleri bir araya getirmeye çalışırken yine devletin insanlar üzerinde kurduğu baskıya tanık olduk. Gezi eylemleri boyunca hayvanların zarar gördüğüne veya öldüğüne şahit olan birçok insan, devlet şiddetiyle karşılaşmamak için tanık olmayı reddettiler. Gezi eylemleri boyunca T.C.'nin sebep olduğu hak ihlallerinin tespiti, teşhiri ve bu ihlallerin sorumlularının belirlenmesi için, topladığımız tanıklık ve görsellerle pazartesi günü devletlerden bağımsız bir vicdan mahkemesi olan, Cenevre'deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyoruz. Bunun yanı sıra devletin orantısız olarak kullanarak işkence yasağını delmesine yol açan gaz ve tazyikli kimyasal su kullanımının yasaklanması için kamuoyunu bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz. İnsanın yerine mezar taşını, ağacın yerine de AVM’yi seçen zihniyet değişene kadar buralardayız.
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ
Yeryüzüne Özgürlük olarak biz de geçen yılki Gezi'de öldürülen tüm canlıları anma eylemimizde "faili devlet" ifşasını şu cümlelerle dile getirmiştik:
BASINA ve KAMUOYUNA,
28 Eylül 2013
Gezi Parkı direnişi, bundan tam dört ay önce başladı. Bizzat başbakanın onayıyla her türlü orantısız şiddeti kendinde meşru gören polis, aradan geçen zaman içerisinde birçok insanın canını aldı. Hiçbir şeyden haberi olmayan, insanla aynı havayı soluyan diğer hayvanlar da polisin gazıyla zehirlendi, ses bombası yüzünden kalp krizi geçirdi ve öldü; ancak her zamanki gibi onların can kaybı anılmaya değer bile görülmedi.
Varoluş sebeplerinden birisi, hak ve özgürlüklerin ve bunların arayışında olanların karşısına bir zulüm aracı olarak dikilmek olan devlete öfkemizi bir kez daha haykırmak için buradayız. Devlet, hayata ve onun kökenindeki özgürlüğe karşı yine direndi; pek çok insanla birlikte haddi hesabı olmayacak kadar fazla memeli, kuş, sürüngen, kemirgen ve böceğin canını aldı.
Türkiye Cumhuriyeti, Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi’ne taraf olduğu gibi, kendi ulusal mevzuatında da hayvanların yaşam hakkının güvence altında olduğunu iddia ediyor. Ancak ne zaman bir hayvanın yaşamı ve de hakları gasp edilse devlet, sorumluları bulmaktan geri durur ve yeni zulümlerin önlenmesi için kapsamlı çözümler üretmez. Şunu artık çok iyi anladık: Faili meçhul, faili devlet demektir.
Cama kıyana “marjinal” diye kin kusarken, cana kıyana “kahraman” diyen devlet ve devletleşmiş kitleler, Gezi eylemlerinde atılan her ses bombasını düzenin devamı adına alkışladılar. Düzenin devamının, yani istikrarın ve ilerlemenin, ancak kuşların kalp krizi sonucu ağaçlardan patır patır düşmesi ile mümkün olabileceğini gösterdiğiniz için teşekkür ederiz. Her şehir, ormanların ve kumsalların üstüne kurulur. Kurulurken binlerce bitki ve hayvan türünün yok edilişi yetmez; şehirler, iktidar hırsıyla her el değiştirdiğinde de ardında sayısız insan ve hayvan cesedi bırakır. Uygarlığın en büyük kaygılarından biri, doğaya hükmetmek ve onu da militarist zihniyetiyle şekillendirmektir. Kentlerdeki parklar, aslında doğanın mahvedilmesinin yarattığı vicdan azabından kurtulmak için yaratılmış yapay alanlardan başka bir şey değildir. Yine de Gezi Parkı’nı içindeki o “üç beş” ağacın ve onlarda yaşayan “üç beş” hayvanın zarar görmemesi için savunduk, savunuyoruz. Gezi Parkı, en iyi bildiği iş, katletmek ve yok etmek olan devlete rağmen bugün hâlâ yaşıyor.
Hayvanların ulusal mevzuat nezdinde mağdur sıfatına bile layık görülmemesi bize, Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ne bir görev yükledi. Mağdur olan hayvanların nasıl zarar gördüğü veya öldürüldüğüne dair tanıklıkları ve görselleri bir araya getirmeye çalışırken yine devletin insanlar üzerinde kurduğu baskıya tanık olduk. Gezi eylemleri boyunca hayvanların zarar gördüğüne veya öldüğüne şahit olan birçok insan, devlet şiddetiyle karşılaşmamak için tanık olmayı reddettiler. Gezi eylemleri boyunca T.C.'nin sebep olduğu hak ihlallerinin tespiti, teşhiri ve bu ihlallerin sorumlularının belirlenmesi için, topladığımız tanıklık ve görsellerle pazartesi günü devletlerden bağımsız bir vicdan mahkemesi olan, Cenevre'deki Uluslararası Hayvan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyoruz. Bunun yanı sıra devletin orantısız olarak kullanarak işkence yasağını delmesine yol açan gaz ve tazyikli kimyasal su kullanımının yasaklanması için kamuoyunu bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz. İnsanın yerine mezar taşını, ağacın yerine de AVM’yi seçen zihniyet değişene kadar buralardayız.
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ